Suriyeli sığınmacılar raporunda Türkiye'ye dayak, zorla imza ve silah zoruyla sınır dışı suçlaması

Suriyeli sığınmacılar raporunda Türkiye'ye dayak, zorla imza ve silah zoruyla sınır dışı suçlaması
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Suriyeli sığınmacılar raporunda, yüzlerce kişinin Türkiye'den keyfi şekilde sınırdışı edildiği belirtildi. Raporda, mültecilerin dayak yediği, gönüllü dönüş belgelerini imzalamaya zorlandığı iddiaları yer aldı.

Artı Gerçek - İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye'de Şubat-Temmuz 2022 arasında yüzlerce Suriyeli mülteci erkeğin ve çocuğun keyfi olarak yakalanıp idari gözetim altına aldığını ve Suriye'ye sınır dışı edildiğini açıkladı. Örgütün Türkiye'de geçici koruma statüsü bulunmasına rağmen sınırdışı edilen kişilerle söyleşilere dayandırılan raporunda, dayak, kötü koşullar ve silah zoruyla gönderme iddiaları yer aldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü raporunda, "Avrupa Birliği, Türkiye'nin sığınmacılar için güvenli olmadığını kabul etmeli" ifadeleri yer aldı.

'SİLAH ZORUYLA SINIRI GEÇMEYE ZORLANDILAR'

Sınırdışı edilen Suriyeliler İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne Türk yetkililerin kendilerini evlerinde, işyerlerinde veya sokakta yakaladıklarını kötü koşullarda tuttuğunu, çoğunu darp ve kötü muameleye maruz bıraktıklarını, gönüllü geri dönüş formları imzalamaya zorladıklarını ve Kuzey Suriye ile sınır geçiş noktalarına götürüp silah zoruyla karşıya geçmeye zorladıklarını aktardı.

Rapor için şubat ve ağustos ayları arasında Türkiye'de geçici koruma sahibi 37 Suriyeli erkek ve iki Suriyeli erkek çocukla telefonla veya yüz yüze görüşme yapıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca bu süre zarfında Suriye'nin kuzeyinde sınır dışı edilenlerin yakınları olan yedi Suriyeli mülteci erkek ve bir mülteci kadınla görüştü.

'ONLARCA HATTA YÜZLERCE KİŞİYLE BİRLİKTE SINIR DIŞI EDİLDİK'

Görüşülen kişilerden 37'si Türkiye makamları tarafından Kuzey Suriye'ye sınır dışı edilmişlerdi. Görüşülenlerin tümü, onlarca hatta yüzlerce kişiyle birlikte sınır dışı edildiklerini ifade ettiler. Tümü, geri gönderme merkezlerinde ya da Suriye sınırında formlar imzalamaya zorlandıklarını söylediler.

'İMZALADIKLARI FORMLARI OKUMALARINA İZİN VERİLMEDİ'

Görüşülen kişiler, yetkililerin formları okumalarına izin vermediklerini ve formların içeriğini açıklamadıklarını ancak formların iddiaya göre gönüllü olarak geri gönderilmeyi kabul etmeleriyle ilgili olduğunu anladıklarını söyledi. Bazıları, yetkililerin formun Arapça yazılmış bir kısmını elleriyle kapattıklarını anlattı. Görüşülenlerin çoğu, geri gönderme merkezlerindeki yetkililerin diğer Suriyelileri de aynı işleme tabi tuttuklarını gördüklerini ilettiler.

'REDDEDENLER DÖVÜLÜYORDU'

Birçoğu, Türk yetkililerin başlangıçta imzalamayı reddedenleri dövdüğünü gördüklerini, bu nedenle imzalamaktan başka çareleri olmadığını düşündüklerini iletti. Adana'daki bir geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutulan iki erkek, bir form imzalayarak Suriye'ye geri dönme ya da bir yıl idari gözetimde kalma seçeneklerinin kendilerine sunulduğunu ifade etti. İkisi de bir yıl alıkoyulma düşüncesine dayanamadıkları ve ailelerine destek olmaları gerektiği için merkezden ayrılmayı tercih ettiler.

Rapora göre, 10 kişi sınır dışı edilmedi. Bazıları serbest bırakıldı ve kayıtlı oldukları illere geri dönmezlerse ve başka bir yerde oldukları tespit edilirse sınır dışı edilecekleri konusunda uyarıldılar. Diğerleri, serbest bırakılmalarına yardımcı olmak için aile üyelerinin de müdahalesiyle avukatlarla iletişim kurmayı başardı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün ifadesiyle, bu kişilerden bazıları "hala geri gönderme merkezlerinde davalarının sonuçlanmasını beklemekte, neden alıkonduklarını bilmemekte ve sınır dışı edilmekten korkmakta".

Serbest bırakılanlar Türkiye'deki yaşamı tehlikeli olarak nitelendirerek perdeleri kapalı şekilde evde kaldıklarını ve Türk yetkililerden kaçınmak için sınırlı olarak hareket ettiklerini ifade ettiler.

'21 SAAT KELEPÇELİ GÖTÜRÜLENLER VAR'

Rapora göre, sınır dışı edilenler, geri gönderme merkezlerinden sınıra, bazı durumlarda 21 saat süren yolculuk boyunca kelepçeli olarak götürüldü. Öncüpınar (Bab al-Salam) veya Cilvegözü (Bab al-Hawa) sınır kapılarından Suriye hükümetinin kontrolü dışındaki bölgelere zorla götürüldüklerini ifade ettiler.

'HERKESİ VURURUZ' İDDİASI

26 yaşındaki Halepli bir kişi, bir Türk yetkilinin kendisine “geri geçmeye çalışan herkesi vururuz" dediğini öne sürdü.

Raporda, Türkiye'nin geçici koruma rejimi kapsamında olan ancak yetkililerin yine de 2022 yılında sınır dışı ettiği yada sınır dışı etmekle tehdit ettiği Suriyeli mültecilere odaklanıldı. Vakaları incelenen 47 Suriyeli mültecinin tamamı gözaltına ve idari gözetim altına alınmadan ve çoğu durumda sınır dışı edilmeden önce çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere Türkiye'deki çeşitli şehirlerde yaşıyor ve çalışıyordu.

Alıkonanların tümü güvenlikleri için takma adlarla anılırken, ikisi hariç hepsinin, Türkiye'de yaşarken, Suriyeli mültecileri Suriye'ye geri gönderilmeye karşı koruyan, “kimlik” olarak adlandırılan geçici koruma belgeleri vardı. Bazıları hem geçici koruma kimliği hem de çalışma iznine sahip olduklarını belirttiler.

'İŞYERLERİNE VE EVLERE DE BASKIN YAPILDI'

Görüşülenlerin çoğu İstanbul sokaklarında, geri kalanlar ise işyerlerine veya evlerine yapılan baskınlarda gözaltına alındı. Gözaltına alan yetkililer bazen kendilerini Türk polisi olarak tanıttılar ve bu yetkililerin hepsi mültecilerin kimlik belgelerini görmek istedi.

Türkiye'nin Geçici Koruma Yönetmeliği’ne göre Suriyeli mültecilerin şartlı mülteci olarak kayıt yaptırdıkları ilde yaşamaları gerekiyor. Görüşülen 47 mülteciden 17'si kayıt oldukları şehirde yaşamakta ve çalışmaktaydı, geri kalanları ise farklı bir ilde yaşıyor ve çalışıyordu.

KOMŞU VEYA İŞVERENLER ŞİKAYET ETTİ

Beş mülteci, fazla gürültü yapmaktan terörist olmaya kadar komşuları veya işverenlerinin değişen şikayetleri veya uydurma iddialarıyla gözaltına alındıklarını söyledi. Görüşülen mültecilerin tümü bu iddiaların dayanaksız olduğunu belirtti. Bu iddialara maruz kalanlardan dördü beraat etti, tahliye edildi ya da sınır dışı edildi, birinin ise soruşturması sürüyor.

'ÖZEL EŞYALARINA EL KONDU'

Suriyeli mülteciler gözaltını müteakiben kısa bir süre için yerel polis karakollarına ya da doğrudan bir geri gönderme merkezine, genellikle İstanbul'da Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldü. Diğer geri gönderme merkezleri arasında Pendik, Adana, Gaziantep ve Şanlıurfa'daki merkezler bulunurken, incelenen tüm vakalarda Türk yetkililerin Suriyelilerin telefonlarına, cüzdanlarına ve diğer kişisel eşyalarına el koyduğu öne sürüldü.

'AİLELERİNİ VEYA AVUKATLARINI ARAMALARINA İZİN VERİLMEDİ'

Yetkililer mültecilerin aile üyelerini veya avukatlarını arama taleplerini reddettiler. Avukatla görüşmek isteyen bir adam karakoldaki bir memurun kendisine, “Herhangi bir suç işledin mi?” diye sorduğunu "Hayır," dediğinde, "O zaman bir avukatı aramana gerek yok" dediğini iletti.

'ÇOCUKLAR YETİŞKİN ERKEKLERLE TUTULDU'

Görüşülenlerin tümü, Türk yetkililerin kendilerini çeşitli geri gönderme merkezlerinde kalabalık ve sağlıksız odalarda tuttuklarını iletti. Görüşülen kişiler yatakların sınırlı sayıda olduğunu ve sıklıkla yatakları paylaşmak zorunda kaldıklarını aktardılar. Mülteciler, uyruklarına göre ayrıldıklarını ve genellikle diğer Suriyelilerle birlikte tutulduklarını ilettiler. 18 yaşın altındaki erkek çocuklar yetişkin erkeklerle birlikte alıkoyuldu.

'SAATLERCE BASKETBOL SAHASINDA TUTULDUK'

Raporda şu ifadeler yer verildi: "Bazı geri gönderme merkezlerinin koşulları diğerlerinden daha iyi olsa da, mülakat yapılanların tümü merkezlerde yeterli yiyecek ve banyo erişiminin sağlanmadığını, koşulların sağlıksız olduğunu aktardılar. Görüşülen kişilerin çoğunun geçtiği Tuzla'da Suriyeliler, kendilerine genellikle sıkışık bir metal konteynerin içinde yer tahsis edilmesini beklerken, saatlerce dışarıda "basketbol sahası" olarak tanımlanan alanlarda tutulduklarını anlattılar."

'12 GÜN DUŞ ALMADAN KALDIK'

İsmini "Ahmad" olarak veren bir sığınmacı, kalabalık metal konteynerlerde kendisiyle bir akrabalığı bulunmayan çocuklarla birlikte tutulduğu Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ndeki koşulları anlattı:

"Hücremde altı yatak vardı. Her yatağı iki ya da üç kişi paylaşmak zorundaydı. Benim hücremde bir çocuk 16, diğeri 17 yaşındaydı. İlk başta hücrede 15 kişiydik ama sonra daha fazla insan gönderdiler. Orada duş almadan 12 gün kaldık çünkü duş yoktu."

TUZLA'DA DAYAK İDDİASI

Görüşülenlerin tümü, geri gönderme merkezlerindeki Türk görevlilerin kendilerine saldırdığını ya da görevlilerin diğer Suriyelileri elleriyle ya da tahta veya plastik coplarla dövdüklerine veya tekmelediklerine tanık olduklarını savundu.

Halepli 22 yaşındaki "Fahad" Tuzla Geri Gönderme Merkezi'nde dayak yediğini söyledi: "Tuzla'da dövüldüm.... Yanlışlıkla elimdeki ekmeği düşürdüm ve yerden almaya çalışırken bir yetkili beni tekmeledi ve düştüm. Beni tahta bir sopayla dövmeye başladı. Kendimi savunamadım. Başkalarının dayağa maruz kaldıklarına da şahit oldum. Akşamları insanlar sigara içerse dövülürlerdi. Onlar (görevliler) bizi hep aşağıladılar. Bir adam sigara içiyordu ... beş gardiyan onu ağır şekilde dövmeye başladı, gözünü morarttılar. Sırtına sopayla vurdular. Müdahale etmeye çalışan herkesi dövdüler."

