Dedeoğulları ailesini katleden Mehmet Altun'un profili: Kürt düşmanlığının geldiği aşama
Geçen yıl 30 Temmuz’da Konya’da yaşanan ve Dedeoğulları ailesinden 7 kişinin öldüğü katliamı gerçekleştiren Mehmet Altun'un yaptığı yolculuklar, katliamdan önce İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Eskişehir’de kaldığı lüks oteller ve yaşadığı mahalleler de katilin üzerindeki soru işaretlerini artırdı.
İŞSİZ BİRİNE TAM DA KATLİAM ÖNCESİ 124 BİN LİRALIK BANKA KREDİSİ
Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) hazırladığı rapor, Altun’un nasıl krediler kullandığını rakamlarıyla ortaya koydu. Altun gibi işsiz birinin, tam da Keleş ve Dedeoğulları aileleri arasındaki gerginlik hat safhaya ulaştığı ve Mayıs 2021’de yaralamalı kavgaya dönüştüğü dönemin öncesinde iki ayrı bankadan 15 gün içinde tam 124 bin 199 TL kredi çektiği görüldü.
Ağırlıkla alüminyum doğramacılarda işçi olarak çalışan Mehmet Altun’un yaşamı, Keleş ailesinin Dedeoğulları’na yönelik 12 Mayıs’taki saldırısından sonra birden değişmeye başladı.
HİLTON GİBİ LÜKS OTELLERDE KONAKLAMA
Mehmet Altun, geçen yıl Mayıs ayının ortalarından sonra Konya dışına çıkmaya başladı. Kendisinin savunmalarına göre çektiği kredilerle iş kuracaktı. Bunun için Ankara’da, İstanbul’da, Bursa’da, Eskişehir’de dolaşıyor, işportacılık yapmak istiyor, araştırmalar yapıyordu. Bunlar Altun’un iddialarıydı ama yaşayış şekli ve uğradığı yerlerin bu projeyle hiç ilgisi yoktu.
Nitekim, HTS kayıtları da ortaya koydu ki Altun’un telefonu 20 Mayıs’ta Antalya Lale Apart Otel’den sinyal verdi, iki gün sonra da Muğla Milas’taydı. Orada da kısa kaldı, üç gün sonra İzmir-Gaziemir’e, 27 Mayıs’ta da İstanbul’a geçti. İstanbul’da kaldığı yer, Hilton Oteli’ydi. Telefonu buradan iki gün boyunca sinyal verdi.
Gazeteci Ersan Atar, Kısa Dalga'da yayınlanan podcast'te, bütün bu gelişmeler ışığında tetikçinin nasıl bir sosyo-ekonomik ortamda yaşadığını, yolculuklarını, siyasi söylemin etkisiyle artan ayrımcılığını HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ile konuştu. Beştaş’a göre Meram katliamının tetikçisi Mehmet Altun, "Bir örgütlülüğün, bir organizasyonun içinde yer alıyor."
'MEHMET ALTUN TEK BİR KİŞİ DEĞİL; BU HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI'
"Mehmet Altun’u diğer tetikçilerden, Onur Gencer mesela Deniz Poyraz’ın katili ya da Hrant Dink cinayetindeki şahıslara bakarak genel olarak bir tahlil yapmak gerekirse bunların arkasında bir güç olmadan böyle bir cinayete girişemeyeceklerini görebiliriz. Hem maddi açıdan hem yaşadıkları ortam hem de geleceklerinin güvensiz olması sebebiyle" diye söze başlayan Beştaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şimdi milliyetçilik, ırkçılık, ülkücülük maalesef farklı demografik yapılarda, toplumsal katmanlarda değişik şekillerde ortaya çıkabiliyor. Ama maalesef şöyle bir reailete de var: Birçok araştırmada da okuduğum kadarıyla ortaya çıkıyor, şu anda örnek veremeyeceğim ama yoksul, işsiz ve benzeri kişilerde, kesimlerde bu fikrin daha çabuk tutulduğu hatta ‘eğitim düzeyi’ konusunda da etken olduğu tahlil ediliyor. Yani şunu söylemeye çalışıyoruz; bir kere Mehmet Altun tek bir kişi değil. Bu hayatın olağan akışına aykırı.
Konya’da yaşayan biri, işsiz biri. Tek başına bu cinayeti düşünüp, planlayıp gidip işleyecek bir konumda değil. Kaldığı beş yıldızlı otelleri ve benzeri şeyleri de düşünecek olursak arkasında ciddi bir lojistik desteğin, parasal desteğin olduğunu da görebiliyoruz. Yani işte taksi kullanıyor, lüks otellerde kalıyor ama yaşamı bunlarda tezat arz ediyor.
Bence Mehmet Altun bir örgütlülüğün, bir organizasyonun içinde. Ve bu tabi ki diğer meselelerde olduğu gibi siyasi iradeden, bu konuda yapılan yayınlardan, ayrımcılıktan, hedef göstermeden bağımsız değil. Mehmet Altun’un tek olmadığını, çok net bir şekilde ifade edebilirim. İnancım da bu, veriler de bu. Benzer olaylarda da bunu doğrulayan çok sayıda veri var."
Ersan Atar, Beştaş'a "Konya - Meram’daki saldırının ırkçı saiklerle işlendiğini iddia ettiniz, sizi bu sonuca götüren neydi?" sorusunu sordu. Beştaş’ın cevabı tetikçi Mehmet Altun’un yaşadığı toplumsal ve siyasi atmosferi de özetliyor:
'KÜRTLERE KARŞI ADI KONULMAMIŞ BİR SAVAŞ VAR; AMA BU BİLDİĞİMİZ ANLAMDA BİR SAVAŞ DEĞİL'
"Bu sonuca nasıl varıyoruz? Birincisi Kürt düşmanlığının geldiği aşama. Şu anda Kürtler’e karşı açık bir adı konulmamış ‘savaş’ var diyeceğim ama bunu bildiğimiz anlamda bir savaş olarak algılamayın lütfen. Söylemsel olarak, siyasi olarak kendi kimliğini ifade etmek isteyen, talep eden, Kürtlüğünü yaşamak isteyen, Kürt meselesinin çözümünü isteyen insanların tamamı bir kere terörize ediliyor, terörist ilan ediliyor.
Bu konuda özellikle AKP ve MHP bloğu bunu çok çok yüksek bir noktaya taşıdılar ve onları dinleyen herhangi bir Türkiye yurttaşı -bu Türk de olabilir, Çerkez de olabilir, başka bir kimlikte de olabilir- Kürtler’e karşı bir öfke duyuyor. Bir nefret duyuyor. Ve tabi ki o ‘Türkçülük’ dediğimiz, önünde Türklük sözleşmesinin tarihten beri süzülen etkileriyle birleşince de bu ırkçılığın saldırganlığa dönüştüğünü görebiliyoruz.
Aslında bu sadece Konya – Meram değil. Bu mevsimlik tarım işçilerine olan saldırılardan, birçok ilde Kürtçe konuştuğu için ya da çeşitli bahanelerle Kürtler’e saldırıldığını, öldürüldüğünü biliyoruz. Ve genellikle iktidar bloğunca bunun Kürtler’e karşı olmadığı -her seferinde farklı bir gerekçeyle mesela ‘Meram’da kediyle ilgili bir tartışma var, başka bir yerde işle ilgili bir tartışma var, başka bir yerde ekonomik bir sebep’ gibi- kamufle edilmeye çalışılıyor.
Sanki biz ‘ırkçı bir cinayettir’ derken bunu büyütmek istiyoruz gibi bir algı yaratıyorlar. Aksine biz Türkiye’de ırkçılığın bitmesi için mücadele eden bir partiyiz. Biz Türkiye’de Türklerin, Kürtlerin ya da diğer kimlik ve inançların ayrımsız yaşaması için mücadele eden bir partiyiz. Bu nedenle (bu konunun nedeninin) ırkçılık olmasını en son isteyecek kişiler ve parti biziz. Fakat bu sorunun çözümünün, adını koymadan mümkün olmadığına inanıyoruz.
Bir mesele neyse önce yüzleşmek gerekiyor. Hakikat temelinde yaklaşmak gerekiyor. ‘Irkçılık değildir ya da ırkçı yaklaşımla, saikle işlenmemiştir’ dediğimizde gerçek ortadan kaybolmuyor. Meram’la ilgili de bunu söylemeye çalıştım. Keşke böyle olmasaydı ama maalesef durum bu."
'TÜRKLER ORADAKİ KÜRTLERİ YAŞAMA HAKKI OLMAYAN YURTTAŞLAR OLARAK GÖRÜYOR'
Meral Danış Beştaş, "Bu ve benzeri saldırıların planlı bir şekilde gerçekleşmesi için bundan birilerinin çıkarının olması gerekir. Size göre bu saldırıyı planlayanların amacı neydi?" sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
"Özgün olarak bu meseleye yoğunlaşırsak, mesela Barış Dedeoğlu bu 12 Mayıs saldırısından sonra ifade veriyor hatırladığım kadarıyla ve diyor ki ‘orada yaşayan tek Kürt aileyiz. Ve 15 yılı aşkın bir süredir bizim de zaman zaman komşularımız, akrabaları bize sataşıyorlar, işte bize saldırıyorlar ve diyorlar ki burada Kürtleri barındırmayacağız.’
Bu saldırıya da böyle geliyorlar ve saldırıyorlar. Bu özel olay için söylüyorum, Meram için. Ve buradan bu özgün olay için şunu anlıyoruz: Türkler, oradaki komşular, Kürtler’i orada yaşama hakkı olmayan yurttaşlar olarak görüyorlar. Sanki dışarıdan yabancılar gelmiş, kendi topraklarını, kendi illerinde, ilçelerinde, köylerinde, ne dersek diyelim, kendi rızkına, hakkına el koyacak insanlar olarak görüyor.
Bunun kökeninde de ‘biz Türkler olarak bu ülkenin sahibiyiz, Kürtler misafir, gitsinler kendi bölgelerinde yaşasınlar’ gibi bir arka plan olduğu kanaatindeyim sosyolojik olarak. Bunu farklı olaylarda da görebiliyoruz, farklı değerlendirmelerde. Çok örneği var. Konya’nın geneline ilişkin de, bildiğim kadarıyla, -hani Konya’da yaşamadım ama okumalarımızdan ve yansıyanlardan- bütün Konya’ya yığılmadan ziyade belirli bölgelerde yoğunlaşmış Kürt nüfus var. Orada bir arada oldukları için belki bu saldırılar çok olmuyor ama bir iki ailenin, birkaç ailenin başka bir yerde tamamen Türkler arasında olması bu meseleye neden olabiliyor. Onları çıkaralım, rahat edelim, burada yaşama hakları yok gibi tam da ırkçı bir saikle yaklaşım oluyor. Ama totalde de Kürtlere yaklaşımda maalesef böyle bir olgu var. Sosyolojik olarak da var… Bu ırkçılığın yaygınlaştığını görüyoruz. Bu çok tehlikeli bir durum tabi ki. Bunun hep birlikte önüne geçmemiz gerekiyor."
Mehmet Altun'la ilgili ayrıntılı bilgilerin paylasşıldığı ve özel olarak Hrant Dink'i katleden Ogün Samast ve Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan ile arasındaki benzerlikleri gösteren söyleşinin tamamını okumak ya da dinlemek için buraya tıklayın.