Kadın muhtarlar anlattı: 'Daha iyi hizmet nedeniyle seçildik, kadınlar tüm kurumlarda olmalı'
Ezgi YILDIZ
İSTANBUL - Yerel seçime az bir zaman kala muhtarlık yarışı da hız kesmeden devam ediyor. Bu seçimlerde de pek çok kadın muhtarlık için adaylığını açıkladı. İstanbul'da en fazla kadın muhtarının görev yaptığı Beşiktaş’ta, 23 mahallesinin 14’ünde mühür kadınların elinde. İlçede geçtiğimiz dönem seçilmiş ve 31 Mart seçimlerinde de muhtarlık yarışına girecek olan Dilber Öztürk ve Gülşen Ergün ile seçimleri ve deneyimlerini konuştuk. Daha çok kadının muhtarlıkta görev alması gerektiğini söyleyen kadınlar hemcinslerine de çağrıda bulundu.
İKİ DÖNEMDİR RAKİBİ YOK: KADINLAR MAHALLELERE DAHA İYİ BAKIYOR
1979 doğumlu ve lisans mezunu olan Türkali Mahalle Muhtarı Dilber Öztürk, 2019 yılında rakibi olmadan seçime girdi. Bu dönem de aday olan ve yine rakibi olmayan Öztürk, “Benim için gurur verici. Bütün kurumlarla el ele verip her zaman bıraktığımız yerden devam edeceğiz” dedi. Kadın muhtar olmanın güzel bir deneyim olduğunu belirten Dilber Öztürk, diğer kadınların da yerel yönetimlerde görev alması gerektiğini söyleyerek, “Kadınlar mahallelere daha iyi baktığını için halk tarafından daha çok tercih ediliyor” ifadelerini kullandı.
ÖZTÜRK’ÜN MUHTAR OLMASINDA BABASININ ROLÜ
Dilber Öztürk'ün muhtarlık serüveni babası 'Yumurtacı Ahmet Bayraktar'ın muhtar olmasıyla dayanıyor. Babasının vefatına kadar sekreterliğini yapan Öztürk, sonrasını şöyle anlattı:
“Ben o zaman lise ikiye gidiyordum. Üç kardeştik babam beni kendine daha yakın gördüğü için muhtar olmamı istedi. Ben ve babam herhangi bir işi yaparken asla ‘hayır’ demezdik. Çünkü yapılacak işler bellidir ve yapılır. 30 yıldır muhtarlık yapıyorum aslında. 2018 yılında babam vefat edene kadar hep sekreterliğini yaptım. 2019 yılında da ben girdim seçimlere.”
‘KOLTUKTA OTURUP MÜHÜR BASAN KİŞİLER OLARAK GÖRÜLÜYORUZ’
Kamuoyunda muhtarlar hakkında yanılgılı bir algı olduğunu “Dışarıdan koltukta oturup mühür basan kişiler gibi görülüyoruz, ama değiliz” sözleriyle ifade eden Öztürk, muhtarların her türlü sorunda ilk başvurulan kişiler olduğunu anlattı:
“Elektrik, su, kanalizasyon, çatı tamircisi gerektiğinde bizi arıyorlar. Biz insanlarla daha çok ilişkili olduğumuzdan tanıdığımız insan da çok fazla aracı olduğumuzda da bir güven veriyor bu insanlara. Muhtar bir sorunun çözümü için devreye girdiğinde işler daha hızlı çözülüyor.”
Kadın muhtar olarak cinsiyetçi yaklaşımlara maruz bırakılmadığını söyleyen Öztürk, “Beşiktaş, 'kadından muhtar olmaz zihniyetine' sahip değil. Türkali'nin ilk kadın muhtarı benim ve burada çok dayanışma gördüm. Biz beraber işleri çözüyoruz. Kadınlar her şeyi yapabilir. Ev iş her şeyi bir arada yürütüyorlar zaten” dedi.
BİR GARİP SEÇİM: İSMİNİ BİLMİYORLARDI LAKABIYLA TANINIYORDU
Babasının muhtarlığa seçilme sürecini de anlatan Öztürk, Bayraktar’ın seyyar tezgahta yumurta sattığı için ‘Yumurtacı’ lakabını aldığını söyledi. Ancak bu lakap, bir dönem muhtarlığına engel olmuş. Öztrük bu ilginç hikayeyi şöyle anlattı:
“1994’te muhtar seçilen babam 1989 yılında da aday olmuştu. Seçime girdiğinde herkes oy verebilmek için ‘Yumurtacı Ahmet’i aramış fakat bulamamışlardı. 500 oyla seçimi kaybetmiştik. 1994’te babam yine aday oldu. Seçimden dört ay evvel bütün mahalleyi kapı kapı gezerek, ‘Ben Yumurtacı Ahmet ama lakabım Yumurtacı. İsmim Ahmet Bayraktar’ dedi. Bu şekilde kendini tanıtarak 500 oy arttırdı. 35 senelik muhtardan, görevi böylece devraldık.”
BABASI, LAKABINI KİMLİĞİNE ALMAK İÇİN DÖRT KEZ MAHKEMEYE BAŞVURDU
Bir dönem muhtarlığına mal olan lakabının ne kadar tanındığını ilkokul öğrencilerinin, kendisi ile yaptıkları bir söyleşide fark eden 'Yumurtacı Ahmet' buradan yola çıkarak hukuk mücadelesi başlattı. Dilber Öztürk'ün ağzından bu anı da şöyle:
"1996 yılında iki ayrı sınıf geldi muhtarlığa. Ödev konuları gereği; muhtarın görevleri nelerdir, ne iş yapar? diye sorular soruyorlardı. Ödevin sonunda öğretmenleri ‘Muhtarınızın adını biliyor musunuz? Adını sordunuz mu?’ dedi. Öğrenciler hep bir ağızdan, ‘Yumurtacı amcamız’ cevabını verdi. Bunun üzerine babam da ‘Yumurtacıyı isim yapacağım’ dedi. Dört defa mahkemeye başvurdu babam. Sonuncuda rahmetli Hüseyin ve Ermeni Agop amcamızın şahitliğinde gerçekleşti. Hakim, Agop amcaya dönerek ‘Neden Yumurtacı?’ diye sordu. Agop amca da ‘Sayın hakimim; bir biz biliriz Ahmet Bayraktar’ı ama onu herkes Yumurtacı diye bilir’ dedi. Sonunda hakim de olumlu karar verdi. Babam Yumurtacı lakabını ismi yaptı. Tüm seçimlere de bu isimle girdi ve rakiplerine altı bin oy fark attı. Mesleği ona Yumurtacı ismini ardından da muhtarlığı verdi”
‘MUHTARLIĞA ADAPTASYONUM İNSAN İLİŞKİSİNDEN GELİYOR’
Gülşen Ergün Beşiktaş Cihannüma Mahalle muhtarı.1964 doğumlu olan Ergün, 2020 mevcut muhtarın vefatıyla atarak muhtar olduğunu ardından 2021 yılında yapılan seçimle de seçilerek göreve devam ettiğini belirtti. Özel sektörde sigortacılık yapan ve emekli olan Ergün, mesleğinin muhtarlık deneyimine etkisini şöyle anlattı:
“Sigortacılık bankacılıkla beraber insan ilişkisiyle devam ediyor. Belki muhtarlığa adaptasyonum da insan ilişkisinden dolayı. Covid-19 ile başlayıp depremle devam eden bir çalışma süremiz olduğu için daha çok yardım amaçlı bir dönem geçirdik. Umuyorum önümüzdeki yıl daha refah içinde mahallemiz odaklı hizmet vermeye devam edeceğiz. Bunun için de çok çalışmak, çok gülümsemek ve tabii ki hoşgörülü olmak gerekir.”
ERGÜN’DEN KADINLARA MESAJ: TÜM KURUMLARDA BULUNUN
Kadın muhtarlık deneyimini anlatan Ergün, Beşiktaş’ın 14 kişi ile en çok kadın muhtarın görev yaptığı yer olduğuna dikkat çekerek, “Bazı illerde dahi kadın muhtar yokken biz ilçe olarak en fazla sayıya sahibiz” dedi. Muhtarlıkta kadınların daha çok seçilmesini ise Ergün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne bir gün kala kadınlara da mesaj verdi:
“Hoşgörünün olması gerektiği yerlerde örneğin, muhtarlık ve hizmet sektöründe kadınların daha da ağırlıkta olmasını istiyorum. Kadınların daha iyi hizmet ederek, daha çok dokunduklarını düşünüyorum. Bizler öyle çalıştığımız için belki de. Dokunarak çalışmanın daha çok hikayesi olduğunu söylüyorum. Bu sebepten tüm kadınlara el birliğiyle STK’lerde, dayanışmayla yardımlaşabilecekleri her alanda ve her türlü devlet kuruluşlarında yer alması gerektiğini düşünmemin yanında bizim gibi yarı resmi devlet kurumlarında bulunmalarını tavsiye ediyorum.”