'Ak Parti ilçe teşkilatından tebrik aldım ama başkan daha tebrik etmedi'

'Ak Parti ilçe teşkilatından tebrik aldım ama başkan daha tebrik etmedi'
Geçtiğimiz hafta hikayesiyle gündem olan Bilecik Pazaryeri’nin yeni kadın belediye başkanı Zekiye Tekin ilk röportajını Artı Gerçek’e verdi.

Seran VRESKALA


ARTI GERÇEK – Seçim gününden beri hikayesi yüzünden ulusal medyada gündemden düşmedi Zekiye Tekin. 2004 yılında sekreter olarak girdiği belediyede başkanlığa kadar yükselmesi tam bir başarı öyküsü… Üstelik eski Ak Partili Başkan Muzaffer Yalçın’ın Ak Parti meclis üyelerinden birinin kızını işe alabilmek için kendisini kovmasına rağmen başarabilmiş bunu. Hikayesi bana eski Türk filmlerindeki ‘bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı’ repliğini hatırlattı. Klasik siyasetçilerden çok farklı; öncelikle halkın içinden geldiği için son derece samimi, gerçek ve kolay ulaşılabilir, klişe yanıtlardan uzak içtenliğini söyleşiyi okuduğunuzda çok net anlayacaksınız. İleride o yapış yapış, klasik siyaset üslubuna yenik düşer mi bilmiyorum ama bahsettiği her şeyi hissederek ve inanarak söylediğine eminim. Belediyeyi aradığımda telefonu nikah memuru kadın açtı. Küçük bir belediye olduğu için herkes her işi gocunmadan yapıyor.

41 yaşında ve üniversite öğrencisi aynı zamanda. Küçük yaşlardan beri hep çalışmak zorunda kaldığı için eğitimini aksatmış ama diplomasını almanın çok önemli olduğunu düşünüyor. Gözü yükseklerde değil, hatta belediye başkanı olmak gibi bir arzusu da yokmuş; kovulana kadar… Zor şartlarda büyüdüğü için çok çalışmaya alışık; gece gündüz, bayram seyran demeden her gününü belediyede geçirmiş. Belediyede çalıştığı süre boyunca gelen herkesle kendi ilgilenmiş, bundan dolayı da ilçedekilerin sevgi ve saygısını kazanmış. Eski başkana kendi evinde rakip olmak için Ak Parti'den adaylığını koymak istemiş ama bekar bir kadın olduğu için reddedilince bağımsız aday olmuş ve geçen seçimde Ak Parti'nin büyük bir yüzdeyle kazanmasına rağmen %40 oy alarak belediye başkanı olmuş. Kazanmasında kadınların büyük bir etkisi olduğunu düşünüyor; erkeklerin de güvenini kazanabilmek için kahve kahve dolaşarak elini masaya vura vura konuşmalar yapmış, bu yüzden ona 'Topuklu Efe' demişler. Hiç evlenmemiş ve fazla çalışmaktan dolayı özel hayatı olamamış, dolayısıyla bütün hayalleri Pazaryeri üzerine... İlçesini geliştirmek için gerekirse bakanlıkların kapısında bile yatacağını söylüyor, bunu yapabilecek kadar cesur biri olduğu hissini verdi bana. Bu konuda "Kendi adıma çıtayı yüksek tutan biri değilim, her zaman var olanla yetinmeyi bildim. Ama Pazaryeri için çıtayı yüksek tutmak istiyorum. Burayı daha yaşanabilir, ekonomisi güçlü, ulusal olarak tanınan bir yer haline getirmek en büyük hayalim" diyor.     

1 haftadır muazzam bir ilgi var üstünüzde, Ovacık dışında Pazaryeri gibi küçük bir ilçenin bir belediye başkanı bu kadar ilgi görmemiştir herhalde. Bu kadar ilgi korkutucu da olabilir.

Tarif edilemez duygular içerisindeyim. İlçemizde böyle bir ilgi bugüne kadar hiç olmadı. Elbette sekreterlikten başkanlığa geçme hikayesi çok rastlanan bir hikâye olmadığı için haliyle toplumun da ilgisini çekti ama bu benim için korkutucu bir şey değil çünkü sevgi insanı korkutamaz.

Kazandığınızda şaşırdınız mı yoksa emin miydiniz zaten? Sonuçlar açıklanırken önde olduğunuzu anladığınızda neler hissettiniz?

