MİT mensubunun cenaze töreni haberinden yargılanan 5 gazeteciye hapis cezası verildi

MİT mensubunun cenaze töreni haberinden yargılanan 5 gazeteciye hapis cezası verildi
Libya’da hayatını kaybeden MİT personelinin cenaze törenini haberleştirdikleri için yargılanan gazetecilerin davasında karar çıktı.

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK-  Libya’da yaşamını yitiren MİT personelinin cenaze törenini haberleştirdikleri için yargılanan Oda TV Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Oda TV muhabiri Hülya Kılınç ve Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Oda TV Haber Müdürü ve Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ile Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ikinci kez hakim karşısına çıktı. Savunmalarını yapan gazeteciler, 6 aydır gazeteci olduklarını kanıtlamaya çalıştıklarını söyleyerek, "Bu davanın suçu bulan değil, suçu üreten bir dava olduğunu görüyorum. Bu dava kanunların kötüye kullanımıdır. Varlığı suçtur. Kanunun adalet ile karşı karşıya getirilmesidir. Biz gazeteciler gerektiğinde "Pro jure contra legem" (adalet için kanunlara karşı) deriz" diye belirtiler. Duruşmaya 45 dakika ara verildi. 

34'üncü Ağır Ceza Mahkemesinde ikinci duruşmaları görülen gazeteciler mahkeme salonuna getirildi. Duruşma öncesi gazeteci örgütleri, sendikalar, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda gazeteci adliye önünde basın açıklaması yaptı.

Duruşmada, belediye çalışanı Eren Ekinci Ses ve Görüntü Bilişimi (SEGBİS) ile katılırken  savcılık yoklama yapmasının ardından, mütalaa okunmadan tutuklu gazetecilerin savunmasına geçti. 

Savcı tüm sanıkların cezalandırılmasını, Erk Acarer'in dosyanın ayrılmasını isteyerek  Barış Pehlivan , Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tutuklulukarının devamına mütalaa verildi. 

Savunmasını yapan Hülya Kılınç, haberi hangi bakış açısıyla okursanız sadece cenaze haberi olduğunu görürsünüz diyerek, haberde yayınlanan fotoğraflar yer alanların mit mensuplarının olduğunu bilmediğini ifade etti. 

Kılınç savunmasına şöyle devam etti:

"Bilmem de mümkün değildir. Eğer Mit mensubu olduğunu bilmeyenler hakkında suç isnadı yapılmıyorsa benim içinde yapılmamalıdır diye düşünüyorum. Şehidin cenazesinde çekilen fotoğraflar gizli çekilmemiştir. Akhisar Belediyesi'nden yemin edilmiştir."

HÜLYA KILINÇ :BEN GAZETECİLİK YAPMAK ADINA HABERİ HAZIRLADIM

Fotoğrafta sadece cenazeyi taşıyan köylüler görünmektedir. Eğer cenazenin köylülerin taşıdığını gösteren bu fotoğraflarda mit mensubunu deşifre etmek isteseydim, haberde 'şehidin mesai arkadaşları da cenazeye katıldı' ibaresi yer alırdı. Ben yalnızca gazetecilik yapmak, kamuouyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım."

Kılınç'ın savunmasının ardından gazeteci Barış Pehlivan savunma yaptı. 

BARIŞ PEHLİVAN: GERÇEĞİ ARAMAKTAN VAZ MI GEÇEYİM?

Pehlivan, yaşananları 5 maddede özetlediğ savunmasında, "Ben bu ülkenin 'Sallandıracaksın birkaç tanesini, bak bir daha yapıyorlar mı' sözündeki sallandırılanlardan mıyım?" diye sordu. Yaşanan süreci 5 maddede özetleyen Pehlivan, savunmasında özetle şunları kaydetti:

"Somut gerçeği 5 maddede özetlemeliyim:

1- Şehit cenazesi haberi yayınlayarak suç işlediğim söyleniyor. Biz, Libya’ya TSK ve MİT mensuplarının gittiğini, Libya’da şehitlerimiz olduğunu, şehitlerimiz arasında MİT mensuplarının da olduğunu, şehit olmalarının nasıl gerçekleştiğini, şehitlerin açık kimliklerini/ fotoğraflarını/ memleketlerini/ mezarlarının nerede olduğunu, hangi görevlerde ne kadar süre çalıştıklarını ve ailelerinin kimlik bilgilerini.

Sırasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muhtar Cemali Merter, onlarca sosyal medya hesabı, Milletvekili Ümit Özdağ ve onlarca haber sitesi ile gazeteden öğrendik. Özetle; şehit MİT mensubuna dair fotoğraflar ve bilgiler, Odatv’den çok önce açıklandı, yayınlandı ve yayıldı. Yani bizim yayınladığımız haberde şehit MİT mensubuna dair bize özel hiçbir yeni olgu yok.

2- Bu gerçeğe rağmen biz hem şehidin ailesini hem de MİT Kanunu’nu düşünerek ekstra bir hassasiyet gösterdik. Ve daha önce ifşa olmasına rağmen, şehidin soyismini, ailesinin isimleri ile soyisimlerini, cenazenin kaldırıldığı köyün adını yayınlamadık.

3- İddia makamı da bu yadsınamaz gerçeğin farkında olarak, bizi asıl şehit cenazesinden bir kareyle suçladı. Gizli çekilmediği ortaya çıkan, şehidin tabutunun taşınma karesinde MİT mensuplarının da olduğunu iddia ettiler. Ve biz, ilgili bir adet fotoğrafta MİT mensubu olduğu iddiasını ilk kez iddianameden öğrendik. 

Yani ifşayı savcılar yaptı. Ki Odatv’nin haberinde; o fotoğrafta kaymakam, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşların olduğu yazıyordu. Sözün özü, yazmadığımız hatta ima dahi etmediğimiz bir şeyle suçlanıyoruz 

4- Kaldı ki savcılar kaleme aldıkları iddianamede, MİT mensubu olduğunu bilmeden yapılan paylaşımları akladı. İddia makamının kendi oluşturduğu bu suçsuzluk karinesini ve kıstasını kullanıp net olarak söyleyebiliriz ki; Odatv’nin yayınladığı tabut taşıma karesinde de bir suç olmadığı tartışmasız bir gerçektir.

5- Nihayetinde basit denklem şu: HülyaKılınç ya da şehidimiz Manisalı olmasaydı bu haber yapılmayacaktı. Diğer MİT mensubunun cenaze haberinin Odatv’de olmaması da bunun kanıtı. Bu ayrıca, savcıların iddia ettiğinin aksine bizim MİT mensubu ifşa etmek gibi bir planımız ve kastımız olmadığının da delilidir. Sadece gazetecilik saikıyla hareket ettik.

Tüm bunları, yani işlenen bir suçun olmadığını, şüphe bırakmayacak bir şekilde ilk duruşmada ayrıntılarıyla anlattım.Ancak "Kuvvetli suçsuzluk şüphesi" varken aksi yönde karar verdiniz ve tutukluluğuma devam ettirdiniz.

İlk duruşmadan önceki tutukluluk incelemesini 4 Haziran’da yapmıştınız. Duruşma da 24 Haziran’da gerçekleşti. Arada 20 gün vardı. 4 Haziran’daki tutukluluğa devam kararında olmayıp, 24 Haziran’daki kararda olan bir gerekçe de mevcuttu: Kaçma ve saklanma girişiminde bulunma ihtimalim.

'BU ADLİYEYE CEZAEVİ ÇANTAMLA, KENDİ AYAĞIMLA GELDİM, NE KAÇMASI?'

Şimdi; aradaki o 20 gün içinde bir şey olmalıydı. Ben o sırada, yani 20 gün içinde Silivri Cezaevi’ndeydim. Acaba benim cezaevinden firar girişiminde bulunduğuma dair bir iddia mı ortaya atıldı? Acaba avludaki kameradan, kaçacağıma dair bir hareket mi görüldü? Yoksa 4 Haziran’da kaçmayacağımı ve saklanmayacağımı düşünüp, neden 24 Haziran’da kişiliğime çok ters bir suçlamayla beni karşı karşıya bırakasınız? Bir ben olmalı benim de bilmediğim. Tutuklanmaya bu adliyeye cezaevi çantamla, kendi ayağımla geldim. Ne kaçması ne saklanması?

'BEN BU ÜLKENİN 'SALLANDIRACAKSIN BİRKAÇ TANESİNİ' SÖZÜNDEKİ SALLANDIRILANLARDAN MIYIM?'

Ben bu ülkenin "sallandıracaksın birkaç tanesini, bak bir daha yapıyorlar mı" sözündeki sallandırılanlardan mıyım? Ama "ibret" almayıp yaptıklarına ve başlarına bir şey gelmediğine göre, ben başka bir şeyden dolayı sallandırılıyorum.

MURAT AĞIREL: BİZ BUNLARI ADALETLE AŞACAĞIZ

Pehlivan'ın ardından savunmasını yapmak üzere Murat Ağırel söz aldı. 

Ağırel, "İnsanları adalet cezalandırıyor" inancının, "insanlar insanları cezalandırıyor" inancına dönüştüğü, ismi yüz yıl önce hürriyet isteyen ve sonucunda kapıları "mim" harfi ile işaretlenen zabitler gibi, yani "mimlenen" bir gazeteci olarak; yaşadığım adaletsizliği, hukuksuzluğu adalet ve hukuk ile savunmak için yeniden huzurunuzda bulunuyorum. Mütalaayı arkasından istenen cezayı görünce yine boşa umutlandığımı anladım" dedi.

BARIŞ TERKOĞLU: BU DAVA KANUNLARIN KÖTÜYE KULLANIMIDIR

Murat Ağırel'in esas hakkındaki savunmasını bitirmesinin ardından bir önceki duruşmada tahliye edilen  tutuksuz sanıkların savunmasına geçildi. İlk savunmayı yapan Barış Terkoğlu, "Kararınızda kendi yazdıkları iddianamelerde bile MİT mensuplarının kimliğini açıkça yazan savcıların bir anda MİT Kanununu fark etmesinin sırrı olsun. Bu davanın suçu bulan değil, suçu üreten bir dava olduğunu görüyorum. Bu dava kanunların kötüye kullanımıdır. Varlığı suçtur. Kanunun adalet ile karşı karşıya getirilmesidir. Biz gazeteciler gerektiğinde "Pro jure contra legem" (adalet için kanunlara karşı) deriz. 

Kendim için değil, ülkem için, adalet için tek dileğim; kararınız başından sonuna suç olan bu soruşturmanın, bu iddianamenin, bu davanın, bu mütalaanın devamı olmasın. Bırakın bu suç, bu kağıttan kuleyi kuranların üstüne devrilsin." 

FERHAT ÇELİK: ACEMİCE ÜRETİLEN BİR SUÇLAMALAR SİLSİLESİYLE İTHAM EDİLDİK

Barış Terkoğlu'nun savunmasının ardından bir gider tutuksuz sanık Ferhat Çelik'in savunmasına geçildi. Çelik, ilk duruşmada  savunmayı detaylı anlattığını belirterek, iddia makamının mütalaasına cevaben bazı hatırlatmalarda bulunmak istediğini söyledi. 

Çelik,  "Biz tam 7 aydır casus değil de gazeteci olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz.Tutuklandığımız günleri biraz hatırlatmayı önemli buluyorum. İdlib’de müttefik denilen Rusya’nın havadan bombalaması sonucu 33 Türk askeri yaşamını yitirmişti. İnanılmaz militarist bir söylem tutturulmuş, bu koroya katılmayan veya eleştiren medya organları ise açık hedef haline getirilmişti. Tüm bu etkilerle birlikte masa başında acemice üretilen ve nereden tutarsanız tutun elinizde kalacak olan bir suçlamalar silsilesiyle itham edildik" dedi.

AYDIN KESER DURUŞMAYA KATILAMADI

Ferhat Çelik'in savunmasının ardından Aydın Keser'in Covid-19 testinin pozitif çıkan biriyle temasta olmasını nedeniyle karantina da olduğu avukatı tarafından beyan edildi. 

