İstanbul Sözleşmesi davası: Savcı kararnamenin iptalini talep etti

İstanbul Sözleşmesi davası: Savcı kararnamenin iptalini talep etti
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının iptali istemiyle görülen duruşmada, Danıştay Savcısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptalini talep etti. Mahkeme, kararı yazılı olarak açıklayacak.

Seda TAŞKIN 


+GERÇEK-  Danıştay savcısı, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ‘hukuka aykırı’ olduğunu açıkladı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 20 Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin bir gecede çekilmesinin iptali için Danıştay’a 200’ün üzerinde dava açılmıştı.

Danıştay 10’uncu Daire, 28 Haziran 2021 tarihinde sözleşmeden çıkılması kararının yürütmesinin durdurulması talebiyle açılan davaları reddetmişti.

Kararın iptali istemiyle açılan davanın duruşmaları Danıştay’da görüldü.

Danıştay Savcısı "İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının hukuka aykırı" olduğu yönünde mütalaa açıkladı. Danıştayın bir ay içerisinde kararı vermesi bekleniyor. Karar yazılı olarak açıklanacak.

DURUŞMA NASIL BAŞLADI?

Danıştay'da açılan davalardan onunun duruşması, bugün Danıştay 10'uncu Dairesi'nde saat 9:45'ten itibaren görülmeye başladı.

Çok sayıda avukatın duruşmaya katılım için yetki belgesi aldığı öğrenilirken, Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) girişimleriyle duruşma 550 kişilik büyük salonda yapıldı.

DURUŞMA ÖNCESİ BASIN AÇIKLAMASI

Duruşmanın gerçekleştirildiği Danıştay’ın önüne İstanbul başta olmak üzere Ankara, Diyarbakır ve farklı illerden gelen çok sayıda kadın sabahın erken saatlerinde Danıştay önünde toplandı. Danıştay bahçesine arama noktaları kuruldu ve kadınlar arama noktalarından geçerek içeri girdi. Duruşma öncesi kadınlar ve avukatlar Danıştay’ın önünde basın açıklaması yaptı.

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) tarafından yapılan açıklamada, "Kendiniz üstün görenlerin hukukuna karşı, hukukun üstünlüğü ilkesine sahip çıkmak için Danıştay'dayızi Istanbul Sözleşmesi'nden vazgeçemeyeceğiz" denildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: 

 "Verilecek karar Türkiye'de kendini üstün görenlerin hukukunun mu, hukukun üstünlüğünün mü hakim olacağına dair de belirleyici olacak. Bizler, kadınlara karşı her türlü şiddetin ve başta kadınlar, çocuklar, LGBTİ+'ların maruz kaldığı ev içi şiddetin insan hakları ihlali olduğunu belirten; devlete, şiddeti önleme ve mağduru koruma yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz"

Danıştay 10. Dairesi’nde 200'ü aşkın yürütmenin durdurulması talebinin 5 üyeden 3'ünün oyuyla reddedildiğine vurgu yapılan açıklamada şunlar söylendi:

'SONUÇ ALAMAZSAK ULUSLARARASI MEKANİZMALARI HAREKETE GEÇİRECEĞİZ'

"Danıştay'dan olumsuz bir karar çıkması halinde bizler elbette ki hukuki ve siyasi mücadelemizi sürdilreceğiz. Anayasa'ya aykırı olan bu Cumhurbaşkanı Kararı'nı Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacağız. İç hukukta sonuç alamazsak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil uluslararası mekanizmaları harekete geçireceğiz. Kadınlara ve Türkiye'ye daha fazla zarar vermeyin, zaman kaybettirmeyin. Kadınların hayatları ile daha fazla oynamayın. Hukukun ve adaletin gereğini yapın."
Avukat Hülya Gülbahar gerçekleştirilecek duruşmada olumlu karar verilmesini istediklerini belirterek, toplumun tüm kesimlerinin duruşmasının olacağını söyledi. Gülbahar konuşmasına şöyle devam etti:

 "Toplumun bütün kesimlerini ilgilenen Sözleşmenin duruşması olacak. İstanbul Sözleşmesi demek kadınlar için, çocuklar için çok önemli. Gece yürüyüşü yaparak, Danıştay’ın peşinde koşarak İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çalıştık. Bir kişinin kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nde çıkamazsınız. Kendi Anayasa’nıza bile karşı geliyorsunuz. Bizim hayatımız ihraç edilen patates, domates değil. Anayasa son derece açık. Temel haklarla ilgili sözleşmeler Meclis kararıyla çıkılır. Bugün olumlu bir karar çıkmasını istiyoruz"

HEYET BAŞKANININ TALİMATIYLA İÇERİ ALINDILAR

Danıştay binasına girmek isteyen onlarca kadının girişine izin verilmedi. Uzun süre kapıların açılmasını bekleyen kadınlar daha sonra Danıştay binasının kapılarını zorladı. Güvenlik personelinin çevik kuvvet polislerini çağırması üzerine içeri giren polisler kadınları yerlerde sürükleyerek darp etti. 3 kadın çevik kuvvet polisleri tarafından Danıştay binası içinde bekletildi.

