Tapu Fikirtepeli’nin söz hakkı şirketin

2010 yılında başlayan kentsel dönüşüm bitmek bilmiyor. Mahalle sakinleri, tüm süreci şirketlerin belirlediğini ve kendilerine söz hakkı tanınmadığını söylüyor.

Tapu Fikirtepeli’nin söz hakkı şirketin

Aynur TEKİN

ARTI GERÇEK - Kadıköy Fikirtepe, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2010 yılında kentsel dönüşüm kapsamına alınmış ve "özel proje alanı" ilan edilmişti. Hak sahiplerinin tamamının onayı olmadan projelere başlanamıyordu. 2013 yılına gelindiğinde süreci tıkadığı gerekçesiyle bu uygulamadan vazgeçildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bölgeyi "özel proje alanı" statüsünden çıkararak riskli alan ilan etti. Bu karardan sonra, hak sahiplerinin üçte ikisinin projeye onay vermesi yeterli bulundu ve sözleşme imzalamak istemeyenlerin arazilerinin acele kamulaştırılması yoluna gidildi. Aradan geçen 7 yıla rağmen mahalle sakinlerinin mağduriyeti devam ediyor. Üçte iki çoğunluğun inşaat projelerine onay verdiği bölgelerde yaşayan Fikirtepeliler, inşaat şirketlerinin dayattığı şartları kabul etmek zorunda kalıyor ve evleri satılmasın diye sözleşmeye imza atıyor.

Fikirtepe’deki Eğitim, Dumlupınar ve Merdivenköy mahallelerini içine alan proje toplam 1 milyon 310 bin metrekareyi kapsıyor. Kendisi de doğma büyüme Fikirtepeli olan Fikirtepe ve Çevresi Kentsel Dönüşüm Derneği (FİKENTDER) Başkanı Yasin Bektaş, dönüşümü yakından izliyor.

Tapu Fikirtepeli’nin söz hakkı şirketin - Resim : 1

Bektaş, üçte iki çoğunluğun sağlandığı bölgelerdeki hak sahiplerinin, inşaat şirketlerince dayatılan sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldıklarını belirtiyor. Sözleşmelerin şirketlerin çıkarını koruduğunu ve hak sahiplerinin kazanımlarını yok denecek kadar azalttığını söylüyor. Hak sahiplerine, mülklerinin nasıl dönüşeceği ya da ne zaman teslim edileceği konusunda bilgi verilmiyor. Sözleşmelerin içeriğinin düzenlenmesi için Bakanlık’la görüşen Bektaş, süreci şöyle anlatıyor: "Bakanlık sözleşmenin içeriğiyle ilgili konulara müdahil olmuyor, bu maddelerin özel hukukun konusu olduğunu söylüyor. Madem bu özel hukuk, bariz hataların düzeltilmesi gerekiyor. Firmalar, hak sahiplerinin malını olduğundan çok daha düşük tespit ediyor. Ayrıca ekonomideki durgunluk gibi sebepleri öne sürerek yapıları tamamlamıyor. Bakanlığın örnek bir sözleşme hazırlaması ve projeyle ilgili tüm süreci eşit bir şekilde ne firmayı ne de vatandaşı kayırmadan ortaya koyması gerekiyor."

"ADİL BİR DÖNÜŞÜM İSTİYORUZ"

Fikirtepe’de başta barınma hakkı olmak üzere birçok hak ihlalinin olduğunu belirtiyor Yasin Bektaş: "Fikirtepe’de araziler tapusuz ve bu yüzden mahalleliler dönüşüm istemiyor gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Böyle bir şey kesinlikle yok. Adil şartlarda, insan sağlığına uygun şartlarda dönüşüm istiyoruz."

Kurulduğundan bu yana bölgede yaşayan hak sahipleri, faaliyet gösteren inşaat şirketleri ve kamu kurumlarıyla görüşen FİKENTDER, sorunun çözümü için tarafların bir araya geleceği bir konsorsiyum oluşturmaya çalışıyor. Bektaş, "Şu anda Fikirtepe’nin resmini çekiyoruz, hangi adada ne tür sorunlar var ve bunlar nasıl çözülebilir, bunun üzerinde duruyoruz" diyor.

Dernek başkanı Bektaş’la birlikte Fikirtepe’de yaşayan Şentürk Ailesi’ni ziyaret ediyoruz. 5 yaşındayken ailesiyle birlikte Makedonya’dan göç eden Mehmet Şentürk, o günden beri aynı evde yaşıyor. Duvarları taş yığma olan evin, küçük bir bahçesi de bulunuyor. Mehmet Bey, evin oldukça dayanıklı bir yapı malzemesiyle inşa edildiğine dikkat çekiyor ve "Risk bunun neresinde?" diye soruyor. Evini yerinde güçlendirerek korumayı istediğini fakat sürecin buna izin vermediğini de ekliyor.

"BİLİNMİYOR Kİ BU TOPRAK NE FAKİRLİKLE ALINMIŞ"

Mehmet Bey’in eşi Aslıhan Şentürk de 40 yıl önce bu eve gelin gelmiş. 7 yıldır süren fakat sonuçlanmayan kentsel dönüşüm süreci Aslıhan Hanım’ı çok yormuş. Bu süreçte ne kendisine ne de ailesine hiçbir söz hakkı tanınmadığını söylüyor: "Bilinmiyor ki bu toprak ne fakirlikle alınmış. Eşimin annesi babası yememiş içmemiş, bu evi yapabilmek için. Onların hakkını nasıl ödeyecekler? Tamamen zulüm yapılıyor."

Bir şantiyeyi andıran mahalledeki, inşaat tozları ve gürültü sağlık sorunlarına sebep oluyor. Aslıhan Hanım, eşinin kalp hastası olduğunu söylüyor ve hava kirliliği sebebiyle camları bile açamadıklarından yakınıyor. Camların açılmamasına rağmen evin sürekli tozlandığını ve temizlik yapmaktan yıprandığını ifade ediyor.

"SÖZLEŞMEDE SÖZ HAKKIMIZ YOK"

Aslıhan Hanım, başladığı günden bu yana kentsel dönüşümün maddi ve manevi zararını gördüğünü belirtiyor. İnşaat şirketlerinin dayatmalarından ve hak sahiplerine müzakere etme şansı bırakılmamasından oldukça şikâyetçi: "Benim tapulu mülküm üzerinden rant düşünebiliyorlar. Ticari imar hakkımız var ama sözleşmede yalnızca konut imar hakkı tanıyorlar. Hakkımız yeniliyor. Sözleşme tamamen kendilerine yönelik. Yani zoraki imzaya sokuyorlar bizi. Yerimiz zararına satılmasın diye imza atmak zorunda kalıyoruz."

DAVA AÇA AÇA FAHRİ AVUKAT OLDU

Aslıhan ve Mehmet Şentürk ile konuşurken, eve çiftin küçük oğlu Gürkan Bey geliyor. Özellikle son 3 yıldır gecesini gündüzünü hukuk mücadelesine ayırdığını söylüyor ve gülümseyerek "Fahri avukat sayılırım" diye ekliyor. E- devletten şimdiye kadar açtığı davaları gösteriyor ve hukuken hiçbir ilerleme kaydedilmediğini ifade ediyor: "Ağır sözleşme şartları için hukuk yolunu deniyoruz; ama onda da bir şey çıkmıyor. Yani mahkemeden çıkan olumlu ya da olumsuz hiçbir karar yok, sürekli erteleniyor. Sözleşme imzaladıktan sonra zaten bir dava açma şansınız yok. Eğer açarsanız yüklü bir miktarda tazminat ödemek zorunda kalıyorsunuz."

Gürkan Bey de yerinde dönüşümü savunuyor. Kentsel dönüşümle artan konut arzını Fikirtepe’nin altyapısı için çok fazla olduğunu söylüyor. Ayrıca, mahallede ikamet eden kişilerin gelirleriyle, lüks konutların aidatları arasında büyük bir çelişki olduğuna dikkat çekiyor ve kendi ailesinden örnek veriyor: "Benim babam emekli adam, şu anda kendi maaşıyla evini geçindirebiliyor. Ama o konutlardaki aidat neredeyse bir emekli maaşı kadar. Bu insanlar bunu nasıl ödeyecek?"

dönüşüm