Adnan Polat'ın 'Büyük kentsel projesi' halkı evsiz bıraktı: Bir hafta misafir, ondan sonrası Allah Kerim

Adnan Polat'ın 'Büyük kentsel projesi' halkı evsiz bıraktı: Bir hafta misafir, ondan sonrası Allah Kerim
Polat Holding tarafından evlerinden çıkarılan, eşyaları Piyalepaşa'da bir depoya götürülen Hacıhüsrev Mahallesi halkı, geceyi evlerinin önünde geçirecek: 'Devlet kapıya vurulan mühür oldu.'

Yağmur Kaya 


+GERÇEK-   İstanbul'da Sulukule, Fikirtepe ve Tokatköy'den sonra Hacıhüsrevliler de AKP'li belediyeye bağlı zabıta ekipleri ve polis tarafından sokağa atılarak, şiddete maruz kalarak evlerinden ediliyor. Hacıhüvrev'de Polat Holding’in yürüttüğü Piyalepaşa konut ve rezidans projesi kapsamında, firma ile henüz anlaşmaya varamamış arsa sahipleri bugün evlerinden tahliye edilmek istendi. Sabah saatlerinde mahalleye gelen polis ekipleri, vatandaşları evlerinden çıkarttı. Bazı vatandaşların eşyaları da yük araçlarıyla, otoparklara taşındı.

POLİS SABAH SAATLERİNDE BASKIN YAPTI

Mahalle sakinlerinden edinilen bilgiye göre polis ve zabıta ekipleri sabahın erken saatlerinde mahalleye giderek yurttaştan bir buçuk saat içinde evlerinden ayrılmalarını istedi. Ekipler, mahalle sakinlerinin karara itiraz etmesiyle insanları evlerinden çıkardı; şirkete bağlı çalışan işçilerle evde bulunan eşyalar Piyalepaşa'da bulunan bir depoya götürüldü. Üzüntüden kalp krizi geçiren bir yurttaşın  yoğun bakımda olduğunu ifade eden mahalle sakinleri, bu geceyi bir çuvalın üzerinde yatarak geçirecek. Alt yapı hizmetinin kesildiği mahallede, devlete, savcıya, polise, adalete güvenlerinin kalmadığını söyleyen mahalle sakinleri, kapısına mühür vurulan evlerinin önünde çaresizce beklerken, bir aile, "Ondan sonrası Allah Kerim" diyerek  Kasımpaşa'da bulunan bir otelde bir hafta misafir edileceğini söyledi. 

Mahalle sakinleri, "Seçim zamanı oy almak için kapımızda kedi gibi sürünüyorlar", "Astığı astık, kestiği kestik. Savcısı elinde, polisi elinde, hakimi elinde... Bu, zorbalık.", "Bu gece bu çuvalın üstünde yatacağım. Allah kimseyi dışarda bırakmasın, Allah kimseyi çaresiz bırakmasın!", "Suriye'nin bombası buraya geldi.", "Oy için kendilerini kılıktan kılığa sokuyorlar.", "Mahallemizden, yurdumuzdan ediyorlar işte! Tayyip'in adamları, yandaşları." şeklinde sitem ve şikayette bulunuyor. 

"Kentsel dönüşüm büyük projemiz başladı" pankartını mahallenin belirli noktalarına asan şirket, kendileri için parlak ve ışıltı dolu bir gelecek tayin ederken, binlerce insanı kurşuni bir karanlığa sürüklüyor. Ve bu kurşuni karanlığı herkes sessizce izliyor.

 ARAT: DÜŞÜNSENE EKMEK BULAMIYORUZ 

Hasta eşi, engelli bir çocuğu olduğunu söyleyen Selma Arat içinde bulunduğu durumu şu sözcüklerle anlatıyor:

 "Öncelikle herkese selamlarım var. Bütün devlet başbakanlara sesleniyorum. Biz mağdur insanız. Benim kocam kalp hastası.  Benim oğlum engellidir. Benim kızım okula gidecek. Para yok. Cebimizde bir kuruşumuz yok. Kahvaltı evde yok. Bizi evimizden attılar. Ben evde yoktum. Okula gittim geldim evim boşaltmışlar. Bütün eşyamı almışlar. Bu nasıl bir adalet? Nasıl bir insanlık? Yani ben onlara da sığınıyorum. Önce Allah sonra onlara sığınıyorum. Bize bir ev bulsunlar. Bize bir destek versinler. Ben daha ne diyeceğim onlara? Yani oy zamanı geldiği zaman bizim kapılarımızı çalıyorlar, oy verin diyorlar ama oy bittikten sonra bak işte mağduriyetimizi görüyorsunuz.  Yalvarıyorum. Bize bir destek olun. Bak biz şu anda sokakta oturuyoruz ya. Açız, açız yani. Düşünsene. Altı- yedi nüfus. Kim bizi alacak? Şu an kapıda kaldık. Ya düşünsene ekmek bulamıyoruz, ekmek! Belediyeden gidip ekmek alıyoruz. Eyüpsultan'dan yemeğimizi alıyorduk. Şimdi ne yapacağız? Bir tek oğlum çalışıyor. İş güç de yok. Eşim hasta,  ben ayağımdan hastayım. Sesimi duysunlar. Bize destekçi olsunlar. Bize el uzatsınlar,  Allah'tan korksunlar,  bize biraz acısınlar yani." 

GÜL: ADALET OLSA KAPI MÜHÜRLENİR Mİ? 

Cemal Gül ise "Bizi ve eşyalarımızı kapıya attılar. Arkasına devleti almış, belediye başkanını almış emniyeti almış, herkes almış... Adnan Polat'a buraları peşkeş çekiyorlar. Bunlar da Adnan Polat'a peşkeş çekiyorlar. Beraber anlaşmalılar. Beyoğlu Belediye Başkanı'na gidiyoruz. Belediye başkanı diyor ki, 'bizim alakamız yok'. Beyoğlu Belediyesi zabıtası geldi kapıyı mühürledi. Valiliğe gidiyoruz, valilik 'bizimle alakası yok' diyor. Adnan Polat'a gidiyoruz, o diyor bizimle alakası yok'. Ama buradaki halka, buradaki zor durumda kalan insanlara yer göstermiyorlar." diyor.

Doğal gazı, elektriği, suyu mühürlediler. diyen Cemal Gül, sözlerine şöyle devam ediyor: Hepsi geldiler, kaba kuvvet kullanıyorlar şu anda. Emniyeti almışlar arkalarına. Valiliğin haberi yok diyoruz diyorlar. Adnan Polat'ın haberi yok diyorlar. Beyoğlu Belediye Başkanı yok diyorlar. Nereden geldi bu kadar polis? Nereden geldi? Ben anlamıyorum yani. Emniyetin haberi yok da bilmem neyin yok da bunlar kafasına göre mi geldi buraya? Ve polis memuru arkadaşları burada kandırıyorlar. Diyorlar ki biz onlara parasını verdik'. Yalan söylüyorlar. Biz bir kuruş para da almadık. Hiçbir partiye bundan sonra oy yok. Hiçbir partiye güvenim de artık yok. Adalet mi var? Devlette adalet olsa gelir burayı mühürler mi? Kapıya atar mı beni? Adnan Polat'ın babası diyormuş ki, oğlum kimseyi mağdur etme. Herkesin yerini ver, hakkını ver, bilmem ne ver diye. Bak, görüyorsun. Al, mağduru gördüm bak. Mühür. Mağdur burada. Devlet burada, bak, devlet. Polisi de burada. Attılar bizi kapıya beş kuruşsuz." 

'NEREYE GİDECEĞİZ?' 

Selma Arat ise içinde bulunduğu çaresizliği şöyle anlatıyor: "Herkes aynı. Oymuş buymuş şuymuş. Herkes cebine bakıyor. Hani partimiz olsa, devletimiz olsa gelse bu kiracılar nereye gidecek bu garibanlar nereye gidecek?' diye sorsa. Dört tane çocuğum var. Ben kimin kapısına gideceğim? Herkes kendi zor geçiniyor. Biz nereye gideceğiz? Bizi yabancı gibi attılar kapıya! Yirmi senedir aynı mahallede yaşıyorum. Bilmiyorum anlatacak bir şey bulamıyorum. Kimsemiz kalmamış." 

GÜL: KAPIDA KALDIM 

Eşini uzun yıllar önce kaybeden, oğluyla birlikte yaşadığı evden çıkarıldığını gözyaşları içinde anlatan 65 yıllık İstanbullu Menekşe Gül ise " Kapıda kaldım. Ne söyleyeyim? Ne edeyim ben? Ne diyeyim? Bir şey demiyorum. Böyle aniden geldiler, eşyaları kapıya attılar. Bizi böyle perişan edip kapıya attılar.  Şimdi kapıda (sokakta) kaldım.  Gidecek bir yerim yok. Başımı sokacak bir evim yok" diye konuşuyor.

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar