Kadınlar Maltepe miting alanından seslendi: Sen tek biz hepimiz, sözleşmeden vazgeçmeyeceğiz

Kadınlar Maltepe miting alanından seslendi: Sen tek biz hepimiz, sözleşmeden vazgeçmeyeceğiz
Binlerce kadın Maltepe miting alanında iktidara seslenerek, 'Kararı geri çek sözleşmeyi uygula' çağrısında bulundu.

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK - İstanbul Sözleşmesi'ni Uygula Kampanya Grubu, İstanbul Sözleşmesi'nin 1 Temmuz'da resmi olarak yürürlükten kaldırılmasını protesto etmek amacıyla Maltepe Miting Alanında toplandı.

Ülkenin dörtbir yanından binlerce kadın "AKP elini sözleşmeden çek", "İstanbul Sözleşmesi özgürlüktür", "Kararı geri çek sözleşmesi uygula" sloganları atarak miting alanına giriş yaptı.

Binlerce kadın miting alanında iktidara seslenerek, "Kararı geri çek Sözleşmeyi uygula" çağrısında bulundu.

Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) çağrısıyla yapılan mitinge onlarca kadın kurumu, LGBTİ+'lar, siyasi partiler, demokratik kurumlar, meslek örgütleri ve binlerce kişi katılım sağladı.

HDP İzmir İl Binası’na düzenlenen silahlı saldırıda Deniz Poyraz'ın katledilmesini protesto için ellerinde Poyraz'ın fotoğrafının bulunduğu dövizleri taşıyarak miting alanına gelen Barış Anneleri, "Bir Deniz gider bin Deniz gelir" dedi.

Kadınların miting alanına gelmesinin ardından müzisyen Kalben sahne aldı: Biz güvenliğimizden ve hayatımızdan vazgeçmiyoruz efendiler.

120'den fazla bileşen ve binlerce kadının katıldığı miting alanına "Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz" yazılı pankart yer aldı. Kadınlar ve LGBTİ+lar hep birlikte "İstanbul Sözleşmesi bizim", "İstanbul Sözleşmesi uygulansın", '6284 uygulansın" diye haykırdı. 

Kadınların alana gelmesin ardından müzisyenler sahne aldı. Ardından ortak basın açıklaması okundu. Katledilen kadınların isimlerinin okumasıyla kadınlar hep bir ağızdan "Burada" diye haykırdı. Kadın cinayetinin münferit değil politik olduğu vurgulandı. Öldürülen kadınların aileleri sahneye çıkarak İstanbul Sözleşmesi'ne dair hazırlanan ortak açıklamayı okudu:

Yazar Ayşe Şahin: 20 Mart 2021 gününün ilk saatlerinde Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nin "Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine" karar verildiği açıklandı. Meclis’te oybirliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişilik Cumhurbaşkanı Kararı ile çıkılamaz! Meclis’in iradesi tek kişiye devredilemez! Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler böyle yok edilemez!

Bu hukuksuz, bizim için geçersiz karar, isyanımızı, öfkemizi büyüttü.

Tiyatrocu Ayşegül Yalçıner: Şiddetin, kadın katliamının, tecavüz ve tacizlerin artarak sürdüğü, kadına karşı tüm şiddet biçimlerinin sıradanlaştırıldığı, LGBTİ+’ların sistematik olarak hedef gösterildiği bir ortamda, sözleşmenin kaldırılmasını gündeme getirmek tüm bu suçlara zemin hazırlamak demektir.

Bu girişimin arkasından, 6284’ün etkisiz hale getirilmesi, boşanan kadının yoksulluk nafakasının kısıtlanması, çocuk istismarcılarının affedilmesi, tecavüzcü ile evliliğin yeniden getirilmesi ve evlilik yaşının 16’nın da altına, çocuklarla cinsel ilişki yaşının 15’in de altına indirilmesi, şiddet suçlarında belge istenmesi, çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında kadına karşı şiddet suçlarında "somut delil" aranması, aile arabuluculuğu gibi temel haklara saldırıların gündeme alındığını biliyoruz.

Sidar- Onur Haftası Komitesi üyesi: Biz haklarından, hayatlarından, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyen milyonlarız… Haklarımızı güvenceye alan yasaları hayatı pahasına kazananlarız. Ve daha nice hakkımızı mücadelemizle kazanacak olanlarız.

Biz bugün ülkenin dört bir yanından gelip, İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı şehirde bir kez daha İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğini ilan etmek isteyenleriz…

En güçlü, en umutlu olduğumuz anlar yan yana geldiğimiz zamanlar.

