'Devletin Kürt çocuğuna olan bakış açısı': Uğur Kaymaz katledileli 18 yıl oldu, cezasızlık sürüyor
Artı Gerçek - Babası Ahmet Kaymaz ile birlikte Mardin Kızıltepe’de evlerinin kapısı önünde 21 Kasım 2004’te henüz 12 yaşındayken 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz, Midyat’ta 1995 yılında henüz 11 yaşındayken katledilen Fatma Erkan gibi yanına bedeninden büyük bir silah bırakılarak “terörist” ilan edildi. Üzerinden 18 yıl geçen olayda failler cezalandırılmak yerine ödüllendirildi.
Uğur Kaymaz, katledilen çocukların sembol ismi haline gelirken, cezasızlık politikası daha fazla çocuğun öldürülmesinin önünü açtı. Uğur’dan sonra Enes Ata, Ceylan Önkol, Cemile Çağırga, Nihat Kazanhan, Tebriz Dora, Mazlum Turan, Fatma Elasrlan, Orhan Aslan, Muhammet Aydemir ve Ali El Hemdan gibi yüzlerce çocuk benzer bir şekilde katledildi. Failler ise hep cezasız bırakıldı.
‘100 YILLIK DEVLET GELENEĞİ’
Mesleğe başladığı ilk günlerinden bu yana Uğur Kaymaz cinayeti dosyasını takip eden avukat Erdal Kuzu, “Uğur Kaymaz Türkiye’de öldürülen ya da kamu görevlileri tarafından öldürülen çocukların en bilineni. Aslında 100 yıllık devlet geçmişinde Uğur’un yaşıtları birden fazla zaman diliminde yaşamlarını yitirmişlerdi. Uğur sanki bu çocukların sembolü haline geldi. Belki öldürülme esnasına ait görüntüler, resimler insanların olayı hafızasında diri tutmayı sağladı. Bu 17 yıl içinde değişen bir şey olmadı. Benim bildiğim Mardin’de yine öldürülen çocuklar oldu. Yine faillerin yargılandıkları davalar cezasızlıkla sonuçlandırıldı, yine beraat ettirildi” dedi.
‘KÜRT ÇOCUĞUNA BAKIŞ AÇISI’
Uğur’un faillerinin somut delillere rağmen devlet tarafından cezasız bırakıldığını, AİHM’de bu konuda bir ihlal kararı çıkmasına rağmen devletin ilgili makamlarınca gerekenin yapılmadığını söyleyen Kuzu, “Uğur Kaymaz davası diğer davalarda yaşananların bir özetidir. Nasıl ki, 90’lı yıllardaki faili meçhul, yargısız infaz davalarda bir cezasızlık politikası uygulandıysa cezasızlık politikasının bütün yönleriyle uygulandığı dava Uğur Kaymaz davasıydı. Cezasızlık politikasının ne kadar yol ve yöntemi varsa gördüğümüz bir davaydı. Dava aslında Uğur Kaymaz şahsında Kürde olan bakış açısıdır, Kürt kimliğine olan bakış açısıdır. Kürt çocuğuna olan bakış açısıdır. Dolayısıyla devlet tipik refleksini davada gösterdi. Hala göstermeye devam ediyor. Öyle görülüyor ki, devam edecek” diye konuştu.
‘YÖNTEMLER DEĞİŞTİ, ZİHNİYET AYNI’
18 yılda değişen bir şey olmadığını ve daha da kötüye giden, hukuk tanımayan bir sistemin geliştiğini kaydeden Kuzu, Uğur’u öldürenlerin toplumun vicdanında cezalandırıldığını dile getirdi. Uğur yaşasa genç bir insan, toplumda farklı bir noktada olacağını ifade eden Kuzu, “Ama devlet ve devlet sitemi ona bu hakkı tanımadı” dedi.
90’lı yıllarda insanların öldürülüp, kuyulara atıldığını ya da evlerden gözaltına alınarak, “örgüt üyesi” denilerek infaz edildiğine dikkat çeken Kuzu, “Bu 90’lı yıllara ait bir yöntemdi. 2000’li yıllarda yöntemler değişti. Bu sefer öldürülmesini meşru kılmak için ‘terörize’ etme yoluna gidildi. Son zamanlarda meşru silah kullanma hakkı çerçevesinde ya da hatayla öldürme çerçevesinde yeni metotlar üretildi. Ama bu politika dönemine göre yolunu, yöntemini buldu. Öldürme eylemine meşruluk, öldürme eylemine cezasızlık getirmek için yeni yöntemler buldu. 90’lı yıllarda kuyuya atmayla, 2000’li yıllarda devletin yasal silahı arasında öldürme arasında bir fark yok. Son yıllarda ‘hatayla’ insan öldürme arasında bir fark yok. Metotlar farklı ama zihniyet devletin 100 yıllık politikasının sonucudur. Ayrımcı hukuk politikaları bu devletin kuruluşundan itibaren var. İnsanların yaşam hakları ellerinden alındığında bu yöntemlere başvurma. Sivil siyasetçilerimizi cezaevine göndermede başka başka yol yöntem ama kökeninde Kürde bakış açısıdır. Uğur’un çocuk kalmasına, Ceylan’ın, Fatma Elarslan’ın çocuk kalmasına neden olan Kürde olan bakış açısıdır” şeklinde konuştu. (MA)