Devlet huzurevlerini unuttu: Çalışanlar ve yaşlılar risk altında
Melike CEYHAN
Koronavirüs salgınında en az konuşulan kurumlardan biri huzurevleri oldu. Ülke genelinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 400’den fazla huzurevi bulunuyor. Kamu, özel ve diğer resmi kurumlar olmak üzere 30 binden fazla yaşlı, huzurevlerinde kalıyor. Koronavirüs vakaları ve ölümlerin artmasıyla birlikte alınan tedbirler kapsamında huzurevlerinde yalnızca yaşlı ziyaretleri yasaklandı. Ne çalışan personel ne de yaşlılar için yeterli önlem alındı. Birçok yaşlı salgından bile haberdar değilken personeller ise risk altında çalışmaya devam ediyor.
İsminin açıklanmasını istemeyen bir Sosyal Hizmet uzmanı, iki yıldır çalıştığı özel yaşlı bakım merkezinden bir hafta önce istifa ettirildi.
Koronavirüs vakaları görülmeye başlandığında önlemlerin alınmasını kurum sahibine söylediğini belirten bakım merkezi çalışanı, yaşadığı süreci şöyle anlattı:
"Ne bir maske ne bir dezenfektan. Hiçbir şey alınmıyor. Çocuğu olan bir hemşire vardı beraber çalıştığımız. Vakalar artınca rapor almak istedi. Kurum sahibi hemşireyi ‘eğer rapor alırsan atılırsın’ diyerek tehdit etti. Hemşire mecburen işe gelmeye devam etti. Yurt dışı bağlantılı bir personel zorla çalıştırıldı. Kronik rahatsızlığı olan ve yaşlı çalışanlar dahil hepimiz evden gidip geliyorduk. Tabi bu hem bizim için hem yaşlılar için büyük risk demekti. Bakım personelleri daha sonra sabitlendi. 10 gün kurumdan hiç çıkmadan çalışmak zorunda kaldılar. Kimseye ekstra bir ücret ya da herhangi bir şey verilmiyor tabi."
‘İŞVEREN İÇİN YAŞLI SADECE PARA DEMEK’
Bakım merkezinde 20 kişinin olduğu bilgisini veren sosyal hizmet uzmanı, birçok yaşlının alzheimer hastası olduğu için salgından haberdar olmadığını belirtti. Yaşlılar arasında şüpheli vakaların görüldüğü hatırlatarak, "Kurumda hastalanan bir yaşlı, hastaneye gönderildiğinde tekrar alınıyor. Hastaneden geldiği için risk yaratıyor. Karantina filan uygulanmıyor. Kurum sahibi için ‘yaşlı’ sadece para demek. Bu yüzden karantinaymış, riskmiş önemsemiyor. Bir buçuk ay önce bize yaptığı zammı bile salgın başlayınca geri aldı. ‘Koronadan dolayı giderleri en asgariye çekmek zorundayım’ dedi. Anlamaya çalıştık. Kabul ettik. Ama daha sonra yaşlı yakınlarından ekstra para toplamaya başladı. Gerekçe olarak da ‘kurumda bu süreçte kimse çalışmak istemiyor. Çalışanları zor tutuyorum. Bu yüzden onlara prim veriyorum’ dedi. Kimseye prim vermedi tabi. Kötü niyet vardı" diye konuştu.
‘KAMERALARI KAPATTI, YAŞLI YAKINLARINA BOZUK DEDİRTTİ..’
İşverenin salgınla birlikte kurum içinde sıkıyönetim kuralları getirdiğini ifade eden yaşlı bakım merkezi çalışanı, şöyle konuştu: "Yaşlı yakınlarının onları izleyebildiği kameralar var. ‘Herkes evde olduğu için sürekli bizi izlerler’ diyerek tüm kameraları kapattı. Yaşlı yakınlarına da ‘bozuk’ dersiniz dedi. Çalışma ortamı giderek daha katı bir hal aldı. Yaşlı bakım merkezleri 24 saat çalışmak zorunda olan kurumlar. Home ofice yapamazsın. Çalışma saatlerini azaltamazsın. Zaten sürekli olarak vaka ve ölüm haberleri duyuyoruz. Bir de işverenin artan baskısı personellerin motivasyonunu düşürüyor. Devlet ise hep resmi yazı gönderiyor tedbirlere dayalı fakat hiç somut bir destek sağlamıyor."
Gerekli tedbirlerin erkenden alınmadığını, baskının ise sürekli arttığını söyleyen sosyal hizmet uzmanı, istifa sürecini ise şu sözlerle anlattı:
"Haftada bir gün kullandığım kurumun telefonu bozulmuş. Bunun için aradılar. İzin günümdü. Tamir için 100 TL para istediler. Ben de ‘parayı vermem’ dedim. Yaşlı yakınlarıyla konuşuyordum. iki gün evvel de sağlam teslim etmiştim. Bir patronun çalışanından kişisel olarak kullanmadığı bir şey bozuldu diye para istemesi de tuhaf geldi. Zaten salgınla konuşmalarımdan sonra beni gözden çıkarmıştı. Üzerine bunun için tartışınca ‘istifa et istifa et’ diye bağırdı. Ben de gidip istifamı verdim. Sonrasında ‘işi bırakıp kaçtı’ diye tutanak hazırlamış. Personellere imzalatmaya çalışmış. Onlar da imza vermemişler. Bir insanın para kazanma kaygısını anlayabiliyorum ama para kazanma hırsının insan hayatının önüne geçebilmesini asla anlamayacağım."
"Sosyal hizmet uzmanıyım. Mesleğin etik kurallarına ters bir şey yapamayız. Ama özel kurumda çalıştığında patronun isteğini yapmak zorunda bırakılıyorsun. Ailemden uzakta yalnız yaşıyorum. Şimdi işsiz kaldım. Ama kendimi güçsüz hissetmiyorum. Çünkü ben doğruyu yaptım. Biraz dinlenip yeni bir iş arayışına gireceğim."