Avukatlar hakim karşısında: Cizre'de insanlık suçu işlendi

Avukatlar hakim karşısında: Cizre'de insanlık suçu işlendi
Cizre'deki sokağa çıkma yasakları döneminde yaşanan hak ihlallerini protesto eden 18 avukat ikinci kez hakim karşısına çıktı.

Nalin ÖZTEKİN


ARTI GERÇEK - Sokağa çıkma yasakları döneminde Cizre'de yaşanan hak ihlallerini protesto eden aralarında Özgürlükçü Hukukçular Platformu ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyelerinin de bulunduğu avukatların yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü. Çağlayan da bulunan İstanbul Adliyesi'ndeki 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada 18 avukat hakim karşısına çıktı. Duruşmayı Fransa'dan gelen uluslararası heyetler de takip etti. Duruşmada söz alan Avukat Ercan Kanar, "Hukukçu avukatlar savaşa, diktatörlüğe, katliamlara, ırkçılığa, şovenizme, soykırıma karşı çıkar. Eşitlik ve özgürlükleri savunur, iktidar maşası olmaz.Cizre'de insanlığa karşı suç işlenmiştir" dedi.

Cizre'de yaşananları protesto için Taksim Tünel'de yaptıkları basın açıklaması nedeniyle avukatlar Banu Güveren, Baran Doğan, Diren Yeşil, Avni Güçlü Sevimli, Ebru Timtik, Ercan Kanar, Gökmen Yeşil, Güray Dağ, Hüseyin Boğatekin, Mehmet Ümit Erdem, Mustafa Rüzgar, Naciye Demir, Neziha Eken, Onur Şahinkaya, Ramazan Demir, Sezin Uçar, Sinan Zincir, Şerafettin Can Atalay hakkında 'örgüt propagandası yaptıkları' ve '2911 sayılı kanuna muhalefet ettikleri' iddiasıyla dava açıldı.

Davanın ikinci duruşmasında söz alan avukatlardan Gökmen Yeşil, "Bildiğiniz üzere avukatım ve çok yoğun bir mesleki süreçten geçiyoruz. Savunma yapmak üzere süre talep ediyorum" dedi. 

'BU İDDİANAMEYİ MESLEKİ OLARAK KABUL ETMEM MÜMKÜN DEĞİL'

Daha sonra söz alan avukat Can Atalay da "Soruşturma aşamasında verdiğim ifadeyi tekrara ediyorum. Açıklamayı dinlemek üzere oraya gittim ve ayrıldım. İddianamede atılı suçları işlemedim ve bunların işlendiğini görmedim. Ben suç işlediğimi düşünmüyorum. Bu iddianameyi mesleki olarak kabul etmem mümkün değil" dedi. 

'HUKUKÇU AVUKATLAR IRKÇILIĞA, KATLİAMLARA KARŞI ÇIKAR, İKTİDAR MAŞASI OLMAZ'

"Öncelikle vurgulamak isterim; saptamalar bir savunma olmayıp iddianmeyi sorgulamaktır" diyen Avukat Ercan Kanar ise şunları söyledi:

"Biz hukukçu olan avukatlarız. Biz avukatlar masanın üzerine, bir tarafa gerçekleri diğer tarafa kellemizi koyarız. Hukukçu avukatlar savaşa, diktatörlüğe, katliamlara, ırkçılığa, şovenizme, soykırıma karşı çıkar. Dünyanın her tarafında insanların eşitliğini savunur. Sayın yargıçlar, biz hukukçu avukatların işlevi sadece duruşmaya girmek değil, yaşamın her alanında eşitlik ve özgürlükleri savunmaktır. Özgürlüklerin gür sesini çıkarmayı düstur edinenleriz. Bu bizim mesleğimizin doğasında vardır. Dünyadaki bütün reformlarda köklü değişimlerde huıkukçu avukatların rolü büyük olmuştur. Devrimlerin en önünde hukukçu avukatlar vardır, iktidar maşası olmazlar.

'HUKUK TARİHİNİN YÜZ KARASI DAVALARINDAN BİRİ'

Bu dava hukuk tarihimizin yüz karası davalarından biridir. İddianameyi hazırlayan savcı iktidarın avukatı gibi hazırlamıştır. Yargıyı bir kılıç olarak kullanan devlet başkanı dahi 'yargıyı bağımsız yapacağız' diyerek, yargının bağımlı olduğunu itiraf etti.

'CİZRE'DE İNSANLIK SUÇU İŞLENDİ'

Coğrafyamızın üstünlerini değil, hukukun üstünlüğünü savunan yargıçlara ihtiyacı var. Cizre'de insanlığa karşı suç işlenmiştir. İnsanlığa karşı suç, barışa karşı suç ve savaş suçundan ağırdır. Bunlar suçların suçudur.

'SİVİLLER ÖLDÜRÜLDÜ, CENAZELER DOLAPLARDA BEKLETİLDİ'

Peki Cizre'de ne oldu? İnsan hakları dernekleri, vakıfları, hukuk kurumları, tabip odaları, bölge bleediyeleri orada sayısız inceleme yaptı. Çoğu kez şehre sokulmamalarına rağmen sayısız raporlar hazırlandı. Siviller yaygın, sistematik biçimde infaz edildi. İnsanlar, hayvanlar, evler tarandı. Nur, Cudi, Yafes mahalleleri... Yasak boyunca su şebekeleri patlatıldı, kolluk kuvvetlerince kapatıldı, su ihtiyacı bilinçli engellendi. Ağır silahlar kullanıldı, trafolar patlatıldı, kolluk tarafından elektirk engellendi. Camilerde ezan okutulması engellendi. Minarelere keskin nişancılar yerleştirildi. Cizre Devlet Hastanesi'ne girişler kolluk tarafından kapatıldı. Acil Servis görevlilerine kolluk, asker açtı. Yaralılar hastaneye gidemeden gözaltına alındı. Eczanelerin açılmaması talimatı verildi. Tüm Cizre halkında psikolojik tramva oluştu. Deliller bilinçli karartıldı. Kolluk kuvetinin çok ağır silahlar kullandığı tespit edildi. Öldürülen insanların tamamının sivil olduğu tespit edilmiştir. Yaşamını yitirenlerin defnedilmesine izin verilmediği için cenazeler dolaplarda bekletilmiştir. Okullar karakola dönüştürülmüştür.

'YARGILANMASI GEREKEN BİZ DEĞİL, İNSANLIĞA KARŞI SUÇ İŞLEYENLERDİR'

Söz konusu ihlaller demoktarik kurumların objektif olarak hazırladığı raporlara yansımıştır. Sokağa çıkma yasakları dönemini Birleşmiş Milletler Konseyi de insanlığa karşı suç olarak değerlendirdi. İddianamenin sefaletinin en temelidir. Yargılanması gerekenler biz değil, insanlığa karşı suç işleyenlerdir. Biz orda şiddeti teşvik etmedik demokratik eleştir hakkımızı kullandık. Bu tür uygulamalara hukukçular karşı çıkmayacak da kimler karşı çıkacak."

Avukatların savunmalarının ardından mahkeme heyeti duruşmayı 9 Şubat 2019'a erteledi.

Öne Çıkanlar