'Operasyon AKP-MHP rejiminin kendisini ayakta tutma çabasıdır'
+GERÇEK- Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) toprakları içerisindeki Metina, Zap ve Avaşin bölgelerinde PKK’ye yönelik karadan ve havadan "Pençe Kilit" adıyla operasyon başlatıldığını açıkladı. PKK ise Zap bölgesinde askerlerin ilerlemesinin engellendiğini duyurdu. +Gerçek bölgede gazetecilik yapan Kurtay Serhat ile operasyonun kapsamını ve halkta yarattığı etkileri, KDP'nin rolünü ve Ukrayna savaşı ile bağlantısının olup olmadığını konuştu:
'BU SAVAŞ OLMAZ İSE REJİM DE OLMAZ'
Bu askeri harekâtı neden şimdi başladığına dair ne düşünüyorsunuz?
Mevcut rejim savaş olmadan kendi varlığını devam ettirmesi mümkün değildi. AKP-MHP koalisyonu savaş konsepti üzerinden bir araya gelmiş iki parti. Özellikle 2017’den bu yana bahar aylarından başlayarak sonbaharın sonuna kadar bu operasyonlar çeşitli boyutlarıyla periyodik olarak devam ettiriliyor. Bahar ve yaz ayları tekniğin en çok işe yaradığı dönemler diye özellikle tercih ediliyor. Bu askeri operasyonlar, rejimin karakteriyle ve askeri bekasıyla ilgilidir. Bu savaş olmazsa kısacası bu rejim de olmaz.
Yani seçimler yaklaşırken iç siyasete dönük bir adım olarak mı görmek gerekiyor?
Hem iç siyasete yönelik bir adımdır. Kendi seçmenini motive etmek, eğer yapabilirse buradan bir zafer yaratıp baskın bir seçim yapmak. Rejim bunu aslında iki yıldır deniyor ama istedikleri sonucu elde edemediler. Bu kez daha kapsamlı bir biçimde denemeye çalışıyorlar. Bu askeri operasyonun bir boyutu da kendi içlerindeki kliklerin çatışmasının bir yansımasıdır. Dikkat ederseniz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Hulusi Akar arasındaki çelişki, açıklamalarına da yansıyor. Rejimin temel harcı savaş üzerine oturtulmuş. Savaş olmasa ırkçı ve şoven kesimleri, kendi içindeki klikleri bir arada tutamazlar. Zaten dış siyaset açısından bakarsanız bu askeri harekatlar kâr getiren bir şey değil daha çok iç siyasette bir karşılığı var.
"BARZANİ AİLESİ, MAHABAD CUMHURİYETİ'NDEN BU YANA OLUMSUZ BİR NOKTADA DURUYOR"
Geçtiğimiz hafta KDP lideri Mesrur Barzani ve heyeti İstanbul’daydı. Hemen ardından da bu geniş çaplı operasyon başladı. Bu görüşmenin bu askeri harekâtın yapılmasında etkisi var mıdır?
KDP her zaman farklı boyutlarda Türkiye’nin askeri operasyonlarında yer aldı. Bir parantez açmak gerekirse Barzani ailesi Kürt tarihinde 1946’dan Mahabad Cumhuriyeti’nden bu yana çok olumsuz bir noktada duruyor. Mahabad Cumhuriyeti zamanında Mela Mustafa Barzani tüm askeri güçlerin komutanıdır. Orada siyasi iradeyi yalnız bırakıp gidip Sovyetlere teslim olmuştur. Böyle bir tarihleri var. Aynı şekilde İran ve Irak hükümetlerinin 1975’te Kürt halkına karşı yaptığı anlaşma sonucu bir günde 75 bin gücünü bir kenara bırakıp "artık devrim yoktur herkes evine gitsin teslim olsun" demiş bir Mustafa Barzani var. Bunun da devamını iç savaş dediğimiz YNK ile ve çeşitli dönemlerde PKK ile olan savaşta da oğul Barzani devam ettirdi. Bu kez de Mesrur Barzani bunu devam ettirdi.
