Sağlık emekçileri isyanda: Sorumluluğunu yerine getirmeyen yetkililer derhal istifa etmeli
Dr. Ekrem Karakaya'nın öldürülmesinin ardından sağlık emekçilerinin isyanı sürüyor. TTB, Sağlık Bakanı başta olmak üzere sorumluluğunu yerine getirmeyen yetkilileri istifaya çağırıyor.

Esra Çiftçi
+GERÇEK- Hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ülkemizde sistematik bir hal almaya başladı. İki gün önce Konya’da Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ekrem Karakaya’nın öldürülmesi sağlık çalışanları açısından bardağı taşıran son damla oldu. Ülkede artan şiddet iklimi, sağlık çalışanlarının sadece çalışma koşullarını bozmakla kalmadı can güvenliğini de ciddi oranda tehdit eder hale geldi. Her anlamıyla tıkanan sağlık sisteminin tüm sorumluluğu hekimlerin ve sağlık çalışanlarının omuzlarına yıkılmakta, bu durumda hekim ve sağlık çalışanlarının hedef olmasına neden olmakta.
Türk Tabipler Birliği (TTB) "Şiddet karşısında hekimlerin/sağlık çalışanlarının kılına zarar gelmesine tahammülümüz kalmamıştır. Şiddet daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, öngörülebilir ve önlenebilir toplumsal bir sorundur ve bu sorun çözüme niyetli bütünlüklü politikalarla aşılabilecektir. Bizler bu konuda, yaşam hakkımızı, sağlıklı ve güvenli çalışma koşulları için, gücümüzü her yerde, her koşulda, hep birlikte göstermeye hazır olduğumuzu bir kere daha belirtiyoruz" diyerek dün ve bugün ülke genelinde iş bıraktılar.
Sağlık çalışanlarına, hekimlere yönelik artan şiddetin nedenlerini, iç yüzünü hekimler anlattı.
"SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKME NOKTASINA GELDİ"
Türk Tabipler Birliği (TTB) İkinci Başkanı Ali İhsan Ökten, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin 20 yıldır uygulanan sağlıkta dönüşüm programının ve projesinin bir sonucu olduğunu söylüyor. "Çok fazla sorun yaşıyoruz ama şu an canımızı yakan en büyük sorunlardan biri şiddet. Dün genç bir meslektaşımızın görev yaptığı esnada bir hasta yakını tarafından silahlı saldırı sonucu katledilmesi üzüntümüzü ve kaygılarımızı çok fazla arttırıyor" diyen Ökten, sağlık sistemi değişmediği sürece yaşanan şiddetin son olmayacağını, bunu yaratan etkenin sağlık sisteminin yarattığı bir durum olduğunu belirtiyor. TTB olarak iktidara, sağlık bakanına birçok kez taleplerini ve çözüm önerilerini ilettiklerini ama bakanlık tarafından görünür olmadığını, işitilmediğini ifade eden Ökten, taleplerinin sağlıkta daha etkin bir şiddet yasasının çıkarılmasını olduğunun altını çiziyor.
"Yeni bir şiddet yasası çıkarıldı ama biz bunun yeterli olmadığını zaten söyledik. Cezaların daha ağırlaştırılması lazım. Yaptırım olması lazım. Şiddet uygulayan kişinin cezalandırılması lazım ama yasada bu cezalar çok hafif bir şekilde var" diyen Ökten, şiddete uğrayan meslektaşlarının uğradıkları şiddetle kaldığını, herhangi bir yaptırım uygulanmadığını, sağlık sisteminin çökme noktasında olduğunu ve bunun hekimlere şiddet olarak geri döndüğünü söylüyor. Ökten son olarak, iktidarın dilinin şiddet dili olduğunu, kutuplaştırdığını, bu dil düzelmediği sürece toplumsal olarak da şiddetten kurtulmanın mümkün olmayacağını belirtiyor.
"SAĞLIK BAKANI’NIN İSTİFA ETMESİ GEREKİR"
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr. Vedat Bulut, sağlıkta yaşanan şiddetle toplumda yaşanan şiddetin paralellik arz ettiğini söylüyor. Dün Konya şehir hastanesinde cinayet işlenmesi ve cinayet sonucu bir hekim ve sekreterin öldürülmesine rağmen hastanenin hala kar peşinde olduğunu ve insan faktörünü görmezden geldiğini belirten Bulut, bu durumun sağlıkta bir dönüşümün sonucu olduğunu söylüyor. Sağlıkta dönüşümün iş yükünü arttırdığını söyleyen Bulut, hekimlerin bu yorgunluk ve tükenmişlik içerisinde şiddete maruz kaldıklarını, bunun hekim göçünü de doğurduğunu ifade ediyor.
"Nefret dili, şiddet dili toplumda artıyor. Liderlerin de bu konuda dikkat etmesi gerekiyor. Dün, dikkat ederseniz Vali beyin konuşması ve sağlık bakanının tweetlerine baktığımızda aslında sağlıkta şiddete yönelik bir adım atılmıyor. Yaşanan şiddeti daha masum göstermeye çalışan ifadeler var ve o nedenle tepkiler çektiler" diyen Bulut, bu sorunu yok etmek yerine sağlıkta şiddeti önlemek yerine basına haber yasağı getirildiğini, Türkiye’nin karanlığa itildiğini, sorunların olacağını ama bunun insanların işitmemesinin istendiğinin altını çiziyor. Önümüzdeki Eylül-Ekim ayında basına yönelik sansür yasasının da yaşananlarla alakalı olduğunu belirten Bulut, "Toplam resme baktığımızda Türkiye bir karanlığa, bir vahşete, şiddet ortamına doğru sürükleniyor. Bunun da sorumlusu doğrudan iktidardır ve cumhurbaşkanıdır. Sağlık bakanının böyle bir durumda istifa etmesi beklenir. Bu kadar şiddetin uygulandığı, hekimlerin öldüğü herhangi bir Avrupa ülkesinde sağlık bakanının bir gün bile görevde kalması mümkün değildir, bu bizim ülkemize özgü. Hiç kimse sorumluluk almıyor, sorunları da çözmüyorlar, istifa etme onurunu da göstermiyorlar" diyerek sözlerini bitiriyor.
"YAŞATMAK İÇİN YAŞAMAK İSTİYORUZ"
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr. Nursel Şahin, yıllardır şiddetin giderek arttığını, Ersin Aslan ile başlayan hekimlere yönelik canice saldırıların olmasının nedenini bu ülkede var olan şiddet dilinden ve toplumu ayrıştıran dilden etkilendiğini söylüyor. "Sağlık ortamının kendisinin bu şiddeti doğurduğunun çok farkındayız, suçlusunun da bu sağlık sistemi olduğunu defalarca söyledik. Çünkü hekimler bu sağlık sistemi içerisinde yalnızlaştırıldılar ve sistemin getirdiği bütün sonuçların sorumlusu olarak ilan ediliyorlar. Oysa hekimler sadece sağlık hizmeti sunan, hastalarına şifa dağıtmak isteyen bir meslek mensubu" diyen Şahin, üç dakikada bir hasta muayene etmek zorunda kalan ya da randevular nedeniyle hekimlere ulaşamayan ya da sağlık sistemi erişiminde sıkıntılardan dolayı hekimlerin sorumlu tutulamayacağını, hekimlere yönelik öfkenin, sağlık çalışanlarına sahip çıkmayan, sorunları çözmeyen sağlık otoritesinin ta kendisi olduğunun altını çiziyor. "Türkiye’nin birçok yerinde sağlık bakanına seslendik, defalarca caydırıcı olsun diye sağlıkta şiddet üzerine çeşitli kanun önerilerimiz oldu fakat hep geçiştirildi. Örneğin adliyelerde olduğu gibi sağlık kurullarında da silah bulundurulmamasına ilişkin öneri sunduk görmezden gelindi" diyen Şahin, iktidarın her uyarılarında "gerekirse giderler" diye kapıyı gösterdiğini, sağlık emekçilerinin, hekimlerin hiçbirinin bu ülkeden gitmek istemediklerini, burada mücadele edeceklerini dillendirdiklerini belirtiyor.
"SAĞLIKTA ŞİDDET MÜNFERİT DEĞİLDİR"
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr. Kazım Doğan Eroğulları, öncelikle sağlıkta şiddetin münferit bir olay olmadığını, bunun sistemin, uyguladığı politikaların bir sonucu olduğunu görmek gerektiğini söylüyor. Tetiği çeken kadar, tetiğin çekilmesine neden olan politikaların da bir o kadar sorumlu olduğunu söyleyen Eroğulları, sağlıkta dönüşümün sonucunda hastaneleri, sağlık merkezlerini, sağlık kurumlarını işletme olarak gören, hastaları müşteri olarak gören, sağlığı meta haline getiren sistemin yaşanan şiddetin ana kaynağı olduğunu belirtiyor. Şiddete ilişkin caydırıcı yasaların çıkmadığını, her gün yüzlerce şiddet haberleri aldıklarını, çok ciddi fiziksel darplarda bile suçluların serbest bırakıldığını söyleyen Eroğulları, toplumsal şiddetten en çok payını alan kesimin de sağlık çalışanları olduğunu, ekonomik krizle birlikte toplumda çok ciddi aile içi şiddet, kadına yönelik, çocuğa yönelik, hayvana, çevreye, doğaya yönelik şiddetin arttığının da altını çiziyor. Eroğulları son olarak, "Pandemiyle birlikte zaten tükenmiş olan sağlık çalışanları, hekimler çok daha zor şartlarda ve şiddete açık bir halde çalışıyorlar. Güvenli ve sağlıklı çalışma alanları istiyoruz. Bunu sağlamak bakanlığın, iktidarın ve siyasetin görevidir. Dövülmek, sövülmek, öldürülmek istemiyoruz. Hekimlerle, sağlık meslek örgütleriyle görüşmekten imtina eden bir sağlık bakanı var, hekimlikle ilgili pozitif hiçbir adım atmadı" diyerek sözlerini bitiriyor.