Savcı 'çatısı akan ev'den örgüt kurdu

Adana'da HDK faaliyetlerine katıldıkları için yargılanan 7 kişinin ilk duruşmasına iddianamedeki skandal suçlamalar damga vurdu.

Savcı 'çatısı akan ev'den örgüt kurdu

Erdal İMREK

ARTI GERÇEK - Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK) faaliyetlerine katıldıkları gerekçesi ile haklarında soruşturma başlatılan aralarında sendika, meslek örgütü ve siyasi parti yöneticilerinin de bulunduğu 7 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması Adana 13. Ağır Ceza Mhakemesi'nde bugün başladı. İddianamede katıldıkları hemen hemen tüm etkinlikler 'terör örgütü faaliyeti' olarak sunulan sanıklara skandal suçlamalar yöneltildi.

İlk duruşmaya sanıklar EMEP GYK Üyesi Halil İmrek, Eğitim Sen Eski Yöneticisi Güven Boğa, TTB Merkez Konseyi eski üyesi İsmail Bulca, BDP eski PM üyesi İbrahim Yakut, Serkan Zor, Gülabi Köseoğlu ve müdafi avukatları katıldı. Duruşmada savunma yapan sanıklar, demokratik siyasetin baskı altına alınarak kriminalize edildiğini ve siyasi faaliyetlerin suç gibi gösterildiğini belirttiler. Sanıklardan İsmail Bulca ise iddianamedeki skandal suçlamaların boyutunu "Evin çatısı akıyordu. Onunla ilgili konuşmam iddianameye çatı partisi örgütlenmesi yaptığım şekilde girmiş" sözleriyle ortaya koydu.

İstanbul Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturmadaki gizli tanık ifadelerine dayandırılan iddianamede 7 kişi katıldıkları eylem ve etkinlikler dolayısıyla 'terör örgütü üyeliği' ile suçlanıyor. Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianamede HDK'nin tüm faaliyetlerinin PKK/ KCK adına yapıldığını ve örgüte taban kazandırmayı amaçladığını iddia ediyor.

'HEKİMLERİN HALKA KARŞI SORUMLULUKLARI VAR'

Duruşmada savunma yapan sanıklardan TTB Merkez Konseyi eski üyesi İsmail Bulca, "TTB, 6023 sayılı yasa ile kurulmuş 80.000'i aşkın hekimi temsil eden Kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Hekimlere ve halka, topluma karşı sorumlulukları vardır. TTB yöneticisi olarak benim de topluma karşı sorumluluklarım bulunmaktadır. Bahsedilen dönemdeki yürüttüğüm faaliyetler TTB MK Üyesi olarak, bu sorumluluklarım üzerinden yürüttüğüm faaliyetlerdir. Bu faaliyetler şiddet içermemektedir. Barışçıl eylem ve faaliyetlerdir. Toplumsal düzen için bir tehdit oluşturmamaktadır" dedi.

'BİZİ SUÇLAYANLAR FETÖ’DEN AÇIĞA ALINDI'

Bulca, "Bizim barışçıl ve şiddet içermeyen faaliyetlerimizden bir terör örgütü yaratmaya çalışanlar, konuşmalarımızdan, hiçbir ilişkisi olmayan sonuçlar yaratmaya çalışanlar, bizim yasal ve meşru faaliyetlerimizi, halkın demokratik taleplerini, terör faaliyeti gibi gösterenler, bu davanın fezlekesini hazırladıktan sonra, hepimizim bildiği gibi 'Fetullahçı devlet yapılanması' içerisinde yer aldıkları için görevlerinden uzaklaştırılmışlardır" dedi.

BASIN AÇIKLAMASI, ‘TERÖR ÖRGÜTÜNE KİTLE KAZANMA ÇABASI’ SAYILDI

İddianamedeki bazı suçlamalara örnekler vererek değinen Bulca, "06.05.2012 tarihinde Emek Gençliği'nin organize ettiği ifade edilen basın açıklamasına katılmam nedeniyle 'terör örgütüne kitle oluşturma çabası içerisinde olduğum' iddia edilmiş. Emek Gençliği, yasal bir partinin gençlik örgütüdür. Yasal bir örgüt tarafından organize edildiği bilinen, benim de sadece pankartın arkasında basın açıklamasına katıldığım, şiddet içermeyen, toplumsal düzeni tehdit etmeyen basit bir basın açıklamasından bir terör suçu oluşturulmaya çalışılmasını kabul etmiyorum" dedi.

'ÖLÜME KARŞI OLMAKTAN NASIL SUÇ YARATILIR?'

31.10.2012 tarihli açlık grevleri ile ilgili oturma eylemi ve basın açıklamasına katılmasının da 'terör örgütlerine taban oluşturma ve toplumsal kaos oluşturma gayreti' olarak sunulduğunu dile getiren Bulca, "Başta Adana Tabip Odası-ATO, Disk, KESK olmak üzere birçok demokratik kitle örgütünün çağrısıyla katıldığımız, insanların ölmemesinden yana taraf olarak 'ölümleri durdurun' diye de bir çelenk bırakılan şiddet içermeyen, toplumsal düzeni tehdit etmeyen bir eylem. Böyle bir eylemle terör örgütlerine nasıl bir taban oluşturulur, nasıl bir toplumsal kaos oluşturulur anlamak mümkün değil. İnsanları yaşatmayı faaliyetlerinin merkezine koyan bir hekim örgütünün yöneticisi olarak ölümlere karşı olmamdan nasıl bir suç yaratılabilir" diye sordu.

MAHKEMENİN SUÇSUZ BULDUĞU KESK’LİLER İÇİN YAPTIKLARI EYLEM DE SUÇ SAYILDI!

Bulca iddianamedeki diğer bir skandal suçlamayı da şu sözlerle anlattı; "Yine, '25.06.2012 tarihli 5 Ocak Meydanından, İnönü parkına kadar devam eden yürüyüşe katıldığı' denilerek, terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olan şahısları sahiplenerek, bir terör örgütü adına eylem ve faaliyette bulunduğumuz, halkı kin ve nefrete yönlendirdiğimiz iddia edilmiştir. Oysa, tutuklananlar bir terör örgütünün üyesi değil, TTB olarak yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz, emekli olana kadar benim de üyesi olduğum KESK'in kadın yöneticileri ve üyeleridir. Daha sonra KESK'in kadın yöneticilerinin ve üyelerinin suçsuzluğu anlaşılarak serbest bırakılmıştır" dedi.

'EVİN AKAN ÇATISIYLA İLGİLİ SOHBET, ÇATI PARTİSİ ORGANİZASYONU OLMUŞ'

İletişim tespitlerinde, yasal ve barışçıl toplantılara katılmasıyla ilgili konuşmalarının, emek ve meslek örgütlerinin yöneticileri, tabip odasından arkadaşları ile yaptığı konuşmalardan da ilgisiz sonuçlar çıkarılarak, ‘yasa dışı bir örgütsel faaliyet içinde’ olduğu iddia edildiğini söyleyen Bulca çarpıcı örnekler verdi. Bulca, "Tıp fakültesinden beri 40 yıldır arkadaşım olan ve bilimsel bir yayın olan, TTB Mesleki Sağlık Ve Güvenlik (MSG) Dergisinin editörü ile konuşmam, komik bir şekilde yorumlanarak ‘Hayali bir Çatı Partisi adına organizasyonlar ve toplantılar yaptığım’ sonucuna ulaşmışlar. Benim işyerim organize sanayi bölgesindedir. İşimi kastederek 'organizeye gidiyorum' sözcüğü, MSG editörü Dr. Celal Emiroğlu'nun evinin çatısının akması nedeniyle yaptığımız konuşma ile birleştirilerek, Hayali Çatı Partisi adına organizasyon olarak birleştirilmiştir. Yine aynı iletişim kayıtlarında, TTB MK olarak yılda birkaç kez yaptığımız TTB'nin bütün organlarının, dergi editörlerinin katıldığı ‘Kollarla koordinasyon toplantısı’nı kastederek MSG editörüne, 'koordinasyona katılacak mısın' diye sorduğum soru, yasa dışı bir faaliyetin koordinasyonu gibi algılanmış-gösterilmiş" dedi.

'SİYASİ KONJONKTÜRDEN DOLAYI YARGILANIYORUZ'

Sanıklardan Emek Partisi Genel Yönetim Kurulu Üyesi Halil İmrek ise savunmasında, "Demokratik siyaset alanı baskılanmak istenmektedir. Barışçıl şiddet içermeyen ve siyasi iktidarı eleştiren açıklama ve eylemler kriminalize edilmektedir. Hükümetin sürdürdüğü gerginlik siyasetinin bir sonucu ve siyasi konjonktürden dolayı yargılanıyoruz" dedi. Soruşturma evresi sonunda toplandığı belirtilen delilerin suçun işlendiği hususunda bir kanıt oluşturmadığını, söz konusu iddiaların 5 yıl öncesine dayandığını söyleyen İmrek, "Davanın bugün açılmasına neden ihtiyaç duyulmuştur" diye sordu.

'GEZİ'Yİ BENİM ORGANİZE ETTİĞİM İDDİASI MİLYONLARIN İRADESİNE SAYGISIZLIK'

İddianamede Gezi eylemlerini organize etmekle suçlandıklarını belirten İmrek, "Gezi eylemlerine katıldım ama böyle büyük bir halk hareketini benim organize ettiğimi iddia etmek milyonların iradesine saygısızlık olur. Gezi eylemleri İstanbul merkezli başladı, ilimize de sıçradı. Ben de katıldım ve destek verdim. Gezi halkın vicdanında bir yer etti. Örgütsüz, lidersiz ve kendiliğinden patlayan bir isyandı" dedi.

'SAVAŞ OLMASIN DEMEK NEDEN KAOS YARATMAK OLSUN?'

"Gerçekleri söylemek, demokrasi istemek, barış talebinde bulunmak, 'savaş olmasın, insanlar ölmesin' demek neden kaos ve kargaşa yaratmak olsun? Suç bunun neresinde" diye soran İmrek, "İddia makamı herhangi bir bağıntı ilişki, talimat vs. deliline dayanmadan, demokratik, Anayasal hakkın kullanımı niteliğindeki etkinlikleri 'Terör örgütü lehine faaliyet' olduğuna dair temelsiz bir kurguya dayanarak dava açmıştır. Hukuk devletinin en temel özelliği, Anayasanın temel insan hak ve özgürlüklerini koruyacak şekilde düzenlenmesidir. Düşünce ve ifade özgürlüğü; özgür eleştiri, demokratik siyasal sistemin temel koşuludur. Hükümetin benimsediği resmi görüş veya çoğunluğun benimsediği görüşler dışında muhalif veya azınlıkta kalan görüşlerin de serbestçe ifade edilememesi halinde kamuoyunun serbestçe oluşması hali gerçekleşmeyeceği gibi yurttaşların bilgilenme hakkı da gerçekleşmez. İnsanlık tarihi boyunca bir temel hak olarak düşünce ve ifade özgürlüğü, bağlı olarak basın ve toplantı özgürlüğü için mücadele verilmiştir. Bu haklar güvence altına alınmıştır. Aksi takdirde eleştirmek, konuşmak suç sayılır" dedi.

'DİYARBAKIR'A GİTMEDİM AMA ORADAKİ EYLEME KATILMAKLA SUÇLANIYORUM'

Savunma yapan Güven Boğa ise Seyhan Belediyesi'nde Kültür ve Sosyal İşler Müdürü, Basın Yayın Müdürü ve Tiyatro Müdürü olmak üzere üç müdürlüğün görevlerini gerçekleştirdiğini, 22.11.2016 tarihinde yayınlanan 677 Sayılı KHK ile ihraç edildiğini belirtti. İddianamede yer alan basın açıklamaları ve mitinglerin tamamen yasal çerçevede düzenlenmiş etkinlikler olduğunu belirten Boğa, "Suçlamaya dayanak oluşturulan örgütlerden gelen talimatlar doğrultusunda değil, üyesi de olduğum sendikamın ve demokratik kitle örgütlerinin inisiyatifinde yapılan barışçıl çalışmalardır. Gazetelerden ve bazı ajanslardan elde edilen devşirme haberlerle bizlerin yaptığı işler buluşturulmaya çalışılmış ve bu işler örgütten gelen talimatlarmış gibi tamamen zorlama senaryolarla kurgulanmıştır. Bunun en somut örneklerinden ikisini örnek teşkil etmesi açısından değinmek istiyorum. Suçlama iddianamede aynen şu şekilde geçiyor; '14.07.2012 tarihinde 'PKK'den 14 Temmuz mesajı' şeklinde yapılan çağrılar doğrultusunda Diyarbakır ili İstasyon Meydanında valilik tarafından izin verilmeyen şiddet olaylarının yaşandığı olaylara katıldığının telefon görüşmelerinden anlaşıldığı' deniliyor. Belirtilen tarihte, öncesinde veya sonrasında Diyarbakır'da hiç bulunmadım. Buna rağmen dava dosyasında bu şekilde bir iddia ile suçlamanın yapılması davanın ne kadar düzmece hazırlandığını da göstermektedir" dedi.

'SUÇLAMALAR SOYUT VE HİÇ BİR KANITA DAYANMIYOR'

Duruşmaya diğer sanıkların da savunma yapmasının ardından ara verildi. Aranın ardından savunma yapan avukatlar, iddianamedeki suçlamaların soyut, subjektif ve herhangi bir kanıta dayanmadığını belirtti. Müvekkillerinin siyasi parti, sendika ve meslek odası yöneticileri olduğunu, katıldıkları eylem ve etkinliklerin de aleni, herkesin gözü önünde olduğunu dile getirerek, beraatlerini talep etti.

DURUŞMA 12 MART'A ERTELENDİ

Mahkeme heyeti, duruşmaya katılmayan sanıklardan Ayhan Topal'ın zorla getirilmesine, diğer sanık Serpil Aslan'ın ise yargılandığı başka bir davadan dolayı hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar vererek, duruşmayı 12 Mart'a erteledi.

iddianame Adana EMEP ttb gezi olayları