senin için ne duamız ne rakımız eksik olacak

şirin kendisini feminist olarak tanımladıktan sonraki yılları çalışkan bir örgütçü ve eylemci, aynı zamanda içkisini, keyfini, şıklığını ihmal etmeyen bir ateş böceği olarak geçirdi.

senin için ne duamız ne rakımız eksik olacak

ayşe düzkan

simone de beauvoir’ın "ikinci cins" adlı kitabı 1949’da yayınlanmış. adıyla hitap edecek kadar kendimize yakın hissettiğimiz simone, bu kitabı yazdığında kendisini feminist olarak tanımlamıyormuş, ama pek çok dile çevrilen "ikinci cins" dünyanın her yerinde ikinci dalga feminizmin başlama vuruşu oldu. simone daha sonra kendisini feminist olarak tanımlamaya başladı ve sıradan bir militan (aktivist kelimesinin uydurulmadığı güzel günlerde) gibi kampanyalarda çalıştı, eylemlere katıldı.

esen özdemir’e verdiği röportajda, varoluşçuluğun kendisi üzerinde büyük etkisi olduğuna işaret eden şirin tekeli, 1978 yılında savunmasını yaptığı ve 1982 yılında birikim yayınları tarafından "kadınlar ve siyasal toplumsal hayat" adıyla yayınlanan tezinden söz ederken, kadınlarla toplumu karşı karşıya getirdiğini ama kadınlarla erkekleri karşı karşıya getirmediğini, tezin feminist bir merakla yazıldığını ama feminist olmadığını söylüyor. ama o kitap türkiye’de feminizmin filizlenmesinde çok etkili oldu. şirin de tıpkı simone gibi kendisini feminist olarak tanımlamaya başladıktan sonraki yılları çalışkan bir karınca, bir örgütçü ve eylemci ve aynı zamanda içkisini, keyfini, şıklığını ihmal etmeyen bir ateşböceği olarak geçirdi.

öğretmen bir ana-babanın kızı olarak önce paris’te hukuk okumaya gitmiş, ama sonra fikrini değiştirip lozan’da siyasal bilimler okumuş, emekçilerin zorlansalar bile çocuklarını hem de yurtdışındaki iyi okullarla okutabildikleri yıllar…

türkiye’nin ilk feminist yayınevi olan kadın çevresi’nin yayınladığı ilk kitap olan andrée michel’in "feminizm"i de onun çevrisiydi, (ilk kuşak feministlerin önemli bir kısmı gibi) 12 eylül’ün ardından üniversiteden istifa etmişti, birçok çevirisi, kitapları var. mor çatı, kadın kütüphanesi ve kader gibi kurumların kuruluşunda bulundu.

şirin, feminist olmanın başta akademi olmak üzere, her alanda dikenden bir taç gibi taşındığı yıllarda feminist oldu. doçentlik tezini kadınlar üzerine yapmaya karar verdiğinde yakın dostlarından siyaset biliminin daha ciddi konularla ilgilendiği yönünde eleştiriler aldığını anlatıyor. odalar, sofralar dolusu marksistin ona bıyık altından sırıtmalarına şahit oldum.

bütün bunlar onu üzmüş, örselemiş olabilir. ama bugün türkiye’nin hemen her yerinde bir kadın grubu, kadın merkezi, kadın örgütü varsa, iktidarın saldırılarına karşı en güçlü sesi çıkartanlardan biri kadın hareketiyse ve fikrî faaliyetinin merkezine koyduğu şey yani kadınların siyasette yer alması adım adım gerçekleşiyorsa, gözü arkada kalmamıştır ve hiçbir zaman böbürlenmeyi bilmeyen şirin, onu ne kadar sevdiğimizi, bizim için ne kadar önemli olduğunu hissetmiştir. gözyaşlarıma teslim olmadan önce, şirin’i güzel bir rakı sofrasında, onu tanıyanlarla ve hâlâ tanımak isteyenlerle anma sözü veriyorum. senin için ne duamız ne rakımız eksik olacak şirin.

ayşe düzkan