'Türkiye'deki milyonlarca sığınmacıdan sadece 100 mülteci statüsü alabildi'
Artı TV'de yayınlanan Gün Başlıyor programına katılan akademisyen Bülent Keleşoğlu son dönemde Van Gölü'nde yaşanan mülteci ölümlerini ve mültecilerin statülerini değerlendirdi.
ARTI GERÇEK-Van Gölü'nde mültecileri taşıyan teknenin batması ile birlikte gözler yeniden Van Gölü üzerinde kurulan mülteci güzergahına çevrildi. Artı TV'de yayınlanan Gün Başlıyor programına katılan akademisyen Bülent Keleşoğlu yaşanan son ölümlere dair dikkat çeken bilgiler paylaştı.
Özellikle Afgan göçmenlerin bu yol kullanılarak Türkiye'nin batısına ve oradan da Avrupa'ya ulaştırılmak istendiğini dile getiren akademisyen Bülent Keleşoğlu, yola çıkan göçmenlerin tüm riskleri göze alarak yola çıktığına dikkat çekti.
'YENİ BİR GÖÇ OTOBANI AÇILDI'
Türkiye'de 4 milyona yakın mülteci bulunduğunu ve bu mültecilerden sadece 100 kadar insanın mülteci statüsü aldığına dikkat çeken Keleşoğlu değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle 2010’lardan itibaren özellikle Türkiye’nin doğusundan batıya doğru göz artışına şahit olduk. Özellikle Afganistanlı göçmenler bu artışta önemli rol oynuyor. Afganistan uzun süredir savaş yaşayan ve ekonomik sıkıntılar çeken bir ülke. Özellikle Afgan göçmenlerin Türkiye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya göçüne şahitlik ediyoruz. Yeni bir göç otobanı ortaya çıktı diyebiliriz. Göçün artışı ile birlikte İçişleri Bakanlığı’nın göçü sınırlandırmaya yönelik hamlelerine tanıklık ediyoruz. Buna istinaden göç yollarında kolaylaştırıcı unsur olarak Van Gölü kullanılmaya başlandı. Yollardaki denetimleri atlatmak için, simsarlar göçmenleri Van Gölü üzerinden taşımaya başladılar. Kolaylıkla batıya hatta Avrupa’ya yolculuk için böyle bir güzergâh kullanılmaya başlandı. Ciddi tehlikeler içeren bir yol.
"Türkiye toplumu göç alanında yeterince duyarlılık göstermiyor. Kış şartlarında İran sınırında donarak hayatını kaybeden insanların bedeni bulundu. Ne yazık ki Türkiye’nin bu sıcak gündemine göçmenler girmeyi başaramadı.
"Göçmenler arasında Kuzey Avrupa ülkelerinin tercih edildiğini söyleyebilirim. Bunlar sosyal ve ekonomisi iyi durumda olan devletler. Göçmenlerin Hollanda, Almanya ve İskandinavya ülkelerine yöneldiklerini söyleyebiliriz.
'GEMİLERİ YAKARAK YOLA ÇIKIYORLAR'
"Göçmenlerin yaptığı umuda yolculuk. Yeni bir hayat arzuluyorlar ve umut ediyorlar. Barış içinde, savaşın olmadığı ve çocuklarının refah içinde hayatlarını sürdüreceği bir hayat hayal ediyorlar. Bu nedenle gemileri yakarak yola çıkıyorlar. Afgan bir mülteci varını yoğunu satarak yeni bir yolculuğa çıkıyor ve bu yolculuk umuda yolculuk, bütün riskleri göze alıyor. Mültecilerin ‘Biz kendi ülkemizde kalmaya devam edersek, geleceğimiz olmayacak’ gibi bir ön kabulleri var. Mülteciler ‘Hayatımızı kaybetsek de şansımızı denemiş oluruz’ gibi bir bakış açısına sahipler. Bu noktada genç ve erkek nüfusun öne çıktığını söyleyebilirim. Ailelerin içinde ekmek kazanabilecek ve Avrupa’ya ulaşabilirlerse ülkede kalan aile bireylerine bakabilecek gençlerin yola çıktığını görüyoruz.
"Türkiye’de mart ayında yaşanan mülteci krizine yönelik yanlış bir algı da var. Orada bizzat bulunan biri olarak Suriyelilerin azınlıkta olduğunu söyleyebilirim. Bunun nedeni hiçbir hak ve korumanın olmaması. İnsanlar eğitim, sağlık gibi haklardan yararlanamıyor. Bu güvencesizlik hali içinde şanslarını denemek istiyorlar ve bu yolda birçok insan hayatını kaybediyor.
'MÜLTECİ STATÜSÜ ALAN KİŞİ SAYISI 100 KADAR'
"Türkiye’ye gelenlerin ezici çoğunluğu mülteci hukukunu kazanamıyor. Türkiye’de mülteci hukukuna göre Avrupa’dan gelenler mülteci statüsü alabiliyor. Türkiye 1951 Cenevre Sözleşmesine çekince koydu ve sadece Avrupa’dan gelenlere statü vereceğini duyurdu. Türkiye’de bulunan 3 milyon 600 bin Suriyeli, 350 bin civarında da farklı milliyetlerden göçmenler bulunuyor ve mülteci haklarını verdiği insan sayısı 100 civarında. Diğer insanlara verilen statü ise ara bir statü. Türkiye hukuki düzenlemeler ile uluslararası geçici koruma yönetmeliği ile bir ara statü oluşturdu. Mültecilik statüsü oy kullanma dışında bir vatandaşın sahip olduğu tüm haklara sahip olması demek. Bu manada mültecilik Türkiye’de yok denecek kadar az. Uluslararası koruma ve geçici koruma kapsamındaki kişiler kayıtlı oldukları illerde belli haklardan yararlanabiliyor. Sağlık, eğitim ve eğer çalışma izni alabilmişlerse bu haktan yararlanabiliyor. Çalışma hakkı konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Mülteci ve göçmenlerin ezici çoğunluğu çalışma izni olmadan çalışıyor."
#CANLI Van Gölü’nde çıkarılan cenazelerin kimsesizler mezarlığına defnedilmesini akademisyen Erhan Keleşoğlu değerlendiriyor. https://t.co/Uq6F1rx6X1
— Artı TV (@ArtiTV_) July 29, 2020