EREN EKİNCİ: GİZLİ ÇEKİM YAPMADIM

Eren Ekinci ise SEGBİS ile katılarak suvunmasını yaptı. Ekinci, Hülya Kılınç dışında kimseyi tanımadığını ve kasten suç işleme gibi bir kastının olmasını söyledi. 

Ekinci, "Böyle bir düşüncem olsa fotoğrafları whatsapp üzerinden değil, başka bir yolla gönderirdim. O gün belediye başkanı ve milletvekilimiz ile cenazeye katıldık. Herkesin gözü önünde çektim, gizli çekim yapmadım. Görevim gereği fotoğraf  video ister gazeteciler benden. Ben de gönderirim kullanmak isterlerse değerlendirirler

Odatv ile hiçbir bağlantım yoktu. Tanık muhatar cemali merter ile aynı konumdayım o tanık ama ben sanığımb. beraatimi talep ediliyorum." 

DURUŞMA AVUKAT SAVUNMALARIYLA DEVAM EDİYOR

Duruşma 45 dakikalık aranın ardından avukat savunmalarıyla devam ediyor.

Aranın ardından yargılanan gazetecilerin avukatları savunma yapmaya başladı. Barış Pehlivan avukatı Hüseyin Ersöz, "Burada konuşan bütün sanıklar malumun ilanını söylediler. Ne suçun ne de suçlunun olmadığı bir davada verilebilecek kararın beraat olduğunu düşünmekteyiz. Tabi ki bu davanın kamuoyunda bir adlandırılışı var. Bu yüzden sizin vereceğiniz karar insanların haber alma hakları açısından bir kriter olacak. Müvekkilimin özgürlüğünün kendisine iadesini ve beraatını talep ediyorum" dedi.

'KOPYALANMIŞ BİR MÜTALAA VAR'

Barış Pehlivan bir diğer avukatı Emre Özmen ise söz alarak "Yamalı bohçaya dönmüş olan üç imzalı bir iddianameye ve iddianameden kopyalanmış bir mütalaa ile karşı karşıyayız. 3 Mart’ta Odatv'de yer alan haberden önce şehidin adı, annesinin babasının adı soyadı zaten birçok internet sitesinde yer aldı. Haberde cenazeye MİT mensuplarının katıldığına dair bilgi bulunmuyor. İddianamede fotoğrafların gizlice çekildiği söylense de belediye görevlisi tarafından çekilen bir fotoğraftan bahsediyoruz. Hiçbir gizlilik protokolü cenazede uygulanmış değil. İddianame bizden tesadüfe dayalı ihanet gerçekleştirdiğimizi iddia ediyor. Tesadüfen ihanet olur mu sayın hakim? Yargılama sonunda müvekkilimin beraatına karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.

'GİZLİ BİLGİ DAHA ÖNCE İFŞA EDİLDİ'

Pehlivan'ın bir diğer avukatı Serkan Günel ise şöyle konuştu: "Mütalaa iddianamenin kötü bir kopyası. İddianame de küçük bir haberi olağanca büyütmek için sayfalarca yazılmış. Mütalaa da bunu 18 sayfaya indirgemiş ve 2 satır kendi cümlesini ekleyerek 3 sanığın tutukluluğun devamını istemiş. Mütalaanın birinci sayfasının Anayasa’nın düşünceyi açıklama özgürlüğünden bahsediyor. İkinci sayfaya geçtiğinizde bunun sınırlama koşullarını anlatıyor. MİT Kanunu 27/3 görevde olan MİT mensupları için geçerlidir. Bu mütalaada da belirtilmiş. En baştan söylediğimiz gibi şehit olan artık görevde olmayan bir MİT mensubunu bu maddeden korunabilir olması mümkün değildir. İfşanın TDK açıklaması nettir. İfşa gizli bilginin açıklanmasıdır. Gizli bir bilgi bir defa açıklanır. Bu bilgi defalarca 20 Şubat'ta yani haberin yayınlanmasından çok daha önce ifşa edildiği için ortada ifşa edilen bir bilgi yoktur.