Kazanacağımızdan emindik çünkü son bir hafta bütün ibreler bizi gösteriyordu. Bizim kulağımıza gelenlerin dışında halkın kendi aralarındaki söylemlerden kaynaklanan bir eminlik hali vardı ama tedirginlik de vardı. Dostlarımın, arkadaşlarımın, bana güvenen insanların kazanacağım konusunda hiçbir tereddüttü yoktu. ‘Zekiye katlayarak, hatta bütün partileri tost yaparak geleceksin’ diyorlardı ama ben yine de tedirgindim. Paravanın arkasına geçtiklerinde insanların fikirlerinin değişebileceği konusunda bir tedirginlik yaşadım. Gönül verdikleri partilere ihanet etme endişesiyle karşı karşıya kalırlarsa ve aday olarak ‘bu işi sadece Zekiye yapar’ yerine takım tutma fanatikliğiyle ‘ben partimden başkasına oy vermeyeyim en iyisi’ ikilemi yaşarlarsa diye tedirgindim. Önde olduğumu anladığımda çok duygulu anlar yaşadık. Kazandığımı anladığım zaman da şaşırdım, beklemediğimiz yönler vardı çünkü ve her şey olabilirdi, çok da rahat değildik, o yüzden şaşırdım. Bizim için bayağı heyecanlı saatlerdi, o stresi kaldırabilmek için sakinleştirici bir şurup bile içmiştim, onu biraz fazla kaçırmışım hatta. (Gülüyor) İnanamadım resmen ve beni nereye çekerlerse oraya gidiyordum. Su iç, otur, kalk durumundaydı ekibimle aramdaki iletişimim… Çünkü o kadar yoğunlaşmıştım ki! Kazanmak çok değişik bir duygu hakikaten.

Ak Parti’nin adayı Muzaffer Bey’in nasıl tepki verdiğini merak ediyorum çünkü bir önceki seçimde %51 ile kazanmış. Sizce kendisi sonuca şaşırmış mıdır? Sizi tebrik etti mi mesela?

Elbette bütün adaylar kendilerinden emin yaklaşmak isterler sonuca. Başkanın da kendisine göre bir düşüncesi vardı elbet. Tahmin ediyorum ki kendisi de bu seçimi alacağını düşünüyordu. Halkımız böyle bir sonucu uygun gördüğünde kendisi nasıl bir tepki verdi bilmiyorum ama halkın takdirine saygı gösterdiğini düşünüyorum. Ak Parti ilçe teşkilatından tebrik aldım, onlar bizzat kendileri geldiler. Ama başkan daha tebrik etmedi ama tebrik etmeyeceğini tahmin ediyordum zaten.   

Daha evvel %51 oy alan bir başkanın oylarının bu kadar düşmesinin sebebi sizce ne olabilir?

Bu soruya cevap vermek istemem çünkü karşı tarafı yani rakibimi karalamak gibi olur. Ben temiz siyaset yapma düşüncesine inanan biri olarak onlar hakkında karalamaya sebep olacak hiçbir açıklama yapmadım bugüne kadar, yapmayacağım da. Hatta kampanyamızı yürütürken ‘bugüne kadar hizmet eden ve taş üstüne taş koyan bütün belediye başkanlarımızdan Allah razı olsun, bundan sonra en güzel hizmetleri sunabilmek üzere bayrağı biz devralmak istiyoruz’ dedim.

10 yıl başkanın yanında çalışıp özel kalemine kadar yükseldikten sonra Ak Partili bir meclis üyesinin kızını işe almak için sizi işten çıkardılar. O süreci biraz anlatır mısınız?

Mobing sürecini çok abartmadan, çok detaya girmeden geçmek istiyorum. Seçimden sonra bembeyaz ve tertemiz bir sayfa açtım ve bu sayfayı en güzel şekilde doldurmak istiyorum. Eskiye bir sünger çektim ama tabii ki o günler benim için çok zor günlerdi ama atlattık artık. 

Belediye başkanı olmanız size bu kadar haksızlık yapılmasına verilecek en iyi cevap sanırım…

(Gülüyor) Gerçekten de öyle. Belki de Allah insanın kaderini çizerken bazı şeylere sebep oluyor. Bu da belki benim belediye başkanı olmam için bir sebepti. İyi tarafından bakmak gerekiyor, bu yüzden teşekkür etmek lazım aslında onlara. (Gülüyor)

"GENEL MERKEZDE BEKAR BİR KADIN OLDUĞUN İÇİN TERCİH EDİLMİYORSUN DEDİLER"

Seçim öncesine dönelim; ilçenizi çok iyi tanıyordunuz fakat kampanya boyunca nasıl bir çalışma yürüttünüz? Biraz da samimiyetinize bakarak sokak sokak dolaşıp, insanlarla dirsek teması yaptığınızı düşünüyorum.

