Kadınlar Narin Güran için tek ses: 'Narin’den sonra hiçbir çocuk katledilmesin diye mücadele edeceğiz'
Esra ÇİFTÇİ
Artı Gerçek - Diyarbakır’da 21 Ağustos günü kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedenine ulaşılan Narin Güran’ın katledilmesi Türkiye gündeminde büyük tepki toplarken, her yerde protestoların yükselmesine de neden oldu. Kadın örgütleri, Narin' Güran'ın öldürülmesi ile adalet sisteminin ve toplumsal normların kadın ve çocukları korumadığını söyleyerek meydanlara çıktı.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Yönetim Kurulu Başkanı Canan Güllü, Siyaset Bilimci Akademisyen yazar Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Feminist, avukat Hülya Gülbahar, DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya ve feminist aktivist yazar Berrin Sönmez, Narin’in katledilmesine ilişkin Artı Gerçek’e konuştu.
'NARİN'İ BUNDAN SONRA DAHA FAZLA GÜNDEMDE TUTMAK, HESABINI SORMAK ZORUNDAYIZ'
Feminist, aktivist avukat Hülya Gülbahar, çocuklarına sahip çıkmayan toplumun geleceğinden vazgeçtiğini söylüyor. “Burada çocuklara sahip çıkmayı, onlara adil ve özgür bir gelecek sunmak da dahil, tüm anlamları ile kullanıyorum” diyen Gülbahar şöyle devam ediyor:
“Bu nedenle Narin ile ilgili her şeyi yeniden düşünmeli ve sorgulamalıyız. Bugünün sorgulanması gereken iki kelimesi var mesela: Tabutun başına konan gelinlik ve bedenini yok etmeye çalışan şahsın kıldığı namazlar. Daha oyun ve okul çağındaki kız çocuklarına gelin olmak ve evlenmek dışında bir hayal, hedef, gelecek sunamamak ne demek? 8 yaşında bir çocuğun bedenini yok etmeye çalışan şahsın, durmadan kıldığı namazlara atıf yapması ne demek? Narin'i bundan sonra daha fazla gündemde tutmak, hesabını sormak zorundayız. Kendimizi de sorgulamak ve dönüştürmek zorundayız. Tüm çocuklar ve kendimiz için. Geleceğimiz için”
'BOYUN EĞMEYECEK MÜCADELE EDECEĞİZ'
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, 21 Ağustos’ta Narin’in kaybolduğu haberini aldıkları andan itibaren süreci tüm yönleriyle takip etmeye çalıştıklarını söylüyor. Kaya, Narin’in kaybedilmesine ilişkin, çocuğun özne olduğunu düşünen, yaşam hakkını savunan, şiddetsiz bir yaşam örmenin mücadelesini veren vicdan sahibi herkesin emeği ile olayın Türkiye gündemine oturduğunu ifade ediyor. Narin’in katledilme biçiminin onlarca soru işareti barındırdığını söyleyen Kaya sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Diyarbakır’da yaşayan, 12 yaşında kız çocuğu olan bir kadınım. Son zamanlarda Diyarbakır’da kadınların yaşam tarzına, ortam yaşam kültürüne dönük saldırıların artmasıyla birlikte kendim de dahil bütün kadın ve çocuklar için güvende hissetmiyorum. Bu coğrafyaya layık görülen şiddet biçimleri, aile-
tarikat-devlet iş birliği ile farklı boyutlara ve de formlara kavuşuyor. Bu zihniyeti tanıyoruz ve kent halkının hem kimliğine hem de yaşam tarzına dönük saldırılar konusunda taşıdığı bir direniş kültürü de var. Yine boğun eğmeyecek mücadele edeceğiz. Narin’in naaşının ATK’ye götürüldüğü andan itibaren şehrin her
sokağından kadınlar ve gençler “Jin Jiyan Azadi” sloganları ile yürümeye başladılar. Başta asimilasyon politikalarının kıskacında çocuklar ve kadınları hedef alan bu toplum kırım politikalarını, faşizmi gerileteceğiz. Hukuki ve politik mücadelemiz çocukların yaşamın öznesi olduğu bir yaşamı inşa etmek içindir. Narin’den sonra başka hiçbir çocuk kaybolmasın, aile veya devletin kurumları içinde katledilmesin diye ve Narin için adaletin sağlanması için mücadele edeceğiz”
'ENSARİOĞLU’NUN 'DOSTLARIMIZ' DİYE AİLEYİ İŞARETLEMESİ YARGININ ÜZERİNE KURULAN BASKIYI İŞARET EDİYOR'
Feminist aktivist yazar Berrin Sönmez, Narin’in kaybolması, kaybedilmesi ve 19 gün sonra cenazesinin bulunması olayının diğer çocuk kayıplarından biraz daha farklılık gösterdiğini belirtiyor. Bu farklılıkların öncelikle ailenin kendi içindeki tutarsızlıklar olduğunu, yine ailenin mahallede güçlü olmasının ve hâkim unsur olmalarının tüm mahalle halkının susmasında etki etmiş gibi göründüğünü ifade eden Sönmez şöyle devam ediyor:
"Diğer yandan politik yönü var. Mahallede güçlü olan siyasi görüşün Hüdapar, Hizbullah olması bu olayda iktidarın sorunu çözme, bir kız çocuğu cinayetinin aydınlatılmasını sağlamak yönündeki siyasi iradeyi zayıflatıyor sanki! Kadına yönelik her türlü şiddetin ki bunlara kız çocukları da dahil, önlenmesi yönünde
siyasi irade zayıfladı. Bu olayda bir de iktidar ortağı olan Hüdapar, Hizbullah parmağının ve onlara yakın ekiplerin olması, Ensarioğlu’nun “dostlarımız” diye aileyi işaretlemesi ve bunun yanı sıra “bilip de söylemediklerimiz söylemememiz gerekenler var” demesi yargının üzerine kurulan baskıyı işaret
ediyor. Bu ülkede hukukun çocuğun yaşamını korumak için bile tarafsız olamadığını gösteren bağımsız ve yansız olamadığını gösteren çok acı olaylardan birisi. Her bir kadın cinayeti, Narin Gürhan dahil her bir kadın cinayeti tekil olaylar olsa da ülkemizde giderek artan bu cinayetlerin her biri birbirleriyle cins kırımı zihniyeti ile bağlanmış durumda, bu bağlantıyı görmek ve buna göre mücadele etmek zorundayız."
'SABRIMIZIN SON ZERRESİ NARİN’İN, NARİN BEDENİNE YAPILANLARLA TÜKENDİ'
Canan Güllü, çocukların her zaman kırmızı çizgileri olduğunu, bu yüzden halının altına süpürülen istismarı araştırdıklarını, erken yaş evliliklerine af getiren tecavüz önergesine bu yüzden karşı çıktıklarının altını çiziyor. Erdoğan’a seslenen Güllü şöyle devam ediyor:
“İstanbul sözleşmesinde maddeler halinde yer alan çocuk istismarı konusunda devlet önlem alsın dedik ve kız çocukları erken yaşta ve zorla evlendirilmesin istedik. 4+4+4 eğitim sistemine de kız çocukları okuldan uzaklaşmasın diye karşı çıkıp eylem yaptık. Yani biz başından beri kız çocuklarını, çocukları kırmızı çizgimiz yaptık. Ya iktidarın değerli mensupları ne yaptı? Erdoğan’a sesleniyorum; yetsin artık bu ülkede istismar edenlere çıkarılan aflar, 6 yaşındaki çocuğa kıyılan nikahın uzayan davası ve Narin’e kıyan eller ile konuşan kadına kalkan eller cezalandırılsın. Ülkemizin birçok ilinde yayınlanan adli tıp raporlarında görünen ensest ve cinsel suçları gösteren raporları inceleyiniz. Bu ülkede neden çok sayıda çocuk kayboluyor ve bulunamıyor. İmzalamış olduğumuz Lanzarote sözleşmesinin hukuki önemi neden bilinmiyor? Bu saatten sonra Tavşantepe köyünün çocukları güvende olacaklar mı? Köyde intihar eden genç kızlara otopsi yapılacak mı? Narin olayında ailenin geçmişteki kaybına dair dosya yeniden açılacak mı? Aklımızdaki sorular yanıt istiyor. Ve iktidarınız kendine bir çeki düzen versin. Sabrımızın son zerresi Narin’in narin bedenine yapılanlarla tükendi. Bu bilinsin isteriz”
'HEM MUKTEDİR HEM SUÇLU HEM DE MAĞDUR OLMAYI AYNI ANDA BAŞARMAK İÇİN DEMEK Kİ BU KADAR VİCDANSIZ OLMAK GEREKİYOR'
Siyaset Bilimci Akademisyen ve yazar Prof. Dr. Fatmagül Berktay, erkek egemenliğinin kadim yasasının, erkeklerin işlediği suçlar için kadınları ve çocukları kurban etmek olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“Eski Mezopotamya'dan beri bildiğimiz bu yasa kadını ve çocuğu erkeğin, istediğini yapabileceği malı kabul eder. Asur yasalarından, İbrani yasalarından ve Roma hukukundan geçerek bugüne kadar gelen bu karanlık gelenek bu topraklarda her gün yeni cinayetler işlenmesine yol açıyor. Binlerce yıldır değişen bir şey yokmuş gibi maalesef. Sonra da suçu Batı kültürüne atıyorlar, utanmadan. Hep bir başkası sorumlu ve ne yapsınlar onların elinden gelen bir şey yok. Hem muktedir hem suçlu hem de mağdur olmayı aynı anda başarmak için demek ki bu kadar vicdansız ve şuursuz olmak gerekiyor. Ama neyse ki bu toplumun güçlü kadınları, etkili bir kadın hareketi ve onları desteklemek isteyen vicdanlı erkekleri de var”
'BU ÜLKENİN HALKLARI DAHA KARARLI BİÇİMDE ÇOCUKLARI SAHİPLENİYOR'
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, iki temel konuya dikkat çekiyor. Kav, bu iki temel konunun birincisinin iktidarın bu felaket karşısında her şeye yüksekten tepki verirken takındığı düşük ton, ikincisinin ise toplumun verdiği yüksek tepki olduğunun altını çiziyor ve şöyle devam ediyor:
“Ne zamandır olmayan bir şekilde ülkenin dört bir yanında Narin için ayağa kalkıldı. Özgecan Aslan, Emine Bulut ve sayısız kadın cinayetleri için toplumun ülke çapında verdiği tepkiler maalesef son dönemde durgunlaşmıştı. İktidarın her gün yaşam hakkı ihlali yaşatan siyaseti bunda başlıca faktör. O yüzden de her konuda olay çıkaran örneğin şu anda teğmenler konusu gibi Narin konusunda da son derece düşük tonda başsağlığı veriyor, ailesine onu bile yapamıyor. Depremden bu yana yaraları sarmak, depremzedeyi ve toplumu iyileştirmek yerine tam tersini yaptılar, şiddeti körüklediler, toplumu ölüme alıştırmayı denediler. Ama işte tutmadı, bu ülkenin halkları bir kez daha ama bu sefer daha kararlı biçimde çocukları sahipleniyor. Hayır, karamsarların söylediği gibi bir süre sonra da dinmeyecek bu tepki, başka bir tavra dönüşecek ve milyonlarca ya öldüren ya da açlık sınırının altında ücretle yaşatan siyasete mutlaka son verecek”
Narin Güran cinayeti şüphelilerinin sorguları devam ediyor: Köy imamı serbest bırakıldı
İddia: Narin Güran soruşturmasında imam ve büyük amcanın 'ikinci eşi' de gözaltında
Salim Güran'ın avukatı 'Narin Güran' davasından çekildi: 'Savunmayı bir anne olarak sürdüremem'
Narin cinayetinde tek gözaltına alınmayan amca konuştu: 'Vicdansız, bir insanda titreme olmaz mı?'
Ensarioğlu’ndan Narin Güran cinayeti açıklaması: 'Görmemesi gereken bir şey görmüş olabilir'