Tanıklar da boş çıktı

Cumhuriyet davasında iddianemede gazete yönetimini suçlayan ifadeleriyle dikkat çeken tanıklar, mahkemede somut bir şey söyleyemedi.

Tanıklar da boş çıktı

HABER MERKEZİ- Cumhuriyet davasının ikinci duruşmasında tanık olarak dinlenen gazetenin eski genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız, kendi döneminde işten atılan Mehmet Faraç olayını 'hatırlamadı'. Mahkem Başkanı'nın "Gazetenin siyaset çizgisinin değiştiğinden ne anlamalıyız" sorusuna "Ben öyle bir şey demedim" dedi.

İbrahim Yıldız, "Cumhuriyet savcılığına ifade vermiştim. Soracak sorunuz varsa yanıtlayabilirim" dedi.

Mahkeme Başkanı: Gazete kötü yönetildi, batırıldı şeklinde bir tespitiniz var. Açar mısınız?

İbrahim Yıldız: Sanıyorum bana sorulan bir soruya verdiğim yanıt üzerine röportajcı arkadaşın yaptığı bir yorumdur. Cumhuriyet en eski gazetedir ama ne var ki iyi bir mali yapıya ulaşamamıştır. Patronlar döneminde de, Vakıf döneminde de böyleydi. Çünkü bağımsız gazetecilik derdi vardır. Gazetede bir patron olmadığı için mali bir yapılanmaya gitmemiş, vakıflaşarak Türkiye ve Avrupa'da bir öncülük göstermiştir. Keşke mali olarak daha iyi olabilseydi, çalışanları daha çok kazanabilir ya da gazetecilik anlamında ataklar yapılabilirdi. Söylemek istediğim buydu.

Mahkeme Başkanı: Ankara'da satışa çıkarılan arsa ile ilgili ne demiştiniz?

İ. Yıldız: Keşke satılmasaydı demiştim.

Mahkeme Başkanı: Gazetenin siyaset çizgisinin değiştiğinden ne anlamalıyız?

İ. Yıldız: Ben öyle bir şey demedim.

Mahkeme Başkanı: 'Teröre terör bile diyemediler' ifadenizle ne demek istediniz?

İ.Yıldız: Ben terörün tanımını yaptım. Arkadaş böyle yazmış.

Mahkeme Başkanı: Siz 14 yıl genel yayın yönetmenliği yaptınız. İşleyişi analatabilir misiniz? Gelen haberler haberleştirilirken nasıl yöntem izlenir? Muhabirlerin haberlerine müdahale edilir mi? Genel Yayın Yönetmeni ya da Vakıf bir inisiyatif alır mı?

İ. Yıldız: Yazıişleri değerlendirir, Genel Yayın yönetmeni karar verir. Ama hiçbir zaman vakıf yönetimi müdahale etmez. Benim zamanımda da yoktur. Vakıf sadece toplantılarada Genel Yayın Yönetmeni'nden bilgi alır.

Mahkeme Başkanı: Vakfa seçilmek ya da Vakfa girmek için örtülü olan olmayan bir gelenek var mıdır? Muhabirler, köşe yazarları girer gibi bir kriter?

İ. Yıldız: Böyle bir kriter yok. Sadece Genel Yayın yönetmeni doğal olarak üyedir.

Üye Hakim: Sizin Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz dönemde kimler nasıl işe alınırdı?

İ. Yıldız: Muhabirler stajyerken alınır, yetiştirilri.

Hakim: Ahmet Şık, son aşamada sizin karar verdiğinizi söylemişti.

İ. Yıldız: Şık eskiden de Cumhuriyet muhabiriydi. Biri işe alınırken vakfın da fikri alınır.

Savcı: Daha önce Cumhuriyet'te çalışmamış Cumhuriyet ekolünden gelmeyen Can Dündar Genel Yayın Yönetmeni oldu. Böyle başka bir örnek var mı?

İ. Yıldız: Can Dündar örneği gibi bir örnek hatırlamıyorum.

Avukat Tora Pekin: Sizin döneminizde Mehmet Faraç iş akdi feshedilmeden gazeteden uzaklaştırılmıştı. Neden?

İ. Yıldız: Gazete binasında yer yoktu.

Tora Pekin: Daha sonra iş sözleşmesi feshedildi. Neden feshedildi?

İ. Yıldız: Hatırlamıyorum.

Tora Pekin: Siz o dönem Genel Yayın Yönetmeniydiniz..

İ. Yıldız: Neden feshedildiğini hatırlamıyorum.

Tora Pekin: O dönem Faraç'ın sözleşmesinin feshine karşı çıkan hiçbir şirket ya da vakıf yöneticisi hatırlıyor musunuz?

İ. Yıldız: Hatırlamıyorum.

ALEYHTE İFADE VEREN CUMHURİYET ÇALIŞANI: BENİ SAVCI İNAM ÇAĞIRDI.

İbrahim Yıldız'dan sonra iddianamede gazete yönetimi aleyhine ifadesiyle dikkat çeken Cumhuriyet çalışanı Aykut Küçükkaya tanık olarak çağrıldı. Küçükkaya, konuşmasına şöyle başladı:

"İçerideki arkadaşlarımızın bilmediği bir şeyi açıklamak istiyorum. 2 Ocak günü hakkında FETÖ soruşturması olan Savcı İnam tarafından çağrıldım. Hangi sıfatla çağrıldığım çağrı kağıdında yazmıyordu. Bu ifade sorgusu iki saat sürdü. İki saat süresince bize yüze yakın soru yöneltildi. Ancak ne yazık ki ifade tutanağına böyle geçmedi. Bu süreçte bazı yanlış anlaşılmalar olmuş olabilir. Yanlışlıklar derken, ifadeye avukatsız gittik bu nedenle itirazımız dikkate alınmadı. Sorulan soruya yanıt verirken açıklama gibi yer aldı. İfade tutanağındaki bazı bölümler iddianameye alındığı için sanki soru sorulmadan böyle bir açıklama yapmışşız gibi anlaşılıyor."

Mahkeme Başkanı: Can Dündar'ın kendi ekibiyle gelmesi, dışarıdan Genel yayın Yönetmeni olması geleneğe uygun mu?

A. Küçükkaya: Genel Yayın yönetmeni'ni vakıf atar. O da kendi ekibiyle çalışmak ister. Bu çok normal bir şey. Dündar da kendi güvendiği ve eskiden beri tanıdığı ekibiyle geldi ve bir buçuk yıl boyunca gazeteyi yönetti. Bu gazetecilikte çok normal bir olaydır.

Mahkeme Başkanı: İlhan Tanır, Can Dündar ile mi geldi?

Aykut Küçükkaya: Evet daha önce Cumhuriyet'te değildi.

Mahkeme Başkanı: İlhan Tanır'ın gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

A. Küçükkaya: Ben Cumhuriyet'e uygun olmadığını düşünüyordum. Ama biz buradan gazeteciliğimizi yaptık o da Amerika'dan yapmıştır. Gazeteciliği ile ilgili çekincelerim vardır. Bunu da Cumhuriyet gazetesinde açık yüreklilikle söylemişimdir.

Mahkeme Başkanı: Ayşe Yıldırım'ın Kandil röportajı ile ilgili 'Genel Yayın Yönetmeni'nin izni olmadan yapamaz' despitiniz var.

A. Küçükkaya: Bir yazar bu kadar önemli biri habere Genel yayın Yönetmin'nin bilgisi, izni olmadan gidemez. Bunu kastettim.

Mahkeme Başkanı: Muhabirler haberleri getiriyorlar. Bu haberler bir süzgeçten geçer mi? Yayın ilkemize uygun mu, değil mi diye bakılır mı? Yoksa doğrudan sayfaya girer mi?

A. Küçükkaya: Cumhuriyet'te bir muhabirin haberi gerçekse gazeteye girer. Tabi bu yazı işlerinde tartışılır ve Genel Yayın Yönetmeni de karar verir.

Mahkeme Başkanı: Siz kişisel olarak Taraf'ı bir operasyon gazetesi olarak görüyorsunuz ve iddianameden anladığım kadarıyla Murat Sabuncu'nun Taraf hakkındaki sözlerini eleştiriyorsunuz?

A. Küçükkaya: Sabuncu, İbrahim Yıldız döneminde yayın koordinatörü olarak geldi, Dündar döneminde haber koordinatörü oldu. Yayın Koordinatörü, Genel Yayın Yönetmeni'nden sonra gelen bir yer. İddianamede bu ayrıntıya yer verilmemiş. Savcı, Sabuncu'nun attığı twetleri gösterdi, tarihlerini hatırlayamıyorum. Yaklaşık olarak 5 yıl önce atılan bu tweetleri sorarak 'Ne düşünüyorsunuz' dedi. 'Sabuncu'nun kendi kanaatidir' dedim. 'Siz ne düşünüyorsunuz' dedi. Taraf'ın operasyon gazetesi olduğunu, Cumhuriyet'te de yazmıştık. Bu benim şahsi kanaatim, diğeri de Sabuncu'nun kendi kanaatidir.

Mahkeme Başkanı: 'Eksik demokrasi' başlığını Genel Yayın yönetmeni attı demişsiniz.

A. Küçükkaya: Ben bir muhabirimin benimle ilgili söylediği sözler üzerine çağrıldım. Başlıklar yazı işleri masasında tartışılır. 'Eksik demokrasi' başlığını Genel Yayın Yönetmeni atmıştır ya da yazı işleri müdürü atmıştır. Bir muhabirin haber başlığı ile ilgili sorgulanması abes bir durum.

