Erkek şiddetine karşı mücadele veren kadınlar anlatıyor: 'Hep ensenizde biri varmış gibi yaşıyorsunuz'
Özge ZAİM
ESKİŞEHİR - Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre bu yılın ilk 10 ayında 253 kadın öldürüldü, en az 194 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet vakalarına her gün yenileri eklenirken, kadınların mücadelesi de sürüyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN SONRA 6284 HEDEFTE
Şiddeti önlemek için yeterli tedbirlerin alınmaması, 'iyi hal' indirimleri, cezasızlık en büyük sorunlar. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasının ardından 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun da iktidarın hedefinde.
ÖNCE YAŞAM SONRA HUKUK MÜCADELESİ VERDİ
Öznur Gülbaş’ı 2019'da boşanma aşamasında olduğu Harun Sazlar 16 yerinden bıçaklanarak ağır yaralandı. Hayat mücadelesinden sonra yıllarca hukuk mücadelesi de verdi. Eskişehir 4. Ağır Ceza Mahkemesince 17 yıl hapis cezasına çarptırılan Sazlar, 2021'de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 7 yıl 6 ay ceza verilerek tahliye edildi.
'YAPMA DEDİĞİM İÇİN DIŞARIDA'
Maruz bırakıldığı şiddet nedeniyle yoğun bakımda 10 gün yaşam mücadelesi veren Gülbaş, şunları anlatıyor:
"Akciğerlerim söndü. Boğazımdan da darbe almıştım. En son 'yapma' dediğimi hatırlıyorum. 'Yapma' dedim diye şu an zaten dışarda. İlk mahkemede tahliye edildi. Sonra gelen tepkiler üzerine tekrar tutuklandı. O sırada zaten KCDP ve basın beni hiç yalnız bırakmadı Bir buçuk sene kadar tutukluluk süresi oldu. 17 yıl ceza almıştı. İstinafta karar bozuldu. Maalesef 7 yıl ceza verdiler ve tahliye ettiler. "
'HEP TETİKTE YAŞIYORSUNUZ'
Fail Harun Sazlar'a elektronik kelepçe takılmış ancak bu da Öznur Gülbaş'ı korumaya yetmiyor:
"6284 sayılı kanun yeterince uygulanmış olsaydı ne ben bunu yaşayacaktım ne de bu duruma gelecektim. Nereye kadar elektronik kelepçe ile yaşayacak? Her seferinde acaba kaldıralım mı denilen durumlar oluyor. 6 ayda bir yenileniyor ama her seferinde sıkıntı yaşanarak yenileniyor. Kelepçeler arızalanıyor ya da o kelepçeyi arızalandırıyor, bilemiyorum. O süreçte zaten hep tetiktesin. Kendisi yapmasa bile başkasına yaptırabilir mi endişesini hep yaşıyorsunuz. Hep ensenizde biri varmış gibi. Karanlıkta uyuyan ben artık uyuyamıyorum."
'DEVLET 'SEN BU ÇOCUĞA NASIL BAKIYORSUN' DEMEDİ'
Çocuğum için endişe ettiğini dile getiren Gülbaş, şöyle devam ediyor:
"Çocuğumun savaşını çok verdim. Elimden almak için bir sürü iftiraya maruz kaldım. Üç kere evime Sosyal Hizmetler'den teftişe gelindi. Her seferinde çocuğumun dolapları karıştırıldı, çocuğumu ayrı bir odada çapraz sorguya çektiler. Beni de aynı şekilde. Ama devlet bana bir günden bir güne sen bu çocuğa nasıl bakıyorsun demedi."
'BENİ SÜREKLİ SAVCILIĞA ŞİKAYET EDİYOR'
Öznur Gülbaş, fail Harun Sazlar'ın kendisini sürekli savcılığa şikayet ettiğini ve bu yüzden ifade vermek zorunda kaldığını anlatıyor:
"Emekliyim, evden iş yapıyorum. O da çocuğumun masraflarına gidiyor. Mahkemenin kusurlu bulup verdiği tazminat cezası 20 bin TL. Onu bile ödemiyor. Sözde Eskişehir il sınırına girmeyecekti. Sürekli beni savcılığa şikayet ediyor, attığım tweetlerden dolayı. Sürekli savcılığa gidip ifade veriyorum. Amaç çocuğu elimden almak için açık aramak, bir şekilde huzursuz etmek. Benim çocuğumun hangi doktora gittiğini e-Nabız'dan görüyor. Sistem aslında o kadar korumasız ki sizi her yerden görebiliyor. Ne yaptığınızı, nereye gittiğinizi görüyor. Yok, efendim çocuğuma reçetesiz ilaç kullandırıyor, çocuğumu zehirliyor diyebiliyor. Bir şekilde sizinle uğraşıyor. Sizin hayatınıza müdahale ediyor."
'ANNESİNİ VE ESKİ EŞİNİ DE DARP ETTİ'
Şiddet nedeniyle boşanmaya karar verdiğini dile getiren Gülbaş, şöyle diyor:
"En çok psikolojik şiddet vardı. Bir kere darp oldu. 'Bir daha olduğu takdirde karakolda alırım soluğu, bunu bil' dedim. Gerçekten de öyle oldu. İkincisinde de öldürmeye kalktı. Birkaç ay önce aynı şiddeti ailesine uyguladı. Çocuğum çok küçüktü, onun yanında oldu. Annesini öldürmeye kalktığında annesini ben kurtarmaya kalktım. Şu an en kötü gelin benim. Sonra ailesi ile küstü, geldik Eskişehir’e yerleştik. Ben iş hayatına geri döndüm. İşyerinde bana iftira attı. Zaten bana hep şunu söylüyordu: ben özgürlüğümü geri istiyorum. Özgürlüğünü geri istiyorsan çekip gitseydin. Ben sana 'dur' demedim, 'kal' demedim. Eski eşine de şiddet uygulamış, darp mahkemeleri vardı. Çok saçma saplantıları vardı. Evlendikten sonra beyaz giyememeye başladım. 'Beyazı hafif kadınlar giyermiş'. Narsist bir kişilikle evlendiğimi çocuğum doğduğu gün fark ettim. Hastanede üçümüzün bir tane fotoğrafı yoktu."
'NEDEN 6284'Ü ETKİN UYGULAMIYORLAR?'
Öznur Gülbaş, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde şu mesajı verdi:
"Neden kadınlar şiddetle mücadele ediyor? Biz hâlâ burada mıyız? Neden buna izin veriliyor? Neden 6284’ü etkin uygulamıyorlar? Neden erkekleri rehabilite etmiyorlar?"
'BİZ YAŞAMIYORUZ SADECE NEFES ALIYORUZ'
24 yaşındaki Tuğçe Can, Onur Kaya tarafından 12 Ocak 2023'te 13 yerinden bıçaklayıp, boğazını keserek öldürüldü. Fail, Temmuz ayında indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Anne Emine Can, kızı Tuğçe için adalet mücadelesi verdi. Kızının ölümden sonraki hayatını "Biz yaşamıyoruz, sadece nefes alıyoruz. Hayattan bir beklentimiz kalmadı" diyerek anlatan Emine Can, şöyle diyor:
"Hafta sonları Tuğçe’nin mezarına uçarak gidiyorum. Sanki ona sarılacakmışım gibi ama dönerken ayaklarım tutmuyor. 24 yaşında evladınızı toprağın altında bırakıp gelmek bir anne, baba için o kadar zor ki bunu yaşayan bilir. Bu kadar canice katledilmek için benim çocuğum ne yapmış olabilir. Bu beni deli ediyor. Çalışmasam evde kafayı yerim. Kadın cinayetleri denilip geçiştiriliyor ya bir kişi ölmüyor, o aileyi komple öldürüyorsunuz. O kadar acı ki anlatamam."
