TTB 68. Büyük Kongresi yapılıyor

Seçimsiz kongrede OHAL'de sağlık hakkı, güvencesizleştirme ve sağlık hizmetinin piyasalaştırılmasına dair konular konuşuluyor.

TTB 68. Büyük Kongresi yapılıyor

ANKARA - TTB 68. Büyük Kongresi'nde konuşan Merkez Konsey Başkanı Raşit Türkel, "Halkın söz, yetki ve karar hakkının olduğu bir gelecek için mücadele etmeyi ve ‘Hayır’ demeyi sürdüreceğiz" dedi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) 68. Büyük Kongresi'ni yapıyor. Devlet Su İşleri (DSİ) Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen kongrede seçimler yapılmayacak. Kongreye, TTB yöneticileri, delege ve üyeleri katıldı.

Kongrede konuşan TTB Merkez Konsey Başkanı Dr. Raşit Türkel, OHAL'de sağlık hakkı, sağlıkta şiddet, sağlıkta dönüşüm programı, çalışma yaşamındaki güvencesizleştirme ve sağlık hizmetinin piyasalaştırılmasına dair konularını gündemine aldı.

OHAL'DE HEKİMLİK

Hükümet tarafından halen sürdürüleceği belirtilen OHAL uygulamasına dikkat çeken Türkel, "OHAL ile birlikte temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, ülkenin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yönetildiği bir döneme girilmiştir. Darbecilere karşı mücadele olarak başlatıldığı bildirilen süreç, giderek KHK’lar aracılığıyla muhalif kişilerin kamusal alandan tasfiyesine dönüşmüştür" dedi.

Türkel, OHAL döneminde, ihraç edilen hekimlerin sayısının Sağlık Bakanlığı’ndan bin 576, Tıp Fakültelerinden bin 199 olmak üzere toplam 2 bin 775 olduğu bilgisini paylaştı.

Eleştirel düşünceye sahip olan hekimlerin ihraç edildiği ve baskı altında olduğunu belirten Türkel, "Emeğin, demokrasinin, hukukun, toplumsal barışın ve iyi hekimlik değerlerinin güçlenmesi ve görevlerine son verilen meslektaşlarımızın öğrencilerine ve hastalarına bir an evvel kavuşabilmeleri için verdiğimiz mücadeleyi tüm gücümüzle sürdüreceğiz" diye ekledi.

SAĞLIKTA ŞİDDET

Türkel, sağlık ortamında şiddetin her geçen gün arttığı ve hükümet politikalarının bir sonucu olduğunu söyledi. Türkel, "Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik şiddet sağlık alanındaki en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Bu sorunun altında yatan ana nedenler uzunca bir süredir tartışılmaktadır. Uygulanan sağlık politikaları, sağlık çalışanlarının değersizleştirilmesi ve hedef gösterilmesi şiddetin altında yatan önemli sebepler olarak tespit edilmektedir"

Türkel, şiddet olaylarının hekimler ve sağlık çalışanları açısından mesleki bir risk haline dönüştüğünü vurguladı ve ekledi: "Sağlık alanının ticarileştiren, sağlık çalışanlarını iş güvencesinden yoksun, güvenliksiz ortamlarda, performansa dayalı, gece gündüz demeden çalıştırıp her türlü şiddete maruz bırakan bu politikalardan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor."

'SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI İFLASIN EŞİĞİNDE'

Türkel, hükümetin 14 yıldır uyguladığı "Sağlıkta Dönüşüm Programı"na yönelik TTB'nin eleştirilerini yeniledi. Programın temel ayaklarından birini Genel Sağlık Sigortası (GSS) sistemi olduğunu ve bu uygulamanın piyasa ekonomisine uygun olarak hastanelerin sağlık işletmeleri haline getirilmeleri sağladığını söyledi.

Türkel, "GSS sistemi iflasın eşiğindedir. Meclis’te kabul edildiği tarihten uygulanabilmesine kadar 6 sene geçmesi gereken, yürürlüğe girdikten sonraki 5 sene boyunca da çalıştırılamayan, yaklaşık 5 milyon kişinin 11.7 milyar lira prim borcunun bulunduğu GSS sisteminin, sağlık sisteminin bir finansman modeli olarak iflas ettiğinin son yasal düzenlemeyle tescil edilmiştir... Yeni düzenlemeyle her ay ödenmesi gereken prim miktarı 53.33 TL. olarak belirlense de, prim borcu olanların sayısının ve prim borcu miktarlarının giderek artacağını öngörmek zor değil. Bu aynı zamanda, milyonlarca kişinin sağlık hizmeti kapsamının dışına itilmesi anlamına geliyor."

'TIP ETİĞİYLE BAĞDAŞMIYOR'

Türkel, "Şehir Hastaneleri"ne yönelik de kimi bilgiler paylaştı. Kamu-özel ortaklığı temel olarak "Yap-Kirala-Devret" modeli uygulanan Şehir Hastaneleri'ne dair Türkel, şunları söyledi: "Sağlık Bakanlığı hizmet alımı ve bina kullanım bedeli adı altında şirketlere 25 yıl kira ödeyecek; kira ödemeleri şehir hastanelerinin döner sermayeleri tarafından karşılanacaktır. Sözleşmelerde kira bedellerinin zamanında ve tam olarak ödenmemesinin Bakanlık garantisi altında olduğu hükmü yer almaktadır. Devlet ayrıca, hastane yataklarının yüzde 70 doluluğunu taahhüt etmektedir. Bunun gerçekleşmemesi halinde aradaki fark şirketlere ödenecektir. Şirketlere işletecekleri hastanelerdeki yatan hasta sayısının garanti edilmesi, diğer bir ifadeyle belli bir oran üzerinden hastalanma garantisinin verilmesi, tıp etiği ve mesleki değerlerle bağdaştırılabilir mi? Neo-liberalizmin bu soruya vereceği yanıtı biliyoruz. Kredi kullanan şirketlerin zora girmesi durumunda ortaya çıkacak riski de devlet üstlenmiş durumdadır."

Türkel, 17 şehir hastanesi için ihale alan şirketlerden çıkacak paranın yaklaşık 10 milyar dolar; devletin 25 yılda şirketlere ödeyeceği toplam paranın ise 27 milyar dolar olduğunun altını çizdi. Türkel, Şehir Hastaneleri süreci izlemek ve çalışmalar yapmak için TTB bünyesinde "Şehir Hastaneleri İzleme Kurulu" oluşturulduğunu söyledi.

ÜNİVERSİTE HASTANELERİ KRİZDE

Türkel, Üniversite hastanelerinin performansa dayalı döner sermaye ödeme sistemine geçilmesiyle birlikte finansal kriz içine girdiğini belirtti. Bu konuda hükümeti sorumlu tutan Türkel, şunları söyledi: "Bu çöküşün nedenlerine baktığımızda ilk dikkati çeken nokta, üniversite hastanelerinin sağlık harcamalarının büyük bir oranının döner sermaye kaynaklarından gerçekleşmesidir. Diğer bir ifadeyle, üniversite hastaneleri döner sermaye gelirlerine mahkum edilmişlerdir.

Öte yandan, Sağlık Uygulama Tebliği’nin (SUT) fiyatlarının yaklaşık 10 yıldır güncellenmemesi nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurulu tarafından sağlık hizmeti üretme maliyetlerinin çok altındaki değerlerde geri ödeme yapılması, üniversite hastanelerini büyük bir borç yükü altına sokmuştur. Kamu üniversite hastanelerinin toplam borcunun 4 milyar TL’yi aştığı, son beş yılda borçların 2,7 kat arttığı bilinmektedir. Borçların büyük bölümü ilaç, tıbbı sarf malzemesi ve laboratuvar giderlerinden oluşmaktadır. Ödeme süreleri 250 günden başlayıp 3-4 yılı bulabilmektedir... Tıp fakülteleri hastaneleriyle birlikte, işletme değil; bilim üreten, öğrencilerini geleceğe en iyi şekilde hazırlayan, nitelikli sağlık hizmeti ile eğitimin iç içe verildiği kurumlar olmalıdır."

ÇALIŞMA KOŞULLARI

Türkel, AKP hükümetinin uygulamalarıyla birlikte sağlık alanında da çalışma koşullarının her geçen gün kötüleştiğini söyledi. Türkel, "Özellikle OHAL ile birlikte keyfilik derecesine varan işten atmalar yaşanmaktadır. İş güvencesi, iyi hekimlik yapmanın önde gelen koşullarındandır. İş güvencesi olmayan bir hekim, özgür olamaz ve hekimliğini icra ederken kendini baskı altında hisseder. Hekimlerin iş güvencesi olan bir ortamda çalışması, sadece hekimler açısından değil, hastalarımızın haklarının korunması açısından da çok önemlidir. Siyasal iktidardan kamuda ve özelde hekimlerin iş güvenceli çalışmasını talep ediyoruz" diye konuştu.

Türkel, asistan hekimler, aile hekimleri ve özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin, sağlıkta piyasalaşma ve rekabet politikaları sonucu güvencesiz çalışmaya itildiğini söyledi.

'HAYIR DEMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ'

Türkel, 14 yıldır uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile koruyucu hizmetlere önem vermeyen, sağlık kurumlarını işletmelere, sağlık hizmetlerini ticari bir faaliyete dönüştüren, hasta başvurusu açısından kışkırtılmış bir talep yaratan bir sağlık sistemi oluşturulduğunu söyledi.

Türkel, son olarak şunları söyledi: "İş güvencesi için, güvenceli ücret, güvenceli geleceğe sahip olmak için tüm çabamızı göstereceğiz. TTB olarak; öncelikli hedefimiz; piyasacı sağlık politikalarına son verilmesi, sermayenin taleplerinin değil, halkın sağlığını önceleyen bilimsel ve toplumcu sağlık politikaların hayata geçirilmesidir.

İş güvencesine ve insanca çalışma koşullarına sahip olmanın, iyi hekimlik yaparak nitelikli sağlık hizmeti sunmanın, halkın sağlık hakkının ve toplumsal sağlığımızın, ülkemizde ancak laiklik ilkesinin tam olarak hayata geçtiği, demokratik bir ortamın oluşması ile gerçekleşebileceğini biliyoruz. Tüm bunların bilincinde olarak, barışın egemen olduğu, özgür, demokratik ve laik bir Türkiye için, işçilerin, emekçilerin ve tüm halkımızın, kendilerini ilgilendiren her konuda, söz, yetki ve karar hakkının olduğu bir gelecek için mücadele etmeyi ve 'Hayır' demeyi sürdüreceğiz" diye konuştu.

TTB 68. Büyük Kongresi, rapor sunumlarının ardından son bulacak. (dihaber)

ohal Devlet Su İşleri