CİSST: Hapishanelerde sağlık krizi yaşanıyor

CİSST: Hapishanelerde sağlık krizi yaşanıyor
'Pandemi sürecinde cezaevlerinde ciddi bir sağlık krizi yaşanıyor, ağır hasta tutukluların bu koşullarda cezaevlerinde tedavi görme ihtimali yok'

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), cezaevlerinden kendilerine gelen koronavirüs (Kovid-19) şikayetlerini düzenli olarak raporlaştırıyor. 18 ayı geride bırakan pandemide, yaşanan sorunların başında kapasite fazlalığı, hijyen, beslenme ve sağlık hakkına erişememe noktasında yaşanan ihlaller geldi. CİSST Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut hapishanelerdeki sağlık koşullarınıve yaşanan hak ihlallerini Mezopotamya Ajansı'ndan Ferhat Çelik'e aktardı.

Mahpusların psikolojilerini etkilyen bir tecride dönüştüğünü vurgulayan Korkut şunları ifade etti;

ÖNLEM ADI ALTINDA TECRİT 

Tedbir adı altındaki önlemlerin tecride vardığını belirten Korkut, ikinci önemli sorunun ise sağlığa erişim olduğunu dile getirdi. İlk etaptaki önlemlerin anlaşılır olduğunu söyleyen Korkut, "Ama üzerinden 17 ay geçti. Bütün dünyada açılmalar yaşandı, yasaklar kaldırıldı.  Ancak hapishanelere ilişkin herhangi bir adım atılmadı. Bundan dolayı artık bunun bir önlem olmadığını, mahpusların psikolojilerini etkileyen bir tecride dönüştüğünü vurgulama ihtiyacı duyuyoruz" dedi.

 HİJYEN SORUNU 

Salgın karşısında cezaevlerindeki en büyük sorunlardan birinin de hijyen olduğunu belirten Korkut, "Pandeminin ilk zamanlarında ilaçlama konusuna dikkat ediliyordu. İstisnalar dışında ortak alan dediğimiz alanların temizlendiği söylenebilir. Adalet Bakanlığı ile Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü pandeminin başında ‘ihtiyaç halinde mahpuslara hijyen malzemesi dağıtılacak’ tarzında belirsiz bir açıklama yapmıştı. Buna karşı cezaevleriyle ilgili çalışma yürüten sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda kurum bir araya gelerek bir hijyen kiti kampanyası başlattık. Yani bu belirsizliğin çözüm olmayacağını, bunun yerine sayısı belli, kişiye verilecek miktarı belli, sağlık otoriteleri tarafından onaylı temizlik malzemesinin her mahpusa ayrımsız bir şekilde dağıtılmasını talep ettik. Bunun da eşya yönetmeliğine geçmesini istedik. Fakat bu konuda bir adım atılmadı. Buradaki sorun şu; eğer ekonomik durumunuz varsa o konuda bir sorun yaşamıyorsunuz. Ama hiçbir geliri olmayan, kolektif olamayan mahpuslar için bu çok büyük bir krize yol açabiliyor. Başını yıkamak için sabundan tutun diş macununa kadar hijyen malzemelerine ulaşmada sorun yaşayabiliyorlar. Artık bunun ödül olmaktan çıkıp sorunsuz bir şekilde sağlanması gerekir" diye belirtti. 
 
YOKSULLUK ARTTI 

Cezaevlerinde ciddi bir ekonomik kriz yaşandığına dikkat çeken Korkut, "Adli bir mahpus bize ulaşıp parası sadece çamaşır deterjanı almaya yettiği için banyosunu onunla yaptığını, bazen dişlerini onunla fırçaladığını, ellerini onunla yıkadığını, koğuşu onunla temizlediğini söyledi. Yani Türkiye’deki kriz, yükselen fiyatlar hapishane yoksulluğunu daha da arttırdı" diye konuştu.

BESLENME SORUNLARI 

Cezaevlerindeki bir başka sorunun ise beslenme olduğunu ifade eden Korkut, günlük iaşe bedelinin yetişkinler için 10, çocuklarıyla kalan ya da hamile kadınlar için ise 18 TL olduğunu aktardı. Korkut, şöyle devam etti: "İlk günden hapishanelerdeki iaşe bedellerinin gıda enflasyonuna bağlı olarak artması gerektiğine vurgu yapıyoruz. Daha önce bu bedel 8 TL idi. Pandemiyle birlikte 10 TL’ye çıkarıldı. 10 TL ile bir insanın beslenmesini sağlaması mümkün değil. Zaten beslenmeye dair çok şikayet geliyor. Son zamanlarda karbonhidrat ağırlıklı yemeklerin çıktığı, et ve sebze türü yemeklerde ciddi azalmaların olduğu yönünde şikayetler geliyor. Bu da iaşe bedelinin Türkiye’deki gıda enflasyonuyla paralel artmamasıyla ilgilidir."

ATK'YE ELEŞTİRİ 

Tüm olumsuzluklardan dolayı bu süreçten en fazla hasta tutukluların etkilendiğini kaydeden Korkut, Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’ne yaptıkları başvurulara hiçbir yanıt alamadıklarını söyledi. Daha önce de sağlığa erişim konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığını ancak pandemiyle birlikte bunun daha da kötüleştiğini ifade eden Korkut, sözlerini şöyle sürdürdü: "Artık hapishanelerde ciddi bir sağlık krizi yaşanıyor. Bu koşullarda ağır hasta mahpusların hapishanelerde tedavi görme ihtimali yoktur. Adli Tıp Kurumları (ATK) zaten en çok eleştirdiğimiz alanlar. Bu süreçte bir mahpusu alıp, ATK’ye götürmek yerine tam teşekküllü hastanelerde heyetlerin vereceği kararların yeterli olmasını, pandeminin bir faktör olarak incelenmesini ve hasta tutukluların serbest bırakılmalarını talep ettik. Ama ne yazık ki ne adli ne de siyasi mahpuslara ilişkin bir adım atılmadı. Son zamanlarda serbest bırakılan kişilere baktığımızda ya bir hafta içinde ya da bırakıldığı akşam hayatını kaybediyor. Bu da aslından insanların tedavi haklarının ve ihtimallerinin sıfıra geldiği bir noktada bırakıldıkları anlamına geliyor." 

KRİZİN İKİ BOYUTU 

Cezaevlerinde yaşanan krizin iki boyutu olduğunu belirten Korkut, şunları söyledi: "Birinci boyut yeterli teçhizat, yeterli personel, yeterli karantina bölümü olmadığı için hapishanelerdeki idarelerin insanları hastaneye götürmeden imtina etmesi ve çok ağır durumlar dışından götürmek istememesi. İkincisi ise, insanlar dışarı çıkıp geldiğinde 14 gün karantina altında tutulmasıdır. Zaten karantina alanları bir tür tecrit alanları halinde olması, bu bölümlerde sağlık anlamında yeterli teçhizatın olmaması, televizyon, radyo, gazete gibi ihtiyaçların olmaması ve yeri geldiğinde ihtiyaçlarını karşılamayacak kişilerin 14 gün boyunca bütün ihtiyaçlarını tek başına sürdürmesi mahpusların tedaviyi reddetmesi noktasına getirebiliyor. Birçok noktada tedavi başvurusunda bulunduğumuzda ‘kişi tedaviyi reddetmiştir’ cevabı alıyoruz. Ama bu doğru değil. Kişi tedaviye ulaştıktan sonraki sürecin sağlıklı işletilmesini istiyor. Kişisel olarak kendi ihtiyacını gideremeyen ya da kalp hastası olan bir insan 14 gün tek başına kalmaktan çekinmesi kadar doğal bir şey olamaz. Eğer siz insanları tecrit altında tutacaksanız düzenli olarak sağlık kontrolü yapmalısınız. İki üç saatte bir yanına gitmeli, ihtiyaçları karşılanmalıdır. Bunların hiç biri olmadığı için, bunu bir işkence sistemine dönüştürdüğünüz için ağır hasta mahpuslar dahil kimse hastane sevklerine gitmek istemiyor."
 
KÖTÜ MUAMELE VE İŞKENCE 
 
Son dönemlerde kötü muamele ve işkence konularında başvuruların arttığını ifade eden Korkut, "Bu dönemde çok ciddi keyfi uygulamalar söz konusu. Ayakta sayım, tek sıra yürüme, yine koğuşlarda aramalar yapılıyor. Son dönemlerde baskın arama dediğimiz aramanın yanında kişiyi sürekli tedirgin etmeyi sağlayan bir arama tarzı bize çok yansıyor. Aramalar çok kalabalık gruplarla yapılıyor. Bir taraftan pandemi nedeniyle hiçbir aktiviteye izin verilmiyor diğer tarafta maskesiz ve tutuklulara da maske dağıtılmadan kalabalık gruplar halinde arama yapılıyor. Bu durum tutukluların sağlıkları açısından da çok ciddi sorunlar teşkil ediyor. Bunun bir şiddet türü olduğunu vurguluyoruz" şeklinde konuştu.

Öne Çıkanlar