Yurtdışı yasağının kaldırılmasını isteyen Zehra Kınık'a aileden tepki: Bu kadar vicdansız olamazsın
İstanbul'da karıştığı kazada 17 yaşındaki Batın Barlasçeki'nin ölümüne neden olan eski Kızılay Genel Müdürü Kerem Kınık'ın kızı Zehra Kınık'ın yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını istemesine aileden tepki geldi. Anne Hasret Doğan, "Bu kadar vicdansız olamazsın" dedi.
![Yurtdışı yasağının kaldırılmasını isteyen Zehra Kınık'a aileden tepki: Bu kadar vicdansız olamazsın](https://i.artigercek.com/2/1280/720/storage/old/news/311224.jpg)
Artı Gerçek- 6 Şubat depremlerinde çadır satışı skandalıyla gündem olan eski Kızılay Genel Müdürü Kerem Kınık'ın kızı Fatma Zehra Kınık Demir geçtiğimiz temmuz ayında İstanbul-Beykoz'ta otomobiliyle Yavuz Selim Öztürk'ün kullandığı motosiklete çarptı. Olayda motosikletin arkasında oturan 17 yaşındaki Batın Barlasçeki düşerek başını beton dubalara çarpıp vefat etti. Motosikleti kullanan Öztürk ile kaldırımda sürüklenmeye devam eden motosikletin çarptığı 2 kişi de yaralandı.
ADLİ KONTROL ŞARTI İLK DURUŞMADA KALDIRILDI
1 kişinin öldüğü ve 3 kişinin yaralandığı kazanın ardından 1 gün gözaltında kalan Fatma Zehra Kınık 'adli kontrol'şartıyla serbest kalmıştı. 'Taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma' suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Fatma Zehra Kınık hakkında verilen adli kontrol şartı 30 Ekim'deki ilk duruşmada kaldırılmıştı.
YURTDIŞI YASAĞININ KALDIRILMASINI İSTEDİ
Davanın ikinci duruşması ise 29 Ocak’ta İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada Kınık'ın avukatları, müvekkillerinin yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını talep etti. Barlasçeki'nin avukatıysa, Kınık’ın tutuklu yargılanmasını istedi. Mahkeme heyeti, tarafların taleplerini reddederek duruşmayı 30 Nisan’a erteledi. Kazada yaşamını yitiren Batın Barlasçeki'nin annesi Hasret Doğan ve ailesinin avukatı Uysal Uğurlu süreci ve son durumu ANKA’ya değerlendirdi.
'KAMERA KAYITLARINA GÖRE KINIK YOLA ÇIKARKEN YAVAŞLAMIYOR'
Avukat Uysal Uğurlu, kaza anına ait görüntülerde de yer alan minibüsün şoförü olduğu belirtilen kişinin Kınık’ın talebiyle duruşmada tanık olarak yer aldığını belirtti. Tanık olarak dinlenen minibüsün şoförünün ifadelerinin, kamera kayıtlarında yer alan görüntülerle uyuşmadığını söyleyen Uysal, “Sağ taraftan çıkan sanığa, ana caddeye çıkması için müsaade ettiğini, yavaşladığını söyledi. Ama kamera kayıtlarında böyle bir yavaşlama ya da müsade etmeye ilişkin herhangi bir şey yok” diye konuştu.
TANIK, KINIK'A 'ABLA' DİYE HİTAP ETTİ
Tanığın Fatma Zehra Kınık’a ‘abla’, motordakilere ise ‘motor kullanıcısı’ ifadesiyle hitap ettiğini aktaran Uğurlu, tanık olarak dinlenen kişinin bu tavrına ilişkin, “İnsanın kafasında soru işaretleri oluşmasına sebebiyet veriyor açıkçası” dedi.
'BİLİRKİŞİ RAPORUNA GÖRE KINIK ASLİ KUSURLU'
Mahkemenin atadığı bilirkişinin raporuna göre Kınık'ın asli kusurlu olduğunu vurgulayan Uğurlu, "Ağır ceza bir keşif kararı vermişti. Olay mahalline gidildi, yaptıkları inceleme neticesinde bir bilirkişi raporu düzenlendi. Bilirkişi raporunda Fatma Zehra Kınık’ın asil kusurlu olduğu tespit edildi. Bizim daha önce aldığımız bilirkişi raporunda ‘dur’ levhasına uymaması sebebiyle yüzde 100 kusurlu olarak kabul edilen Fatma Zehra Kınık, mahkemenin atadığı bilirkişinin raporuna göre de asli kusurlu olarak kabul edildi. Yani, suçu sabit olduğu belli" diye konuştu.
'HUKUK KİŞİLERE GÖRE DEĞİŞİYOR'
Avukat Uğurlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Burada en önemli husus Fatma Zehra Kınık’ın 1 kişinin ölümüne ve 3 kişinin yaralanmasına sebebiyet vermesine rağmen nasıl hâlâ dışarda olduğu soru işareti. Türkiye’de hukuk maalesef bazı yerlerde kişilere göre değişkenlik gösterdiğini artık kabul ediyoruz. Çünkü, kazanın olduğu gün, ölüm hastanede gerçekleştiği savcılığa haber verildiği halde, ölüme sebebiyet veren bir kişi sadece 1 gece gözaltında kalarak sulh cezadan adli kontrolle serbest bırakıldı. Sulh cezaya savcılıktan dosya sevk edilirken adli kontrol talebiyle sevk edilmişti. Dolayısıyla sulh ceza hakiminin de eli kolu bağlıydı hukuki olarak. Soru işaretleri hep savcılık üzerinde kuruluyor, neden tutuklama talebiyle değil de, adli kontrol talebiyle sevk edildiği şeklinde."
'ADLİ KONTROLÜN KALDIRILMASI HUKUK FACİASI'
Kınık hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını da eleştiren Uğurlu, "Bizce bir hukuk faciası oldu, nitekim tutuklanmamasına karar verilmemesi gibi. Ama, yurtdışı çıkış yasağı talepleri reddedildi. Hukuki açıdan tabiki herkes talep edebilir ama ölen çocuğun ailesinin en çok feryat ettiği yer orası. 17 yaşında çocuklarını kaybettiler. Çocuklarını hayattan alan kişinin, eğitimini bahane göstererek yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasın taleplerini açıkçası biraz insafsızlık olarak düşünüyorlar. Yargılama devam ediyor, sonucu göreceğiz. Ama burada kamu vicdanının sızladığı bir nokta var. Bir ölüm var ortada. Bilirkişi raporlarıyla suç sabit ama buna rağmen sanık olan şahıs dışarda ve hayatına devam ediyor. Şimdi Adli Tıp İhtisas Dairesi'ne gönderilecek dosya. Oradan gelecek rapor neticesinde nihai bir karar çıkacaktır diye düşünüyoruz. Her ne kadar hukuka uygun olmayan şekilde yürümüş olsa da, nihayetinde mutlaka ceza alacağını düşünüyorum bir hukukçu olarak. Çünkü dosyada 2 tane bilirkişi raporu var. Raporlardan birinde yüzde 100 kusurlu çıktı, mahkemenin aldırdığı raporda asli kusurlu çıktı. Dolayısıyla, buradan mutlaka bir ceza alacaktır diye düşünüyorum" dedi.
'OĞLUMLA BERABER BENİM DE HAYATIM BİTTİ'
Kınık'ın otomobilinin çarpmasıyla vefat eden 17 yaşındaki Batın Barlasçeki'nin annesi Hasret Doğan ise “Ben canımdan fazla değer verdiğim evladım için savaşıyorum. Onlar buna karşılık eğitiminin yarım kaldığını söyleyebiliyor. Benim de hayatım bitti oğlumla beraber. Oğlum gitti, canı gitti. Ve sen eğitimini dert ediyorsun. Gerçekten bu mu yani? Buna sebebiyet vermiş bir insan olarak, bu kadar vicdansız olamazsın. Benim oğlum değerliydi, şu an yaptıkları şeyler onu değersiz hissettiriyor. Bu kadar ucuz değil. En azından içimin rahatlaması için bile olsa, tutuklu yargılamalarını isterdim" diye konuştu.
'BATIN TEK ÇOCUĞUMDU, SON KEZ ÖPEMEDİM BİLE'
Psikiyatri ilaçlarıyla ayakta durmaya çalıştığını dile getiren anne Doğan, "Buna rağmen, gerçekten delirecek gibi oluyorum. Oğlumun o düşme anını bile hayal edemiyorum. O an bana ihtiyaç duydu mu, ne hissetti? Hâlâ bunları düşünüyorum. Buralar beni mahvediyor. Bir anne için, çocuğu düşse en çok annenin canı yanar, ben oğlumu kaybettim bu kaza sonucunda. Buna sebebiyet veren de kendisi, kaçmasın artık bundan. İnsanlık olarak davet ediyorum, kaçmasın artık bunun sorumluluğundan. Batın benim tek çocuğumdu. İki kişilik bir aileydik onunla. O benim bu hayatta en değer verdiğimdi. En sevdiğimdi.. Kalbi de kendi de çok güzeldi. Merhametliydi, yardım severdi. Sokak çocuklarından, yaşlı seyyar satıcılara kadar yardımı olmuş mesela. Yaptığı iyilikleri anlatmazdı. Benim şahit olmadıklarımı vefatından sonra arkadaşlarından öğrendim. Duyduklarım bir kez daha onunla gurur duymamı sağladı. Hep neşeliydi, çok da güzel gülerdi. 'Hemen geleceğim anne' diyerek çıktığı eve bir daha dönemedi. Onu son kez öpemedim bile, o da beni öpemedi. Hemen gelecekti çünkü gelemedi" dedi.
SOMALİ CUMHURBAŞKANININ OĞLU PARA CEZASIYLA KURTULMUŞTU
Önceki yıl Yenikapı'da motokurye Yunus Emre Göçer'e çarparak ölümüne neden olan Somali Cumhurbaşkanının oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud da tek gün tutuklu kalmadan yurtdışına çıkmıştı. Daha sonra ifadesine başvurulduğu açıklanmış, 'taksirle ölüme neden olmak' suçundan 2 yıl 6 hapis cezasına çarptırılmış, bu ceza ise 27 bin 300 lira adli para cezasına çevrilmiş ve 6 ay süreyle ehliyetinin geri alınmasına karar verilmişti. (ANKA)