İŞTE BURADAYIZ, YİNE YAN YANAYIZ, GÜÇLÜ, UMUTLU VE KARARLIYIZ!

Gülizar İpek: İstanbul Sözleşmesi eşit ve şiddetten uzak hayat hakkımızın güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, din, dil, ırk, sınıf, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, yaş, medeni hal, doğum yeri, göçmenlik gibi nedenlerle ayrımcılığa uğramaksızın şiddetten uzak bir hayat yaşama hakkının garantisidir. İstanbul Sözleşmesi, sınırları aşan mücadelemizin belgesidir. Şiddetle mücadeleyi en kapsamlı şekilde ele alan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, "milli" ve "yerli" söylemleriyle mücadelemizin evrenselliğini yadsıyan yeni sözleşmeleri asla kabul etmiyoruz.

Haklarımız ve hayatlarımız hakkında pazarlık yapmıyoruz.

EŞİTLİK İÇİN İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ!

Songül Kaya- Mutlu Kaya ve Dilek Kaya’nın kız kardeşi:  İstanbul Sözleşmesinin ardından, mücadelelerimiz sonucunda 6284 sayılı yasayı çıkardık, bu kanun etkin uygulandığında nice kadın hayata tutundu. Etkin uygulanmadığında niceleri aramızdan erkek şiddetiyle ayrıldı. Her gün işkence edilen, dövülen, öldürülen, taciz edilen, kaybedilen kadınların ve LGBTİ+’ların haberlerini alıyoruz. Faillerin saklandığını, korunup kollandığını, delillerin karartıldığını, kaza ve intihar süsü verilerek, yüksekten düştü denilerek kadın cinayetlerinin şüpheli hale getirildiğini görüyoruz. Cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği bahanesiyle Ahmet, Hande, Arzu, Eylül gibi yakılan, intihara zorlanan, öldürülen nice arkadaşımızın hala faili bulunamadı bile.  "Çok sevdiği için, saygın mesleği olduğu için, erkeklik gururu zedelendiği için, kravat taktığı için" nice faile ayrımcı indirimler uygulandığı biliyoruz. Zenginliği, nüfuzu, iktidara yakınlığı, kamu görevlisi olduğu için korunan onlarca şiddet failini yakından tanıyoruz. Her birine karşı hep beraber karakollarda, adliyelerde, meydanlarda ve sokaklarda gerçeği açığa çıkarma mücadelesi yürütüyoruz.

'KATİLLER ARAMIZDA'

Katledilen Seda Kurt'un annesi Bedia Akar: Kadınlar en çok boşanmak istedikleri eşlerinden, ayrılmak istedikleri partnerlerinden, en yakın ve akrabaları olan erkeklerden şiddet görüyor ya da öldürülüyor. Aile içi diye üstü örtülen, karakollarda uzlaştırılan, yargıya taşınmayan şiddet vakaları bizi yaşamdan koparıyor. Görevlerini yapmayan kolluk güçleri bizi şiddet ile baş başa bırakırken, erkek yargı failleri aklarken, siyaset cezasızlığı beslerken faillerin sırtı sıvazlanıyor. Hayatını savunmak için şiddet gördüğü erkekleri öldürmek zorunda kalan onlarca kadın, binlerce düşünce suçlusu hala cezaevlerindeyken, çıkarılan aflar, yapılan infaz yasası düzenlemeleriyle binlerce şiddet faili erkek serbest bırakılıyor. Buradan bir kez daha teşhir ediyoruz. Katiller aramızda! Şiddet failleri aramızda!

'ERKEKLERDEN DAHA AZ ÜCRET'

DİSK Kadın Komisyonu Olcay Ozak: "Fabrikada, tarlada, ofiste, kampüste, hastanede, şantiyede, serada, postanede… Erkeklerden daha az ücrete mahkûm edilerek, düşük statülü, güvencesiz işlerde çalıştırılarak, yönetici konumlara getirilmeyerek toplumsal cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyoruz. İşyerinde fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddetin hedefi oluyoruz. İstanbul Sözleşmesi işyerinde eşitsizliğin, şiddetin, ayrımcılığın önlenmesinin, çalışma hayatında da tam eşitliğinin sağlanması talebimizin somut dayanaklarından biri. Vazgeçmiyoruz! Sadece İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını değil, İLO 190 sayılı "Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi"nin de imzalanmasını ve gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz… 

 'ÖZGÜR, EŞİT, ŞİDDETSİZ BİR ÜNİVERSİTE'

Boğaziçi Üniversitesi Direnişçisi Özlem Damla Arık: "Okullar, kampüsler, derslikler, yurtlar… Taciz haberleriyle, şiddet olaylarıyla, kadın ve LGBTİ+ düşmanı söylemlerle, eşitlik mücadelesi veren üniversite kulüplerinin kapısına vurulan mühürlerle, tacizi önleme birimlerinin işlevsizleştirilip kapatılmasıyla, eğitimin tüm kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin adının bile geçmemesi için müfredatlara, mevzuatlara yapılan müdahalelerle dolup taşıyor. İstanbul Sözleşmesi devleti eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama, yerleşkelerde cinsel taciz ve saldırıyı önleme, ulaşılabilir başvuru yerleri yaratma, toplumsal cinsiyet eşitliğini izleyen çalışmalar yapmakla mükellef kılıyor. Eşit, özgür, şiddetsiz bir üniversite, eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği için İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!

'YOL GÖSTERİCİ YASAL METİNLER OLMAZSA OLMAZ'

Müzisyen Nuray Balık: "Bölgesel savaşlar, ekolojik afetler, ekonomik çöküş göçü giderek daha fazla zorunlu hale getiriyor, göçmen kadın ve çocukların şiddete karşı korunması daha da önem kazanıyor. Göçmen kadın ve çocuklara karşı şiddet durumunda, dil bariyeri, mevzuat sorunları, yabancı düşmanlığı, önyargılar yüzünden karşılaşılan ekstra zorluklar İstanbul Sözleşmesi gibi yol gösterici yasal metinleri olmazsa olmaz kılıyor.

İstanbul Sözleşmesi, hangi hukuki statüde olursa olsun, hatta kimliksiz dahi olsalar tüm göçmenlerin şiddete karşı korunmasını garanti ediyor. Doğduğu yerde yaşadığı yoksulluk, savaş ve şiddet nedeniyle göçe zorlananların şiddete karşı korunmasının güvencesi İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!

'NEFRET DİLİNİN KARŞISINDA İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'

Arvin- LGBTİ+ aktivisti: "İstanbul Sözleşmesi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımı gözetmeksizin "ama" sız, "fakat"sız şiddeti yasaklar, LGBTİ+’ların da hayatlarını ve haklarını eksiklikleri de olsa şiddete karşı güvence altına alır. Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve varolan tüm insan hakları belgeleri, bildirileri "herkesin eşitliğini" savunur. Bu ilkeye sahip çıkmak herkes için bir yükümlülük iken siyasi iktidar ve atanmış bürokratları LGBTİ+ları hedef göstererek İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını meşrulaştırmaya çalıştı. Her bir nefret söylemi ardından LGBTİ+’lara dönük saldırılar arttı, yerlerimizden edildik, hayatlarımıza kastedildi, üstelik Ülker Sokak direnişi, Eryaman-Esat davası hala hafızamızda ve mücadelemizde sürer, adalet arayışımız yıllardır devam ederken. 6284 sayılı kanun ayrım gözetmeksizin şiddete uğrayan herkesi korumaktadır.  Uygulamada ise LGBTİ+lar için zorluklar yaşanıyor. Bu zorlukların ve problemlerin ortadan kaldırılması, 6284 sayılı kanunun etkin ve hakkaniyetli şekilde uygulanması için mücadele ederken İstanbul Sözleşmesinin hukuksuz fesih kararını kabul etmiyoruz. Ayrımcılık, nefret söylemi ve eşitsizlik karşısında İstanbul Sözleşmesi eşit ve özgür yaşam için dayanaktır.

SÖZLEŞME ETKİN UYGULANSAYDI FATMA HAYATTA OLACAKTI

Ebru Karaaslan: 'İstanbul Sözleşmesi madde 19 devletlere der ki; şiddete uğrayanların anadillerinde kendilerini ifade edebilmelerini sağlayacak hizmet ve olanakları yaratacaksınız. İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansaydı Fatma Altınmakas bugün hayatta olacaktı. Fatma Altınmakas uğradığı aile içi tecavüzü şikâyet etmek için başvurduğu Jandarma Karakolu’nda, Türkçe bilmediği için derdini anlatamamış ve sonrasında eşi tarafından öldürülmüştü. Soruyoruz; kaç Fatma daha bu şekilde öldürüldü? Kaç Fatma daha bu şekilde öldürülmeye devam edecek?

Soruyoruz; Şiddete uğrayan kadınların yardım istemesi için geliştirilen Kadın Acil Destek (KADES) uygulamasında Türkçe, Farsça, Arapça, İngilizce, Rusça, Fransızca hizmet verileceği reklam edilirken, ülkede en çok konuşulan ikinci dil Kürtçe bu uygulamada neden yok? İstanbul Sözleşmesi ve getirdiği yükümlülükler her türlü siyasi çıkardan üstündür, dil ayırmadan bütün kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam güvencesidir.

'ÇOCUKLARI KORUMAK İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPMALISIN'

Lise öğrencisi Güneş Fadime Akşahin: "İstanbul Sözleşmesi devletlere der ki; her türlü şiddet eyleminin çocuklar üzerindeki etkisinin önlenmesi için sen sorumlusun! Çocukları korumak, şiddete karşı bariyer olmak için ulusal insan hakları kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de kadın örgütleriyle işbirliği yapmalısın.

Çocuk istismarcılarına af isteyen, kadınları ve kız çocuklarını kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirme niyetinde olanlarla İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilmesini isteyenler aynı kesimler. Onlar bir avuç kadın düşmanı! Bununla da yetinmeyip devletin çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korumasını garanti altına alan Lanzarote Sözleşmesinden de çıkılmasını dillendiriyorlar. Kabul etmiyoruz.

Şerife Tunç: İstanbul Sözleşmesi devletlere düzenli olarak şiddet verilerini raporlama ve kamuoyuyla paylaşma sorumluluğu getirir. Devletin yerine getirmediği bu sorumluluğu kadın örgütleri yıllardır tek başımıza yapmaya çalışıyoruz. Veriler sadece rakam değildir. Her bir rakam birer hayat ve o hayatların ellerinden çalınan geleceğidir. Şiddeti sonlandırmak isteyen devlet önce bu soruna dair verileri oluşturmakla, açık, çok yönlü ve şeffaf bir şekilde paylaşmakla yükümlü! Şiddetle mücadelede veri toplama ve ciddi şiddet araştırmaları yapma yükümlülüğü yerine getirin.

'ŞİDDETLE MÜCADELEYİ YERİNE GETİRİN'

Melis Evcil'in kızı Muhterem Evcil: İstanbul Sözleşmesi yaşamı korurken, yerine koymak istediğiniz göstermelik sözleşmelerin, komisyonların, torba yasaların şiddete karşı etkin bir mücadele niyeti olmadığını, hatta tam tersine bütün yasal haklarımızı tırpanlamak için adımlar olduğunu biliyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği yerine, kadın erkek eşitliği yerine ‘adalet temelli kadın çalışmaları’ diye mecliste düzenleme yapmaya çalışıyor, şiddeti önlemekle yükümlü bakanlarınız şiddeti tolere etmeye çağırıyor, "10 erkeğin eline pankart aldığı günleri hayal edip" görev savıyorsunuz.

'GÖZ BOYAMAK İÇİN KURULAN KOMİSYONLAR'

Göz boyamak için kurulan şiddeti araştırma komisyonlarında devletin insan haklarını ve eşitliği garanti altına almakla yükümlü kurumunun temsilcisi, çocuk yaşta evliliklerin meşrulaştırılmasından nafakanın kaldırılmasına kadar bütün haklarımızı "aile değerlerini koruma" adı altında yok etme çağrısı yapıyor.

"İstanbul Sözleşmesi olmasa da olur, biz kendimize yeteriz" diyen bir iktidar anlayışı İstanbul Sözleşmesine karşı Ankara Sözleşmesi lafı ortaya atıyor. Mecliste İstanbul Sözleşmesini etkin uygulamayı tartışmak yerine, kadına yönelik şiddete ilişkin binlerce soru önergesine cevap vermek yerine, toplumsal cinsiyet eşitliğini tüm ülkede hâkim kılacak bütünlüklü bir politikayı tartışmak yerine erkek egemen sistemi güçlendiren ve şiddete cesaret veren düzenlemeler gündeme getiriyorsunuz.

 'TEK KİŞİLİK HUKUKSUZ KARAR'

Birsen Temir: "20 Mart’ta yayınlanan tek kişilik hukuksuz kararın hemen ardından onlarca baro, kadın ve LGBTİ+ örgütü, siyasi parti, sivil toplum örgütü ve hatta tek tek kişiler Danıştay’a yürütmeyi durdurma davası açtı. Bugüne değin Danıştay’dan bir tek ses çıkmadı. Soruyoruz, dava dilekçelerimize ne oldu? Adaleti sağlaması gereken kurumlar neden işlemiyor?

