Hakan Şahin: Başka bir ordu mümkün mü?

Hakan Şahin: Başka bir ordu mümkün mü?
'AKP’nin en çok gerilim yaşadığı, üzerine en çok mesai sarf ettiği ve son beş yılda da Cumhuriyet döneminin en kökten değişikliklerinden birine imza attığı alanlardan biri ordu konusu.'

Hakan Şahin, Politik Yol'daki yazısında parti programlarında yer alan TSK ibarelerini inceledi.

Buna göre,  programında TSK konusunda "demokratik denetim ve gözetim" kavramını kullanan tek partinin DEVA Partisi olduğu, "Hukuka bağlı bir TSK" ibaresini kullanan partinin ise Gelecek Partisi olduğu görülüyor. CHP’nin programı ise izledikleri yol ve zihin haritalarını ortaya koyacak somut ifadelerden yoksun bir izlenim veriyor.

AKP dönemiyle ilgili değerlendirmelerinde ise ordu/asker konusunda yapılan değişiklikleri listeleyen Şahin'in şunları aktarıyor:

"Bu son beş yılda, örneğin, tarihsel bir sembol olan Kuleli, geçmişi ondan da eskiye giden Heybeliada Deniz Lisesi de dâhil olmak üzere askeri liseler kapatıldı. Harp Okulları’nın, kendisine subay yetiştirdiği kara, deniz ve hava kuvvetleri komutanlıklarıyla hiyerarşik bağlantısı kopartıldı ve sivil bir profesörün korgeneral yetkileriyle donanmış olarak rektörlüğünü yaptığı Milli Savunma Üniversitesine bağlandı. Ordunun kurmay subaylarını ve general/amirallerini, yani muharebe planlayıcılarını yetiştiren Harp akademilerine bağlı kuvvet harp akademileri, başlarına sivil müdürler verilerek enstitülere dönüştürüldü.

Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tümüyle İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Genelkurmay Başkanlığı’nın yetkileri epeyce tırpanlandı ve bu yetkilerin çoğu MSB’ye devredildi. Kuvvet komutanlıklarının subay ve astsubayları tayin etme yetkisi ellerinden alınarak bu yetki Milli Savunma Bakanlığı’na (onun içinde de başında bir sivilin bulunduğu personel genel müdürlüğüne) verildi.

GATA kapatıldı, askeri doktorluk kaldırıldı. Bedelli askerlik daimi ve cazip hale getirildi, ordunun er kaynağı ağırlıklı olarak paralı askerlere dönüştürüldü. Cumhurbaşkanına, istediği herhangi bir subay veya generali ordudan çıkartma yetkisi verildi. Ordu elindeki silah ve teçhizatın bakan onayı ile Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT Başkanlığı’na transfer edilebilmesine olanak sağlandı. Bu uzun listeyi daha da uzatmak mümkün."

Ordunun Cumhuriyet tarihi boyunca ve daha da öncesinde, Türk modernleşmesinin köklerine uzanacak biçimde, siyasal ve toplumsal tartışmaların merkezinde yer alageldiğine vurgu yapan Hakan Şahin, ordunun icraatlerine yönelik ise, "Ülke yönetimine ya doğrudan el koyarak veya bunu yap(a)madığı durumlarda etkisini dolaylı yollarla hissettirerek, bir savunma ve güvenlik örgütlenmesi olmanın yanı sıra ülkedeki siyasal yaşamın asli unsurlarından biri olmayı tercih etti." ifadelerini kullanıyor.

BAŞKA BİR ORDU MÜMKÜN MÜ?

Türkiye tarihinde ordunun tüm icraatlarına bakarak "Türkiye’nin önünde elbette ve hâlâ başka bir ordunun mümkünlüğü ve dahası zorunluluğu bulunuyor" diyen Şahin, bu konu hakkındaki izlenimini bir alıntıyla aktarıyor:

"İspanya’nın 1982-1991 arasında Savunma Bakanı olan ve İspanya ordusundaki muazzam demokratik dönüşümün mimarı Narcis Serra’nın demokratikleşmeyi amaç edinen sivil iktidarlara öğüdünü aktarabiliriz: "Ordu politikası, askeriyeyi demokratik siyaset ve devlet yapısı içine bir mıknatıs gibi çekme kapasitesine sahip olmalı ve okulda, karargahta, eğlendiği, gezdiği, soluk aldığı her askeri mekanda teyit edilen değerleri, gelenekleri ve normları içeriden ‘yeterli’ biçimde değiştirmesini sağlamalıdır."

Partilerin farklı bir ordu tahayyülü olup olmadığını irdeleyen Şahin, özellikle CHP için yenilikçi bir tavrın olmadığının altını çizerek, şöyle diyor:

"CHP parti programının "Soğuk savaşın sona erişi, dış güvenlik sorunlarının boyutunu azaltmamış, güçlenen aşırı milliyetçilik ve etnik duyarlılık akımlarından kaynaklanan terör eylemleri yeni tehdit unsurlarını oluşturmuştur" gibi zamanca hiç de taze olmayan tespitlerle başlayan orduya dair bölümü yer yer "Kitle imha silahlarının yayılması önlenmeli ve bu silahların fırlatma araçlarının konuşlandırılmaması için özel çaba gösterilmelidir" gibi bir ayrıntı düzeyine inmesine karşın, aynı detaycılığı iktidarın son dönemde giriştiği ordunun yeniden yapılandırılması ve sivil-asker ilişkilerinin dönüştürülmesi gibi acil meseleler konusunda göstermiyor.

Dolayısıyla söz konusu program, CHP’nin bu konuda nasıl bir yol ve zihin haritasına sahip olduğunu anlamamızı sağlayacak açıklamalardan yoksun bulunuyor. Programa dercedilmeye gerek görülmeyen yahut bilmediğimiz başka çalışmalar var ise, bunların tartışılarak zenginleştirilmesi adına kamuoyuyla paylaşılması yararlı olacaktır." 


 

Öne Çıkanlar