Edebiyat Günleri’nde ‘Direnmenin Estetiği’ tartışıldı

Edebiyat Günleri’nde ‘Direnmenin Estetiği’ tartışıldı
Devam eden 4’ncü Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’nde, Almanya doğumlu yazar Peter Weiss’in yazmış olduğu “Direnmenin Estetiği” ve “Çatallanan yollarda patikalar açmak, yazmak okumak, yazmak” üzerine tartışma yürütüldü.

Artı Gerçek - Lîs Yayınevi, Diyarbakır Sanat Merkezi ile Wêjegeh Amed-Diyarbakır Edebiyat Evi ortaklığında hazırlanan 4’üncü Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri 3'üncü gününde devam etti. Wêjegeh Amed-Diyarbakır Edebiyat Evi'nde “Direnmenin Estetiği” ve “Çatallanan yollarda patikalar açmak, yazmak okumak, yazmak” üzerine tartışmalar yürütüldü. Tartışmanın odağında, Almanya doğumlu yazar Peter Weiss’in yazdığı 'Direnmenin Estetiği' adlı eseri, akademisyen Çağlar Tanyeri ve Turgay Kurultay tarafından tartışmaya açıldı.

ffv80unxwaeoiy1.jpg

'DİRENİŞİN ESTETİĞİ' TARTIŞILDI

Tartışma odağı bağlamında söz alan ilk konuşmacı Turgay Kurultay, kitabın ele aldığı konuyu şöyle anlattı: “Kitabın ana konusu devrimci siyasal mücadele. Sosyalist komünist mücadeleyi anlatıyor ve yeni bir sentez olarak tanımlanıyor. Durduğu yer itibariyle, sol çevreler açısından tartışmaya açık. Kitap 3 kişi ile başlıyor bittiğinde iki kişi idam ediliyor. Oradan sonra arkadaşlarıyla varsayımsal konuşmalar yapıyor. Kitapta 500’den fazla isim geçiyor. 5’de biri o dönemde mücadelede yer alan isimler. Bu isimler gerçek kişiler. Otorite, tek seslilik bireyin önemsizleşmesi ayrıntılı olarak işleniyor. Bu metin bir yenilgi romanı. Benim yorumum bu, yenilginin sonunda bir ütopya fikri konuluyor.”

Çağlar Tanyeri ise kitaptan belli pasajlar okuyup, eserin sanatsal boyutunu değerlendirdi.

BİRBİRİMİZİ NE KADAR DUYUYORUZ?

Daha sonra yazar Asuman Susam, “Çatallanan yollarda patikalar açmak, yazmak okumak, yazmak” başlığı altında bir tartışma yürüttü. Susam, “Dil üzerinden metinleri kurmaya ve hayatımızı oradan kurmaya çalışıyoruz. Birbirimizi ne kadar duyuyoruz benim için çok önemli. Birbirimizi çok anladığımızı düşünüyoruz ama öyle değil. Plasentadan beri mustaribiz. Yazmak demek bir 'sen’e seslenmek, demek. Meramımız sesimizi duyurmak” diye konuştu.

ffikyq0xeaocgvx.jpg

‘ÖTEKİNİN SESİNİ NE KADAR DUYUYORUZ?’

Asuman Susam konuşmasının devamında, “Hepimiz konuşuyoruz ama sakin bir yerde baktığımız da herkesin konuştuğu bir uğultu evreni karşımıza çıkıyor. Eşik altı sesler yani ötekinin, uzlaşmada yer almak istemeyenin sesini ne kadar duyabiliriz? Duymak böyle bir mesele öteki ile meselemizi böyle açıklayabiliriz. Politik olan yeryüzünü estetik kılmak değil hayali hakikat üzerinden yeniden inşa etmektir. Okumanın kendisine, ötekine açılan kapı oluyor. Kaybedilmiş anlamları yeniden kurabilir miyiz, yeni anlam dünyası kurabilir miyiz?” sorularını sordu.

ffw-8czwaaaxn3p-001.jpg

BİRLİKTE DÜŞÜNMENİN OLANAKLARI NEDİR?

Birlikte düşünmenin olanakları üzerine de konuşan Susam, “Bu patikalar açmak meselesinde bir takım kavramlar başından beri beni ilgilendirdi. Bir ritim halindeyiz. Başka sesleri ne kadar duyabilirsek öyle yaşıyoruz. Bunlara bakmak yeniden dünya açısından değerlidir. Birlikte düşünmenin olanakları nelerdir? Kontrolün bizde olmadığını düşünüyorum. Bu konforun içinden çıkmak için ne yapabiliriz? Sorgulanması gereken bir eşikteyiz.” dedi.

Yoğun ilginin gösterildiği etkinlikte yapılan konuşmaların ardından, tartışma programı katılımcıların sorularıyla son buldu. (MA)

Öne Çıkanlar