Olaylar esnasında SES Ankara Şube Başkanı Nazan Karacabey yerlerde sürüklenerek darp edildi. Karacabey, "Beni yerlere attınız" diyerek polislere tepki gösterdi. 

Daha sonra avukat ve kadınların ısrarı üzerine kadınlar serbest bırakıldı. Avukatların bu talebine mahkeme başkanı, "Salonun göçmesinden endişe ediyorum" dedi. Yapılan istişarelerde mahkeme heyeti, dışarda bulunan kadınların salona alınmasına karar verdi.

Duruşmayı, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan’ın yanı sıra CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka ve çok sayıda baro izliyor. 550 kişilik duruşma salonu tamamen dolarken, mahkeme heyetinin yerini almasıyla başlayan duruşmada 10 ayrı dosya aynı anda görüşülecek. Her davacı için üç vekil savunma yapacak.
Bugünkü duruşmanın Danıştay tarihinde bir ilk olduğuna dikkat çeken heyet başkanı, ilk defa bu kadar yüksek katılımlı bir duruşma yapacağını söyledi. 

Duruşmada ilk savunmayı 29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı avukat Şenal Sarıhan savunma yaptı. "İstanbul Sözleşmesi’ni bize iade edin" diyen Sarıhan, İstanbul Sözleşmesi’nin kadının, çocuğun, cinsel yönelimleri farklı olanların onurunu koruduğunun altını çizdi. Sarıhan, " Mustafa Kemal Atatürk, ‘Ey Türk kadını siz omuzlarda taşınmaya laikliksiniz, yerde sürüklenmeye değil’ der. İstanbul Sözleşmesi, bütün dünya kadınlarının kazanımıydı. Yaşamın içinde bu sözleşme hala yürüyor. Elimizdeki silah dava açmaktı, açtık. Bizim koruduğumuz yaşam hakkımız. Biz yaşamak istiyoruz" dedi. 

‘ZORLA EVLENDİRİLEN KIZ ÇOCUKLARI İÇİN BURADAYIZ’

Daha sonra savunma yapan avukat Oya Aydın Göktaş ise katledilen kadınları hatırlatarak, "Biz burada İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının sebebi Nahide Opuz, cinsel yöneliminden dolayı babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız, Münevver Karabulut, Ceren Damar, satılan zorla evlendirilen Suriyeli kız çocukları adına yani kendimiz adına buradayız. Ben kendi adıma, annem adına, kızım adına İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının neden hukuksuz olduğunu anlatacağım. Bu davanın esası, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının Anayasaya aykırı olup olmadığıdır. İstanbul Sözleşmesi, bu topraklardan doğdu. Biz dairesiniz kısa süre içinde yürütmeyi ret kararı vermiş olsa bile bu kararını değiştireceğinden zerre kuşkumuz yoktur" dedi. 

Mülteci kadınlar adına konuşacağını ifade eden Avukat Ebru Beşe, sözleşmenin göçmen ve mülteci kadınları korumaya yönelik maddeleri de olduğunu vurguladı. Beşe, "Kararın iptal etmesini talep ediyoruz. Bu kadınlar binlerce kilometre yürüyerek geliyorlar. Ancak biz bu sözleşmeden bir gecede usulsüzce çıkıyoruz. Bu sözleşme, vatandaşlık bağına bakmadan bütün kadınları koruyan bir sözleşmedir" dedi. 

ERİNÇ SAĞKAN: BU KARARNAMENİN YOKLUKLA SAKAT OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ

Ankara Barosu’nu temsilen Türkiye Barolar Birliği Başkanı, Avukat Erinç Sağkan söz aldı. Sağkan, şöyle konuştu:
"Dosyanın hukuki değerlendirmesinde sorulması gereken konunun uluslararası anlaşmaların yürütmeye ilişkin bir konu olup olmadığıdır. Dolayısıyla buradaki fesih kelimesinin doğru olmadığını, kastedilenin çekilme olduğunu hepimiz farkındayız. Çekilmenin de Meclis iradesiyle olması Anayasal bir zorunluluktur. Bu yüzden de Cumhurbaşkanı kararı da hukuka aykırıdır. Bugün bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek ilerde yine uluslararası anlaşma olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de çıkılmasının yolunu açar. Dolayısıyla biz hukukçular bu kararnamenin yoklukla sakat olduğunu düşünüyoruz."

