‘Yenidoğan Çetesi’ davası...‘Yetişkin yoğun bakıma da parayla hasta getirildiğini duydum'
Müzeyyen YÜCE
İSTANBUL - İstanbul'da bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, ihmal sonucu en az 10 bebeğin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri iddiasıyla 22'si tutuklu 47 sanığın yargılamasına devam ediliyor. Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşma kapsamında şu ana kadar 22’si tutuklu 29 sanık ifade verirken, hafta boyunca sürecek oturumlar, tutuksuz 18 sanığın sorgulanmasıyla devam ediliyor.
Parayla hasta temin edildiğinin hastane içerisinde konuşulan bir durum olduğunu, hastane yönetimin de bundan haberdar olmasının kuvvetli ihtimal olduğunu belirten Yadigar, yetişkin yoğun bakımına da hasta yönlendirildiğini duyduğunu ifade etti.
‘KAYNAĞINI SORGULAMADIM’
Bugün yapılan duruşmada, ilk olarak Ceren Hatice Kırım ifade verdi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde sorumlu hemşire olarak çalışırken olayların patlak vermesiyle işten çıkartıldığını ifade eden Kırım, savcılıkta verdiği ifadenin geçerli olduğunu söyledi.
Mahkeme başkanının iddianameye yansıyan tapelerden bir tanesinde hastaneye yapılan denetime ilişkin konuşmasındaki “Her türlü usulsüzlüğü açığa çıkardılar. Çomak soktular bizim puanımıza” sözlerini sorduğu Kırım, çalıştığı hastaneden memnun olduğunu, hastaneye herhangi bir zarar gelmemesi için yaptığı bir konuşma olduğunu söyledi. Savunmasında hastaneye bağlı çalıştığını ifade eden Kırım’a mahkeme başkanı, Medisense şirketinden hesabına gelen paraları sordu. Şirketin kendisine gönderdiği paraların ‘kıdem ücreti’ olarak verildiğini belirten Kırım, “Kaynağını sorgulamadım. Emeğin geri ödemesi. Hastane de mesai ücreti ödüyordu ama yol parası gibi giderleri de şirket ödüyordu” dedi.
‘KENDİSİNDEN İLGİ İSTEDİĞİM İÇİN ABARTMIŞIMDIR’
Duruşma savcısı, Ceren Hatice Kırım’a ‘Her türlü usulsüzlüğü ortaya çıkardılar’ konuşmasının devamında “İçeri atmasınlar yeter” diyorsun. Küçük usulsüzlük varsa neden cezaevine girme endişesi taşıyorsun?” diye sordu. Kırım da tapelere yansıyan konuşmasındaki kişinin işleriyle çok alakalı om aldığını söyledi, “Kendisinden ilgi alaka istediğim için abartmışımdır” dedi.
TELEFON HATTI: ‘MEŞGULİYETİNDEN DOLAYI BEN ÇIKARDIM’
Duruşma savcısı Kırım’a, kendi adına hat çıkartarak Fırat Sarı’ya neden verdiğini sordu, “
Bu devirde insan kardeşine bile kolay kolay hat vermiyor” dedi. O dönem Fırat Sarı’nın geçici olarak asistanlığını yaptığını ifade eden Kırım, “Çocuk Nöroloji servisi çok zor bulunan önemli bir alandır. Avcılar Hospital Hastanesi’nde de bölüm vardı” diyen Kırım, Sarı’nın hastaların randevularının takip edilmesi için bir hat çıkarılması gerektiğini söylediğini kaydetti. Kırım savcının, “Neden kendisi çıkarmıyor” sorunu ise “Meşguliyetinden kaynaklı olduğunu söyledi, çıkardım verdim” diye konuştu.