Gerçekten de sokak sokak dolaşıp insanlarla birebir, göz teması, dirsek teması, omuz teması yaptık. Devamlı kucaklaştık. Samimiyetimizi onlara hissettirmeye çalıştık. Hiç atlamadan en ücra köşelerdeki hanelere bile gittim. Pazaryeri’nde ne kadar hane varsa ayak bastım. ‘Bana gelmedi’ demesinler diye kimsenin kalbini kırmak istemedim. Kapılarını açan teyzeler amcalar ‘ah yavrum şimdi namazdan kalktım sana dua ediyordum’ ya da ‘bak Kuran elimde sana dua ediyordum’ dediler hep. Dualarla yol aldık hep. Böyle yaklaşımlarla karşılaştık.

Hiç ters tepki veren oldu mu?

Hiç. Bu konuda hiçbir zaman bir tedirginlik hissetmedik. Ne kapısını açmayan ne karşılamayan ne de konuşmak istemeyen olmadı hiç.         

Ak Parti sizin adaylığınızı kabul etmedi, ne sebep söylediler? Ve siz neden Ak Parti’den adaylığınızı koymak istediniz?

Ak Parti Belediyesi’nde çalıştığım 10 yıllık bir geçmişim vardı zaten ve çok iyi bildiğim bir kulvardı. Başkana rakip olmaktan ziyade ilçem için iyi bir şeyler yapma düşüncesiyle adaylığımı koydum. Elbette ona kendi evinde rakip olma düşüncesi de hoştu (gülüyor) ama hizmet etmek istediğiniz zaman nereden hizmet ettiğinizden çok nasıl hizmet ettiğiniz önemlidir. Parti benim adaylığımı kabul etmedi, bunun sebebi olarak da açık ve net bir şekilde bana söylenen şuydu; genel merkezde bekar bir kadın olduğun için tercih edilmiyorsun kardeşim... Belki genell merkezin bundan haberi yoktur ama bana gelen söylem buydu.

Hizmet etmeniz medeni durumunuzla mı ilintiliymiş?

Bilmiyorum. (Gülüyor) Bana söylenen bu.

Ak Parti’ye oy verenlerden miydiniz peki? Paylaşımlarınıza baktığımda daha çok MHP’ye yakınmışsınız gibi geliyor. Milliyetçisiniz galiba.

Aslında ben partici değilim, doğru olanı savunanlardanım. Seçimlerde benim aklıma yatan neyse o partiye oy vermişimdir. Özellikle belli bir partim olmadı hiçbir zaman. Belli bir görüşe sahip değilim zaten ama o gün ve o şartlarda vatanım için, milletim için, memleketim için en doğru karar neyse onu paylaşırım. Tabii her Türk vatandaşının, her Türkiyelinin, Türk bayrağı altında yaşayanların Türkiye ile ilgili milliyetçilik duyguları olduğunu düşünüyorum. Hangi partiye mensup olursanız olun, bu duygular hep vardır. Milli takım için gösterilen heyecan bile bunun en bariz örneğidir.   

Erkek egemen bir yönetimi resmen alaşağı ettiniz. Erkeklerin güvenini nasıl kazandınız?

Kadın olduğum için bana farklı davrananlar olmadı çünkü bir kadın olarak 15 yıl boyunca belediyenin en çok işlev gördüğü bir birimde çalıştım. Gelenler zaten işlerini benimle görüp gidiyorlardı. Gelen çoğu insanın bana karşı bir sempatisi vardı. Görevimi gerçekten çok severek yaptım, bu da insanlara yansıdı tabii. Hiç farkında olmadan insanların güvenini kazanmışım aslında. Belediye başkanı olmak aklımın ucundan bile geçmezken 15 yıl boyunca insan ve sevgi yatırımı yapmışım. ‘Zaten bütün işimizi sen görüyordun’ gibi yaklaşımlar zaten onların güvenini kazandığı gösterir. Özellikle son 10 günde ‘Zekiye kadın olarak bu işi başarabilir’ güvenini kahvelerde yaptığım konuşmalarda kazandım. Masalara yumruğumu vura vura, bir kadının ne kadar dik ve güçlü durabileceğini, bir kadının bu işi gerçekten yapabileceğini göstermiş oldum. Onlar da zaten ‘yumruğunu vuraa vuraa geldin’ dediler. (Gülüyor)     

"HAYVANSEVERLERE SESLENİYORUM; BİZİM BİR GÜCÜMÜZ YOK, BİZE BARINAK YAPARLARSA ÇOK SEVİNİRİZ"

Pazaryeri’nde bugüne kadar hiç bağımsız bir aday kazanmamış. İlginçtir, Osmaneli’de de bağımsız aday kazanmış. Aynı ilde bağımsız adayların kazandığı çok azdır. Bunu neye yorumluyorsunuz? İnsanlar partilerinden mi sıkıldı acaba, yoksa sarı kart mı göstermek istediler?

Bence insanlar artık sarı kart göstermek istediler. Halkın gücünün ve iradesinin üstünde bir irade olamaz şeklinde cevap vermek istediler. Delegeler tarafından temayül yoklamalarında seçilen ve yapılan sokak ve telefon anketlerinde %75 – %80 çıkan adaylar genelde saf dışı bırakıldılar. Anket sonuçlarında daha az oy oranına sahip olan adaylar tercih edildi. Halk da bunun bilincinde olarak sarı kart gösterdi.     

Pazaryeri belediye başkanı olarak ilçenizin en büyük sorununun ne olduğunu söylersiniz?

İlçemizin en büyük sorunu istihdam, işsizlik… Pazaryeri’nde işe ihtiyacımız var. Gençlerimiz iş imkânı olmadığı için maalesef ilçe dışına göç etmeye başladılar. Çok büyük oranda göç yaşıyoruz. Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi bizim ilçemizde de çok doğal güzelliklerimiz var. Bu güzellikleri değerlendirmeye çalışarak, eko turizme katkı sağlayarak turizm potansiyelini artırmanın çalışmalarını yapacağız. Bacalı ve bacasız kurumsal fabrikalara ihtiyacımız var. Buradan bütün holding patronlarına, büyük firmalara, iş adamlarınıza seslenmek istiyorum; 6.600 kişilik bir nüfusa sahibiz, gençlerimizi kaybetmek istemiyoruz, burası da yaşanılası bir yer ve çok bir şey de istemiyoruz; ekonomik anlamda gençlerimize iş olanağı sağlayacak kurumsal bir fabrika istiyoruz, elimizden tutarsalar çok mutlu oluruz. Bir yüksek okulumuz var, öğrencilerin daha az tercih ettiği bölümlerimiz var, bu yüzden tercihi yüksek bölümler getirmek ve öğrenci sayımızı arttırmak istiyoruz, tabii bunu bağımsız olarak nasıl başarabileceğimize bakacağız. Gençler tarafından daha çok tercih edilen bölümler getirerek, kan kaybeden esnafımızı da hareketlendirmiş olacağız.  

Siz halka neler vaat ettiniz?

Yukarıda anlattıklarım dışında ben sizin gönüllerinizi imar etmeye geliyorum dedim. Gönüller kırılmış, kalpler kırılmış, onları imar etme vaadi verdim. Biz sizin gönüllerinize talibiz dedim çünkü oy istemek bana kaba geldi. Genelde adaylar kapı kapı gezerek insanların oyunu toplamaya gider, ben bundan farklı bir süreç yaşamak istedim. Seçimden sonra belediye başkanlığı dönemimde de gönüllerini almak için ne gerekiyorsa yapacağımı söyledim. Bir kadın olarak Pazaryeri’nin girişinden çıkışına kadar ilçemizi çiçek gibi yapacağım dedim. Yüksek okulumuz için gerekirse bakanlığın kapısında yatacağım dedim. Erkeklere göre kadınlar daha çok çalıştığı için özellikle kadınlarımızı yanımıza alarak yollara düşeceğiz, söz verdiğimiz bütün hizmetleri yerine getirmeye çalışacağız. Kadınlarımızı daha çok teşvik edebilme adına Kadın Dayanışma Merkezi oluşturmak için söz verdim. Tarlalarımızda alternatif ürünler geliştirmek ve Türkiye ekonomisine de katkıda bulunmak adına çalışmalar yapacağız. Kadın Dayanışma Merkezi’nde kendi markamızı oluşturarak, organik ürünlerin üretildiği bir tesis oluşturmak istiyoruz. Sokak köpekleriyle ilgili bir barınak yaptırmak istiyoruz. Hayvanseverlere ve ilgili derneklere de sesleneyim; bizim büyük bir gücümüz yok, bize barınak yaparlarsa çok seviniriz. (Gülüyor)        

Makamınızı aradığımda operatör olarak nikah memurunuz cevap verdi, bu benim çok hoşuma gitti. Ufak belediyelerde genelde herkes her işi yapıyor sanırım.

Aynen öyle. Belediye çalışanları olarak kesinlikle bir aile gibiyiz. Kim uygunsa o anda, görevine sıfatına bakmadan herkes her işi yapabilir.

Masanıza sizin için önemi olan ilk ne koyacaksınız?

Birçok insan bana bir sürü hediye getirdi, sağ olsunlar ama bana en çok anlamlı gelen hediye, kadına seçme ve seçilme hakkı veren gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ağaçtan yapılmış imzasıydı, onu masamda onurla taşıyacağım.  

"EĞER ZOR ŞARTLARDA YETİŞMEMİŞ OLSAYDIM BELKİ DE BU KADAR AZİMLİ, BU KADAR KARARLI, BU KADAR MÜCADELECİ BİR İNSAN OLMAZDIM"

5 kardeşsiniz; erkek kardeşiniz hariç hepinizin isimleri birbiriyle uyumlu. Bunda annenizin etkisi vardır herhalde.

Üç ablam, bir ağabeyim var. 4 kız kardeşiz. Hepimizin isimleri de kafiyeli… Babamın ismi Hüseyin, annemin ismi de Hilmiye; dolayısıyla da hepimizin isimleri anneminkiyle uyumlu. (Gülüyor) Huriye, Cevriye, Hasibe, Zekiye, bir de İsmail var.

Nasıl bir aile yapınız vardı? Nasıl şartlarda büyüdünüz?

Çok neşeli bir yapımız var ama hepimiz çok zor şartlarda büyüdük. Eğer zor şartlarda yetişmemiş olsaydım belki de bu kadar azimli, bu kadar kararlı, bu kadar mücadeleci bir insan olmazdım. Eskiden ikinci el okul kitapları vardı; okul kitaplarımı alabilmek için tarlada çapa yapmaya, yevmiyeye gidiyordum. Küçükken annemle birlikte odun taşırdık ama küçük olduğum için benim sırtıma kurumuş çalı çırpı koyarlardı. Bir şey almak için babamızdan para istemezdik, zaten gücü de yoktu. Fırıncıydı babam ama sonra fırınımız kapandığı için inşaat işçiliği yaptı. Bana hep ‘kızım doğru git, doğru giden sendeler ama yıkılmaz’ derdi. Biz de babamızın vasiyetini uygulamak için hep doğru gittik ve hiç yıkılmadık. Hayatta yaşadığımız her şey bir sınav olduğu için bu belediye görevini de bir sınav olarak değerlendiriyorum ve inşallah bu sınavı çok başarılı bir şekilde vereceğiz.   

Siz nasıl bir çocuktunuz? Liderlik özelliğiniz var mıydı?

Çocukken çok fenaydım ama çok azimliydim. Okuldayken de liderlik vasfım vardı, hep sınıf başkanı olurdum. Folklor ekibinde ekip lideri olurdum. Koroda yönetmen olurdum. İstiklal Marşı’nı bile ben okuturdum. İlkokul öğretmenim de hep ‘Zekiye ilk geldiğim gün senin liderlik vasfını görmüştüm’ der.   

Aynı zamanda üniversite öğrencisisiniz. Başkanlıkla öğrenciliği bir arada sürdürebilecek misiniz?

Çalışmak durumunda olduğum için dışarıdan okumak zorunda kaldım. Çalışırken eğitimimi aksattığım zamanlar da oldu. Hafta sonları bazen ağır misafirlerimiz olurdu, bu yüzden sınavlara gidemezdim. Ama eğitimden asla vazgeçmedim ve başkanlıkla birlikte sürdürebilmek için elimden geleni yapacağım. Bir an evvel okulu bitirmek istiyorum.

Özel hayatınız ne durumda?

Hiç evlenmedim, şu anda planlarım arasında da yok ama ilerde ne olur bilemem. Nasip. İnsanlar gerçi kısmetlerini, nasiplerini kendi yaratır ama bu durumun tamamen kadere bağlı olduğunu düşünüyorum. Bir de hayatım boyunca devamlı çalıştığım için benim hiç özel hayatım olmadı ki Seran Hanım. Gece gündüz belediyedeydim, hafta sonları belediyedeydim, tatillerde belediyedeydim. Bayram seyran dinlemedim hiç.

Yöneticiliğini örnek aldığınız biri var mı?

Aslında ben hep kendim örnek olmak istemişimdir. Bu anlamda örnek aldığım kimse yok. Her şeyde ilk ben olmak isterim. İnşallah beni örnek almak isteyen bir sürü insan olmasına vesile olurum.

Öne Çıkanlar