'TEK TESELLİMİZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMASI'
Emine Can, faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin içlerini bir nebze olsun rahatlattığını söylüyor:
"Geçen gün avukatımızdan telefon geldi, istinaftan ret geldi diye. Bu da benim içimi bir nebze olsun rahatlattı ama sonuçta nefes alıyor, benim çocuğum almıyor. Reddedilmeyi bu kadar mı kabullenemedin? Bu kadar plan projeyi nasıl, hangi kafayla uyguladın? Biz bir karıncayı incitmekten çekinen insanlarız. Kendi halinde kıt kanaat geçinen bir aileyiz. Benim çocuğumu 24 yaşında hayattan kopardı. Ne bu dünyada ne öbür dünyada yakasını bırakmayacağım. Benim evladımın çektiği acıyı hem o hem de ailesi çeksin."
'HİÇBİR EŞYASINI ATAMIYORUM'
O gün oğlunu okula bırakıp döndükten sonra televizyonda kadın cinayetiyle ilgili bir haber izlerken gelen telefonla kızının öldürüldüğünü öğreniyor Emine Can:
"Haberleri açtım. İzmir’de bir anne eşi tarafından katledilmiş, 3 yaşındaki çocuğu kalmış. Ona beddua ederken eşimi aranmışlar. 'Sana bir şey söyleyeceğim ama üzülmek yok, tamam mı?’ dedi. 'Tuğçe ağır yaralanmış' dedi. Ben hastaneye böyle gittim, orada öğrendim. Evladımın hiçbir eşyasını atamıyorum. Kaldığı yere çıkıyorum 'annem sana çaya geldim' diye. Kabullenmedim, kabullenemiyorum. Haberleri izlemeye korkuyorum çünkü her gün böyle haberler var. Bir de duymadıklarımız var. Ne istiyorlar bu kadınlardan? İnsanın yaşama hakkını nasıl elinden alabiliyorsun?"
'İKİZİ 'ANNE AYNAYA BAKAMIYORUM' DİYOR'
Tuğçe'nin ikizi Tuğba da kardeşinin ölümüyle ağır bir travma yaşamış. Anne Emine Can, Tuğba'nın yaşadıklarıyla ilgili şunları söylüyor:
"Çocuğum psikolojik olarak etkilendi. Koca yaz ben kendimi unuttum, onu toparlamanın derdine düştüm. İkiz kardeşi makyaj yapmadan dışarı çıkamıyor, 'Anne aynaya bakamıyorum' diyor. Aynaya baktığında Tuğçe’yi görüyor, kendini kamufle etmek için makyaj yapıyor. Çünkü o teşhis etti Tuğçe’yi. 'Her baktığımda o halini görüyorum' diyor. Tek başına yatamıyor, erkek kardeşiyle aynı odayı paylaşıyor. Çünkü alışmış Tuğçe’yle yaşamaya. Tuğçe bir kere öldü, ben her gün... Gece uyuyamıyorum, ilaçla uyumaya çalışıyorum. Hayali gözümün önüne geliyor. Yalvarıyorum, ‘Allah’ım ne olursun bu gece rüyamda göreyim’ diye. O kadar büyük bir özlem ki canınızdan can gidiyor. Yatağı boş, yerine kimseyi çıkaramıyorum bir gün gelecek diye. Bu acının tarifi yok."
'ŞİDDETE KARŞI ÖNLEM ALINSIN'
Emine Can, 25 Kasım Kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde şu mesajı veriyor:
"Bir insanı dünyaya getiren, büyüten, uykusuz kalan, okutan, yediren, içiren bir kadın ama öldürülen yine bir kadın. Bu artık bir dursun. Her yerde, aile içi, aile dışı önlem alınması gerekiyor. Ben o kadar paranoyak olmuşum ki diğer kızım dördüncü çalışta telefonu açmayınca ‘biri onu öldürüyor’ düşüncelerine kapılıyorum. Elimden gelse 24 saat odadan çıkartmayacağım. Oğlumu da her gün tembihliyorum. Benim canım yandı, başkalarının yanmasın." (ARTI GERÇEK)
Sığınma evindeki kadınlar anlattı: Polise gittim, tokat atıp geri gönderdiler