Büyük bir kültür havuzunun ortasında: 'Edebiyat Tarihi Yazıları'
Abdullah EZİK
İsmail E. Erünsal’ın uzun yıllar süren edebiyat tarihi araştırmalarını, kayıp metinlerin peşinden sürüklendiği hikâyeleri, şair biyografilerini, elyazmaları ve arşiv kayıtları ile ilgili metinlerini bir araya getiren Edebiyat Tarihi Yazıları, okura farklı dönem, coğrafya ve kütüphanelerden birçok farklı anlatı sunan çok katmanlı, özel bir eser.
Osmanlı’dan günümüze sahaflık, kütüphaneler, kültür tarihi ve elyazmaları üzerine yaptığı çalışmalarla özel bir araştırmacı/akademisyen/yazar olarak ön plana çıkan İsmail E. Erünsal, bugüne kadar kaleme aldığı metinlerle edebiyat tarihine dair birçok bilinmeyenin gün yüzüne çıkmasını sağladı. Görev aldığı ansiklopedi çalışmaları, bilim kurulları, kurum ve kuruluş yönetimleriyle yeni bir kültür ve edebiyat tarihi yazımının peşinden giden Erünsal, aynı zamanda yetiştirdiği öğrencilerle de ayrıksı bir yerde durdu. Hâlihazırda yazmaya, araştırmaya, iz sürmeye devam eden Prof. Dr. İsmail. E. Erünsal’ın günümüzün en önemli edebiyat tarihi uzmanlarından biri olduğu da ifade edilebilir.
Edebiyat Tarihi Yazıları, öncelikle İsmail E. Erünsal’ın edebiyat tarihi bağlamında önemli bir yerde duran, farklı dönemlerde farklı meseleler üzerine kaleme aldığı metinleri bir araya getirmesiyle önemli bir yerde duruyor. “Arşiv Kayıtları Işığında Şair Biyografileri”, “Edebiyat Tarihi Kaynağı Olarak Arşiv Kayıtları”, “Kayıp Metinlerin Keşfi”, “Yazma Eserlerin Tespitine ve Neşrine Dair Problemler” ve “Müteferrik” başlıklı bölümlerden meydana gelen kitap, her bir başlık etrafında farklı bir konunun izini sürer. Nihayetinde ortaya Osmanlı’dan günümüze kültür tarihine dair geniş bir panorama çıkaran kitabın içerdiği anekdotlarla da ayrı bir yerde durduğu söylenebilir.
Edebiyat Tarihi Yazıları’nın ilk bölümü olan “Arşiv Kayıtları Işığında Şair Biyografileri”, altı Osmanlı şairinin hayatlarını, şiir dünyalarını ve eserlerini ele alarak onlara dair detaylı bir biyografi sunmayı hedefler. Bu bölümde Abdurrahîm Karahisârî, Sarıca Kemâl, Mihrî Hatun, Revânî, Vâiz Vâlihi ve Tâcîzâde Ca’fer Çelebi’nin peşinden giden Erünsal, zamanına kadar tekrar eden bilgilere paralel bir şekilde bu isimlere dair yeni keşifleri de gün yüzüne çıkarır. Ele aldığı her bir ismi gerek biyografisi gerekse poetik tutumuyla birlikte değerlendiren yazar, nihayetinde yeni bilgiler eşliğinde Osmanlı divan şiirine özel katkılarda bulunur.
İsmail E. Erünsal’ın kitapta geniş bir şekilde yer verdiği ve aynı zamanda doktora çalışması sırasında üzerinde durduğu Tâcîzâde Ca’fer Çelebi, 15-16. yüzyılın önemli divan şairlerinden biridir. Daha ziyade nesir türündeki eserleri ile tanınan, Sultan II. Bayezid ve I. Selim dönemlerinde üst düzey devlet kademelerinde görev alan, tartışmalı bir şekilde idam edilen Ca’fer Çelebi, gerek şiiri gerekse resmî görevleriyle oldukça başat bir figür olarak değerlendirilebilir. Doktora tezinde ve kitap bağlamında okurla buluşan ilgili bölümde Tâcîzâde Ca’fer Çelebi’nin hayatına, şiir anlayışına, düzyazı metinlerine detaylı bir şekilde değinen Erünsal, böylelikle şairin daha geniş kitleler tarafından tanınmasına da olanak sağlar.
Arşiv kayıtları, hemen bütün konularda/alanlarda olduğu gibi edebî anlamda da önemli vesikalar arasında yer almaktadır. Özellikle Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan çizgide bu kaynaklar, birincil düzeyde öneme sahiptir. Birçok bilginin kulaktan kulağa aktarıldığı, yazılı kültürün bu tür somut bilgilere pek alan açmadığı, her şeyin tezkerelerde birkaç cümle ile sınırlandırıldığı meselelerde bu tür kayıtların önemi daha da artmaktadır. Yakın geçmişte söz konusu arşiv kayıtları üzerinde (edebiyat bağlamında) en çok duran/çalışan isimlerden biri de İsmail E. Erünsal’dır. Edebiyat tarihi çalışmalarında arşivin nasıl bir yerde durduğu ve nasıl kullanılabileceği gibi temel sorular eşliğinde yola çıkan Erünsal, nihayetinde bu konuda çalışma yürüten/yürütecek araştırmacılara da ışık tutar. Bu bağlamda özellikle 15. ve 16. yüzyıllar üzerinde duran yazar, ortaya arşivler aracılığıyla elde edilen bilgiler üzerinden yeni tür bir edebiyat tarihi anlayışı çıkarır. Somut bilgilere dayalı, kaynağını devlet arşivlerinden alan bu edebiyat yazını, okura bilginin nasıl kullanılabileceği ve ilgili verilerin nasıl değerlendirilebileceğine dair de önemli bir kaynak çıkarır.
Edebiyat tarihi çoğunlukla başyapıtlar üzerinden yazılır. Başat yazarlar, figürleri, metinler, şiirler bu tarihin iskeletini oluşturur. Bununla birlikte her zaman varlığından söz edilen ancak kimse tarafından görülmeyen (en azından keşfedildiği döneme kadar) birçok “kayıp metin” de söz konusudur. Başta divan edebiyatı bu tür eserlerle doludur. Tezkere ve mektubatlarda adı sıkça geçen birçok şair, metin, çeviri eser söz konusu olmakla birlikte bugün için birçoğu kayıp durumundadır.
Erünsal da bu tür kayıp metinlerin izini süren, birçoğunu çeşitli arşiv, sahaf ve kütüphanelerde bularak gün yüzüne çıkarak başat isimlerden biridir. Bu anlamda salt eldeki verilerin değerlendirilmesi değil, aynı zamanda kayıp statüsündeki birçok metnin de gün yüzüne çıkmasında Erünsal’ın katkılarının/emeğinin altını çizmek gerekir.
“Yazma Eserlerin Tespitine ve Neşrine Dair Problemler” ve “Müteferrik” başlıklı bölümler ise ana hatlarıyla İsmail E. Erünsal’ın bu alanlarda gördüğü temel sorunlara ve bu sorunlara dair geliştirdiği çözüm önerilerine odaklanır. Latin harflerinin kabulüyle başlayan ve bugün için bir kısmı hâlâ devam eden tespit ve neşir sorunları, bugün üzerine düşünülmeye, tartışılmaya devam eden konular arasında yer alır. Erünsal da bu konudaki görüşlerini derleyen Edebiyat Tarihi Yazıları’nda bir araya getirir.
İsmail E. Erünsal’ın Osmanlı edebî kültürü üzerine farklı dönemlerde farklı vesilelerle kaleme aldığı metinleri bir araya getiren Edebiyat Tarihi Yazıları, okura geçmiş yüzyıllara dair önemli bir kaynak sunar. Birçok kayıp metni, yazar ve şairi gün yüzüne çıkarak; edebiyat tarihine dair farklı bir yaklaşım benimseyen; edebiyatı büyük bir kültür havuzunun içerisinde çok daha geniş bir anlayış ile ele alan Erünsal, nihayetinde herkes için ortaya bir kılavuz kitap çıkarır.