Gazapizm: Sokak artık özgür değil

Gazapizm: Sokak artık özgür değil
'Özümü korumak için mücadele etmiyorum. Özümü değiştirmeye çalıştıkları noktada mücadele ediyorum'

Rap müziğin önemli isimlerden biri olarak adını duyuran Anıl Acar, sahne adıyla Gazapizm, rap müzikle 2003 yılında tanıştı. "Kulağıma ne geldiyse o bende iz bıraktı" diyen Acar,  günümüzde yapılan rap müziği, sokağı ve şarkılarını anlattı. Sokakların artık özgür olmadığını da ifade eden Acar, "Günümüzde sokağa da hükmeden markalar var. Sokak artık o kadar özgür değil" dedi. 

Gazapizm bugün Türkçe rap’in en önemli temsilcilerinden biri. Şarkılarını faklı kılan birçok özelliği var. Söylemi seçilebilir, öfkesi keskin, dili hayli sert. Karakteri hem buraya dair meselelerin acılarıyla hem de kendini büyüten acıları sahiplenmesiyle şekillenmiş. Bu sahiplenmede isyan da var, sokak da.

Deniz Durukan’ın sorularını yanıtlayan Anıl Acar'ın Gazete Duvar'da yer alan söyelşisinin bir bölümü şöyle: 

‘BİLDİĞİMİZ O SOKAK ARTIK YOK’

Röportaj öncesi kendi aramızda konuşurken ‘İstanbul’a yerleşmem’ dedin. Bu kontrolü elinde tutma isteği olarak yansıdı bana. Öyle mi?

Evet, yaşadığın odadan, mahalleye, şehre kadar her şeyi kontrol etme duygusu var bende. İstanbul çok büyük ve kalabalık, bu ürkütüyor beni. İzmir’de büyüdüm. Orada daha huzurluyum. İstanbul’da insanların hayat mücadelesi içinde koşturması bile benim huzurumun kaçması için yeterli bir sebep.

Bunun içinde temkinli olma duygusu yok sanırım…

Hayır, temkinlilik duygusu korkuyla beslenir. Benim korkum yok. Kontrolü elinde tutma isteği neden oluşuyor, onu bilmiyorum. Geriye dönüp bakmak gerek.

Bugün yapılan rap için ne dersin? Alt kültür hareketi olan rap’in yukarı çıkmasından söz edelim. Popülerleşmesi rap müziğin çıkışındaki tavrını etkiler mi?

Rap müziğin tavrını etkilemez ama rap’çiyi bozabilir. Her sanatçı kendinden sorumludur. Birbirinden bağımsız, farklı rap’çiler var. Hepsini aynı kefede toplayamayız. Popüler kültür, bizim Türkçe Rap’in içinde bulunduğu kültür değil aslında. Daha çok insanların yanlış algıyla yönlendirildiği, içi boş şeylerin dayatılmasıyla oluşturulan bir popüler kültür yaratıldı. Bundan ayrı olarak, iyi bir bakış açısına sahip insanların yaptığı müzik tutuluyor şu an. Daha önce çöplük diye baktığımız popüler kültürle şu anki popüler kültür aynı olmayabilir. Ana akımda yer alıyor olmaktan çok, orada nasıl durduğun önemli. Eskiden popüler olmak için vermen gereken tavizler vardı. Şu an farklı. Eğer underground duruşunla popüler oluyorsan bu senin suçun değil. Mesela popülist anlayışta olan bazı yayınlarda da röportaj verdim. Buralarda yer almak için ben çaba harcamadım. Onlar geldi. Benim kim olduğumu, tavrımı biliyorlar. Buna rağmen geliyorlarsa bu onların tercihi.

Genel olarak soruyorum, özünü koruma çaban, mücadelen var mı?

Özümü korumak için mücadele etmiyorum. Özümü değiştirmeye çalıştıkları noktada mücadele ediyorum. Kimse bende bir şeyi değiştiremez. Çünkü özüm bu olduğu için bu benim.

Rap müzikte her müzisyenin farklı bir söylemi var. Şehirlere göre sound’lar farklılık gösteriyor mu?

Çok ayrıntılı incelemedim. Ama herkesin yaptığı müzik yaşadığı bölgelere, oradaki yapıya, düşünme biçimine göre değişiyor. Hatta bu, İzmir’in içindeki semtlere göre bile değişebiliyor. Mesela Karşıyaka’da yapılan müzikle Göztepe’de yapılan müzik farklılıklar gösteriyor. Sound, söylem, dil farklılığı var. İzmir’in Göztepe tarafı daha gettodur. Karşıyaka ise elitist bir tavra sahiptir. Diğer yandan, bu tarz genellemeler yanıltıcı da olabilir. Mesela, Yener Çevik Karşıyakalı ama yaptığı müzikte arabesk öğeler de var. Aslında her şey çok yeni. Daha fazla müzisyen çıktığında bu tarz genellemeler yapmak daha kolay olur. Batman’da bir rap’çi çıktığında, İzmir’deki sound’a, söyleme yakın müzik yapabilir.

Aslında mahalleden, şehirden yola çıkarak bütüne bakmak, rap’in içindeki yerel özellikleri konuşmak isterim.

Evet, ülke bazında düşünmek, buraya dair bir söyleme bakmak gerek. Burada konuşulması gereken şey, ABD’den ithal edilen bu müziğin içinden tamamen yozlaşmış olanları ayıklamak olabilir. Senin kültürüne, sound’una ait olanlarla ithal edilen yerin sound’una, kültürüne sadık olanları konuşmak gerek.

‘KULAĞIMA NE GELDİYSE O BENDE İZ BIRAKTI’

Bunu konuşabiliriz tabii. Mesela senin şarkılarında buraya dair melodiler, sesler, tavır var. Anadolu’nun melodisi de var, arabesk tınılar, roman havası da… Senin müziğinde yerellik çok baskın.

Benim hoşlandığım sesler bunlar. Burada doğdum, beslendim. Çocuk yaşımda dinlediklerimi seçme şansım yoktu. Dolmuşta, sokakta çalanı da dinliyordum. Kulağıma ne geldiyse o bende iz bıraktı. Bu benim kültürüm, bunu sen seçmiyorsun. Ama seviyorsun da, bunlar benim sazlarım diyorsun. Sahipleniyorsun.

‘KÜLTÜRÜN BATILILAŞMAYLA ELE ALINMASI BENİ RAHATSIZ EDİYOR’

İnternet bu dönemde önemli faktör. Hem de küreselleşmeyle beraber küresel bir kültürün oluşması var…

Evet, internet… Ama, bana kalırsa kültür öyle gelişecek bir şey değil. Ben tüm bu olanları yozlaşmak olarak okuyorum. Kültürün batılılaşmayla ele alınması beni rahatsız ediyor. Sanki kültür sadece oraya aitmiş gibi bir algı yaratılmış. Süreklilik, kendi kültürünün devam etmesiyle gerçekleşecek bir şey. Geçmiş kötüyse veya müzik geleneğinde kötü örnekler varsa, beğenmiyorsan sen iyisini yap. Ben bu şiiri beğenmiyorum, bu müziği beğenmiyorum diyebilirsin ama onu beğenmediğin için buraya sırtını dönüp dışarıyı taklit ediyorsan bunda bir sıkıntı var demektir.

Peki sokağı konuşalım mı? Senin beslendiğin en önemli damar sokak. Şarkında da sokağın penceresi yok, çatısı yok diyorsun. Sokağın duvarı, sınırları yok. Herkesi eşitleyen bir tarafı var sokağın. Ya da, hâlâ öyle mi?

Sokakta ilk bakışta herkes eşit gibi görünüyor. Yakın zamanda askerden geldim. Askerdeki ilk günümüzde herkes sivil kıyafetiyle gelmişti. Bu, sosyal sınıfına, yoksulluğuna, zenginliğine, mahallesine, şehrine dair insanların dış görünüşüne göre yorum yapma imkanı veriyor. Ancak herkes üniformasını giyince o ayrım kalktı. İnsanların giydikleri, taktıkları şeyler ayrışmalarına sebep oluyor. Bu arada, insanlara dışarıdan bakıp ona göre değerlendirme yapmanın rahatsızlığını da yaşadım. Ama şunu da unutmamak gerekir ki, günümüzde sokağa da hükmeden markalar var. Sokak artık o kadar özgür değil.

‘BİZ ESKİDEN BERİ GELEN SÖYLEMLERLE SOKAĞA AŞIK OLDUK AMA O SOKAK YOK ARTIK’

Sınıf farkı sokakta ağırlığını hissettiriyor artık, öyle mi? Elbette etiketler giriyor devreye.

Yoksul bir semtte fosforlu Adidas takımını -ama sahte olanını tabii- giydin mi camdan bakan kız mahallemizin çocuğu yakışıklı olmuş diyor. O çocuk kendi mahallesinde kendini yakışıklı hissediyor. Ama Nişantaşı’nda yürüdüğü zaman kendini yakışıklı ve iyi hissetmeyecek. Her yerde herkes rahat yürüyemiyor bence. Etiketler buna engel. Sokak aslında bizim bildiğimiz veya hayal ettiğimiz sokak değil artık. Herkes benim değiştiğimden söz ediyor ama belki sokak değişti. Biz eskiden beri gelen söylemlerle sokağa aşık olduk. Ama çıktık ki, o sokak yok artık. İnsanların ekonomik seviyesine göre semtler belirlenmeye başlandı. Muhtemelen sizin hiç gitmediğiniz semtler, sokaklar vardır. O zaman hangi sokak eşitliği sağlıyor? Her sokak kendi kesimini barındırıyor. Yine eşitlik yo
 

Öne Çıkanlar