"Bu davanın tek ciddi yanı tutukluluktur. Barış Pehlivan 9 yıl önce de tutukluydu. Covid-19 ortamında 6 aydır geçen tutukluluk süresi var. Bu insan hakkı ihlalidir... Bir yanlışa düşülüp ceza bile verilmeye çalışılsa bu davada MİT Kanunu’ndan verilecektir. Onun da alt sınırı 6 yıldır. Yatar süresi kalmamıştır. Müvekkilimin tahliyesi gerekmektedir"

'BU BİLGİLERİ, TAKVİM'E SABAH'A KİM SERVİS ETTİ?'

Avukat Celal Ülgen ise savcının Murat Ağırlel'e müdahalesine ilişkin konuştu. Ülgen "İddia makamı hem iddianamede hem de esas hakkındaki mütalaada müvekkilimizin dezenformasyon yaptığını iddia edilerek sahte 11 sayfalık bir karar çıkardığından bahsediyor. O tutanak müvekkillerimize imzalatılırken 11 sayfa verilmiş ve içinde 3 ayrı karar bulunuyor. Birinci kararda Murat Ağırel'in tutuklanmasına yönelik talebin reddine, iki kararda serbest bırakılmasına, üçüncü kararda da tutuklanmasına ilişkin ifadeler yer alıyor. Sizin takdirinize sunuyorum. Cumhuriyet Savcıları da yargı etiği kurallarına tabiidir. Yargı etiğine tabii olanların böyle esas hakkındaki mütalaaya yanlış bilgileri alması doğru değildir. İfşa öncesi sır görüşme diye iktidara yakın basın organlarında haber yapıldı. Bu bilgileri Takvim’e, Sabah’a kim servis etti. Sizden beklediğim şey şu sayın başkan. Bu konuda suç duyurusu yapmanız" diye konuştu.

YENİDEN ARA VERİLDİ

Avukatların savunmalarının ardından gazetecilere son sözleri soruldu. Tüm sanıklar beraatını talep ederken Barış Pehlivan "Bu davada Odatv ve yazdığım kitaplar yargılanmak istendi. Ben gazeteciliği başka şekilde yapmayı bilmiyorum. Böyle de devam edeceğim" dedi. 

Ferhat Çelik ise "Mahkemenizden ne karar çıkarsa çıksın halkın haber alma özgürlüğünü savunacağız" ifadelerini kullandı.

KARAR ÇIKTI

Duruşmaya saat 19.00'a kadar karar arası verildi. Aradan sonra kararını açıklayan mahkeme heyeti, Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’a 3 yıl 9 ay hapis cezası, Yeni Çağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’e 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası verdi. Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ise bütün suçlamalardan beraat etti.

Barış Terkoğlu ve Hülya Kılıç'ın ayrıca tahliyesine karar verildi.

Mahkemenin verdiği kararın ayrıntıları şöyle:

"Erk Acarer'in  dosyasının ayrılmasına; Aydın Keser, Barış Pahlivan, Barış Terkoğlu, Eren Ekinci ,Hülya Kılınç Mehmet Ferhat Çelik ve Murat Ağırel'in üzerine atılı devletin güvenliği line ve siyasal yararlarına ilişkim bikgileri açıklamak suçundan 5237 sayılı TCK 329 üncü noktasıyla üzerine atılı suçlardan ayrı ayrı berattlarine..."

"Sanıklar Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel'in üzerine atılı istihbarat faaliyeti ile ilgilidir bilgi ve belgeleri ifşa etmek suçundan eylemlerine uyan 2937 sayılı devlet ishitbarat hizmetleri ve MİT Kanununun 27/3 maddesi gereğince ayrı ayrı 4 yıl 8 ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına..."

"Sanıklar Barış Pehlivan ve Hülya Kılıç'ın üzerine atılı istihbarat faaliyetleri ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme suçundan MİT Kanununun 27/3 4 yıl altı ay hapis cezalarına carptirilmalarına, sanıkların mahkeme süreci boyunca davranışlar gözönüne alınınca 3 yıl 9 ayla cezalandırılmalarına..." 

SAVUNMALARIN TAMAMINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.

Öne Çıkanlar