'Tüm bu yaşananlara hangi vicdan sessiz kalabilir'
Nuriye Gülmen ve Semih Özakaça'ya destek olmak amacıyla şair Selah Özakın'ın çağrısıyla 6 kişi Abbasağa Parkı'nda her gün oturma eylemi yapıyor.
İSTANBUL - OHAL Kararnameleri ihraç edilen ve işlerine geri dönmek için aylardır açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakaça'ya destek devam ediyor.
Şair Selah Özakın'ın çağrısıyla "Nuriye ve Semih Yaşasın" demek için her gün Beşiktaş'ta bulunan Abbasağa Parkı'nda 6 kişi saat 13:00-18:00 arasında oturma eylemi yapıyor.
Selah Özakın neden böyle bir karar aldıklarını Etkin Haber Ajansı'ndan Havva Cuştan'a anlattı. Türkiye'de olan olayları, siyasi atmosferi yıllardır dikkatle izleyen biri olduğunu belirten Özakın, "Bu gelişmelerde gözlemlediğim şey ise 12 Eylül'ün pekişmesini sağlayan, bunu yasallaştıran gelişmeler oldu, referandum yapıldı. Bu son dönem geçmişteki dönemlerden daha da acımasız diktatörlük uygulamasına döndü" dedi.
BÖYLE UYGULAMALAR 12 EYLÜL'DE BİLE YOKTU
Örgütlü bir insan olmadığını ifade eden Özakın, "Örgütlerin mücadelesini de saygıyla izliyorum. Nuriye ve Semih tutuklanana kadar onların mücadelesine zaten destek veriyordum, o zamana kadar sadece söylemde, 'Sadece bu çocuklardan değil, ekmeği elinden alınan herkesin ekmeğini verin' diyordum. Böyle bir uygulama 12 Eylül'de bile yoktu, ihraç edilenler de sonra geri döndü zaten. Ya da ihraç edilenlerin başka bir yerde iş bulmalarının önü kapatılmamıştı. Fakat; şimdi KHK ile ihraç edilenlerin başka bir yerde iş bulmalarına da izin verilmiyor. Nuriye ve Semih tutuklanınca içeri de de açlık grevlerine devam edeceğini öğrenince, bir şeyler yapmak gerektiğini düşündüm" diye konuştu.
TÜM BUNLAR KARŞISINDA SESSİZ KALAMAZDIM
Gülmen ve Özakça'nın bu uygulamalarla ölüme götürüldüğünü kaydeden Özakın, şunları da söyledi: "Buna karşı benim sessiz kalmam, kendi kişiliğime, kendi bilincime saygısızlık olarak geldi bana. Önce açlık grevi diye başladım fakat; doktorun sağlık durumumun buna el verdiğini ve bunun beni felç edeceğini söyledikten sonra oturma eylemine çevirdim. Sürekli desteğe gelenler oluyor ve başka yerlerde de insanların bir şeyler yapmaya çalıştığını duyuyorum."
Herkesin bir şeyler yapabileceğini ve yapması gerektiği çağrısı yapan Özakın, sözlerine şu şekilde devam etti: "Tüm bu olup bitene karşı içinde en ufak bir tepki barındıran herkes bir şey yapmalı. Bunlara sessiz kalmak çünkü; egemenlerin daha da ileriye gitmesine neden oluyor, baskıları arttırıyor. Ben sessiz kalmıyorum, bir şeyler yapmak için buradayım. Yaptıklarım bugün değil belki yarın bir şeyler uyandırabilir."
DEVLET RESMEN 'ÖLÜN' DEDİ
Özakın ile beraber Nuriye ve Semih'in sesi olmak isteyen Cemile Karakaş ise, kendisinin de 1992 yılında İngilizce öğretmeniyken ihraç edildiğini belirtti. Kendisinin de bir anne olduğunu aktaran Karakaş, "Bir anne olarak empati yaparak hareket ediyorum. Bizim çocuklarımız günlerdir her kapıyı çaldılar, devlet ekmeklerini elinden aldı, devlet mesleklerine elinden aldı. Devlet resmen 'ölün' dedi. Buna sessiz kalamazdım, vicdanım buna izin veremezdi. Vicdanım, anneliğim beni buraya getirdi. Nuriye Semih'in tek suçu akademisyen ve eğitimci olmaktır" şeklinde konuştu.
BU EYLEM DEVLETİN ŞİDDETİNE DÖNÜŞTÜ
Gülmen ve Özakça'ya ve diğer eğitimcilere sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapan Karakaş, şunları da söyledi: "Biz sahip çıkmazsak kim sahip çıkacak. Gelecekte çocuklarımızın eğitimleri ne olacak? Hangi halk bu duruma duyarsız kalır, hangi vicdan sessiz kalabilir? Bu masum eylem devletin şiddetine dönüştü. Yüz binlerce insan ekmeğinden oldu, 34 kişi ihraç edildiği için intihar etti. Bir de mübarek Ramazan ayındayız. İslamiyet bu mu, dün bu mu, Müslümanlık bu mu? Herkes sokağa çıkmalı, bugün Semih ve Nuriye ise yarın bizim çocuklarımıza sıra gelecek."