'Barbarları Beklerken' sanat kolektifi ile söyleşi: Hafızamız Hesap Soracak

'Barbarları Beklerken' sanat kolektifi ile söyleşi: Hafızamız Hesap Soracak
İlker Cihan Biner bu hafta 'Barbarları Beklerken' adlı edebiyat fanzini ve sanat kolektifinden Dolunay Aker'le deprem bölgesindeki çalışmalarını, sanat- felaket bağlantısını konuştu.

İlker Cihan BİNER


Artı Gerçek - Sanat ve felaket ilişkisini konuşmak oldukça zor. Özellikle Maraş merkezli depremlerden beri bu konuda çeşitli etkinlikler yapılıyor. Deprem bölgesindeki sanat yazarlarıyla, şairlerle ve sanatçılarla konuşmalar gerçekleştiriliyor.

Fakat 'Barbarları Beklerken' adlı edebiyat fanzini ve sanat kolektifi ile konuşmanın farklı bir önemi var. Oluşum uzun süredir yaptığı etkinliklerle sanat-felaket bağlantısını konuşuyor ve bu konuda inisiyatif almakta kararlı.

Biz de bu bağlamda 'Barbarları Beklerken' kolektifinden Dolunay Aker'le deprem bölgelerindeki sanatçıların yaşadıklarını, tanıklıkları ve daha pek çok şeyi konuştuk

Lafı uzatmadan söyleşiye bağlanalım.

‘Barbarları Beklerken’ adlı sanat kolektifi ve edebiyat fanzini nasıl oluştu?

'Barbarları Beklerken' fikri 2019'da gerçekleşen bir etkinlik sonucu ortaya çıktı. Son derece tekil bir projeydi. Ancak etkinlik sonrası bu tekil huzursuzluğun başka yollara sapacağı da aşikardı. Barbarları Beklerken'in neye tekabül edeceğini biliyordum. Genellikle tekil projelerin kolektif bir aşamaya evrilmesi zordur. Strateji ve takip gerektirir. Marksizm ve avangardın ortak diyaloğu, radikal bir siyaset teorisiyle radikal sanat tutkusunun yan yana gelmesi, kavramların ve eylemlerin içinin boşaltıldığı, kaybolduğu hatta öldüğü zannedilen şeylerin aslında yaşayan bir şey olduğunu beklerken barbarlara hatırlatmak istedik.

Depremin 100. Günü Harbiye Halk Yürüyüşü/ Fotoğraf: Dilay Kababıyık

‘Barbarları Beklerken’de "yeni olanı yap!" bir slogan mı? "Yeni" kelimesi ve "yapma biçimi" eylemi arasındaki ilişkiden bahseder misiniz?

Yeni bizim için olaylara, kişilere ve kurumlara yaklaşırken hissettiğimiz, içimizde tutup zaman zaman dışa yönelttiğimiz bir mesafe bilincidir. Günümüzde 'yeni' süpermarket kıvamında kullanılıyor. Sanatçılar kullandığı kavramların ciddiyetine bakmadan her şey de "yeni"yi arıyor. Ancak "yeni"nin hangi tarihsel kültürel siyasal engebeden savaşarak ortaya çıktığı sorusu bizzat "yeni"nin banknot sanatçıları tarafından cevaplanmadan çöpe atılıyor. Biz, yeni'yi hayata katma derdindeyiz ve yeni bugün yaşamıyor, fikirsiz eylemsiz bir yeni'yi konuşuyoruz. Hayatla iç içe olmayan, gündelik hayatın gevrek koşullarına neşteri vurmayan, eyleme geçmeyen bir yeni, hiçbir şey yapamaz. Yapılmayanı söylemek, yapılmayanı teşhir etmek, bunun için eyleme geçmek, tarihteki yaşayan ve bizi bugün yeniden harekete geçmeye iten "yeni", misyonunu tamamladığında süpermarket kullanıcıları sadece seyredecek ve tarih seyredenleri pek sevmez.

8 Mart Yürüyüşü/ Fotoğraf: Dilay Kababıyık

Deprem sonrası ‘Barbarları Beklerken’de değişen ne oldu? İktidarın yoğun ihmallerinin olduğu deprem coğrafyasında hangi konumlardan bir dayanışma ağı kurdunuz?

'Barbarları Beklerken' deprem sürecinden önceki pratiklerinde yukarıda söylediğim şeyleri sanatsal bir eylem olarak gerçekleştirmeye çalışıyordu. 4 yıl boyunca formunu bu kadar hızlı değiştiren başka bir yapı var mı bilmiyorum. Matbu fanzin, online fanzin, site yayını ve bu süre zarfında kolektif bir hat örme aşaması... fakat kolektifimizin asıl ayrıldığı nokta eyleme geçme dürtüsüdür. Biz deprem sürecinin ilk aşamalarında ve bütün saha çalışmalarımızda öncelik olarak sanatı değil hayatı eyleme dönüştürmeye çalıştık.

Cehennemi yaşamış insanların arasında, (kolektifin bazı üyeleri felaketi birebir yaşadı) ölülerini bulmaya çalışan, kayıplarının acılarını nasıl tarif edeceğini bilemeyen insanların arasında sanat bizim için ikinci plandaydı. Güncel sorunları birlikte çözme noktasında ortak çalışmaların neredeyse tamamında yer aldık. İktidarın unutturmak istediği her şeyi hatırlatmak, bu yıkımın hesabını er ya da geç sormak, hayatları çalınan insanların dertlerine derman olmak bizim gündemizdir.

1 Mayıs İşçi Bayramı'ndan/ Fotoğraf: Dilay Kababıyık

Felaket ve sanat ilişkisine dair ‘Barbarları Beklerken’ bugüne kadar neler konuştu? Etkinlikleriniz için aynı zamanda bir tür "inisiyatif alma" diyebilir miyiz?

Felaketin neyin sonucu olduğu hepimizin bildiği bir durum. Kapitalizm gündelik hayatımızda bizimle her gün cehennem provası yapıyor. Bizler etkinliklerimizde ve katıldığımız kolektif çalışmalarda yaşadığımız yıkımın ötesine odaklanmak istedik. Artık bir geçmişimiz yok. Geleceğin huzursuzlukları, altüst oluşları bizleri bekliyor. Ya bu hayatı ters yüz edip yeni imkanlar yaratacağız ya da bizim için hayatın her anı cehennemden daha beter olacak. Biliyoruz ki yeryüzünde hâlâ hayat tutkusuna sahip insanlar var. Biliyoruz ki faşizm düşlerimizden hafızamızdan korkuyor. Ama yine biliyoruz ki yeryüzünde yıkımı yaşayanların derdi ve hayatı ortaktır ve o ortak dert tahammül etmeyecek, hafızamız hesap soracak.

Harbiye Mahallesi Dayanışma Şenlikleri - Çocuk Atölyesi / Fotoğraf: Dilay Kababıyık

Özellikle deprem bölgesinde sanatçılarla ilişkiniz ile bağlantılı olarak gelecek projeleriniz var mı? Planlarınızdan söz eder misiniz?

'Barbarları Beklerken' sanat kolektifi olarak görünenin değil ara sokakta kaybolanın derdine düşeceğiz. Otonom etkinlikler planlıyoruz. Geniş zamana yayılan, anlık değil sürekliliği olan kendini idame ettiren, sahayı devamlı ön plana alan etkinlikler olacak. Ancak bu etkinliklerin detaylı ve kapsamlı bir şekilde irdelenmesi gerekiyor. Tek avantajımız sahayı biliyoruz. Büyük bir zaman sorunumuz var ve o zamanı nasıl iyi değerlendireceğimiz hepsinden daha önemli. Zamanı kazanırsak şu an her şey bitmiş gibi evlerinde rahat yaşayan sanat camiası çok da sevinmeyecek bu duruma. Çünkü reklamlar bitti! Gerçek başladı!

Öne Çıkanlar