Antep’ten Musul'a uzanan bir sürgün hikayesi

Antep’ten Musul'a uzanan bir sürgün hikayesi
1915'te 7 yaşındaki Ermeni bir çocuğun zorunlu yolculuğunu ve hayatta kalma mücadelesini anlatan 'Manug'un Sürgün Günlüğü' Antep’te sahnelendi.

Sinan ŞAHİN


ANTEP - Antep tarihi üzerine araştırmalar yapan Murad Uçaner'in uyarlayıp yönettiği, Ferdal Kurt'un anlatımını yaptığı 'Manug'un Sürgün Günlüğü' ilk kez Antep’te Nar Bilim Sanat ve Kültür Derneği'nde (Nar Sanat) sahnelendi.

7 yaşındayken ailesi ile birlikte sürgün edilen Manug Cızdırıkyan adlı Ermeni bir çocuğun yıllar sonra kendi yaşam öyküsünden kaleme aldığı hikaye, Antep'ten Halep'e oradan da Deyrizor'a ve Musul'a uzanan sürgün yolculuğunu, bu yolculukta ailesini ve yakınlarını kaybedişini anlatıyor.

Hikaye, Ermeni Soykırımı ve o dönemde yaşananlara bir çocuğun tanıklığı ve gözlemleriyle ışık tutuyor.

oyun.jpeg

Sahne aşaması 1 saat süren hikaye anlatımının ardından, yönetmen Murad Uçaner ve anlatıcı Ferdal Kurt, Manug'un Sürgün Hikayesi'nin derleme, yapım ve prova sürecini Artı Gerçek'e anlattı.

'DEFTERDE ANLATILANLAR ÇOK TANIDIKTI VE YARALAYICIYDI'

Manug Cızdırıkyan'ın kendi sürgün hikayesini anlattığı defterle ilk kez Ermenistan’ın başkenti Erivan'daki Soykırım Müzesi'nde tesadüfen tanıştığını söyleyen Uçaner, "2015 yılında Antep’te yaşamış Ermeniler ile ilgili sözlü tarih araştırmaları kapsamasında Ermenistan'ın başkenti Erivan'a gittiğimde böyle bir defterin varlığından haberdar oldum. Ancak o tarihte defteri bulup inceme imkanım olmadı. 2017 yılında yine aynı amaçla Erivan'a gittim ve Soykırım Müzesi’ndeki bu defteri inceledim ve daha sonra bir kopyasını elde ettim. Bu defter Manug Cızdırıkyan tarafından Ermeni alfabesiyle Türkçe yazılmış 110 sayfalık bir defter. 15 günlük bir çalışma sürecinin ardından defterin tamamını Türkçe’ye çevirdim. Defterde anlatılanlar çok tanıdıktı ve yaralayıcıydı. Bende derin bir etki bıraktı" dedi.

ucaner.jpeg

'HERKES BU HİKAYEYİ DUYMALIYDI VE BİLMELİYDİ'

1915 öncesinde Antep’te yaşayan Ermenilerle ilgili kapsamlı araştırmalar yaptığını söyleyen Uçaner, Manug'un hikayesini sahneleme sürecini şöyle anlattı:

"1915 tehcir kararından sonra yaşananları yetişkinlerin anlatılarından haberdardık. O dönemde yaşananlara ilişkin bir çok hikaye ve trajediyi bilmeme rağmen bu defterin farkı, bir çocuğun ruh haliyle ve gözüyle anlatılmış olmasıdır. Anlatılan hikaye elbette tanıdıktı ancak bir çocuğun yaşadığı bu sürgün hikayesi daha çok görünür kılınmalıydı. Hikayenin çevirisini yaparken aklımda hep şu vardı; herkes bu hikayeyi duymalıydı ve bilmeliydi. Manug'un sahnelenme süreci böyle başladı."

defter.jpeg

'BİTMEYEN, SONU OLMAYAN BİR HİKAYE BU'

Uçaner, günümüzde Manug'un hikayesine benzer bir çok hikayenin coğrafyamızda halen yaşanmaya devam ettiğini vurgulayarak, "Anlatılan hikaye yüzyılı aşkın bir süre önce yaşanmış bir hikaye. Hikaye'ye şu yönüyle çok değerli. Aradan geçen zamana rağmen coğrafyamızda halen aynı acıların, trajedilerin kesintisiz bir şekilde yaşanmaya devam ettiğini görüyoruz. O tarihte Ermeni tecridi vardı. Şimdi bakıyoruz yanı başımızda savaşlar var. İnsanlar halen göç yollarında, hala sürgünde. Halen milyonlarca insan coğrafyamızda mülteci, sığınmacı. Bitmeyen, sonu olmayan bir hikaye bu aslında. Biz biraz da bunu anlatmaya çalıştık" diye konuştu.

'BU TRAJEDİYİ ANLATMAK KOLAY DEĞİLDİ'

Anlatıcı Ferdal Kurt da yaklaşık 3 ay süren prova aşamasının büyük bir duygu yoğunluğuyla geçtiğini anlatarak şunları dile getirdi:

"Bu metni sadece bir çocuğun kaleminden çıkan bir yazı olarak ele almadım ilk zamanlar. Bu hikayeye benzer yüzlerce, binlerce çocuğun, kadının, erkeğin yani masum insanların hikayesi olarak ele alındı. Prova süresince bunun üzerine yoğunlaşıp dramaturjik çıktısını buna yoğunlaştırdık. Hikayeyi işlerken sahnede bütün izleyicilere hitap ettiğimiz şey buydu esasen. Elbette bu trajediyi anlatmak, yeniden yaşamak, göstermek kolay değildi. Netice olarak insanların kafasına soru işareti bırakmış olmanın ve bu yaraya dikkat çekmenin mutluluğunu yaşıyorum."

Öne Çıkanlar