'AİLEME KÜFÜR VE HAKARET ETTİLER'

Halepli, 26 yaşındaki “Ahmad", Türk polisinin kendisini İstanbul'da bir terzi dükkanı olan işyerinde gözaltına aldığını ve Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne götürerek orada defalarca ağır şekilde dövdüklerini anlattı: "Tuzla'da üç kez dövüldüm: sonuncusu benim için en ağır olanıydı. Hapsedildiğim yerin dışına çıkmama izin verilmesi gerektiğini, bana teneffüs için zaman tanınması gerektiğini tartışıyordum. Bunun üzerine görevliler bana ve aileme küfür ve hakaret ettiler. Müdürlerine şikayet edeceğimi söyledim. Görevliler yüzüme tahta bir sopayla vurdular ve dişlerimi kırdılar."

'ARANDIĞI İÇİN HALEP'E GİREMEDİ'

Ahmad, sonunda Bab al-Salam sınır kapısından Suriye'nin kuzeyine sınır dışı edildi. Suriye ordusu tarafından arandığı için Suriye hükümetinin kontrolündeki Halep şehrine gidemedi ve şu anda muhalif bir grup olan Türkiye destekli Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrolündeki Azaz şehrinde kalıyor. "[Suriye'deki] savaştan kaçtım çünkü şiddete karşıyım" dedi. "Şimdi (Türkiye makamları) beni buraya geri gönderdiler. Sadece güvenli bir yerde olmak istiyorum.”

'BİRKAÇ AY NAKLEDİLDİM'

Şam'da işkenceden kurtulan 27 yaşındaki eski siyasi mahpus "Hassan" ise komşuları tarafından dairesinden gelen gürültüden şikayet edilmesi üzerine evinde göz altına alındığını söyledi. Çeşitli geri gönderme merkezleri arasında birkaç ay boyunca nakledildi. Son nakil esnasında gönüllü geri dönüş formunu imzalaması söylendi. Hasan, imzalamayı reddettiğinde "Beni köpek kafesi gibi bir kafesin içine koydular. Metaldi. Bir metreye 1,5 metre boyutlarındaydı. Güneş vurunca kafes çok ısındı.”

Hassan ilk kez gözaltına alındığında, telefonuna el konulmadan önce eşiyle iletişim kurmayı başardı. Eşi, Hassan'ın serbest bırakılmasına yardım eden bir avukat buldu.

'GÖNÜLLÜ GERİ DÖNÜŞ' FORMLARINI İMZALAMAYA ZORLANMA

Sınır dışı edilenlerin birçoğu -geri gönderme merkezi görevlileri ya da "polis" ve "jandarma" olarak tarif ettikleri Türk yetkililerin kendilerini "gönüllü" geri dönüş formlarını imzalamaya zorlamak için şiddet kullandıklarını ya da şiddet kullanma tehdidinde bulunduklarını söyledi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, sınır dışı edilenlerin Adana, Tuzla, Gaziantep ve Diyarbakır'daki geri gönderme merkezlerinde ve Mersin'deki bir göç bürosunda “gönüllü geri dönüş” formlarını imzalamak zorunda kaldıklarına dair ifadeleri derledi.

ESENYURT'TAN ADANA'YA

İdlibli 21 yaşındaki ”Mustafa", İstanbul'un Esenyurt ilçesinde sokakta gözaltına alındı. Pendik'teki bir geri gönderme merkezinde birkaç gün tutulduktan sonra Adana'ya nakledildi ve burada bir gece boyunca 33 Suriyeli erkekle birlikte küçük bir hücreye konuldu. Mustafa, sabah jandarma memurunun alıkonanları ayrı ayrı bir odaya götürmek için geldiğini söyledi:

"Sıram geldiğinde benle bir başkasını dört görevlinin bulunduğu bir odaya götürdüler: Odada jandarma, sivil giyimli bir adam, Adana Geri Gönderme Merkezi müdürü ve bir çevirmen vardı. Masanın altında yerde oturan üç kişi gördüm, hücremizden daha önce götürülmüşlerdi, yüzleri şişmişti.

