'TC rumuzlulara da Rojava rumuzlulara da haber borcumuz var'

Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü. Türkiye'de medya kilit altında. Baskıyı kıran gazeteciler kalemlerini yine yeniden oynatıyor.

'TC rumuzlulara da Rojava rumuzlulara da haber borcumuz var'

ARTI GERÇEK- Türkiye cezaevlerinde 150'den fazla gazeteci var. Onlarcası sürgün durumda. Binlercesi hakkında ipe sapa gelmez suçlamalarla dava açılmış vaziyette.

Her ne kadar 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü, birkaç muhalif yayın organı dışında medyanın susturulduğu ve büyük bir bölümünün iktidarın haber bültenine dönüştürüldüğü bir ortamı işaret etse de haber de haberci de hapsedilemiyor.

Bu haberin yazıldığı anlarda da çok sayıda haber sitesine, "referandum sonuçlarına yönelik eleştirel haberler" nedeniyle erişim yasağı getirilirken, Wikipedia da yasakçı tutumdan payını aldı ve "Suriye İç Savaşı’na yabancı müdahalesi" (Foreign involvement in the Syrian Civil War) ile "Devlet destekli terörizm" (State-sponsored terrorism) içerikleri nedeniyle Türkiye'deki kullanıcıların erişimine kapatıldı.

2013 yılından beri medyaya yönelen sansür, engelleme, gazetecilerin tutuklanması ve işsiz bırakılması baskısı, 15 Temmuz darbe girişimi ve 16 Nisan referandumunun ardından yeni bir boyuta taşınmış durumda.
Hemen her gün bir gazeteci gözaltına alınırken, sosyal medya üzerinden kitleleri haberle buluşturma çabaları yinelenen sansürün hedefi haline geliyor.

O haber kaynaklarından biri de sendika.org. Bugüne kadar muhtelif mahkeme kararlarıyla tam 37 kez kapatılan haber sitesi sendika38.org olarak, ülkede olup bitenlerden memnun olmayan kitleler için alternatif haber kaynağı olmayı sürdürüyor.

"REFERANDUM SONUÇLARINI GAYRİMEŞRU GÖSTERMEKLE SUÇLANIYORUM"

Gazetecileri susturmak için pek çok yol deneniyor. Yasalarda tanımlanmayan suçlar isnat ediliyor. En çarpıcı örneklerinden biri de, "Evet sonucunu gayrimeşru göstererek halkı galeyana getirmek."

Sansür ve engellemelere rağmen kimi zaman 150 bin okuyucuya kadar ulaşabilen haber portalının editörlerinden Ali Ergin Demirhan da 20 Nisan gecesi tam da bu suçlama ile gözaltına alındı.

Site, sansürün serencamını "Sendika.org'un engelli koşusu" başlığıyla okuruna aktarırken, Demirhan burada yazdığı bir yazı nedeniyle 5 gün gözaltında tutulduktan sonra bırakıldı.

Haber portalı tam 17 yıldır yayında. Muhalif basın açısından hayli erken denilecek bir dönem.
Uzun yıllar herhangi bir sansür ile karşılaşmadan da yoluna devam etti.

Ne zamanki site, 2013'teki Gezi Protestoları sırasında günlük 300 bin okura, site bünyesinde canlı yayın yapan Çapul TV de milyonun üzerinde izleyiciyle buluşarak alternatif haberin önemli bir mecrası haline geldi işte o zaman hedef gösterilmeye başladı.

"Provokatör site, eylemleri bunlar örgütlüyor" suçlamaları ile karşılaşmaları uzun sürmedi.

17-25 ARALIK 2. DÖNÜM NOKTASI OLDU

Site aleyhine başlayan kampanya, 17-25 Aralık yolsuzluk skandalı iddiaları döneminde daha yoğun hissedilmeye başlandı. Sitenin belli sayfalarına erişim engelleri art arda gelmeye başladı. Aynı zamanda, hükümetin cihatçılarla ilişkilerine dair haberlerin içeriği de yasaklamalara maruz kaldı. Mahkemeler aynı gün engelleme kararı alıp yine aynı gün uyguladı.

Bir diğer dönüm noktası ise Kobane süreci oldu. 2014'ün 6-7 Ekim'inde Kobane'nin IŞİD tarafından kuşatılması protestolarını haberleştirmek yeni bir sansür dalgasını da beraberinde getirdi. Ardından Kürtlerle yürütülen müzakere süreci sona erdirilip, Kürt illerine yönelik askeri operasyonlar başlayınca site daha fazla okuyucu çekmeye başladı ve böylece daha fazla sansüre maruz kaldı.

Tüm site ilk kez 25 Temmuz 2015'de engellendi. Demirhan'a göre, her ne kadar iktidar sendika.org'u sansürlese de okuyucu profili bir ideolojinin blok destekçilerinden oluşmuyor.

Demirhan bu konuda, "Bizi TC rumuzlular da Rojava rumuzlular da takip ediyor. Her kesimden okuyucu habere ulaşmak için siteye giriyor" yorumunu yapıyor.

"ÖNEMLİ OLAYLARDAN ÖNCE DE SONRA DA ENGELLENİYORUZ"

Demirhan, engellemenin sadece önemli ve sarsıcı olaylardan önce gelmediğini, birçok örnekte önceden de engellendiklerini anlatıyor: Kritik olaylardan sonra, ya da önce sitemiz engelleniyor. Sonrasını anlıyoruz ama öncesini anlamayamıyoruz. 10 Ekim Ankara katliamdan önce de engellendik. HDP'li vekillerin tutuklanmasından önce de aynı şekilde. Bu bizde 'yine bir olay olacak' algısı oluşturdu.

Her engelin ardından farklı domain adresleri ile okuyucusuyla buluşan sendika.org'un bu konuda geri adım atmayacağını anlatan Demirhan, gözaltına alınmasının bu durumu değiştirmeyeceğini ifade ediyor.

"İNSANLAR SUÇLU OLDUKLARI İÇİN DEĞİL GAZETECİ OLDUKLARI İÇİN İÇERİDE"

Demirhan gözaltı sürecini şöyle yorumluyor: "Masumiyetimden şüphem olmamasına rağmen gözaltına alınabileceğimi düşündüm. 'Evet sonucunu gayri meşru göstererek halkı galeyana getirme suçu' atılıyor üzerime. Bence suç değil bu, çünkü referandum sonuçları gayrimeşru. Polis sorgusunda Twitter paylaşımlarım konuldu önüme. 5 gün gözaltında tutuldum sonra savcılık ifademi almadan bıraktı. Bu bir cezalandırma. Demokratik tepkiyi suç ilan etmiş oldular. Belki tutuklanabilirdim. Cumhuriyet yazarları saçma sapan sebeplerle içeride yatıyor. Tutuklanmamış olmam pozitif ama neden 5.5 gün gözaltına alınayım ve gözdağı verilsin bu süreç üzerinden."

"Sendika.org yayınlarına devam edecek. Kendimizi sınırlama gibi bir niyetimiz yok. Direnişin medyası olarak tanınıyorsak, bu halk direnişi sürdürdüğü müddetçe bu direnişin haberini yapma borcumuz ve yükümlülüğümüz var."

"DOKUZ8 HABER DE SANSÜRDEN NASİBİNİ ALDI"

Ana akım medyanın iktidar tarafından esir alınmasına tepki olarak doğan bir diğer haber platformu da Dokuz8 Haber. Gezi döneminde yurttaş haberciliği mottosuyla yola çıkan Dokuz8 Haber, okuyucunun sosyal medya üzerinden sansürü aşmasının bir aracı haline dönüştü. Tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Twitter baş belası" dediği günlerde.

Muhalif gazetelerde yer alan haberler sosyal medya ortamında bir anda milyonlarca kişiye ulaşmaya başlamıştı. Kitle hareketinin yükseldiği bu ortamda kitleler ile sosyal medya dinamikleri birbirini besledi.
Twitter üzerinden yayın yapan Dokuz8 Haber'in Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Biçici, ilk sansür girişimi ile 2015 Eylül'ünde karşılaştıklarını aktarıyor: "Güneydoğu'daki olaylarla ilgili yapılan haberler nedeniyle mahkeme Twitter hesabımızı kapatma kararı aldı ancak Twitter uygulamadı. 'Mahkeme kararı olması bu kapatmayı meşru kılmıyor' dedi, Twitter.

15 Temmuz sonrasında 677 ve 678 No'lu Olağanüstü Hal (OHAL) kararnameleriyle birlikte 300'den fazla dernek kapatıldı. Bunlardan biri de Dokuz8'i kuran ve destekleyen Toplumsal Dayanışma Eğitim ve Araştırma Derneği oldu.

"SANSÜRE TEPKİ OLARAK DOĞDUK"

22 Kasım'da yayınlanan KHK ile Dokuz8'in web sitesi engellendi. Derneğin ofisi mühürlendi. Bu finansal anlamda bir darbe oldu ve son olarak da derneğin kullanıldığı bölüm dışındaki ofis bölümü de mühürlendi.
Biçici sonraki süreci şöyle anlatıyor: "27 Nisan'da ofis bölümümüz de kapatıldı. 1 Mayıs haber takibini bir kafede yaptık. Dayanışma ile bize mekanını açan bir kafe. Şu anda açık haber merkezi sistemine geçtik. Farklı farklı yerlerden haber takibini yapacağız. Online bir mecra olduğumuz için fiziki mekanlara ihtiyacımız yok. Hem derneği açtırmaya çalışıyoruz, hem hukuki mücadele veriyoruz.

Dokuz8 zaten Gezi sürecinde sansüre tepki olarak doğan bir siteydi. Daha kötü günler için kurulan bir yapıydı. O günler bugünmüş."

Sadece 'Hayır'cıların değil aynı zamanda 'Evet'çi kesimin de kendilerini takip ettiğini kaydeden Biçici, "Kapalı devre yayın yapmıyoruz. Serin bir dil kullanıyoruz" diyerek hitap ettikleri kitlenin genişliğine vurgu yapıyor.
Referandum günü 5.5 milyon okuyucuya ulaşan platform, 80 bin aktif takipçi ile haberin önemli mecralarından olma özelliğini tüm fiziki ve teknik engellemelere rağmen sürdürme çabasında.

Tıpkı Demirhan gibi Biçici de halkın haber alma hakkının kutsallığına atıfta bulunuyor ve "Habercilik için bir ofise gerek olmadığının" altını çiziyor.

Ali Ergin Demirhan