Cannes seçkisine yakın plan: İngilizce filmler ağırlıkta, kadınların seçkideki varlığı düşüşte
Artı Gerçek - Resmi seçkiyi festivalin basın toplantısında duyuran festival direktörü Thierry Frémaux, Martin Scorsese'nin "Killers of the Flower Moon" filminin yanı sıra, bir önceki yıl Cannes'ın iki büyük galibi "Anatomy of a Fall" ve "Zone of Interest" gibi bu yılın Oscar yarışına da damgasını vuran filmlerin bulunduğu 2023 seçkisi göz önüne alındığında geçen yılın "aşılması zor bir yıl" olacağını belirtti.
Hollywood'un geçen yıldan bu yana iki kez sektördeki üretimi durduran lonca grevinden etkilenmesi, stüdyoların Cannes'a gönderebilecekleri filmleri de geciktirdi.
Festival seçkisinden göze çarpanları Variety için kaleme alan sinema eleştirmeni Peter Debruge'nin yazısından satır başları şöyle:
SEÇKİYE GİREN İNGİLİZCE DİLİNDEKİ FİLMLERDE ABD YAPIMLARI AĞIRLIKTA
Bu yılın festival seçkisinde Amerikan filmlerinin ağırlığını görmek mümkün. "Horizon, an American Saga" (Kevin Costner'ın iki bölümden oluşan epik Western filminin ilk bölümü) ve 2015 yapımı "Mad Max: Fury Road "un da Cannes'da gösterime girdiği George Miller'ın kıyamet sonrası serisinin uzantı hikayesi olan "Furiosa: A Mad Max Saga" ile, bu senenin merakla beklenen ABD yapımlarından olan İki büyük film daha önce duyurulmuştu.
Kısa süre önce yapılan basın toplantısıyla Cannes, Francis Ford Coppola'nın 120 milyon dolarlık bütçe ile çekilen distopik şehir planlama draması "Megalopolis "in de yarışma bölümünde gösterileceğini resmen doğruladı.
Coppola'dan dört yaş küçük olan 81 yaşındaki Kanadalı yönetmen David Cronenberg, ölümle yüzleşmekten hiçbir zaman çekinmeyen anlatılarıyla biliniyor. Ancak Cronenberg bu kez doğrudan eşinin kaybının etkisiyle çektiği söylenen, keder duygusuna derinlikli bir bakış getiren "The Shrouds" ile festivale dönüyor.
MİKE LEİGH'İN YENİ FİLMİNİN SEÇKİYE GİRDİĞİ SÖYLENTİLERİ DOĞRULANMADI
Variety muhabirleri, bir varoluş sorgulamasının ürünü olan 'The Naked' filmiyle tanınan seksen yaşındaki yönetmen Mike Leigh'in de "Hard Truths" filmiyle festival seçkisinde yer alacağını duyurmuşlardı ancak filmin adı resmi seçkide yer almadı.
1990'dan bu yana ilk kez resmi seçkide yer alan Paul Schrader ise, geçen yıl ölen Russell Banks'in "Foregone" romanından uyarlanan filmi "Oh, Canada "yı Ana Yarışma'da göstermeye hazırlanıyor.
Altın Palmiye ödüllü Jacques Audiard'ın Başrollerini Zoe Saldana ve Selena Gomez'in paylaştığı yeni filmi "Emilia Perez" de seçkide dikkat çeken ABD yapımlarından. Film, Meksika kartelinin ortasında geçen bir müzikal olarak tanımlanıyor. Bu yönetmenler oldukça tecrübeli görünseler de, yeni yetenekler yerine köklü auteur'leri davet etme eğiliminde olan Cannes için bu pek de alışılmadık bir durum değil.
ULUSLARARASI YÖNETMENLER GEÇİDİ... LANTHİMOS, ABBASİ, SEAN BAKER...
American Honey filmiyle Türkiye'de de geniş bir izleyici kitlesi bulunan yönetmen Andrea Arnold , daha önce çektiği Fish Tank'e benzer bir yapım olduğu söylenen "Bird" filmiyle Ana Yarışma seçkisine giren filmler arasında yerini aldı.
2017 yapımı Altın Küre ödüllü Florida Project filmiyle genç nesil 'art-house' (sanat filmleri) sesleri temsil eden isimlerin başında gelen Sean Baker da, Anora adlı filmiyle bu yılın yarışma seçkisinde öne çıkan yönetmenlerden.
Geriye kalan İngilizce filmler (kendi ana dilleri dışında çalışan yönetmenlerin filmleri) arasında "Kutsal Örümcek "in İranlı yönetmeni Ali Abbasi'nin Donald Trump'ın erken dönem kariyerini senaryolaştırdığı "The Apprentice" ve Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos'un "Poor Things "in hemen ardından aynı oyuncularla (Emma Stone ve Willem Dafoe başrolde) çektiği yeni antoloji filmi "Kinds of Kindness" yer alıyor.
KANLI TÜR FİLMLERİNDEN SOVYET ŞAİRİNİN PORTRESİNE UZANAN BİR SEÇKİ
Frémaux, Fransız yönetmen Coralie Fargeat'nın aşırı kanlı tür filmi "The Substance "ı yakın zamanda Altın Palmiye kazanan "Titane "a benzetirken, Rus yönetmen Kirill Serebrennikov ("Tchaikovsky's Wife") başrolünde İngiliz aktör Ben Whishaw'un oynadığı muhalif bir Sovyet şairinin portresi olan "Limonov: The Ballad" ile geri dönecek.
Debruge, yarışma seçkisinde yer alan İngilizce dilinde çekilmiş filmlerin çoğu Hollywood grevinden etkilenen sistemin dışında yapıldığını belirterek, Cannes'daki başarıları, film yapımcılarının İngilizce konuşulan dünyadan fırsatlar bulmasına yardımcı olabileceğini ifade etti.
CANNES, ANA YARIŞMA'DA ÖNE ÇIKAN ASYA FİLMLERİNİ GÖRMEKTE YETERSİZ KALDI
Debruge ayrıca, İngilizce uluslararası film camiasının büyük bir kısmı için ortak dil olduğunu ancak Hollywood kendi geleceği hakkında endişelenirken Çin pazarı büyümeye devam ettiğini belirttiği yazısına şöyle devam etti:
"Bu da Cannes'ın son on yılda Asyalı (auteur) yönetmenler arasından Çinli usta Jia Zhangke'nin eşi ve ilham perisi Zhao Tao'nun başrolünü oynadığı "Caught by the Tides" dışında Ana Yarışma'ya bu kadar az yeni Asya film katmış olmasını özellikle şaşırtıcı kılıyor. Diğer Asya filmlerini "Belirli Bir Bakış" da dahil diğer kategorilerde görmek mümkün.
Bu Hintli sinemacı Payal Kapadia'yı, Abbasi'yi ya da Serebrennikov'u dışlamak anlamına gelmiyor: Festivalin Çin, Japonya, Tayland, Kore ve diğer ülkelerden harika işleri tespit etmedeki liderlik rolü, Pierre Rissient'in bölgeyi keşfe çıktığı günlerden bu yana büyük zarar gördü."
BU YILIN SEÇKİSİ KADIN SİNEMACILARA DESTEK KONUSUNDA SINIFTA KALDI
Diğer festivallerde filmleri gösterilen önemli Asyalı sesleri incelemek bile gözden kaçanların farkına varmak için yeterli. Cannes'ın açıkça geride kaldığı bir diğer alan da kadın sinemacılara verdiği destek.
Geçen yılki 7 olan yarışmadaki kadın yönetmen sayısı bu yıl dörde düştü. Bu sayı, Agnès Varda, Ava DuVernay ve diğer 80 kadın sinemacının 2018'de Palais merdivenlerinde talep ettikleri yüzde 50 kotasının çok altında.
Bu yıl 'Ana Yarışma'da kadın yönetmenler arasında Andrea Arnold ve Coralie Fargeat'nın yanı sıra sadece Hintli yönetmen Payal Kapadia ("All We Imagine as Light") ve Fransız Agathe Riedinger ("Wild Diamond") bulunuyor.
'BARBİE'NİN YÖNETMENİNİN JÜRİ BAŞKANI OLMASI CİNSİYET DENGESİZLİĞİNİ ÇÖZMÜYOR'
Frémaux seçkiye birkaç ekleme daha yapabilir, ancak kapsayıcılık uğruna "çıtayı düşürme" fikrine inatla direniyor (sinema eserlerinin sıklıkla değerlendirildiği erkek merkezli standartlar üzerine tekrar ve eleştirel düşünmeye yanaşmayan bir yaklaşım)
"Barbie"nin yönetmeni Greta Gerwig'i jüri başkanlığına davet etmek programdaki cinsiyet dengesizliğini çözmüyor, ancak dünyanın önde gelen festivallerindeki jüriler çeşitliliği buldukları yerde kucaklıyor gibi görünüyorlar ve en büyük ödüllerini son yıllarda kadın film yapımcılarına daha sık veriyorlar.
Cannes bu tür kurumlar arasında dağın zirvesini temsil ediyor ve seçici kurulun işinin bir parçası da orijinal ve heyecan verici sesler bulmak için dünyadaki örnekleri taramak. Konumları gereği ilk tercih festival programcılarının elbette, fakat film yapımcıları Cannes'da yer bulabilmek için diğer festivallerden gelen davetleri yıl boyunca düzenli olarak geri çevirirler. Ancak Cannes'daki programcıların da bunu gördüklerinde fark etmeleri gerekir.
Elbette buu sonuçlar yalnızca istatistiklere dayanıyor (filmleri Mayıs ortasına kadar göremeyeceğiz), ancak diğer tüm büyük festivaller bir denge bulabiliyorsa, Cannes seçkisinin kağıt üzerinde neden bu kadar orantısız göründüğünü merak ediyor insan. (Kaynak)
Coppola'dan 120 milyon dolarlık tutku projesi: 'Megapolis', Cannes'da yarışacak