Yandaş medyada 'hata ettik' nedameti
Tutuklu bulunan sekiz insan hakları savunucusu ile ilgili linç yapan yandaş medyada aykırı sesler yükseliyor
GÜNCEL- Geçen ay Büyükada'da yaptıkları toplantı sırasında gözaltına alınan 10 insan hakları savunucusundan sekizinin tutuklanması ile ilgili "casus, vatan haini" gibi benzetmelerle linç kampanyası yürüten yandaş medya bu kez nedamet getiren yazılarla dikkat çekiyor.
Gazete Habertürk'ün AKP'ye yakın yazarlarından Nihal Bengisu Karaca, "İçinize sindi mi?" başlıklı yazısında, Bhak savunucularının "ajan, casus, ayaklanma uzmanları" gibi yaftalarda yargısız infaza uğradıklarını yazdı. Bu infaz sırasında savcılık fezlekesinde bu isimler hakkında hangi terör örgütüne yardım ve yataklık ettiklerinin bile yazılı olmadığına dikkat çeken Karaca, "Büyükada tutuklamalarında sorun olduğu gözlemini yapanlara hak verdim" yorumunu yaptı.
Karaca, "Birincisi, kapısı açık bir otel salonunda yapılan bir toplantı ne kadar "gizli" olabilir? Tuttukları çevirmen tarafından ihbar edilmiş kişilere kaos örgütlemek gibi ciddi bir işi gerçekleştirecek casuslar muamelesi yapmak ne kadar mantıklı? Madem o kadar profesyonel ajandırlar, neden kendi ajan çevirmenlerini yanlarında getirmiyorlar da buradan temin ettikleri aşırı yerli ve milli çevirmen tarafından gammazlanma riskini göze alıyorlar? Bu "ajanlar"fakir mi? Madem kendilerine ithaf edilen suç TCK 220/6 kapsamında yer alan "üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne yardım ve yataklık"suçu ve bu suç terörle mücadelenin alanında, o zaman neden baskını Adalar polisi yapıyor? Madem bu kişiler bir terör örgütüne yataklık ediyor, o zaman bunun hangi örgüt olduğu savcılık fezlekesinde neden belirtilmiyor?" gibi sorular yöneltti.
Karaca yazısını şöyle sürdürdü:
Kimse yargılanamaz değil. Ama ithamlarla gerekçelerin, isnatlarla bulguların arasındaki makas hayli açık görünmekte. Bunun yanı sıra, bu kişilere neden FETÖ tutuklularıyla aynı cezaevi koşullarının uygulandığı, neden tecrit yönteminin kullanıldığı anlaşılabilir değil. Türkçe bilmeyen tutuklulara -temizlik malzemesinden doktor muayenesine kadar her konuda Türkçe dilekçe verme zorunluluğunun olduğu şartlarda defaatle talep edilmesine rağmen neden bir Türkçe sözlük bile verilmediği de.