Sözleşmenin feshi, 1 Temmuz’da resmen gerçekleşecek. Danıştay dava dilekçelerimize ne zaman yanıt verecek? Beklettiğiniz, askıya aldığınız, görmezden duymazdan geldiğiniz, tozlu raflara terk ettiğiniz bizim yaşam hakkımız. Danıştay yürütmeyi durdurma taleplerimiz konusunda neden hala bir cevap vermiyor? 1 Temmuz’da Türkiye’nin Sözleşme’den çıktığı ilan edildikten sonra, iş işten geçtikten sonra mı karar verecek?

Şimdiden söylüyoruz, biz bu davadan vazgeçmiyoruz. 1 Temmuz’dan sonra da hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

 'SÖZLEŞMENİN ACİLEN GEREKLERİNİ YERİNE GETİR'

Katledilen İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğretim üyesi Aylin Sözer’in öğrencileri adına Revşan Aydınarığ: "Sözümüz açık, kararımız net: Biz yalnızca İstanbul Sözleşmesi’ne dokunulmamasını değil, Sözleşmenin tüm gereklerinin acilen yerine getirilmesi için acil eylem planı açıklanmasını istiyoruz.

Eşit yurttaşlık hakkımızın garanti altına alınması için hayatın her alanında somut adımlar atılmasını istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yasalarda ve hayatın her alanında sağlanmasını istiyoruz. Kazanılmış haklarımızı ve mücadeleyle yazdığımız yasaları tehdit eden söylemlere ve girişimlere son verilmesini istiyoruz. 

'YASALARI EKSİKSİZ UYGULA'

Şiddetsiz bir yaşam sürme hakkımız için acil bir eylem planı açıklanması ve uygulanmasını istiyoruz… 7/24 çalışacak etkin, farklı dillerde hizmet veren özel bir Alo Şiddet Hattı… Her semtte bir kadın danışma evi, her 100 bin nüfusa en az bir sığınak, her 200 bin nüfusa en az bir cinsel şiddet kriz merkezi… Şiddetle ilgili ulusal mücadele ağı... Şiddete uğrayan kadınların ve LGBTİ+’ların bağımsız bir yaşam kurmak için ihtiyaç duyduğu barınma, eğitim, sağlık, istihdam olanaklarının kamusal hizmet olarak sağlanması… Göçmen kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önleme ve şiddete karşı korumada ayrımcılığa son verilmesi… 6284 kadınları şiddetten koruma yasasının etkin uygulanmasını istiyoruz… Yasaların eksiksiz uygulanmasını istiyoruz… 

TCK 103. madde kapsamındaki çocuk cinsel istismarcılarına af, "erken evlilik" "genç evlilik" gibi adlar altında çocuk cinsel istismarının meşrulaştırılmasına; kadınların Medeni Kanun, Ceza Kanunu ve şiddet ile ilgili kanunlardaki kazanılmış haklarını ve anayasal eşit vatandaşlık ilkesini kamuoyu önünde sürekli olarak tartışmaya açan tüm söylem ve girişimlere son verilmesini istiyoruz…

Çocuk yaşta evlendirmeleri ve çocuk istismarını önlemesi gerekirken; aksine teşvik eden, kolaylaştıran ya da göz yumanların soruşturulmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz. İşyerinde şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi için etkin politikalar, örgütlenme özgürlüğü ve İLO 190 sayılı sözleşmenin imzalanıp uygulanmasını istiyoruz…

Eğitimin her kademesinde, medyada, toplumsal hayatın her alanında cinsiyetçi rolleri, kalıplaşmış tutum ve davranışları değiştirmek üzere somut adımlar atılmasını istiyoruz…

Tüm şüpheli kadın ve LGBTİ ölümlerinin mercek altına alınmasını; Yeldana Kaharman, Nadira Kadirova, Gülistan Doku, Aleyna Çakır gibi ekonomik ve siyasal olarak nüfuzlu kişilerle ilgili cinsel saldırı ve cinayet iddialarının aydınlığa kavuşturulmasını, faillerin ve soruşturmaların kapatılmasında rolü olanların cezalandırılmalarını istiyoruz. Biz İstanbul Sözleşmesi’ni istiyoruz!"

MİTİNG SONRASI ALTI KADIN GÖZALTINA ALINDI

Miting atılan sloganlar ve çekilen halaylarla son bulurken, alandan ayrılan kadınlara yönelik polis müdahalesi gerçekleşti. Müdahalede Sosyalist Kadın Hareketi (SKH) üyeleri Özge Turan, Tuğgen Gümüşay, Zehra Aydemir, Ekin Gündoğan, İlke Gürsoy ve Dev-Lis’li Eren Kaya darp edilerek gözaltına alındı. 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar