Gözetleme merakına dair: Kentukiler
Merve KÜÇÜKSARP
İspanyolcanın en parlak genç yazarlarından biri olarak addedilen Arjantinli yazar Samanta Schweblin’in kaleme aldığı ‘Kentukiler’ isimli roman, Saliha Nilüfer’in çevirisi ile Can Yayınları tarafından yayımlandı. Eser, Kentuki ismi verilen oyuncaklar aracılılığıyla tesadüfen birbirinin hayatına sızan insanların hikayelerini anlatırken, dijital dünyada gözetleme merakının olası sonuçlarını da ele alıyor.
Romana ismini veren ”Kentuki” denen oyuncak, panda, tavşan ve köstebek gibi canlılara benzeyecek şekilde tasarlanan bir tür robottur. Bunlar aynı zamanda kamera, mikrofon ve uzaktan bağlantı özelliği ile donatılmışlardır. Bu hayvanlar çeşitli şekillerde hareket edebilmekte, görünürde ona sahip olanların evcil hayvan gereksinimini karşılamaktadır. Oysa ona sahip olmak isteyenlerin arzularının altında daha derin bir ihtiyaç gizlidir; Kentuki sayesinde yalnızlıklarını giderme ve gözetlenerek var olduklarını hissetme ihtiyacıdır bu. Zira bu oyuncakların bir diğer ucunda, kendilerini gözetleyen, çeşitli hareketler ve uyarılarla kendilerine yanıt veren bir başkası vardır.
Kentuki sistemi şöyle işlemektedir; bir kişi oyuncağı satın alır, böylece ta en başında gözetlenmeyi kabul eder. Daha sonra oyuncağı evine yerleştirir ve şarj ederek varlığını devam ettirir. Bu kişi kentukinin sahibi olur. Sistemin diğer ucunda kentukiyi yöneten kişi ise, bir kod satın alarak malum oyuncağı internet aracılığıyla uzaktan kontrol eder. İlk bakışta sahip olunandır ancak aynı zamanda gözetleyen, başkasının hayatına sızandır da. Sahip olan kişi, evine kimin sızdığını, kendisini gözetlediğini bilmez, ancak hattın diğer ucundaki kişi kentukinin sahibinin en hafi sırlarını, zaaflarını, alışkanlıklarını, günlük rutinlerini, ilişkilerini, hatta bedenine dair kimi ayrıntıları bilir. Kentuki sayesinde hiç gidemeyeceği coğrafyalarda, hiç tanıyamayacağı insanların hayatlarına şahit olur. Kentuki’nin ekseninde birbirini tanımayan bu iki taraf arasında bir tür ilişki gelişir. Bu gözetleyen gözetlenen ilişkisi klasik “panoptikon” düzeninden farklıdır; buradaki gözetim daha az kontrolcü ve baskıcıdır. Gözetlenen ve gözetleyen için de bir tür haz vardır.
Bu ilişkide her iki taraf da birbirini yeniden tanımlar, konumlandırır. Ancak yine de girift bir ilişki ağıdır bu; yazarın romantize etmediği, aksine sakıncalarını mercek altına aldığı… Şiddet, röntgencilik gibi pek çok kavramı ihtiva eden ve böyle bir cihaza sahip olmanın ve onun aracılığıyla birinin hayatına sızmanın yan etkilerinin izini süren…
Romanda farklı karakterlerin hayatından kesitler yer alır. Peru'da yaşayan bir kadın Almanya'daki bir çifti izler; Guatemala'da hayatında hiç kar yağdığını görmemiş biri Norveç'teki kentuki sayesinde karı görmek ister… Keza oğluna yarenlik etmek için bir kentuki almak zorunda kalan boşanmış bir İtalyan adam, Meksika'da can sıkıntısından kurtulmak için kentuki kullanan genç bir kadın da romanın diğer portrelerindendir. Okur çeşitli karakterlerden ve hikayelerden mürekkep romanı okurken ve karakterlerin arasındaki ilişkiler yumağını tanımaya çalışırken, gerçekten kontrolün kentukinin hangi ucunda olduğuna kolay kolay karar veremez. Kontrol meselesi, gözetlenen ile gözetleyen arasındaki zaman zaman bir iktidar çatışmasına dönüşebilir:
“Alina’nın istediği bu değildi. Mola vermekti derdi, aygıtın odasında ya da hayatının ortasında gezebileceği zamanlara kendisi karar vermek istiyordu. Bunların zamanının tayin eden bir ‘sahip’ olamamak onu öfkelendiriyordu.”
BUGÜNÜN DÜNYASINI ANLATIYOR
Roman distopik öğeler barındırsa da, aslında gözetleme/ gözetlenme kavramlarının geniş yer kapladığı, teknolojik cihazların hayatımızı ve ilişkilerimizi sil baştan yarattığı günümüz dünyasını da tasvir ediyor. Kitapta yer bulan başkalarının hayatını merak etme takıntısı, teknoloji bağımlılığı ve gönüllü teşhir bugün bizlerin kuşatıldığı sanal dünyada sıkça karşımıza çıkan olağan halledir bir bakıma. Üstelik yazarın üzerinde durduğu mesele yalnızca teknolojinin yan etkileri de değildir. Gözetleme aygıtının evcil bir hayvana benzeyen bir oyuncak içerisinde saklı olması da dikkate değerdir. Zira bu oyuncak gözetleyene adeta canlıymışçasına bir his verdiği gibi “sahip olanın” duygusal olarak ona bağlanmasına da olanak sağlar.
Bu duygusal ilişkilerin, gözetleme ve gözetlenme pratiğinin, yerinden kalkmadan dünyanın öbür ucuna gidebilme deneyiminin, tanışmadan, görüşmeden sağlanan samimiyetin arka planında ise girift bir ekonomi saklıdır. Bu bakımdan roman kişilerin sadece gözetim nesnesi değil, aynı zamanda buna dayanan bir ekonomik işlem ve eğlence sisteminin üreticileri olması durumunda neler olacağına dair çeşitli ihtimalleri de sunar. Görme ve görülme itkisinin nasıl bir emtiaya dönüştüğünü de …
Samanta Schweblin, Kentukis'te, bir cihaz aracılığıyla, iç içe geçen bir dizi hikaye anlatıyor. Bizleri kurduğu dünya ve yaratığı oyuncak ile sosyal medya ve dijital dünyanın bir adım sonrasına götürüyor ve gözetleme/ gözetlenme üzerine kurulan, tamamen hayatı kuşatan bir tür ilişkinin insanların hayatları üzerindeki etkileri inceliyor.