Bir nesnenin melankolik etkileşimi

Bir nesnenin melankolik etkileşimi
İlker Cihan Biner bu hafta Madonna'nın Swim şarkısının zihninde tetiklediği yerleri, fantezi ve gerçek arasında salınan bir deneyim anlatısıyla buluşturuyor. Estetik tecrübenin, duyum anlarının, 'zihnin yaşamı'nı mümkün kılan olanaklarına açılıyor.

İlker Cihan BİNER


Artı Gerçek - Sevgili arkadaşım Ece Çitelbeg, derin sohbetlerimizden birinde bana çalakalem bir denemesini yolladı.

Metnin başında şu cümleler geçiyordu:

‘’Artık gerçekle kurgu birbirine karıştı. Zaman tek bir an gibi. Durağan olmayan, akışkan bir an. Her şey iç içe, ardı sıra, geçişken. Yaşam saydam bir şeye dönüştü.’’

Bu cümleleri okurken yanı başımda Madonna'nın ‘Swim’* şarkısını dinlediğimi fark ettim. Fakat metinde ‘artık gerçekle kurgu birbirine karıştı’ ifadeleri kafamı karıştırdı. Çalan müzik ile beraber gerçekle kurguyu nasıl düşüneceğimi yazmak istedim.

Nitekim şarkıyı bir nesne olarak kabul ettiğimizde… Sözlere/müziğe yerleşen derin melankoli, yaşadığımız dünyanın karanlığını tasvir ediyordu.

Bu eser Madonna'nın ‘Ray Of Light’ albümünden ve her dinleyişimde, kasetini ilk aldığım zamanlara götürüyor beni. İngilizceyi derinlemesine öğrenmeye başladığım, varoluşumu sorguladığım, okuldan gelince albüme sarıldığım o dönemler... Oturduğumuz apartmandaki salonda ve odamda duran müzik setleri, ‘Swim’den yükselen trip hop sesler, Madonna'nın vokali beni bir döngüye sürüklerken şarkının bir anlamda reenkarnasyon olduğu söylenemez mi?

O anlara veda etsem de ‘Swim’ ile beraber neden oralar hep zihnimde canlanıyor? Çünkü yaşanmış sahnelerin gitmelerine izin vermemek için direniyorum. Sarı tonlarda ya da puslu griye dönüşen, içine gömüldüğüm uzamın bende yarattığı melankolik etkiler büyük boyutlarda.

Sürekli oralara dönüş yalnızca bu yazıdaki renklendirmelerle ve sözcüklerle beliriyor.
Sanki arkeolojik bir ayak izi gibi. Bende uyanan duyusal parıltılar şarkının sonlarında da yükselen gitar seslerinin bitmesiyle beraber kaybolabiliyor.

Ama yatağım, duvardaki posterler, penceremin apartman boşluğuna bakması ve hayallere dalmakta olan varlığım odamda dalgalanırken vokaldeki "we’re gonna swim to the ocean floor" (okyanusun dibine yüzeceğiz) sözleri dikkatimi çekiyor.

Şarkı akarken Madonna'nın sonlara doğru yükselen çığlığının ötesinde, progresif tınlayan elektronik gitar riffleri, insan olmayanın sert etkileşimlerinin konumlarını dışavuruyor.

Enstrümandan saçılan sesler, sıkışıp kaldığım döngüyü ifade ediyor. Bir nevi hüzünlendiren kırık nesne de diyebilirim. Elektro gitardan çıkan sesin çok katmanlı hâlleri burada ortaya çıkıyor.

O anlar kalbimde gömülü kalmış melankolik duyguların fotoğrafına dönüşürken şarkıdaki enstrümanın sert tınıları estetik bir olaya dönüşüyor. Yani kara delik misali nesne ile uyumlanma, onun iç yapısına yönelip beni ele geçirmesine izin vermek de diyebilirim buna. Böylelikle ‘Swim’deki elektro gitarın melodileri, kendi varlığımla ilişkili gizli kalmış anları dışavuruyor.

Artık arkadaşımın ufak bir denemesinde geçen gerçek ile kurgunun ayrışmasına gelebilirim. Onun metnini okurken çalan şarkının beni geçmişteki kederli, melankolik hâllerime götürmesi estetik konum yaratması farklı bir gerçeklik yaratıyor.

Dalganan zaman-mekân ağı şarkının sözleriyle, müziğiyle ve bilhassa elektro gitarla etkileşim kurmamı sağlıyor. Kurgu gerçeklikten ayrı değil. Aksine taşan duygulanım sahamda oluşarak bu yazının oluşmasına alan açıyor.

*‘Swim’ şarkısını dinlemek için tıklayın.

Öne Çıkanlar