CHP’DEN İSTİFA EDEN YILMAZ: SGK’YI DOLANDIRMAM HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI
‘Yenidoğan Çetesi’ davasında ‘şüpheli’ olarak adının geçmesi sonrasında CHP İBB Meclis üyeliğinden istifa eden, Medilife Beylikdüzü Hastanesi'nin başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz, savunma yaptı. Hakkında yöneltilen ‘112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık” suçlamaları reddeden Yılmaz, “Yaklaşık 20 yıl devlette cerrah olarak çalışmış bir insanın SGK’yı dolandırması hayatın olağan akışına aykırı” dedi. Bir başhekimin görevleri arasında hastanenin cirosunu artırmanın olmadığını ifade eden Yılmaz, “Çok şükür ki iddianamede bebeklerin vefatı üzerinden suçlanmıyorum” ifadelerine yer verdi.
GAYRIRESMİ DANIŞMANLIK HİZMETİ ALMIŞLAR
Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nin doğum oranlarının yüksek olması sebebiyle kaliteli bir hizmet sunmak amacıyla danışmanlık hizmeti almak istediklerini belirten Yılmaz, Fırat Sarı ve ekibiyle görüşmeyi hastanenin yönetim kurulu başkanı Osman Deniz’in yaptığını söyledi. Ancak hastane ile Medisense şirketi arasında resmi bir danışmanlık sözleşmesinin olmadığını da ifade eden Yılmaz, şirketin hastane çalışanlarına yaptığı ödemelerden haberdar olmadıklarını, mevcutta hemşirelere mesai ücretlerinin hastane tarafından ödendiğini söyledi.
‘RESMİ ANLAŞMA YOKSA PARALARI NEYE DAYANARAK ÖDÜYORSUNUZ?’
Duruşma savcısı, “Resmi anlaşma yok dediniz. Peki anlaşma yokken bu paraları bu şirkete neye dayanarak ödüyorsunuz?” diye sordu. Yılmaz ise “Danışmanlık hizmetinin resmi formatının yazılı olup olmamasının bir önemi yok” dedi. Savcının “Para çıkışını nasıl yapıyorsunuz? Çıkan parayı nasıl vergilendiriyorsunuz?” diye sorması üzerine Yılmaz, bunun muhatabının başhekim olmadığını söyledi.
SANIK AVUKATLARINA TEŞEKKÜR ETTİ
Savunmasında sanık avukatlarına teşekkür eden Yılmaz, bu süreçte avukat bulmakta zorlandıklarını kaydetti, “Ben bir cerrahım ve hiçbir hastamı ya da ameliyatı AIDS taşıdığı için reddetmedim” diye konuştu. Mahkeme başkanının hasta sevkleriyle ilgili bilgisi olup olmadığını sorduğu Yılmaz, “Genelde birçoğu kendi hastalarımız. Bize dışarıdan çok sevk gelmez, açıkçası biz de çok dışarıya sevk etmeyiz” dedi.
‘ÖLEN OPARA BEBEK, GÜNLÜĞÜ 20 BİN TL’YE YENİDOĞANA ALINMIŞ’
Opara bebeğin ölümünden sorumlu tutulan hemşire Ayşe Gizem Büyükköleş, sanık kürsüsüne getirildi. Hakkındaki suçlamaları reddeden ve bebeğin ölümünde ihmali olmadığını kaydeden Büyükköleş, savunmasında şunları söyledi:
“Bebeği devraldığımızda sağlıklıydı. ‘Altı aylık bebek, neden kuvöze alıyoruz, uygun değil’ dendiğinde Doğukan’ın "Günlüğüne 20 bin TL alacağız, işinize bakın” dediği söylendi. Bebeğin kuvözde kalması için ilaç verilerek kollarının kısıtlandığını söylediler. Bebeğin durumu gece boyunca stabildi. Sabah saat 6:30 -07:00 civarında bebeğin bakımına girdiğimizde bebeğin sıkıntısı yoktu. Sonra birden kötüleşti. Sorumlumuz olan Doğukan Taşçı’yı aradık, kan şekeri almamızı söyledi. Biz bebeğin durumunun kötü olduğunu anlatan kan gazı almaya çalıştık, ancak alamadık. Biz bebeği teslim ettiğimiz zaman yaşıyordu. Doktor Şeyhmuz Çelik’in panikle alana gelip “20 bin lirayı aileye geri verin” diyerek ortalığı yıktığını arkadaşlardan duydum"
MONİTÖRLER SAĞLIKLI ÇALIŞMIYORDU: ‘HASTALARI KARŞIMIZA ALIP KONTROL EDERDİK’
Yenidoğan yoğun bakımında birçok malzeme eksikliği olduğunu, hastaların başındaki monitörlerin dahi çok sağlıklı çalışmadığını belirten Büyükköleş, kötü durumdaki hastalara genelde çalışan monitörlerin takıldığını kaydetti. Mahkeme başkanının ne gibi eksiklikler olduğunu sorduğu Büyükköleş, “Monitörlere fazla güvenmezdik. Bazen hastayı karşımıza alırdık, kontrol ederdik. Bakıma gönderiliyordu sanırım cihazlar ancak nasıl yapılıyordu bilmiyorum” şeklinde konuştu.
Bunun üzerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı, monitörlerin sağlıklı çalışmadığı yönündeki ifadesini biraz daha açmasını istedi. Kalp atışları gibi göstergelerin monitöre geç yansıdığını belirten Büyükköleş, “O gün bebeğin başındaki monitör çalışan bir monitördü” ifadelerini kullandı.
DOKTOR ÇELİK: SAYIN SAVCIMIZDAN ALLAH RAZI OLSUN
Verilen 45 dakikalık aranın ardından devam eden duruşmada doktor Şeyhmus Çelik, sanık kürsüsüne getirildi. Birinci Hastanesi doktoru olan Çelik, kağıttan okuduğu savunmasında hakkındaki suçlamaları reddetti. “Bu olayın açığa çıkmasında emeği geçen Sayın Savcımızdan Allah razı olsun” sözlerine yer veren Çelik,
“Ben Fırat Sarı’yı Esenyurt Devlet Hastanesi’nde çalıştığım dönemden tanıyorum. Sarı, bana hiçbir zaman düzenli ödeme yapmadı, maaşımı hastaneden aldım. Fırat Sarı tarafından göreve getirilen Hakan Doğukan Taşçı, işe doğru düzgün gelmeyen, emirlerime uymayan, iş disiplini olmayan biriydi. Bu kişinin hastanenin düzenini bozduğu için Fırat Sarı’ya şikayet ettim. Ancak bu kişi işine devam etti. Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök, kendilerini "Doktor Şeyhmus" olarak tanıtmışlar ve aldıkları bebekleri başka hastanelere ücret karşılığı vermişler. Ben hiçbir menfaat sağlamadım” dedi.
‘BUNLARDA VİCDAN BÖYLE, YOK’
İddianamede sorumlu tutulduğu Serdarov bebeğin ölümüne ilişkin açıklama yapan Çelik, “Birinci Hastanesi’nde çocuk kardiyoloji bölümü yoktu. Bölümün olmadığını bilmelerine rağmen hastayı Gıyasettin Mert Özdemir getirip bırakmış. Bebek Türkmen vatandaşı, ücretli bir hasta. Hasan Basri Gök ile Doğukan Taşçı aileden 5 bin TL almış, aralarında paylaşmışlar. Aile, bebeğin kalp hastası olduğunu, ameliyat olması gerektiğini söylediğimde paraladı olmadığını söyledi. İşte bunlar da vicdan böyle, yok” ifadelerine yer verdi.
İKİ HASTANEDE AYNI ANDA ÇALIŞMIŞ: ‘KAŞEM BİLGİM DIŞINDA KULLANILDI’
Bir dönem hem Birinci Hastanesi’nde hem de Güney Hastanesi’nde aynı anda çalıştığını belirten Çelik, Güney Hastanesi ile anlaşmasının iki saatlik olmasına rağmen hasta kabullerinin ve kaşesinin bilgisi dışında kullanıldığını anlattı. Çelik, bir süre sonra Güney Hastanesi’nin doktor Hilda Keykubad ile anlaşması sonrası kendisinin de istifasının istediğini söyledi. Mahkeme başkanının “kaşenizin kullanıldığını hiç duymadınız mı?” sorunu yanıtlayan Çelik, “Duymadım. Zaten kendisi lise mezunu, hastanede iki, üç soru sorsalar üçüncü soruya cevap veremez. Ona "Kendini doktor olarak tanıt" demedim. Kendisi yapmış, zaten sorumsuz biri” diye konuştu.
‘KAŞEMİN HABERSİZ KULLANILDIĞINI HASTANE SAHİBİNE BİLDİRDİM’
Opara bebeğin de hastaneye bilgisi dışında kaşesi kullanılarak kabul edildiğini kaydeden Çelik, “Beni arayan olmadı. Ben bebek eks olduktan sonra sabah işe geldiğimde öğrendim. Zaten ben gündüz çalışıyorum. Gece nöbetçisi yenidoğan doktoru olması gerekirdi. Sağlık Bakanlığı artık yenidoğan yoğun bakımına hem gece hem de gündüz doktor koyar inşallah” şeklinde konuştu. Çelik, bu durum hakkında Birinci Hastanesi Müdürü Ali Aksu’yu bilgilendirdiğini anlattı.
‘BUNDAN SONRA YENİDOĞAN BİTTİ’
Hastanelerin doktorlar ile saatlik yaptığı anlaşmaların sistemsel bir yanlışlık olduğunu da sözlerine ekleyen Çelik, “Sen iki saatliğine bir doktor ile anlaş; bütün yatışları o doktor üzerinden yap. Sistem yanlış” sözlerine yer verdi. Çelik, mahkeme başkanının “O zaman kabul etmeseydin anlaşmayı” demesi üzerine “Bilseydim çalışmazdım, bundan sonra çalışmam; yenidoğan yoğun bakım bitti” dedi. Mahkeme başkanı da Çelik’in cevabına “Çalışır mısınız bilemem, emekli olursunuz herhalde” diye karşılık verdi.
‘BEBEĞİN AMELİYATI İÇİN KAMU HASTANELERİ DE PARA İSTEDİ’
Serdarov bebeğin kalp hastası olduğunu, ameliyat olmadığı taktirde öleceğini ifade eden sanık Çelik, ailenin 200 bin TL civarındaki ameliyat ücretini karşılaşacak maddi durumunun olmadığını söyledi.
Hastanın yabancı uyruklu olması nedeniyle 112 tarafından aranan kamu hastaneleri dahil ameliyat karşılığında ücret talep edildiğini ve bebeğe uygun hastanenin bulunamadığını belirten Çelik, “En uygun ücret isteyenler yöne özel hastanelerdi. Zaten bebek ameliyat olmadığı için uzun süre hastanede yattı. Devamlı damardan ilaç kullanması gerekiyordu. İlaçları vermeyen sorumlu hemşireydi. Şimdi soruyorum: Bu ilacı kim kesti, neden kesti?” diye sordu.
ÜYE HAKİM: ‘ÇOCUK ÖLÜME TERK EDİLMİŞ OLUYOR
Üye hakimin, “Bunun bir usulü yok mudur? Böyle çocuk ölüme terk edilmiş gibi oluyor” demesi üzerine cevap veren Çelik, “Ona hastane yönetimi karar vermesi gerekirdi. Ameliyat ücretinin yarısını ben vereyim yarısını da siz demeyi bile düşündüm” şeklinde konuştu.
‘DENETİM İÇİN EKİP KURULDU, DOSYALAR DEĞİŞTİRİLDİ’
Sanıklardan Gözde Kul Yadigar, ifade verdi. Birinci Hastanesi’nde sekreter olarak işe başladığını, hastane içerisinde birkaç bölüm değiştirdikten sonra yenidoğan yoğun bakımına geçtiğini kaydeden Yadigar, hastane denetimine ilişkin süreçte bir ekip kurularak hasta dosyalarının değiştirildiğini söyledi:
“SGK denetime başladı ve hastaneden dosya istedi. Hakan Doğukan Taşçı da bir gün bize “Kızlar böyle böyle bir durum var. Hastane yöntemiyle konuştum. Şunları yapacaksınız” dedi. Bu durum bir iki ay devam etti. Aşağı katta bir oda ayarlanmış. Odada evrakların yapılacağı söylendi. Daha sonra evrakların yetişmediği, bir ekip kurulacağı söylendi. Kurulan ekip, epikriz raporlarını, hasta basamaklarını yazıyordu. Bir excel tablosu oluşturuldu. Şablona bebeklerle ilgili bilgileri onların bana ilettiği şekilde giriyordum.”
‘ŞÜPHELENDİM, DELİL TOPLADIM’
“Sonra normal şeyler olmadığını düşündüğüm için delil toplamak istedim. Birkaç kez ne yaptıklarına bakmak için odaya indim; baktım epikriz yazıyorlar. “SGK’yı dolandırıyorlar mı?” diye düşündüm. Çünkü yerlerde hep yırtık çarşaf listeler vardı. Hasan Doğukan ve Hasan Basri epikriz raporlarını yazıyordu. Cansu Akyıldırım’a bebekler ve çarşaf listeleri yazıp detaylı mail atıyordum. Ben şablonları hazırlıyordum, epikrizleri Hasan Basri hazırlıyordu. Dosyada kan gazları koparılıp yeni kan gazları basılıyordu.”
‘ŞEYHMUS ÇELİK YALAN SÖYLEMEYİ BİLE BECEREMEDİ’
Mahkeme başkanının ekipte kimlerin olduğunu sorduğu Yadigar, “Dışardan tanımadığım kişiler vardı. Emine Avcı devamlı kontrole geliyordu. Buradaki sanıklardan Fırat Sarı’nın sekreteri Sümeyye Nur vardı” dedi.
Öte yandan doktor Şeyhmus Çelik’in kaşesinin, bilgisi dışında kullanıldığı iddiasına ilişkin konuşan Yadigar, “Yalan söylemeyi bile beceremedi burada. Kendisi kaşesini bilerek bıraktı. Bilmemesi mümkün değildi bence” diye konuştu.
‘CİRO HESABINA ERİŞİM SAĞLIYORLARDI’
Hasan Basri ve Doğukan Taşçı’nın ciro hesabı yaptığını, Fırat Sarı’nın da bazı aylar Birinci’nin cirosunu sorduğunu belirten Yadigar, doktor Şeyhmus Çelik’in kendi bilgisayarından ciro hesabına erişim sağlayabildiğini kaydetti. Yadigar, bu sistemin hastane yönetimi yetkisi dahilinde olduğunu, ancak bu yetkinin ekibe açılmış olduğunu söyledi.
‘YETİŞKİN YOĞUN BAKIMINA DA HASTA YÖNLENDİRİLDİĞİNİ DUYDUM’
Parayla hasta temin edildiğinin hastane içerisinde konuşulan bir durum olduğunu, hastane yönetimin de bundan haberdar olmasının kuvvetli ihtimal olduğunu belirten Yadigar, yetişkin yoğun bakımına da hasta yönlendirildiğini duyduğunu ifade etti.
34 SANIK İFADE VERDİ, 13 SANIĞIN DAHA SAVUNMASI ALINACAK
Yenidoğan çetesi davasında ilk duruşmanın 8’inci celsesi, 5 tutuksuz sanığın ifadesinin ardından sona erdi. Duruşma yarın 09:30’da diğer sanık ifadeleri ile devam edecek. Duruşmanın bugün yapılan oturumu ile birlikte şu ana kadar 22’si tutuklu 34 sanık ifade verdi.
13 sanığın daha savunması alınacak.