Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Şedal: Kürt kadın hareketi iktidarı korkutuyor
Zelal Sahidenur SARİ
VAN - Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında; nüfusu 100 bini aşan yerlerde; fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik ve sözlü istismara veya şiddete uğrayan kadınların şiddetten korunması için kadın konukevlerinin açılması zorunlu. Bu zorunluluğa rağmen birçok belediye kadınların şiddete maruz kalması durumunda kalabilecekleri konukevlerini açmayı külfet olarak görüyor. Bu belediyelerden biri olan 31 Mart 2024 seçimleri öncesinde kayyımla yönetilen Van Büyükşehir Belediyesi.
SAYIŞTAY'IN 2023 RAPORUNA YANSIDI
Van Büyükşehir Belediyesi kayyımının 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda açılması zorunlu olan kadın konukevini açmadığı Sayıştay’ın 2023 raporlarına yansıdı. Kayyımlar, önceki dönemlerde de HDP’li belediyelerin açtığı kadın merkezlerini kapatmış ve kadın müdürlüklerinin başına erkek müdür atamıştı.
Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, kayyımlar döneminde kadınlara yönelik hak ihlallerini ve kadınlara yönelik yaptıkları çalışmaları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü öncesi Artı Gerçek'e değerlendirdi.
‘KADINLAR SİYASAL ALANDA DAHA GÖRÜNÜR HALE GELDİ'
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukların olduğunu dile getiren Şedal, "Kürt kadınları, bin yıllardır kadınların sömürüldüğü, yok sayıldığı alanların yeniden özgürleştirilmesi üzerinden bir mücadele yürütüyor. Kadının siyasette özneleşmesi, yerel yönetimlerin kadınların ve yerelde yaşayan tüm kesimlerin katılımı ile demokratikleşmesi, halkın söz ve karar sahibi olarak kentleri iktidarın rant ve talan alanı olmaktan çıkarması elbette iktidarı çok ciddi rahatsız etmekte. Son 40 yıllık süreçte Kürt kadın hareketinin dünya ölçeğinde hatırı sayılır bir konum kazanması iktidar erkini daha da korkutmaya başladı. Kürtlerin yerel yönetimlerde aktif olduğu son 25 yıllık süreçte kadınlar siyasal alanda daha görünür hale geldi ve 2014 yılından itibaren eşbaşkanlık sistemiyle bunu taçlandırdı” dedi.
‘KADINA ŞİDDET 'AİLE MERKEZLERİ’ İLE PEKİŞTİRİLDİ'
Demokratik yerel yönetimler modelinin kayyım eliyle bozulduğunu anlatan Şedal, "Tarihsel kadın düşmanlığını kapsamlı bir etkisizleştirme politikasına dönüştüren iktidar, kadınların iradesini gasp ederek kayyım atamalarıyla belediyelerimize el koydu. Belediye eşbaşkanlarımızı kriminalize etmeye çalışarak demokratik yerel yönetim modelini boğmaya çalıştı. Kayyımlar, derin bir mücadele ve büyük bedellerle elde ettiğimiz kazanımlarımızı doğrudan hedefledi ve yok etmeye çalıştı. Merkezi hükümetin talimatlarıyla hareket eden kayyımlar, kadına yönelik şiddet merkezlerini kapatarak, bu kurumları 'aile merkez'lerine dönüştürerek sözde 'aile birliğini korumak' adı altında kadına yönelik şiddeti pekiştirdi ve meşrulaştırdı. Burada amaç elbette yerel yönetimlerde oluşan kadın özgürlükçü paradigmadan intikam almaktı" diye konuştu.
‘İKTİDAR, KADIN KAZANIMLARINI KENDİSİNE TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR’
Van Büyükşehir Belediyesi kayyımının, yasal zorunluluk olmasına rağmen kadın konukevi açmadığına dikkat çeken Şedal, şöyle dedi:
"Sistem tabiri ile 'konukevi' olarak adlandırılan merkezleri biz 'yaşam merkezleri' veya 'kadın evleri' olarak adlandırıyoruz. Bilindiği üzere 5393 sayılı yasayla mevcut sistem bile kadınların bu yaşam merkezlerine sahip olması gerektiğini öngörmüştür. Ancak kayyımlar, bırakalım bu zorunlu açılması gereken merkezleri kurmayı, bizim yerel yönetimler sürecinde kurduğumuz merkezleri de bir bir kapattı. Sadece kapatmakla kalmadı, öyle bir düşmanca yaklaşım sergiledi ki bazı illerde kadın politikaları müdürlükleri veya daire başkanlıklarına erkek müdürler atadı. Bu öyle haybeden veya bilinçsizce yapılan bir tercih değildi elbette, çok bilinçli bir politikaydı. Tamamen mesaj doluydu. Kadın düşmanlığını göze sokarcasına ortaya koyan bir yaklaşımdı. Kadın kazanımlarını kendisine tehdit olarak gören erkek aklının yapabileceği bir pespayelik. Şimdi bu akıldan siz kadınlara dönük herhangi bir olumlu çalışma yapmasını bekleyebilir misiniz, mümkün değil. Bu nedenle kayyımlar sürecinde kadın merkezlerinin açılmamasını elbette çok da şaşırtıcı olarak görmüyoruz. Kendilerine yakışanı fazlasıyla yerine getirmiş durumdalar. Bu gerçekliğin tüm halkımız ve dünya kamuoyu tarafından görülmesi, bilinmesi gerekiyor.”
JİNKART, KADIN ATÖLYELERİ, ŞİDDETE KARŞI TUTUM BELGESİ
Kadınlara yönelik yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi veren Şedal, "Kayyımlar sürecinde kadınlara dönük, yani kadınların yaşamını kolaylaştırmaya, kadına yönelik şiddetin önüne geçebilecek hiçbir olumlu çalışma yapılmadı. Asgari düzeyde kendi yasal mevzuatları çerçevesinde bile herhangi bir çalışmanın yapılmadığı devletin kendi kurumlarından biri olan Sayıştay tarafından zaten tespit edilmiş durumda. Bunların başında da evet kadın merkezleri, yaşam alanları geliyor. Şimdi bizler canhıraş bu boşlukları, yapılmayanları yapma çabası içerisindeyiz. Yerel yönetimler ve özellikle kadın belediye eşbaşkanları olarak sadece yönetimde olduğumuz ilk aylardan itibaren kadınlara yönelik önemli çalışmalara imza attık. 7 aylık süreçte çok dilli belediyecilikle, kadın masaları, Jin Kart, kentlerde baro kadın merkezleri ile şiddete karşı yapılan çalışmalar, kadınlara yönelik hem hukuk hem sağlık alanında yürüttüğümüz atölyeler, yine kadın yaşam merkezleri ile kadınların bir araya gelebileceği alanlar yaratarak, elden geldiğince toplumdaki şiddeti, şiddete maruz kalan kadınların mağduriyetini giderme çabası içerisine girdik. Son olarak tüm belediyelerimizle Şiddete Karşı Tutum Belgesini imzalayarak, bu alanda önemli bir eşiği aşmış olduk. Elbette daha yolumuz uzun, yapılacak birçok çalışma var. Ancak kadınlar olarak tüm bunları başarabileceğimize inancımız tamdır” dedi.
'KADINLAR MÜCADELEDE ÖNCÜ OLMALI'
Van Büyükşehir Belediyes Eşbaşkanı Neslihan Şedal, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü için de şu mesajı verdi:
"Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi daha etkin daha kapsamlı bir şekilde yürütebilmek için mücadele hattını büyütmemiz gerekiyor. 25 Kasım'a giderken bütün kadınların politik mücadele hattını büyütmek için birer öncü olmasını, bu işin öznesi olmasını istiyoruz. Ama sadece kadınlara çağrı yapmıyoruz. Erkeklere de çağrı yapıyoruz: Şiddet üreten bu erkekliği öldürebilmek, bununla mücadele edebilmek, şiddet sarmalını darmadağın edebilmek için erkeklerin de şiddetle mücadelede etkin rol oynaması gerekiyor. Bu anlamda herkesin, toplumun her kesiminin kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için etkin bir şekilde mücadele etmeleri gerekir. Daha örgütlü bir mücadele yürütebilmek için dayanışmayı büyütmek, şiddetle mücadele hattımızı geliştirmemiz gerekiyor. 25 Kasım’ın arifesinde şiddetsiz, sömürüsüz, kadınların ve bir bütün olarak toplumun daha özgür olduğu bir dünya dileğimizi yineliyoruz.”