Yazar Dilawer Zeraq: Kürtlerin dilini canlı cenaze durumundan çıkarması için engelleri kırması gerekiyor

Okulların açılmasına yaklaşırken anadilde eğitim yeniden tartışma konusu. Yazar Dilawer Zeraq, "Bir dilin seçmeli olması için ortama yabancı olması gerekir. Kürtlerin kendi dilini canlı cenaze durumundan çıkarması için var olan engelleri kırması lazım

Yazar Dilawer Zeraq: Kürtlerin dilini canlı cenaze durumundan çıkarması için engelleri kırması gerekiyor

Şenol BALI

VAN - Türkiye’de, Eylül 2012’de yayımlanan yönetmelikle, Kürtçe seçmeli ders yabancı dil kontenjanında Yaşayan Diller ve Lehçeler adı altında Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatına girdi. Bu ders kapsamında, Kürtçenin Kurmancî ve Zazakî lehçeleri seçmeli dersler arasında yer aldı. Müfredata göre 5,6,7, ve 8. sınıflarda öğrencilerin yeterli grup oluşturması halinde haftada iki saat seçmeli ders alabiliyor. Ancak farklı gerekçelerle Kürtçe seçmeli derslere devam edilmedi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'Kürtçe Seçmeli Ders Haritası'na göre birçok ilde yeterli öğrenci sayısına (10) ulaşılamadığı, yeterli ve eğitmen olmadığı gibi gerekçelerle birçok okulda Kürtçe seçmeli ders verilmedi.

45 BİN ÖĞRETMEN ATAMASINDA KÜRTÇE'YE 50 KONTENJAN

2011 yılında Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldı. Devamında Muş, Van, Bingöl ve Diyarbakır gibi kentlerde de aynı bölümler açılarak dersler verildi. Bu üniversitelerden mezun olan Kürtçe öğretmenlerinin de atama sorunu sürekli gündemde. Yüzlerce mezun olmasına rağmen 2022 yılında sadece 79 öğretmen okullarda ders verebildi. Yine Mayıs 2023 tarihinde toplam 45 bin öğretmen atanırken Kürtçeye sadece 50 kontenjan ayrıldı. Kürdoloji bölümlerinden mezun olan ve atama bekleyen öğretmen adayı sayısı ise1500'ü aşmış durumda.

'BİR DİLİN SEÇMELİ OLABİLMESİ İÇİN O ORTAMA YABANCI OLMASI GEREKİR'

Artı Gerçek’e konuşan yazar Dr. Dilawer Zeraq, anadilinde eğitimin insani bir zorunluluk olduğunu belirtti. Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasının anadilinde eğitim sorununu ağırlaştırdığını dile getiren Zeraq, şu ifadeleri kullandı:

"Kürtçe anadilinde eğitim konusundaki uygulamalar 1920’li yıllardaki uygulamaların devamıdır. Seçmeli derslerle, Kürdoloji bölümleri ile mesele biraz hafiflemiş gibi görünüyor ama tersine ağırlaştı. Bir dilin seçmeli ders pozisyonuna sokulması o dili, hem konuşulduğu topraklar içerisinde hem de o toprakların devleti açısından yabancılaştırıyor. Bir dilin seçmeli olabilmesi için tamamıyla o ortama, o yaşam şartlarına veya sosyopolitik durumuna yabancı olması gerekiyor. İtalya’da Korece seçmeli ders olur mesela. Belki de çok amaç taşımaz, biraz süs biraz jest gibidir."

Dr. Dilawer Zeraq

'SEÇMELİ DERSLER DİLE YABANCILAŞMA ARACI'

Zeraq, seçmeli derslerin öğrencilerin gelişimine veya dilin varlığına herhangi bir katkı sağlamayacağını dile getirdi. Seçmeli derslerin bir yabancılaşma doğurduğunu vurgulayan Zeraq, şöyle devam etti:

"Seçmeli dersin hiçbir şekilde yararı yok. Seçmeli dersle Kürtlerin Kürtçeye yabancılaşması güdüsü güdülüyor. Gereksizlik üzerinden bir dili sahibi açısından yabancılaştırma. İşte ‘seçmeli dersi okusa da okumasa da ne fark eder’ söylemi tam da bunun sonucu. Yüz yıl öncesinde kurulan bir program bu. Türkçe hem resmi dildir hem de devletin dilidir. Yabancılaşma daha çok bir kolaj biçimindeki bir uygulamadır. Dili, yaşam alanından çıkarıp sanki aktifmiş gibi, sanki varmış gibi gösteriyor. Varmış gibi görünürken, aslında zemine uymayan bir yere yerleştirilmiş."

'SEÇMELİ DERS ANADİLDE EĞİTİM İÇİN BİR AŞAMA DEĞİL'

Seçmeli derslerle dilin, onu kullanan halk açısından nesneleştiğini belirten Zeraq, seçmeli dersin ancak Türkler için uygulanması halinde bir aşama olarak görülebileceğini söyledi. Seçmeli dersin anadilde eğitime giden bir yol olarak göründüğünde fakat gerçekte öyle olmadığını söyleyen Zeraq, şöyle devam etti:

"Bu tavır, bahsettiğim o yabancılaşmayı perdelemeye hatta hizmet etmeye varıyor. Kürtçenin seçmeli ders pozisyonuna girmesini savunmak o dilin aşağılanma halini ortadan kaldırıyor. Dile olan yabancılaşma da tanıdıklaştırılıyor. 'İster seç ister seçme' mantığı var. Hatta bütün bunlara rağmen seçmeli dersi bile seçtirmemek adına birçok şey yapılıyor. Münferit bir olay da değil, her yerde gerçekleşiyor. Tercihin veya isteğin çok yoğun olduğu yerlerde bu yapılamıyor. Bu da çok az sayıda okulda geçerli. Veliler de bu tavırlarla muhatap olmamak ya da seçmeli dersi ciddiye almadığı için seçme noktasında bir istekte bulunmuyor."

'E REÇETEM DE BEŞ DİL VAR, KÜRTÇE YOK'

Sağlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde E-Reçetem sistemine İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Arapçayı eklediğini ancak Kürtçeye yer vermediğini hatırlatan Zeraq, "Bir şeyi siz istemeden, istemenizi engellemek için bir politika uygulanıyor. Bu da başka bir seçenekle değil, seçeneksizlikle yapılıyor. Anadilinde eğitim tartışması başlamadan sağlık alanında bu dil görülmeyerek yok sayıldı.İnce ve ayrıntılanmış bir politika. Kürtlerin arasında Kürtçenin sembolleşmesini engellemek için kendisi Kürtlerin gözünde sembolize ediyor. Reçetede beş dil var ama Kürtçe yok. Yani Kürtçe, Kürtlere gösterilmiyor. Kendi kontrolünde sembolize ediyor. Bu şekli de yabancılaşma oluyor. Böyle olunca Kürtler için dil talebi silik bir hal alıyor" diye konuştu.

'ÇOCUKLAR DİL OLUŞTURMAZ, KENDİ ARALARINDA OLUŞTURDUKLARI DİL DUYGU DİLİDİR'

Kürtçenin günlük yaşamdaki kullanımının 2000'li yıllarda azaldığına dikkat çeken Zeraq, politikacıların da bu durumu ileriye taşıdığını söyledi:

"2000 yılından sonra TV, seçmeli ders meselesi çıktı. Ondan önce Kürtçe propaganda yasaktı. Ne zamanki serbestleşti, kimse yapmamaya başladı. Suni bir arzu oluşturulmuş. Arzu büyüyor, sonra bir anda serbest alıyor, sonra saman alevi gibi sönüyor. Neredeyse dünyayı yıkacak Kürtçe arzusu veya direnci serbest kaldıktan sonra bir anda hiçleşebiliyor. İktidarın kontrolünde böyle bir arzulama yaratıldı. Kürtçenin yine büyüklerin dili olması gerekiyor. Bir dil çocuklarla beraber süreklilik kazanır veya kuşaklara aktarılır. Ancak hiçbir dil çocuk dili değildir. Bütün diller büyüklerin dilidir. Ben Kürtçeyi biliyorsam büyüklerim üzerinden biliyorum. Konuştuğu ve öğrettiği için biliyorum. Çocuklar dil oluşturmaz. Kendi aralarında oluşturduğu tek dil duygu dili veya davranış dilidir."

'SİYASETÇİLERiN SÖYLEMLERİ SLOGANDAN ÖTEYE GEÇEMEDİ'

Zeraq, iktidarın yanı sıra siyasetçileri de eleştirdi. Zeraq'a göre siyasetin Kürtçeye dönük söylemleri slogandan öteye geçmedi:

"Aslında siyaset de isteklerinden vazgeçti. Çünkü arzular öldü. Kürtçeye dair söylem biçimleri de oldukça sloganikti. Siyasetin kendisi Kürtçeyi gereksizleştirmeye başladı. Partiler veya siyasiler, Kürtçeyi sloganik bir biçimde uygulayarak halkın da doymasını sağladı. Doymasından çok, halkın dilinden vazgeçmesine etki etti. Siyasetin tavrı, Kürtçeyi ihtiyaç olmaktan, günlük yaşamdan çekip çıkarıyor. Ancak bunlara rağmen hâlâ dilinden vazgeçmemiş büyükler var. Çocuklarına da öğretiyorlar. Belki bir 50 yıl daha aktarılabilir. Zaten bana göre özellikle Kurmancî de ölüm tehlikesi yok artık. Sözlükten gramere bir dil için gerekli olan her şey var. Konuşan bir kişi bile kalmazsa yüz yıl sonra tekrar dirilebilir."

'KÜRTÇE HİÇBİR ZAMAN ÖLMEYECEK AMA DİRİLMEYECEK DE'

Zeraq, Kürtçenin kolay kolay ölmeyeceğini ancak çürütülmek istendiğini söyledi. Zeraq, "Biz başka bir tehlikeden söz ediyoruz. Kürtçenin canlı bir cenaze olma durumu. Yaşıyor ama fonksiyonel değil. Devletin son yıllarda yaptığı ve Kürt siyasetinin de istemli veya istemsiz buna ortak olması sonucunda Kürtçe, hiçbir zaman ölmeyecek ama hiç de dirilmeyecek bir pozisyonda. Gelişmiyor, bu nedenle uzun soluklu bir şekilde çürütülecek. Yani aslında ölmesine de dirilmesine de izin verilmiyor. “

'KÜRTÇE BİLİNÇ DİLİ OLMALI'

Peki ne yapılabilir? Zeraq’ın bu konudaki görüşü ise şöyle:

"Kürtler bunu yapmalı deme hakkına sahip değilim ama yabancılaşmanın önüne geçmek için bendeki tek çözüm önerisi, Kürtlerin kendi dilini canlı cenaze durumundan çıkarması için var olan engelleri kırması lazım. Kırmak diyorum çünkü o engelleri ortadan kaldırmak o kadar kolay değil. Kürtlerin karşısında bütün olanaklarıyla devlet uygulaması var. Buradaki uygulama, İran’daki, Irak’taki asimilasyon politikalarına benzemez. Oradakiler ortadan kaldırılır pozisyonda ama bizdeki daha yakıcı. Çünkü çok yönlü ve derinlemesine bir politika uygulanıyor. Etkilerin kırılması için Kürtçenin bilinç dili olması gerekiyor. Sadece Kürt oldukları veya hasbelkader Kürtçe anadili olduğu için konuşmaması lazım. Bilincinde olarak, bilerek konuşmalı, sahip çıkmalı. Slogana benzetilmemeli. Sosyal, sosyopolitik, sosyoekonomik ve linguistik olarak dillerine sahip çıkmalı. Bu şekilde dil savunulursa etki kırılabilir. Bu bilincin halkın içinde dolaşıma sokulması lazım ve böylece bilinçlilik hali genişler."

'ANADİLİN OLMADAN KENDİN DEĞİLSİN'

Halkın kendini kendi diliyle oluşturması gerektiğini vurgulayan Zeraq, sözlerini şöyle tamamladı:

"Resmi dile karşı anadilinde eğitimin bir zorunluluk veya gereklilik olduğunu gösterebilmek önemli. Bunun dışında hiçbir karşı çıkış, bu durumu çözüme götürmez. Öte taraftan dilin, bir insan için kendi olma hali olduğunu kimse tartışmıyor. Anadilin olmadan kendin değilsin. Biz Kürtler yüz yıldır, kendimiz olmadan dünyayı modern eğitim yoluyla algılamaya çalışıyoruz. Başarılı mıyız bilmiyorum ama varsa bile başarı o da başarısızlığın bir sonucudur.

Kürtler, dünyayı Türkçe üzerinden ne kadar iyi anlıyor veya iyi görüyorsa aynı zamanda kendi anadilinden o kadar uzaklaşmış ve ona yabancılaşmış durumda olurlar. Artık Kürtlerin Kürtçe'ye dönmesi ve Kürtçe'yi normalleştirmesi lazım. Kamusal alanda, sokakta veya evde. Normalleşirse gelişir. Böylece hiçbir devlet uygulamasının müdahale edemeyeceği alanlarda gelişir. Özel yaşamda gelişen bir dil ortak yaşam alanlarıyla buluştuğunda ve bilinç dili olduğunda yasaklayıcı uygulamaların önüne geçebilir."

DİLAWER ZERAQ HAKKINDA

Dilawer Zeraq 1965 yılında Diyarbakır'da doğdu. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik bölümünden mezun oldu. 1996 yılından beri Kürtçe öykü ve roman yazmakta, Kürtçe alanında derlemeler ve etimolojik araştırmalar yapmakta ve edebiyat eleştirisi alanında makaleler yazmaktadır. Kürtçe deyimleri derleme ve Kürt dili üzerine, imla ve doğru yazım, standardizasyon ve etimolojik çalışmalarını birlikte yürütmektedir. Ayrıca Türkçe edebiyat eserlerinden Kürtçeye çeviriler de yapmaktadır. Halen Diyarbakır’da yaşayan yazar, matematik öğretmenliği yapmaktadır.

KİTAPLARI

Mirina Bêsî- 2011

Ruhê xwebûnê- 2020

Şahiya hêrsê- 2012

Çilkên pênûsê- 2009

Bêhna dara sincê- 2018

Deyimler sözlüğü- 2016

Bişirîna şermînî - 2003

Rajena Kurdî: Nivîsarên Libarey Ziman û Wêjeyê- 2014

Kakil - 2002

Deyimler sözlüğü ferhenga biwêjan- 2005

Şevên winda wêneyên meçhûl- 2005