Şimdi gelinen nokta da neden bu kadar pervasız davranıyorlar? Bu AKP-MHP rejiminin geldiği noktayı savaşta ne kadar çaresiz kaldıklarını gösteriyor. Atılan bu adımlar AKP-MHP rejiminin aslında çöktüğünü gösteriyor. Çünkü normalde KDP’yi böyle bir riske atma lüksleri yoktu. KDP onlar için hem ekonomik anlamda hem de Kürt siyaseti konusunda elverişli bir argüman. Türkiye devleti için önemli. Şimdiden bu kartlarını kullanırlarsa ellerinde pek bir şey kalmayacak. Ancak geldikleri nokta da KDP’yi açıktan kullanmak istiyorlar. Fakat KDP de onlar için pek bir şey yapacak pozisyonda değil. KDP bir savaşa girse burası kan gölüne döner. Bölge çok hassas bir bölge ve Kürtler kesinlikle bunu kabul etmez. KDP’ye şimdiye kadar Kürtler tolerans gösterdiler ama geldikleri noktada artık iş çatışmaya doğru gider.
"KDP KÜRDİSTAN FEDERAL BÖLGESİ'NİN RESMİ HÜKÜMET GÜÇLERİNİ SAVAŞA SÜRMEK İSTİYOR"
Çatışma derken KDP ve diğer Kürt güçleri arasında bir çatışmadan mı bahsediyorsunuz?
KDP yapabilirse Türk devleti ile işbirliğini meşrulaştırmak için Kürdistan Federal Bölgesi’nin resmi hükümet güçlerini savaşa sürüp bu şekilde bir kılıf uydurmaya çalışıyor. Fakat hükümet sadece Barzanilerle sınırlı değil. Bunun içinde YNK var, Goran var. Farklı siyasi oluşumlar, İslami görüşlü kesimler var. Bunların hepsi karşıdır. Sadece burada Türk devletinin politikalarını destekleyen, bunları hayata geçirmeye çalışan Barzani ailesinin kendisidir. KDP’nin içinde bir klik de Barzanilere karşı duruyor. Bunların hepsini bypass etmeye çalışıyorlar. Bunun için de sürekli kışkırtma peşindeler.
Geçen sene bunların provasını çok yaptılar ama başaramadılar. Fakat bu sene kendi özel güçlerini devreye soktular. Rojava’dan gelen mültecilerden oluşturulan Roj Peşmergeleri, Mesrur Barzani’nin kendi güçleri olan Gulan Güçleri. Bunlar direk Mesrur Barzani’nin talimatıyla hareket den güçlerdir. Bunlar neredeyse Kürdistan Federal Bölgesi’nin askerlerinden daha güçlü daha donanımlılar. Bütün silahları, kaynakları bunlara yönlendiriyorlar. Bu kartı şu anda kullanmaya çalışıyorlar.
Operasyonun kapsamı nedir? Nasıl bir coğrafik alanda bu operasyon yapılıyor?
Coğrafik olarak 25-30 km sınırın derinliğinde. Fakat AKP-MHP rejiminin planı Afrin’den Rojhilat, yani İran sınırına kadar bir kemer oluşturup güvenli bölge dedikleri bir alan oluşturma planları var. Oradan da daha güneye Musul, Şengal, Tel Afer hatlarına ilerleme. Bunun için burada Musul’un valisi iken IŞİD dönemi saldırılarında Musul’u bırakıp giden daha sonra geri dönüp Sünni güçlerden Haşdi Vatani adı altında bir güç oluşturan adını hatırlayamadığım adamın komutası altında bir güç oluşturdular. Bir kesim Türkmenleri de buna dâhil ettiler. İlk başta buraları bypass edip PKK'nin denetiminden çıkarıp daha sonra Musul ovasına inip asıl planlarını orada hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Planları Erdoğan’ın meşhur hayali Misak-ı Milli denilen bölge çerçevesinde ilerliyor. Bölge PKK güçlerinin de olduğu yerelde de Zap bölgesi denilen bölgedir. Ortalama 15-20 km derinliğinde olan bir bölgedir. Fakat çok büyük bir coğrafyadır. Çok derin vadileri olan çok sarp bir bölgedir. Kolay kolay bir askeri gücün harekât alanı olan bir yer değil. Dolayısıyla buraları kontrol altına almak da epeyi zordur. Bu nedenle yedi yirmi dört SİHA’lar ve İHA’lar keşif uçuşu yapıyor. Sürekli hava saldırıları oluyor. Bu operasyondan önce de çok yoğun hava saldırıları vardı.
Yılbaşından bu yana PKK verilerine göre 600 hava saldırısı oldu. Bunlar normal hava saldırısı da değil her gün TSK’nin envanterinde bulunan 1 tonluk kazanlar atılıyor. Keza sınır hattındaki karakollar sürekli rutin bir biçimde bölgeyi bombardımana tabi tutuyorlar. İki gün önce başlayan operasyonda ise çok sayıda helikopterlerle başladılar. Temelde dört bölgeye yöneldiler. Bir bölge Çukurca sınırında olan bölgedir. Diğer bölge onun biraz daha devamında daha çok Güney Kürdistan toprakları içerisinde daha derinlikte olan bir bölgedir. Oraya bir indirme yaptılar. Amediye’nin Şeladizê nahiyesinin üzerinde bulunan Kure Jaro denilen dağ silsilesine bir indirme yapılmış. Geçen yıl savaşın yoğun yaşandığı Avaşin bölgesi yakınlarında bir kısmı Zap bölgesinde bir kısmı Avaşin bölgesinde kalan büyük bir dağ silsilesine de bir indirme yapılmış. Buranın hepsi sınır hattıdır ama dağlık sarp zorlu bir arazidir.
"ASKERİ OPERASYONLARA KARŞI ÇIKAN HALK KDP'NİN HIŞMINA UĞRADI"
Sivil yerleşimi var mı o bölge de?
Sivil yerleşimleri, köyler Saddam döneminde yakılıp yıkılmıştı. Ancak birkaç yıldır merkezde oturan köylüler oradaki topraklarını işlemeye başladılar. Pikniğe gidiyorlar. Bir sivil hareketlilik var.
Sürekli yapılan bu askeri operasyonlar IKBY’de yaşayan halkı nasıl etkiliyor? Az önce siz de belirttiniz herkesin KDP’yi desteklemediğini, tepki gösteriyorlar mı?
Maalesef sokağa çıkıp bir tepki gösteremiyorlar. Bir kez sokağa çıktılar demokratik tepki gösterme hakkını kullandılar onda da KDP’nin hışmına uğradılar. Sürekli Avrupa’nın da gündemine gelen onlarca Şeladizêli tutuklu genç var. 2019 sonbaharında Türk üssüne yönelik yapılan protestoda Türk devletine zarar verdikleri bahanesiyle tutuklandılar. 2017’den 2019’a kadar 163 sivil insan Türk devletinin hava saldırılarında yaşamını yitirdi. 2019’da yaşanan olayda bir grup genç şehir merkezinin yanı başında balık tutmaya gidiyor. Türk savaş uçakları orayı bombalıyor. Yanılmıyorsam üç genç yaşamını yitiriyor. Biri de kayboluyor. Bunun üzerine bir tepki oluştu.
Zaten toprakları işgal altında, köyleri yok edilmiş çok ciddi ekonomik sıkıntıları var. Bu olaylar da üst üste gelince halkta tepki göstererek sehir merkezine yürüdü, KDP karşıtı sloganlar atıldı. Şehir merkezine gelince olaylar büyüdü kontrolü de sağlayamadılar ve Türk askeri üssü yakılıp yıkıldı. Türk devleti açısından maddi bir zarar oldu ama can kaybı yaşamadılar. O tepki hala da sürüyor. O bölge halkı zaten çok ciddi mağdur edilmiş.
Sadece o bölgede değil daha iç taraflara doğru Haftanin bölgesi, Brados hattı Kandil’e doğru buradaki bölge halkı büyük bir baskı altında. Basına da yansıdı daha geçen gün oradaki Türk üsleri kendi arazilerinde pancara giden gençleri alıkoydu. Bu şekilde bir baskı mekanizması kurulmuş durumda ve maalesef KDP'de bunu teşvik ediyor. KDP öyle demokratik falan bir yap değil. Sinsi, otoriter bir yapıdır. Halk otuz yıldır bu iktidardan artık, baskılarından İllallah etmiş durumda. Halk "Saddam’ı en azından düşmandı olarak biliyorduk. Keşke Saddam olsaydı da bunlar olmasaydı" diyorlar.
"BU SAVAŞIN MALİYETİ TÜRKİYE İÇİN ÇOK BÜYÜK"
Bu operasyonun şimdi yapılmasında Ukrayna Savaşı’nın bir etkisi var mı?
Ukrayna savaşı ile ilgili ciddi bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Çünkü Türk devletinin üzerinde gözlemlediğim kadarıyla şu anda uluslar arası bir baskı yok. Tam tersine bu bölgelere yapılan operasyonlar ABD ve diğer güçler tarafından teşvik ediliyor. Bunun nedeni ise NATO’nun envanterinde olan silahlar deneniyor. Bunlar Türkiye kamuoyuna yansımıyor, bilinmiyor.
İHA’lar, SİHA’lar NATO’nun eliyle Türkiye’ye verildi ve hepsi önce burada denendi. Öte yandan Irak devletinde büyük bir kriz var. Bunlardan istifade ediyorlar. Türkiye kendisini burada tahkim etmeye çalışıyor. ABD büyük ölçüde bu bölgelerden çekilmiş durumda. Daha çok KDP üzerinden kendi politikalarını hayata geçirmeye çalışıyorlar. Hal böyleyken meydan da Türk devletine ve İran’a kalıyor. İran bu konuda temkinli çünkü Türk devletinin burada kendisi için de tehdit oluşturacağını biliyor. Bu nedenle de sınıra fazla yakınlaşmasını istemiyor.
Fakat iş Medya Savunma Alanları'na gelince çok da ses çıkarmıyorlar. Bu konuda da uluslar arası güçler açısından herkes hemfikirdir. Kazımi hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Fuat Hüseyin KDP’lidir. Mesrur Barzani’nin sağ koludur. En önemli görevi de Türk devletinin saldırılarını meşrulaştırmaktır. Avrupa ve Amerika zaten hiç oralı bile değiller. Geçen sene burada o kadar kimyasal silah kullanıldı. Belgeler çıktı ortaya tek bir adım atılmadı. Ama iş Ukrayna’ya geldi mi fırtına koparabiliyorlar. Maalesef bu da bölgemizin acı bir gerçekliğidir.
"SRİ LANKA AYNI MODELİ UYGULADI, 10 YIL SONRA BÜYÜK BİR ÇÖKÜŞ YAŞADI"
Şunu belirtmek Türkiye kamuoyu için önemli. Bu operasyon öyle sunulduğu gibi terör veya güvenlik operasyonu değil. Rejimin kendisini ayakta tutma çabasıdır. Bunun da çok büyük bir maliyeti var. Vietnam savaşının 10 yılı ile buradaki son 6 yılı karşılaştırılan bir rapor hazırlandı. Çok muazzam bir sonuç ortaya çıkmış. Türkiye’deki ekonomik krizi de göz önünde bulundurduğumuzda ekonomik maliyeti var. Kültürel ve politik halklar arasındaki fay hatlarını derinleştiren bir maliyeti de var.
Irkçılığı, milliyetçiliği geliştiriyor. Devlet içinde mafyatik yapıları ortaya çıkarıyor, devlet içinde hâkim bir yapı oluşturmalarına neden oluyor. Bunların hepsi maliyettir. Ben kendime soruyorum bazen acaba Ukrayna’da bu kadar çok uçak uçuyor mu? Bu kadar çok hava saldırıları oluyor mu? Ben pek emin değilim. Burada uçak sesi, top mermileri duymadan geçirdiğimiz bir gün yok. Sürekli bir savaş hali. Bu da sürekli halktan saklanıyor. İstedikleri zaman işte şurada şu kadar ‘terörist öldürdük ‘diyorlar. Sri Lanka aynı modeli uyguladı. 10 yıl sonra büyük bir çöküş yaşadı ve sonunda iflas etti. Türk devletinin de böyle devam ederse bundan geri kalır bir yanı olmayacak. Nitekim bunun da emareleri artık ortaya çıkarıyor.
Bu çok büyük maliyeti olan bir savaştır. Siyasetçisinden gazetecesine herkesin bu savaşa bu çerçevede bu sorumlulukla yaklaşması gerekiyor. Maalesef kamuoyunda bu anlamda bu savaşın durdurulması gerektiğine dair ciddi bir çaba yok.