Şehrin içinde ‘Karenin Dışında’ bir hayat
Diyarbakır’da işlerinden olan 8 öğretmen anaokulu çocukları için doğayla iç içe yaşama imkanı sunan 'Karenin Dışında' kreşini kurdu. Burada tablet yok, tv yok ama toprakla uyumlu eğitim var.
Bahar KILIÇGEDİK
GÜNCEL- Diyarbakır’da çeşitli kreş ve anaokullarında çalışan ancak sözleşmeleri bittiği gerekçesiyle işlerinden olan 8 öğretmen, çocuklar için bir araya geldi. Kendi imkanlarıyla Bağlar ilçesinde, "Karenin Dışında" isimli kreş ve anaokulunu kurdu.
Bu kreş, kent yaşamının içinde de olsa çocuklara doğa ile iç içe yaşam imkanı sunuyor. Diğer kreşlerdeki gibi, dört duvarın içinde değil çocuklar. Çamurla oynuyor, toprağa dokunuyor. Üstleri kirleniyor. Tohum ekiyor, ekolojik hayatın içinde, böcekten korkmadan büyüyor. Bu nedenle diğer krej ve anaokullarında farklı "Karenin Dışında" adı verilmiş.
Kurucu öğretmenlerle bir araya geliyoruz. İşten çıkarıldıktan verdikleri mücadeleyi anlatan emekçi kadınlar, ailelerden aldıkları destekle de böyle bir çalışmaya imza atmış. Kreşte sanayi, plastik ve zararlı maddelerden uzak oyuncaklar bulunduruluyor. Çocukları ahşap ve yün oyuncaklarla buluşturuyor, hayal dünyalarını geliştirebilecek yöntemlerle eğitim vermeye çalışıyorlar. Bölgede çocuk olmak, çocuk kalabilmek de zor. Çatışmalar her çocukta bir travma yaratmış durumda… Öğretmenler en çok da çocuğun, özüne dokunmasını, yaşadığı travmaları atlatabilmesi için aileleri de eğitime dahil ediyor.
KADINLARIN GÜCÜNE İNANDIK
Öğretmenlerden Tuğba Güzel, "Kadınların gücüne inandık, kadınların emeğine inandık. Hep beraber böyle bir girişim başlattık. Şu anda 25 öğrencimiz var. 3-6 yaş arası çocuklara eğitim veriyoruz. Tam ve yarım gün sınıflarımız var. Tam gün sınıfımızda çocuklarımız burada uyuyor. Daha çok oyun odaklıyız. Toprakla iç içe çocukların doğaya ulaşabildikleri mekanı tercih ettik. Onların hayatına dokunuyoruz, onlar da bizim hayatımıza dokunuyor" diyor.
TEKNOLOJİ YOK, HAYAL GÜÇLERİ VAR
Fatoş Taştekin ise çocuklara, doğru rol model olmak için rehberlik etmeye çalıştıklarını anlatarak, onları gözetlemeden, sıkmadan, hayallerine müdahale etmeden daha çok kendilerinin deneyimleyebileceği ortamı sağlamaya çalıştıklarını belirtiyor. Çocukları, televizyon, tablet gibi teknolojik aletlerden uzak tuttuklarını ifade eden Sezgin, "Ahşap ve yünlerle oyuncaklar yapıyoruz. Bu oyuncakları çocuklarla, aileler ile birlikte yapıyoruz. Yaptığımız oyuncakları çocukların hissetmesi çok önemli. Genel olarak oyuncak bebeklerin yüzleri yok. Genelde gülen yüzlü oyuncaklar yapılıyor. Ama o oyuncak bebek çocuğun elinden düştüğünde çocuk, neden onun hala güldüğünü anlayamıyor. Çocuk bütünselliği ve gerçekliği yakalayamıyor" diye anlatıyor.
ÖNCE ÇOCUK OLMAYI ÖĞRETMELİYİZ
Her ne kadarda çocukları doğa ile buluşturmak isteseler de ailelerin, alışıla gelmiş eğitim sistemini dayattıklarını söylüyor, Cejna Taştekin. "Çocuklarının mutlu olduklarının farkında olsa da ailelerin, ‘ilkokula gittiğinde harfleri, sayıları öğrenebilecekler mi?’ diye talepleri oluyor. Biz çocuğun ilk önce çocukluk dönemini yaşamasını istiyoruz. Ama aileler, çocuklarının geleceği için şimdiden kaygı duyuyorlar. Biz harfleri, sayıları öğretmesek de onlar zaten okullarda bunu öğrenecekler" diyerek alternatif modeli, ailelere anlatmakta yaşadıkları zorluklardan bahsediyor.
ÇOCUKLARDA EKOFOBİ OLUŞTU, BURADA ŞAŞIRIYORLAR
Suzan Ökmen, kentte yaşayan çocuklarda ekofobinin oluştuğunu söylüyor. Çoğu çocuğun kent yaşamından dolayı böceklerden korktuğunu belirten Ökmen, "Çocukların doğadan korkmaması için toprağa dokunması lazım. Ağaca tırmanması lazım. Ellerine bir salyangozu aldıklarında şaşırıyorlar. Bununla ilk defa tanışıyorlar. Diğer okullarda çocuklar, hep beton yapının içinde olduğu için doğaya da yabancılaşıyorlar. Çocukların özgür bırakılması gerekir. Onların dünyasına hitap ediyoruz. Çocuklara danışmadan karar almıyoruz. Biri bile ‘hayır’ dese, neden ‘hayır’ dediğini soruyoruz" diye anlatıyor. Bir yıldır eğitim verdiklerini, ancak bugüne kadar yol masrafları dışında maaş bile almadan bu oluşumu yaşatmaya çalıştıklarını belirten Suzan Ekmen, kreşe gelen ailelerin de ekonomik durumları iyi olmadığı için artık kreşin de ekonomik olarak zor koşullar geçirdiğini belirtiyor. Yaşatmak için mücadele verdiklerini anlatan Ökmen, "Bu güzel oluşum burada bitmesin" diyerek, çocuklar için destek çağrısında bulunuyor.
UMUYORUM ÇOCUKLAR MUTLU, ÖZGÜRCE YAŞAMLARINA DEVAM EDER
Kadın emekçilere destek vermek için İstanbul’dan geldiğini belirten Eğitim Sanatı Dostları Derneği Başkan Yardımcısı Birgül Taştan Meriç, "Gerçekten çok ciddi bir çalışma yürütüyorlar. Kendi yaşamlarını idame ettirmeye çalışırken, çocukların hayatlarına dokunmaya çalışıyorlar. Bir yerden koparılıp işsiz kalmışlar ve pes etmeyip böyle bir yuva kurmuşlar. Çocuklar, anne ve babalar için yapıyorlar. Aslında geleceğin toplumu için yapıyorlar. Bu açıdan batıdan farklı görünüyor burası… Ama doğuya gelince yaşamın içine girince bir ‘soğuk savaş’ var sanki ve çocuklar burada travmaya da girebiliyor. Aileler, güvensizlik yaşayabiliyor. O yüzden emekçi kadın arkadaşlarımıza bu anlamda desteğe geldim. Umarım buranın sürdürülebilirliği devam eder ve kaynak bulabilirler. Çocuklarımız mutlu, sevinçli ve özgürce devam eder yaşamlarına… Mücadele ile birlikte hareket ederek bunun sürdürülebileceğine inanıyorum." (ARTI GERÇEK)