'Adsız Aşıklar' hastanesi
Adsız Aşıklar, Netflix Türkiye açısından son dönemde iyice düşen yerli yapımların çıtasını bir nebze olsun kaldırmayı başarıyor ama tümüyle değil.
Suzan DEMİR
Yerli dizi sektörü bir süredir tekelleşme üzerinden bir tartışmayla çalkalanıyor. Tam da TRT'nin dijital platformu Tabii'nin yeni dizisi Gassal'ın çıkmasıyla başlıyor, hatta Tabii platformunun da adının geçmesi ve birçok iddianın havada uçuştuğu bir mevzu bu. Şimdilik tartışma tekelleşmenin adresi olarak ID menajerlik firması ve onun başındaki Ayşe Barım üzerinden ilerliyor.
Firmaların Rekabet Kurumu tarafından soruşturulmasıyla başlayan bu süreç, kimsede bu sorunun çözüme kavuşacağı gibi bir beklenti olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla tekelin “el değiştirmesi” kulislerde başlarda fısıltıyla konuşulan, şimdiyse daha çok dillendirilen bir mevzu oldu ya da akla daha yatkın bir senaryo. Çünkü iktidara yakın isimlerin bir anda bu mevzuya eğilmesinin demokratik olmadığının bilincindeyiz. Öte yandan sektörü tekelleştiren bir kangrenin varlığının da AKP karşıtlığı üzerinden savunulacak bir yanı yok. Sürekli olarak iki taraftan birini seçmeye zorlanan kamuoyu için bu tartışma önden seçmeli gitmiyor. Özellikle sosyal medya platformu X'teki (eski Twitter) birçok kullanıcı ekranlarında aynı oyuncuların görmeyi tartışır hale geldi.
Aslında bunlar epey yazılıp çizildi, ülkenin de gündemi değişince mevzu soğumaya başladı. Ama şunu da hatırlamak lazım ki bu mevzu ilk olarak Netflix Türkiye ekibinin aynı yapım şirketleriyle çalışmasıyla patlamıştı. Tabii o zaman ortada Serenay Sarıkaya gibi özel hayatı hırpalanacak bir oyuncu olmadığı için çok ilgi çekmedi. Hâlbuki o dönemde de Ayşe Barım adı sıkça telaffuz edilmişti. Haliyle Netflix Türkiye yapımları da bir hayli eleştirinin hedefi oldu. Basit senaryolar, aynı oyuncular ve buna rağmen birkaç sezonu garantilemiş olmalarıyla özellikle. Netflix’in dünya üzerinde bile çok sevilip erken iptal edilen yapımları varken Türkiye’de bu sezon garantileri haliyle dikkat çekici.
Tüm bu tablo içinde Netflix'in son yerli yapımı olan Adsız Aşıklar'ı konuşurken bu konunun gölgesi şüphesiz ki buraya da düşecektir. Zira dizinin başrolündeki Halit Ergenç yaptığı açıklamalarla eleştirilerin hedefindeki Ayşe Barım'a sahip çıkmıştı. Haliyle dizinin adını arama butonlarına yazıp tepkilere bakınca bu mevzudan az da olsa nasibini aldığını görebilirsiniz.
Elbette diziyi sadece bu yanıyla anmak haksızlık olur. Başar Başaran'ın yazdığı ve Umur Turagay'ın yönettiği Adsız Aşıklar, Netflix Türkiye açısından son dönemde iyice düşen yerli yapımların çıtasını bir nebze olsun kaldırmayı başarıyor ama tamamen değil.
Dizinin konusu kısaca şöyle, Cem (Halit Ergenç) aşk acısı çekenleri bu dertten, hatta aşktan kurtarmak adına Aşk Hastanesi'ni işleten biri. Ortağının kızı ve aynı zamanda psikoloji eğitimi almış Hazal (Funda Eryiğit) ise aşka inanarak, hatta herkesin bir ruh eşi olduğunu ve bunu kokularla bulunacağını iddia eden biri.
Bu zıt görüşe sahip iki kişinin yolları Hazal’ın Almanya’dan diploması olmadığı için apar topar dönmesiyle hastanede kesişiyor. Cem, hastaneyi ve de çıkardığı kitapları, daha doğrusu ortaya attığı bu tezleri gölge bir karakter üzerinden halka anlatıp kendisi tüm olayı sahne arkasından idare ediyor. Ta ki gölge karakterini kaybedene kadar. Sonrasında Hazal’ın da gelmesiyle aşk hakkında zıt şeyler düşünen bu ikili ortak seanslar yapmak zorunda kalıyor.
Sekiz bölümden oluşan dizi her bölüm ayrı bir vaka işliyor. Aşk, ilişkiler hakkında bolca aforizmanın olduğu bir dizi olduğu için özellikle seyirciyi oradan yakalayan bir yanı var. Ama benim hoşuma giden tarafı Türkiye’de “ayıplanacak” durumlara bakış açısı. Örneğin ilk bölümde şarkıcı Teoman var ve kendisini oynuyor. Aşk acısından kurtulmak için hastaneye geliyor ve yardım alıyor. Bu süreçte âşık olduğu kadının yalnız bir anne ve onlyfansvari bir site için seks işçisi olarak çalıştığı ortaya çıkınca Teoman’ın tepkisi toplumsal normları reddeden bir şekilde yansıtılıyor. Kadın basın ve toplumun önünde bu kimliği ortaya çıkınca bir su kulesinden atlamaya çalışıyor, Hazal da kadına erkek egemen bakışı eleştirerek yardım ediyor. Tabii sonrasında gelen “atlama” kısmı basite kaçılarak yapılmış. Yerli bir “Good Feeling” (Kendini iyi hisset) yapımı izlediğimiz için sanki o kısmı hoş görmemiz de beklenmiş. Ama tüm bölümlerde basite kaçılmış diyemem. Örneğin sekizinci bölümde modacıların olduğu vaka hiç de fena değil. Fakat her bölüm çok dikkat çekici değil. Yine de toplumsal cinsiyet rolleri konusunda dikkatli davranılmış. Ama Türkiye’deki sansürden dolayı aşk ilişkileri heteroseksüel. Eşcinsellik sadece bahis olarak geçiyor…
Adsız Aşıklar’da dikkat çeken bir diğer şey Halit Ergenç’in oyunculuğu. Muhteşem Yüzyıl’da Kanuni olarak izlediğimiz ve genelde de “ağır abi” rollerinde görmeye alışık olduğumuz Ergenç burada takıntılı ve sinir bozucu bir karakteri canlandırıyor. Bir arkadaşımın benzetmesiyle bir “Woody Allen” bile denilebilir. Mommy Issues (bireyin anne ile olan karmaşık sorunları) bir karakter olan Cem’in aşka düşman olma sebebi olarak buna yani annesine bağlanıyor. Zaten Cem tüm dizi boyunca Hazal ve annesiyle çatışıyor. Tabii anne sorunları yaşayan Cem ile baba sorunları (Daddy Issues) yaşayan Hazal’ın yan yana gelmesi zaman zaman bu şekliyle dile getirilip tiye de alınıyor. Dizi bu anlamıyla karakterleri belli dozlarda karikatürize ederek sırtını tümüyle bu Mommy Issues ve Daddy Issueslere yaslayan yapımlardan da olmuyor. Bu açıdan sınırlarını esneten bir dizi.
Bu köşede daha önce yazmıştım yine Netflix Türkiye yapımı Kimler Geldi Kimler Geçti, “Love Bombing", "Ghosting” gibi popüler kavramlar ve biraz da Netflix standartlarıyla ortaya karışık bir şey yapmaya çalışmış ama klasik TV yaz dizisi mantığını geçememişti. Adsız Aşıklar da odağına aşk ve ilişkileri alıyor, Netflix kalıpların da yakın bir çerçevede duruyor; ama kendine has mizahı, senaryoda ve hikâyede toparlanması gereken birçok yere rağmen özgün duruyor.
Suzan Demir kimdir?
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudu. Hayat TV, ardından Evrensel Gazetesi’nde çalışmaya başladı. Taraf Gazetesi kültür sanat servisinde muhabir ve editör olarak çalıştı. Arka Pencere (www.arkapencere.com) online dergide haftalık sinema eleştirileri kaleme aldı.
Ayrıca BİR+BİR Ekspres dergisinde (hem online hem matbu dergisinde) www.sabirfikir.com ve Kritik 24 (K24) sitelerinde haber ve yazıları yayınlandı. Yeni E Dergisi'nde kültür, sanat ve sinema röportajları yapılıyor. Hala Avrupa'da çeşitli ajanslara politika, ekonomi ve kültür sanat kapsamında haberler üretiyoruz. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve SİYAD üyesidir.