Tek isteği oğlunun yanına gömülmekti

Tek isteği oğlunun yanına gömülmekti
Tek vasiyeti oğlunun yanına defnedilmek olan Cumartesi Annesi'nin bu vasiyeti devlet engeline takıldı.

GÜNCEL - Gözaltında kaybedilen oğlunun kemiklerini bulmak için 19 yıl mücadele veren Cumartesi Annesi Hediye Çoşkun, oğlunun kemiklerini bulup kokladıktan 3 yıl sonra yaşamını yitirdi. Tek vasiyeti oğlunun yanına defnedilmek olan annenin bu vasiyeti ise devlet engeline takıldı. 

Cumartesi Anneleri’nin, "Failler belli, kayıplar nerede?" sloganıyla, hakikatin ortaya çıkması için verdikleri adalet mücadelesinin üzerinden 22 yıl geçti. Kar-kış, yağmur-çamur demeden her cumartesi, Galatasaray Meydanı’nda biraya gelen anneler, yitirdikleri evlatları ve yakınlarının akıbetlerini sorarak, faillerinin yargılanmasını talep ediyor. Birçoğunun tek isteği sarılacakları bir mezar taşıydı. Ama bazılarının ömrü, çocuğunun ya da eşinin kemiklerine kavuşmaya yetmedi.

22 yıllık hakikat ve adalet mücadelesinde birçok Cumartesi Annesi yaşamını yitirdi. Bu isimlerden; Rıdvan Karakoç’un annesi Asiye Karakoç, Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo Kırbayır, İsmail Şahin'in eşi Kiraz Şahin, Süleyman Cihan'ın annesi Şahsenem Cihan, Abdurrahim Demir'in annesi Kesriye Demir, Zeki Altunbaş'ın annesi Cevriye Altunbaş, Veysel Güney'in annesi Zeynep Güney, Talat Türkoğlu'nun annesi Ziyneti Türkoğlu, Kenan Bilgin'in annesi Fincan Bilgin, Seyhan Doğan’ın anne ve babası Asiye ile Ramazan Doğan da evlatlarının mezarına kavuşamadan ve faillerin yargılandığını göremeden yaşama veda etti. 

Bu isimlere en son Cumartesi Annelerinden Hediye Coşkun da eklendi. Geçtiğimiz hafta yaşamını yitiren Coşkun’u oğlu ve yıllarca omuz omuza mücadele vererek yakınlarının kemiklerini arayan yol arkadaşları anlattı.



MÜCADELESİNİ CUMARTESİ ANNELERİ İLE BİRLEŞTİRDİ

Mardin Dargeçit ve Nusaybin’de önce eşini işkencede kaybeden, sonra gözaltında oğlu kaybettirilen, baskılar üzerine İstanbul’a göç eden Hediye Coşkun, mücadelesini burada Cumartesi Anneleri ile birleştirdi. 8 çocuk annesi olan Coşkun’un en küçük oğlu Ömer Coşkun (35), annesinin büyük bir mücadele verdiğini söyleyerek, "Annem yüreği yanık, yaralı bir kadındı. Kendi derdi kederinin yanı sıra evin yükünü omuzlamıştı. 93 yılında babam şehit edildi. Ondan 2 yıl sonra yani 1995'te de oğlu gözaltında kaybedildi. Oğlunun gözaltında kaybedilmesi de o kadar ağır yükünün üstüne yük oldu. Bu acılarla yaşamını sürdürdü annem" dedi. 

Şeker, tansiyon, kemik erimesi ve en son da sarılık hastası olan Coşkun’un Mardin’de başlayan acılı yaşamı, mücadele azmini de beraberinde getirdiğini belirten oğul Coşkun, köylerinin yakıldığını ve baskılara karşı sergiledikleri duruş nedeniyle "Böyle devam ederseniz, siz de gidersiniz" diye tehdit edildiklerini anlattı. Ağabeyinin gözaltında kaybedilmesinin ardından 1998 yılında İstanbul’a geldiklerini aktaran Coşkun, annesinin İstanbul’a geldikten sonra İHD’ye başvurduğunu söyledi.

VASİYETİ OĞLUNUN YANINA GÖMÜLMEKTİ

Ardından Cumartesi Annesi olan Coşkun'un, her hafta bütün zorluklara rağmen Galatasaray Meydanı'nda oğlunun ve eşinin akıbetini sorduğunu belirten oğul Coşkun, "19 yıl sonra yani 2014'te ağabeyimin kemiklerine ulaştık. Acısı biraz olsun hafifledi; ama ağabeyim gibi olan binlerce kişi vardı. Onların hepsine oğluymuş gibi ciğeri yanıyordu annemin. Bu kadar acıyı ve ağır yükü daha fazla taşıyamadı annem" dedi. Oğlunun kemiklerine ulaştıktan sonra tek vasiyetinin kendisinin oğlunun yanına defnedilmek olduğunu belirten Coşkun, "Bu talebi de ne yazık ki devletin yasaklarına takıldı. Ağabeyimin Nusaybin’de bulunan mezarını tel örgülerle çeviren yetkililer, mezarlığa ziyaretleri de giriş-çıkışları da yasakladı. 20 yıl boyunca aradığı oğlunun yanında yatmak istiyordu. Bizim inancımız gereği Perşembe akşamları ölülerimizin mezarına gidip Kuran okuruz. Ama o bile bize yasaklandı. Bu nedenle annemi ağabeyime yaklaşık bir kilometre uzaklıkta olan başka bir yere defnettik. Annem yaşamı boyunca mazlumların yanında oldu. Son 20 senede ise kayıp yakınları ile bir arada mücadelede yer aldı. Ölümüne kadar bu böyleydi" diyerek annesinin mücadelesini sürdüreceklerini söyledi.



‘SİRKECİ’DEN YÜRÜYEREK GALATASARAY’A GİDERDİ’

Hediye Coşkun’un gelini Mukaddes Coşkun ise, Coşkun’un İstanbul serüvenini anlattı. Mukaddes Coşkun, "Hediye anne İstanbul'a geldikten sonra Cumartesi Annesi oldu. İhtiyarlığı ve hastalığından dolayı araba tutuyordu. O nedenle yıllarca Kanarya’dan, Sirkeci’ye kadar trenle gider, oradan da Galatasaray Meydanı'nın önüne yürürdü. Tren birkaç yıl evvel kaldırıldı. O da artık gidemedi. Yerine beni gönderiyordu. Annem Cumartesi Annelerine dahil olduktan sonra umutları arttı" dedi. 

2011’de dönemin başbakanı Recep Tayip Erdoğan ile Cumartesi Anneleri’nin yaptığı görüşmeye dikkat çeken Coşkun, "Annem görüşmeye gidecek olanlardan biriydi. Annem daha da umutlandı. Ama maalesef Cumartesi Anneleri bu görüşmeden eli boş döndü. Başbakan değil umut olmak, bir temennide bile bulunmadı" diye ifade etti.

‘ACILARIMIZ BİZİ BİRLEŞTİRDİ’

Yıllarca Hediye Ana ile birlikte omuz omuza mücadele arayışını sürdüren gözaltına kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ise, "Benim için çok zor bir gün. Yıllardır birlikte mücadele ettiğim, hak arayışında olduğum yol arkadaşımı kaybettim. O Mardin’den ben Amed’ten geldim" diyerek kayıplarının acılarının onları birleştirdiğini belirtti. Coşkun’un, oğlunun akıbeti peşinde gittiğini hatırlatan Tosun, Coşkun’un sürekli, "Bedeli ne olursa olsun, katillerinden hesap sormalıyız" dediğini söyledi. Tosun, "Onun acısı bizim içimizde. Oğlunun katillerinden hesabı biz soracağız. Hediye Ananın mücadelesini biz devam ettireceğiz" diye konuştu.



‘OĞLUNUN KEMİKLERİNİ KOKLADI’

İHD Kayıplara karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan ise, Hediye Coşkun ile ilişkilerini ve mücadelelerini aktardı. Arcan, Coşkun ile İHD’ye başvurduğu zamanlarda tanıştığını söyleyerek, "Galatasaray Lisesi önünde çok uzun yıllar birlikte mücadele ettik. 2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan ile yaptığımız görüşmede, Hediye Anne de vardı. Erdoğan’a işaret parmağını sallayarak, ‘Sen başbakansın, istersen çocuklarımızı bulabilirsin. Onları bul bize’ demişti. Döneminin ağır koşullarına rağmen Hediye Anne oğlunun peşini hiç bırakmadı. Kaybını aramanın kaybedilme nedeni olan bir dönemde, oğlunu aramaktan bir an olsun vazgeçmedi. Hediye Anne benim için gerçekten cesaretli bir kadın örneğiydi. Cesur, ne istediğini bilen ve bunun için mücadele eden bir kadındı ve bu nedenle, onunla arkadaş olmaktan gurur duydum" dedi. 

‘ONLARA ASLAN GİBİ OĞUL VERDİM ONLAR DA YANMIŞ BİR KİLO KEMİK VERDİLER’

Coşkun’un sert görünümünün altında yufka bir yüreğin yattığını anlatan Arcan, "Yıllar sonra oğlunun kemiklerine kavuşunca Hediye Anne şunu söyledi: ‘Ben onlara aslan gibi bir oğul verdim. Onlar ise bana yanmış bir kilo kemik iade ettiler.’ Bizim tüm engellemelerimize rağmen Hediye Anne tabutu açıp bir avuç kemiği koklamak istediğini söyledi ve kokladı da. O günden sonra Hediye Anne hiç yataktan çıkamadı. Hediye Annenin oğlu artık bize emanettir" diye konuştu. (Asya İnedi - dihaber)

Öne Çıkanlar