'Sabri Kaya'yı muhalefetin 'sessizliği' öldürdü'

'Sabri Kaya'yı muhalefetin 'sessizliği' öldürdü'
'Siyasi kimliği, görüşü ne olursa olsun eğer bir mahpus hasta ise, cezaevinde kalamayacak durumda ise, artık orada söz bitmiştir.'

Adli Tıp Kurumu’nun Sabri Kaya’nın yaşamını yitireceğini bildiği gün "Cezaevinde kalamaz" raporu verdiğini söyleyen İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, yaşanan ölümde toplumsal muhalefetin sessizliğini eleştirdi. 
 
Osmaniye 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulu bulunurken birçok defa kalp krizi ve beyin kanaması geçiren ağır hasta tutuklu Sabri Kaya, tahliye edildiği gün yaşamını yitirdi. Daha önce 3 kez yoğun bakıma alınıp, ardından "Durumu iyi" denilerek tekrardan cezaevine gönderilen Kaya’ya, 20 Mayıs'ta Osmaniye Devlet Hastanesi "Cezaevinde kalamaz" raporu verdi. Bir gün sonra savcılık kararıyla tahliye edilen Kaya yaşamını yitirdi.
 
SESSİZLİK
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) Kaya'nın yaşamın yitireceğini bildiği gün "Cezaevinde kalamaz" raporu verdiği belirtti. Cezaevindeki tutukluların adeta ölümlerinin beklendiğine dikkati çeken Keskin, söz konusu durumun Kürtler için "özel" bir uygulama olduğunu söyledi. Bu uygulamanın da "düşman hukuku" uygulaması olduğunu altını çizen Keskin, "uygulamanın" gelişmesine neden olan temel etkenin ise  "toplumsal muhalefetin sessizliği" olduğunu ifade etti.
 
‘DUŞMAN HUKUKU'
 
"Biz sonucun böyle olmasından korkuyorduk" diyen Keskin, Kaya’ya ve diğer hasta tutuklulara karşı "vicdansız" bir politikanın devrede olduğunu kaydetti. Bu politikayı "düşman hukuku" olarak değerlendiren Keskin, "Adli Tıp öleceğini bildiği gün 'Cezaevinde kalamaz' raporu verdi. Bunun anlaşılır bir tarafı yok. Cezaevinde Sabri Kaya gibi birçok mahpus var. Adeta ölümleri bekleniyor bu insanların" dedi.
 
MUHALEFETİN SESSİZLİĞİ
 
"Düşman hukuku" uygulamasının kendine "muhalifim" diyen kesimler ve "toplumsal muhalefetin sessizliği" nedeniyle geliştiğini ifade eden Keskin, şunları söyledi: "Sadece belli kesimlerden insanlar hak ihlallerine uğradığında kendine 'muhalifim' diyen kesimler ayağa kalkıyor. Bu birçok alanda geçerli olduğu gibi aynı zaman da gazetecilerin durumunda da geçerli. Kürt gazetecilerin durumunu kimse dile getirmezken, diğer gazeteciler hapse girdiğinde tepki gösteriliyor. Cezaevindeki mahpus da Kürt ise, maalesef toplumsal duyarlılık yeterince gelişmiyor. Yani Kürtler bir insan olarak görülmüyor. Eğer Kürt isen hiçbir şeye hakkın yok. Böyle bakılıyor."
 
'VİCDANLI OLUN'
 
Hala cezaevinde kötü koşullarda yaşamlarını idame eden ağır hasta tutuklular ve yaşanan ölümlere ilişkin toplumsal muhalefete vicdanlı olma çağrısında bulunan Keskin, şöyle devam etti: "Siyasi kimliği, görüşü ne olursa olsun eğer bir mahpus hasta ise, cezaevinde kalamayacak durumda ise, artık orada söz bitmiştir. Herkese insanlık, vicdan diliyorum. Biraz vicdanlı olmak yeter. Siyasi fikre falan ihtiyaç yok bu konularda. Sadece vicdanlı yaklaşmak yeterlidir. Ama burada kolay değiştirebileceğimiz bir konu değil. Maalesef Türkiye’de kendisini muhalif kesim olarak tanımlayanların çoğu resmi ideoloji ile biçimlendikleri için bunu aşmak pek kolay değil." (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar