Çiftçi Sen Başkanı Erdem uyardı: Çiftçiler desteklenmezse açlık kriziyle karşılaşacağız

Çiftçi Sen Başkanı Erdem uyardı: Çiftçiler desteklenmezse açlık kriziyle karşılaşacağız
Çiftçi-Sen Başkanı Ali Bülent Erdem, koronavirüs tehdidi altında üretime devam eden çiftçilerin desteklenmemesi halinde açlık kriziyle karşı karşıya kalınacağına dikkat çekti.

Rıfat DOĞAN 


ARTI GERÇEK- Çiftçi-Sen Başkanı Ali Bülent Erdem, çiftçilere dönük alınması gereken tedbirler konusunda Artı Gerçek’e değerlendirmelerde bulundu. 

Tüm dünyayı ve Türkiye’yi etkisi altına alan koronvirüs, küresel bir kriz halini almaya başladı. On binlerce vakanın yanı sıra binlerce insan hayatını bu salgın nedeniyle kaybetti. Türkiye ülke olarak pandemi karşısında tedbirlerini almaya başlasa da bu önlemlerin yeterli olmadığı belirtiliyor. Sermayeye dönük açıklanan paketler dışında işçilere dönük bir destek paketi açıklanmadığı gibi sofralarımıza ulaşan gıdaların üreticisi çiftçilerin desteklenmesi konusunda da henüz bir adım atılmış değil. 

Son yıllarda tarımsal üretimde dışarıya daha bağımlı hale gelen Türkiye çiftçisi, salgından önce de borçları nedeniyle zor günler yaşıyordu. Salgın sonrasında bizi tarımsal üretimde nasıl bir tablonun bekleyeceği şu anda ciddi bir sorun. 

‘BUGÜN YAŞADIKLARIMIZ ENDÜSTRİYEL TARIM UYGULAMASININ BİR SONUCU’

Salgının çiftçiye ve tarımsal üretime olası etkisini sorduğumuz  Çiftçi Sendikası Başkanı Ali Bülent Erdem tarımda 2. Dünya savaşından sonra tüm dünyanın izlenen endüstriyel politikalarının bir sonucunu bugün yaşadığını belirterek şunları söyledi:

"Endüstriyel tarımla birlikte hibrid tohumlara GDA’lı tohumlara kimyasallara yüksek enerjiye dayanan bir üretim tarzına geçtk. Bu üretim tarzıyla kimyasallara dayanan, çevreyi ve ekolojiyi etkilememesi altyapıyı bozmaması mümkün olmayan bir üretim tarzı dayatıldı. Bu sadece Türkiye için değil, bütün dünyada böyle. Aynı şekilde hayvancılıkta meraların otlakların yok edildiği, hayvanların kapalı alanlara kapatıldığı, bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı endüstriyel hayvancılık gelişti. Aslında tarım dediğiniz bitkisel üretim ile hayvansal üretimin bir arada yapıldığı, o döngünün beraber sağlandığı güneş enerjisinden fotosentez yoluyla bitkilerin elde ettiği enerjiyi biz ve hayvanlar tüketerek bunun dışkılarının tarıma döndürülmesi gerekirken biz bütün dünyada petrole dayandırmaya başladık. Aynı zamanda su kaynaklarını kirlettik, toprağı kirlettik. Bütün kırsal alanı metalaştırmaya başladık. Akarsuları HES’lerle kapattık. Ormanları yok ettik." 

Küçük çiftçilerin uygulanan politikalar konusunda yıllar öncesinde yaptığı "küçük çüftçiliğe dayanan bir üretim tarzıyla mümkün olduğunu vurgulamışlardı. Yoksa dünyanın gidiatı kötü" uyarıları hatırlatan Erdem "Biz öyle bir şey yaptık ki bu virüsle hayvanların, börtü böceğin yaşam alanlarını yok ettik ve onlar da yeni bir yaşam alanı bulmak zorunda ve onun için sürekli mutasyona uğruyor. Bütün dünyanın sürdürdüğümüz tarım politkası buna neden oldu" ifadelerini kullandı.  

'ÇİFTÇİ DESTEKLENMEZSE AÇLIK KRİZİ İLE KARŞILAŞACAĞIZ’

Korovirüs tehdidi altında üretime devam etmek zorunda olan çiftçilerin desteklenmemesi halinde bir açlık kriziyle karşı karşıya olunacağı uyarısında bulunan Erdem "Bu krizden de çıkabilmek için de en azından hafif atlatabilmek için de çiftçilerin de desteklenmesi gerekiyor. Çiftçilerin tarlaya çıkabilmesi için borçlarının silinmesi ve ürünleri değerinde almak lazım. Bu politikalar uygulanmazsa ve nasıl olsa biz dışarıdan buluyoruz" denilirse başka bir krizle, açlık kriziyle karşılaşacağız" diye konuştu.  

‘GIDA EGEMENLİĞİNİ SAĞLAMAMIZ LAZIM’

"Aslında mesele de bu. Türkiye 1980’li yıllardan sonra tarım şirketleştirilmeye başlandı. Bize dediler ki "devleti aradan çekin" şu an devlet aradan çekilmiş durumda. Topraklar el değiştiriyor. Her şey şirketlerin eline geçiyor" diyen Erdem, çözüm olarak şunu önerdi: 

"Şimdi böyle olduğu zaman yani bir avuç küresel şirketin eline geçtiği zaman açlık tehdidiyle karşı karşıya kalacaksınız. Bunun yıkılması lazım. Bu sorundan endüstriyle tarımla çıkma şansımız yok. Esas olarak bu üretim biçimini değiştirip gıda egemenliğini ülke olarak sağlamamız lazım. Tükettiğimiz gıdaların kendisi bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor. Biz yerel gıdalarımızla ve ürün çeşitlerimzle besleniyor olsaydık bu virüs karşısında da bu kadar korumasız kalmazdık."    

Öne Çıkanlar