Savcı: Ali Açar ifadesinde bu başlıkla ilgili rahatsızlık duyduğunu ve size söylediğini, sizin de bunu yönetime ileteceğinizi söylemiş. Bunu hatırlıyor musunuz?

A. Küçükkaya: Muhabirlerimin her gün şikayetleri olur. Muhabirlerimizin devamlı dinamik olması için onları motive ederim. Bir muhabirimizin bir başlığı beğenmemesi onun şahsi kanaati. Ama bu yazı işlerine bildirildi mi kısmına gelince olabilir ya da olmayabilir. Benim önümden her gün yüze yakın haber geçer. Muhabirlerin özellikle birinci sayfa için başlıkla ilgili bir problemi olmaz.

MİYASE İLKNUR: ZORAKİ TANIĞIM

Aykut Küçükkaya'dan sonra iddinamede yer olan Cumhuriyet çalışanı Miyase İlknur tanık olarak dinlendi. İlknur, "Ben zoraki bir tanığım çünkü kendi isteğimle gitmedim. İki kez çağrıldım. Telefonla çağrıldığımda tanıklık yapmayacağımı, gazetede yöneticilik sıfatımın olmadığını, vereceğim bilgilerin duyum ya da yorum olacağını ve hukuki delil olmayacağını zabıt katibine söyledim. Sonra celp geldi. Ben sadece haberlerim olduğu zaman yazı işleri toplantısına çıkann biriyim. Bilgilerim duyum ve yormularım. Bunun işe yarayacağını düşünmüyorum" dedi.

Ancak Mahkeme Başkanı'nın "Duyum ve yorumlar tanıklığın önemli unsuru" sözleri dikkat çekti. İlknur ise bunun üzerine "Duyumlar tahribata ve erozyona da uğrar" diye yanıt verdi.

Mahkeme Başkanı'nın "İlhan Tanır'ın bu gazetede olmasını tercih etmediğinizi söylemişsiniz" sözleri üzerine de "Ben öyle bir şey demedim" dedi. İlknur'un sözleri şöyle:

"Savcı bana sorduğunda Tanır'ın FETÖ'cü olup olmadığını bilmediğimi söyledim. İfadedeki beyanlar arka arkaya sorulmuş 5-6 sorunun birleştirilmesi. 'MİT haberi neden Cumhuriyet'e verildi' dedi. 'Başka nereye gidecek. Yandaşa mı gidecek' dedim. Ayşe Yıldırım ile ilgili 'Hangi kanalla Kandil'e gitti' diye sordu, bilmediğimi o alanda haber yapanlar hangi kanalla gidiyorsa öyle gitmiş olabileceğini söyledim. 'Kendi mi gittti, gazete yönetimi mi gönderdi' dedi, kendi önermiş de olabileceğini, kendisine bildirilmiş de olabileceğini söyledim."

'GAZETECİLERE TANIK OLARAK SORU YÖNELTMEK TEHLİKELİ BİR DURUM'

Miyase İlknur'un ardından tanık olarak çağrılan Cumhuriyet yazarı Şükran Soner'e mahkeme başkanı "Burada sanıklar terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım ve kasıtlı olarak vakfı mali zarara uğratmakla yargılanıyorlar. Neler söyleyeceksiniz' dedi. Bunun üzerine Soner ile mahkeme başkanı arasında şu diyalog geçti.

Şükran Soner: Uzunca bir ömür Cumhuriyet geçmişiyle baktığımda, ister askeri ister sivil darbe olaylarında gazetecilik yaptım. Vakıfla ilgili söyleyeceklerim olabilir ama terörle ilgil hayır.

Mahkeme Başkanı: Gazetecilere tanık olarak soru yönetmek tehlikeli bir durum.

İNAN KIRAÇ: KATİYETLE TERÖR ÖRGÜTLERİYLE TEMASI KASTETMEDİM

Cumhuriyet Vakfı eski üyesi İnan Kırıç da ifadesinde vakıf seçimlerini ve istifasını anlattı. Kıraç'ın şu sözleri ise dikkat çekti:

"Hemen şunu söylemek isterim, ifademde 'Bir Cumhuriyet okuruydum ama artık Cumhuriyet gazetesini okumuyorum ve yayın politikasını da doğru bulmuyorum' derken, bundan katiyetle terör örgütleriyle temas edilmesini kast etmedim. Temastan kastım örgütle temas değildir. Kastım İlhan Selçuk, Uğur Mumcu'nun yolundan kademe kademe ayrılmalarıdır."

İbrahim Yıldız Cumhuriyet davası Tanıklar