Yeni yönetmelik ormanların ranta açılmasına zemin oluşturacak

Ormanlık alanların imara açılmasını düzenleyen kanunun yeni yönetmelik ormanların rant uğruna yakılmasına zemin oluşturacak ve betonlaşmanın önünü açacak.

Yeni yönetmelik ormanların ranta açılmasına zemin oluşturacak

Yağmur KAYA

ARTI GERÇEK- Meclis'ten geçirildikten sonra 8 Ocak tarihinde resmi gazetede yayımlanan, ormanlık alanların imara açılmasını düzenleyen kanunun uygulama yönetmeliği, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne uyarlanarak yeniden düzenlendi.

Yönetmelikle, orman alanlarının imara açılması konusunda Bakanlar Kurulu yerine Çevre Bakanlığı teklif hazırlayıp Cumhurbaşkanı'na sunacak. Cumhurbaşkanı, orman dışına çıkarılarak imara açılacak alanların sınırını belirleyip ilan edebilecek.

Yeni düzenlemede anayasanın 169’uncu ve 170’inci maddelerine aykırı olarak, yangınlarda yok olan ya da yok ettirilen ormanların, orman vasfından çıkarılması ve hane olan yerlerin yerleşim alanı olması yer alıyor. Tarım Orman Kamu Emekçileri Hizmet Sendikası (Tarım-Orkam Sen) Genel Başkanı Ahmet Keleş Artı Gerçek’e yaptığı açıklamada, bu yeni yönetmeliğin, özellikle turizm bölgelerinde yangınla yok olup, sonrasında büyük turizm şirketlerinin yatırım alanlarına dönüşen doğal alanlara yenilerinin eklenmesi için gerekli yasal kılıfın sağlandığını söylüyor.

‘YERLEŞİM YERLERİ ORMANLIK ALAN OLARAK TANIMLADI’

Yeni yönetmelik ile doğal alanların rant uğruna kolaylıkla yakılmasının önü açıldı diyen Keleş, Anayasanın 169’ncu maddesinde "Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz" ifadelerinin olduğunu, bu yeni yönetmelikle anayasanın ihlal edildiğinin altını çizdi. Keleş,Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan yönetmeliğe göre üzerinde en az 5 adet ev, ahır, samanlık, ambar, avlu gibi yapıların bulunduğu ormanlık alanların ‘yerleşim yeri' olarak tanımlandığını söyledi.

Keleş, "Burada en dikkat çeken nokta mücavir alanının belirlenmemiş olması. Düşünün 10-15 dekar üzerinde sizin farklı bölgelerde -harabe bir evde olabilir- 4 - 5 tane eviniz varsa orayı yerleşim olarak seçip, ormanlık alanını tahrip etme hakkı tanıması" ifadelerini kullandı.

"Bahsettiğimiz yönetmelik ekolojik kırımların son halkası niteliğinde olmasının yanında, orman alanlarının dışına çıkarılması, tek adama bağlanmış olmasıdır" diyen Keleş, iktidarı işaret ederek, istenilen zamanda ormanlık alanların yok edilebileceğini söyledi.

Keleş, gelinen noktada denge-denetleme mekanizmasının ortadan kalktığını ,meclisin yok sayıldığını ve orman alanında çalışan komisyon yetkilerinin kaldırıldığı bir hale geliyor olmasıyla turizm, HES, RES, JES ve güvenlik baskıları ve diğer yandan da imara hızla açılacağını vurguladı.

'EKOLOJİK KIRIM ARTACAK'

Keleş, "Anayasanın 169 ve 170. Maddelerinde korunma altına alınan orman alanlarımızın yönetmelikle değiştirilebilirliği, iktidarın hem hukuk tanımama hemde herşeyi ben bilirim algısının yaşamdaki pratik hali olarak görüyoruz" dedi.

Elde olmayan nedenlerin yanında birde AKP iktidarının rant, talan ve emperyalist yerli/yabancı sermaye çıkarları doğrultusunda doğal alanların bozularak alabildiğine betonlaşmasının önünü açabileceğinin altını çizen Keleş, "Endüstriyel tarımın teşvik edilmesi, RES, HES, JES, Taş ocakları, egzoz salınımı, maden sahaları ve kentleşmenin arttırılması sonucu yaşanan ekolojik kırımların artacağı kaygımızı daha da güçlendiren bir yönetmelik" ifadelerini kullandı.

'DOĞAYI 'KAYNAK' OLARAK GÖREN BİR ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ'

İktidarın doğayı "Varlık" olarak gören bir anlayış yerine "Kaynak" olarak bir anlayışa sahip olduğunu vurgulayan Keleş, "Yani anlayışlarında toplum ve doğa yoktur. Ekolojik yıkım, endüstriyel tarım, denizlerin kirlenmesi, erozyon, nufüs artışı, ormansızlaştırma, orman yangınları, meraların talanı, aşırı karbon salımı, kasırgalar, sel baskınları, denizlerin yükselmesi ve doğal yaşam alanlarında yapılan avcılık faaliyetleri iklim değişikliğine neden olmaktadır. Bu değişiklilerde iklim mülteciliğin yaygınlaşması anlamına gelmektedir. Yani doğayı bir bütün olarak okuduğumuzda bu yönetmenliğin hizmet edeceği anlayış sermaye sonucu da ekolojik yıkım olacaktır" diye belirtti.

'SALGIN HASTALIKLARIN YAYILMASI DOĞAYA BAKIŞ AÇIMIZIN SONUCU'

Ekojik tahriplerin gün geçtikçe artacağının altını çizen Keleş, "Orman deyince akla ilk ağaç geliyor oysaki; Orman dediğimizde bir canlı hayattan bahsediyoruz. Yani bir bütün olarak ot-bitki –bütünlüklü olarak tüm canlılar içerisinde. İnsanın da sadece bir tür olduğu gerçekliğini kabul etmeliyiz. Son dönemlerde salgın hastalıkların yayılması, küresel ısınma ve iklim krizi ve sıkça ifade edilen kuraklık ve su kaynakların tükeniyor olması doğaya bakış açımızın bir sonucu olduğu gerçekliği ile yüzleşmek zorundayız. 'Doğa kaybederse biz kaybederiz' dememizin sebebi de bu gerçeklikler. Evet ağaçlandırma sahaları ve yeşil alanların olması önemlidir ama bir orman olmadığının altını çizmek istiyorum" dedi.

orman arazi talan ekoloji rant