Tercüman, yanımda bulunan adamdan bazı evrakları imzalamasını istedi, ancak adam bir tanesinin gönüllü iade formu olduğunu görünce imzalamak istemedi. Jandarma ve sivil giyimli adam onu elleriyle ve coplarla dövmeye başladılar ve tekmelediler. Yaklaşık 10 dakika sonra ellerini bağladılar ve onu masanın altında, yerde oturan adamların yanına taşıdılar. Tercüman, diğerlerinin benden önce tattıklarını tatmak isteyip istemediğimi sordu. Hayır dedim ve kağıdı imzaladım."

Mustafa daha sonra Cilvegözü/Bab al-Hawa sınır kapısından sınır dışı edildi ve şimdi Halep'in kuzeyindeki al-Bab şehrinde kalıyor.

'ŞAM'A DÖNEMEM ÇOK TEHLİKELİ'

Görüşülenlerin çoğu Suriye'de hükümet kontrolündeki bölgelerden geldiklerini söylediler. Suriye'nin kuzeyinde muhaliflerin kontrolündeki bölgelerden geldikleri yerlere, Suriye güvenlik birimlerinin kendilerini keyfi olarak gözaltına alacağı ve haklarını ihlal edeceği korkusuyla gidemediklerini söylediler. Kuzey Suriye'ye sürgün edilenler İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne kendilerini orada “sıkışmış” hissettiklerini, evlerine gidemediklerini veya kuzey Suriye'deki çatışmaların yarattığı istikrarsızlık içinde bir hayat kuramadıklarını söylediler.

Şam kırsalından gelen ve Temmuz 2022'de Türkiye'den sınır dışı edilen, şu anda Suriye'nin kuzeyindeki Afrin'de yaşayan 31 yaşındaki Firaz, bir telefon mülakatında, ”Şam'a geri dönemem çünkü çok tehlikeli“ dedi. "Afrin'de çatışmalar var. Ne yapayım? Nereye gideyim?”

TÜRKİYE'YE HUKUK UYARISI

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporunda Türkiye'ye sığınmacılar konusundaki yükümlülükleri hatırlatılırken şu ifadeler kullanıldı:

"Türkiye, keyfi yakalama ve alıkoyma ile insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi yasaklayan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerinin her ikisine de taraftır. Türkiye bir kişiyi sınır dışı etmek üzere alıkoyduğu halde bu kişinin vardığı ülkede zarar görecek olması durumunda veya kişinin sınır dışı işlemine itiraz edebilmesi için gerçekçi bir ihtimal olmadığında, bu alıkoyma keyfidir.

Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Sözleşme ve 1951 Mülteci Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülükleri de geri gönderme yasağına uymasını gerektirmektedir. Bu yasak, herhangi bir kişinin gerçek bir zulüm, işkence veya diğer kötü muamele tehlikesi veya yaşamına yönelen bir tehdit ile karşı karşıya kalacağı bir yere geri gönderilmesini yasaklamaktadır.

Türkiye, insanları zarar görecekleri yerlere geri dönmeye zorlamak için alıkoyma, şiddet veya şiddet tehdidi kullanamaz. Buna, 2017'nin sonlarından bu yana geçici koruma kaydına erişimi engellenmiş olanlar da dahil olmak üzere, Türkiye yasalarına göre otomatik olarak koruma hakkına sahip Suriyeli sığınmacılar da dahildir. Bu kuralın, kayıtlı oldukları il dışında iş arayan mülteciler için de geçerli olması önemlidir. Çocuklar hiçbir zaman göçmenlik statüleriyle ilgili nedenlerle gözaltına alınmamalı veya yakınları olmayan yetişkinler ile birlikte hapsedilmemelidir."

HEM AB'YE HEM TÜRKİYE'YE TAVSİYELERİ

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporunda, Türkiye hükümetine ve Avrupa Komisyonu'na da bazı tavsiyelerde bulunuldu:

Türkiye hükümetine tavsiyeler şöyle:

* Suriyeli mültecilerin keyfi olarak gözaltına alınmaları, alıkonmaları ve Kuzey Suriye'ye sınır dışı edilmelerine son verin.
* Güvenlik güçleri ve göç yetkililerinin Suriyelilere veya alıkoyulan diğer yabancı uyruklulara karşı şiddet kullanmamalarını ve şiddet kullanan yetkililerin hesap vermesini sağlayın.
* "Gönüllü geri dönüş" formlarında göçmenlerin parmak izlerini basmaya veya imzalamaya zorlamaya, kandırmaya veya tahrif etmeye yönelik eylemleri bağımsız şekilde soruşturun.
* Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin geri gönderme merkezlerine serbestçe erişimine, Suriyelilerin Suriye'ye geri gönderilmeleri için izin alma sürecinin gönüllü olduğundan emin olunması için izleme yapılmasına, polis veya göç idaresi görevlilerinin Suriyelilere veya diğer yabancı uyruklulara karşı şiddet kullanmadığından emin olunması için mülakatların ve geri gönderme prosedürlerinin gözlemlenmesine izin verin.

'YUNANİSTAN'A BASKI YAPIN, TÜRKİYE'YE YARDIMI ŞARTLI HALE GETİRİN'

Avrupa Komisyonu'na tavsiyeler ise şöyle:

* Türkiye'nin AB Sığınma Prosedürleri Yönergesinin 38. Maddesinde belirtilen kriterler doğrultusunda güvenli bir üçüncü ülke olmadığını kamuoyuna açık şekilde duyurun.

* Yunanistan'a, Türkiye'yi güvenli üçüncü ülke olarak kabul eden Ortak Bakanlıklar Kararını yürürlükten kaldırması için baskı yapın ve makul bir süre içinde yürürlükten kaldırılmadığı takdirde hukuki adımlar atın.

* Yunanistan'a, tüm Suriyeli sığınmacılarla ilgili olarak güvenli üçüncü ülke kavramına dayalı tüm kabul edilemezlik kararlarını yeniden incelemesi için kamuoyuna açık bir çağrıda bulunun.

* Avrupa Birliği Sığınma Ajansı'ndan, güvenli üçüncü ülke tayin edilmesi ile ilgili yeni bir Türkiye Menşe Ülkesi raporu hazırlamasını ve rapora Türkiye'den geçiş yapan veya Türkiye'de uluslararası koruma arayanlar dahil olmak üzere Türkiye'de bulunan üçüncü ülke vatandaşlarını dahil etmesini isteyin.

* Geri gönderme merkezlerinin AB tarafından finanse edilmesini, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve AB izleme personeli ile diğer bağımsız gözlemcilerin, geri dönüşün gönüllülüğünü incelemek üzere idari gözetim altında tutulanlarla mülakat yapma imkanı da dahil olmak üzere, tam ve sınırsız erişimine şartlı hale getirin.

* Kamuoyuna açık bir insan hakları etki değerlendirmesi geliştirin. Sınır yönetimi için sağlanan AB fonlarının bağımsız bir raporlama mekanizmasına tabi tutulması, geri gönderme merkezlerinin insan hakları ihlallerine katkıda bulunmamasını veya bu ihlalleri sürekli kılmamasını sağlamak için Türkiye'ye baskı yapın.

* Türkiye'nin yıllık raporlama süreci kapsamındaki de dahil olmak üzere, Türkiye makamlarının Suriyeli mültecileri hukuka aykırı bir şekilde sınır dışı etme ve AB finansmanı alanların da içinde bulunduğu geri gönderme merkezlerinde "gönüllü geri dönüş" formlarını imzalamaya zorlama eylemleri hakkında kamuoyuna bilgi verin.

* Sınır dışı işlemlerini durdurması ve idari gözetim altındaki Suriyelilerin Türkiye'de kalmak mı yoksa gönüllü olarak Suriye'ye dönmek mi istedikleri konusunda izleme faaliyeti yürütmesi için Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne izin vermesi için Türk yetkililere kamuoyu önünde çağrıda bulunun. (Kaynak)

Öne Çıkanlar