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Ceren Kalay, sözleşmeden çıkılmasının kararını Cumhurbaşkanlığı’na sorduklarını, ancak herhangi bir gerekçe kendilerine bildirilmediğini söyledi.  

‘İPTAL EDİLMEZSE CİNAYETLER MEŞRULAŞIR’ 

Daha sonra konuşan  Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi  Başkanı Avukat, Seher Doğan Çildoğan ise İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından LGBTİQ+’lara yönelik polis şiddetinin arttığını, sekiz cinayet işlendiğini söyledi. Cildoğan, "Bu davada iptal kararı verilmezse bu nefret söylemlerini, şiddet olaylarını ve cinayetleri meşrulaştırır" diye konuştu. 

Ardından söz alan Anayasa hukukçusu, Gelecek Partisi İnsan Haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Avukat Serap Yazıcı ise çekilme kararının yok hükmünde olduğunu belirterek, bunun dayanağı olan kararnamenin ise anayasaya aykırı olduğunu vurguladı. Yazıcı, "Cumhurbaşkanı kararı, yasama organının yetkisinin gaspıdır. İptal kararı verilmelidir" dedi. 

Duruşmada söz alan kadın avukatlar, dışarıda polisin içeri girmek isteyen kadınlara müdahale ettiğini belirterek, "Buna engel olun yoksa biz arkadaşlarımızın yanına gideceğiz" dedi. Başkan Yılmaz Akçil, dışarıda bekleyenlerin içeri alınması taraftarı olduğunu belirterek, "Ancak yarın bu salon çökerse bu idarenin sorumluluğunda. Tazminat davası bize geliyor" dedi.

'BİR KİŞİ DAHA EKSİLMEMEK İÇİN BURADAYIZ'

Gaziantep Barosu Başkanı Melikşah Korkmaz, Erdoğan’ın kararının anayasaya aykırı olduğunu yineledi. Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ise "Kaygı duymamız gerekiyor. Çünkü bizler ne zaman büyük salonlarda yargılama yaptık. Bu ülkede özgürlüklerin daraltıldığı, baskıların arttığı sıkıyönetim mahkemelerinde böyle büyük salonlarda yargılamalar yapıldı" dedi. 

Diyarbakır Barosu Üyesi Avukat Aslı Pasinli, Nahide Opuz’un öldürüldüğü topraklardan geldiklerini belirterek, "Burada olma nedenimiz bir kişi daha eksilmemek içindir" diye konuştu. Sözleşmeden çıkılmasını eleştiren Pasinli, "Bir gün samuray kılıcıyla öldürülürken, bir gün varilde yakılırken, bir gün balkonun altında yürürken hangi kadının düşeceğini bilmezken bu sözleşmeden neden çıkıldığı açıklanmamıştır" ifadesini kullandı.

NE OLMUŞTU?

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda devletlere sorumluluklar yükleyen "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Avrupa Konseyi'ne üye ülkeler tarafından 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzalanmıştı. Türkiye, bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olmuştu. Sözleşmeye ilişkin kanun, 24 Kasım 2011'de TBMM'de kabul edilmiş, Bakanlar Kurulu tarafından da 10 Şubat 2012 tarihinde onaylanmıştı.

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 19 Mart 2021 tarihinde imzaladığı ve bir gün sonra Resmi Gazete'de yayımlanan kararla, Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden tek taraflı çekilmiş oldu. İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinde Meclis'in devre dışı bırakılması tartışma yaratmıştı.

Erdoğan'ın bu kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle 200'ün üzerinde dava açıldı.

Danıştay ilk olarak yürütmeyi durdurma talebini görüştü. 2 üyenin muhalefet şerhine karşın 3 üye, yürütmenin durdurulması talebini reddetmişti.

İtirazı değerlendiren Danıştay İDDK ise 5 üyenin muhalefet şerhine karşılık 8 üyenin oyuyla 10. Daire'nin kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetmişti.

Kararın gerekçesinde, Anayasa'ya göre yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanı'nda olduğu, milletlerarası antlaşmaları sona erdirilmesinin de yürütme yetkisine ilişkin olduğu savunulmuştu

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar