Sağlık çalışanı: Hastanelerde acilden kütüphanelere kadar bazı alanlar yoğun bakıma çevrildi

Sağlık çalışanı: Hastanelerde acilden kütüphanelere kadar bazı alanlar yoğun bakıma çevrildi
‘Hasta geldiğinde yatıramıyoruz. Oturup ağlıyoruz hepimiz. Yatak boşalana kadar öyle kalıyor. Ya birisi ölecek ya da bir yerde bir boş yatak bulacaksın…’

Foto: Arşiv


Coronavirus (Covid-19) vakalarının hızla arttığı İzmir’de, bir sağlık çalışanı, yoğun bakımlarda yer olmadığı için hastanelerde acil servisin bir bölümünden kütüphanelere kadar koşulları uygun olmayan alanların yoğun bakım ünitelerine çevrildiğini iddia etti.

Yaz aylarının bitmesiyle birlikte Covid-19 vaka sayısındaki artış hızlanırken, birçok ildeki hastanelerde hastalar yoğun bakım yatağı bulamıyor. Yoğum bakım ünitelerinin dolu olması nedeniyle acil servislerin bir bölümü, diyaliz merkezleri, hatta kütüphanelerin bile koşullara uygun olmamasına rağmen yoğun bakıma dönüştürüldüğü ileri sürüldü.

‘BU İŞLER SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN YÖNETİLİR OLDU’

Duvar'dan Cihan Başakcıoğlu'na konuşan bir sağlık çalışanı İzmir'deki hastanelerin durumu ile ilgili "Yoğun bakımlar dolu. Bakan yoğun bakımlarda şu kadar boş yatak var diye açıklıyor. Önceki gün sosyal medyada bir yurttaş sağlık bakanına her yerde yoğun bakım yatağı aradığını söylemiş. 'Bu boş yatak nerede sayın bakanım. Paralı arıyoruz, parasız arıyoruz. Hangi şehirde olursa olsun arıyoruz' demiş. 'Kendisine  kişisel bilgilerinizi yazarsanız size ulaşacağız' dediler. Artık sağlık sistemi böyle oldu. Bir şekilde sosyal medya üzerinden bu işler yönetilir oldu. Ancak yoğun bakımlar dolu" dedi.

‘YENİ YOĞUN BAKIMLAR YAPIYORLAR' 

"'Yoğun bakım ihtiyacımız yok' demek için, bir başarı hikayesi yazmak için yoğun bakım icat ediyorlar" diyen sağlık çalışanı şunları söyledi:

"Yeni yoğun bakımlar yapıyorlar. Bornova Trafik Hastanesi'nde acil servisin bir kısmını yoğun bakıma çevirdiler. İsmi 'Yoğun bakım' oldu. Oysa yoğun bakım olması için bir takım kriterleri olması gerekiyor. Bakanlığın kendi yönetmeliğinde belirlenmiş koşullar var. O koşullar açısından en riskli durum da şu ki; bu yoğun bakımlarda havalandırma yok. Havalandırma koşulları olması lazım. Orada yatan hastaların ikincil enfeksiyonlara yakalanmaması için bu önemlidir. Zaten ölümlerin en sık sebeplerinden birisi de ikincil enfeksiyonlardır. Çalışan sağlık personeli için de çok önemli. Bu bir viral yük alıyor. Koruyucu ekipmanlar zaten yetersiz. Trafik Hastanesi'nde diyaliz merkezini de yoğun bakıma çeviriyorlar. Tabi ki bu yoğun bakımlara bakacak personel de yok. Üç aylık beş aylık asistanlar, dahiliye uzmanları, cerrahi uzmanları üzerinden yoğun bakım yürütüyorlar. İsmi yoğun bakım ancak ne personel yoğun bakım konusunda eğitimli ne de koşullar uygun. Tepecik Hastanesi'nde kütüphaneye kadar yoğun bakıma çevrildi."

‘SAĞLIK ÇALIŞANLARI TÜKENDİ’

Bütün sağlık emekçilerinin çok kaygılı olduğunu söyleyen sağlık çalışanı, birçok meslektaşında tükenmişlik sendromu yaşandığını ve çeşitli psikolojik sorunlar ortaya çıktığını da ifade etti. Sağlık çalışanı, "Depremzede olan sağlık çalışanları hem depremzede hem de çalışıyorlar. Çadırda kalan sağlık çalışanları var. Bu depremin en çok etkilediği bölgede olanlar orta halli aileler. O nedenle de sağlık çalışanlarından çok fazla kişi var. Nöbetten çıkınca herkes ağlaya ağlaya eve geliyor" dedi.

‘TOPLUMSAL HAREKETLİLİĞİN SEBEBİ 65 YAŞ ÜSTÜ YURTTAŞLAR DEĞİL’

Bir an önce gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayan sağlık çalışanı, şöyle devam etti: "Diğer hastanelerde de yataklar zaten dolu. Yeni yoğun bakımlar yapıyorlar. Oralarda da yer yok. Serviste kötüleşen hastalara oksijen veriliyor. Servis yatağında oksijenleri yüksek dozda alıyorlar. Yatak bulunana kadar o şekilde ve çok kötü durumda kalıyorlar. Vaka sayısı çok arttı. Sadece Türkiye'deki sağlık sistemi değil, hiçbir sağlık sistemi bunu karşılayabilecek durumda değil. Acilen önlemler alınması gerekiyor. Acilen kapanma dediğimiz duruma geçilmesi gerekiyor. Toplumsal hareketliliğin azalması gerekiyor. 65 yaş üstünü sokağa çıkarmıyorlar ancak zaten toplumsal hareketliliğin sebebi 65 yaş üstü yurttaşlar değil. Kaynağın olmadığını, ekonominin kötü olduğunu söylüyorlar ama Ankara Şehir Hastanesi'nin bir aylık kirasını vermeseler bütün küçük ve orta ölçekli esnafın kapanmadan kaynaklı doğacak zararını karşılayabilirler. Ama bunu yapmıyorlar. Bu durum şehir hastanelerinin sağlıktaki sorunlara çözüm olamayacağını, hastanelerden il sağlık yönetiminin yapılamayacağını, sahada bu işlerin çözüleceğini de bize gösterdi. Ama biz acil durumdayken iktidar tam tersini yapıyor."

‘BU UYGULAMAYLA SAYILARI AZ AÇIKLAYACAKLAR’

Sağlık Bakanlığı'nın yeni test yapmama uygulamasına da değinen sağlık çalışanı, bu uygulama ile pozitif sonuçları az sayıda açıklayacaklarını, bunun üzerinden de bir politik zafer ilan edeceklerini öne sürdü:

"Şu an yeni bir uygulama başladı. Artık temaslılara test yapılmıyor, direkt ilaç veriliyor. 65 yaş üstü ek hastalığı olanlara sadece test yapılıyor. Böylece testleri pozitif çıkanların sayısını da az açıklayacaklar. Biz testi artırın derken onlar böyle yapıyorlar. Hem de bunun üzerinden politik bir zafer ilan etmiş olacaklar. İstanbul'da da İzmir'de de durum çok kötü. Sayılar çok yüksek."

‘HASTANELERDEKİ DOLULUK ORANINI MANİPÜLE EDİYORLAR’

"Hastanelerdeki doluluk oranını çok güzel manipüle ediyorlar. Hastanelerde birinci dalgadakinden çok daha yüksek bir doluluk oranı var. Şu an doluluk oranı yüzde 300. İlk dalgada serviste 8-9 hasta yatıyordu. Şimdi bir serviste 17-18 kişi yatıyor. Yatak var söyleminin tam tersi doluluk oranı çok yüksek."

‘HASTA GELDİĞİNDE YATIRAMIYORUZ, HEPİMİZ OTURUP AĞLIYORUZ’

"Hasta geldiğinde yatıramıyoruz. Oturup ağlıyoruz hepimiz. Yatak boşalana kadar öyle kalıyor. Ya birisi ölecek ya da bir yerde bir boş yatak bulacaksın. Pandemi sonlanana kadar özel hastanelerin bir an önce kamulaştırılması lazım. Bunlar sonuçta kamu hizmeti."

Öne Çıkanlar