Hapishaneye “Alternatifler”
Hapishaneye “Alternatifler”, Ayrıntı Yayınları etiketi ve Murat Erşen çevirisiyle yayımlandı. Eser, Foucault’nun gözetleme ve ceza üzerine yazılar kaleme almasından sonra 1976 yılında Montreal’da katıldığı bir konferansta hapishane üzerine yaptığı konuşmalar ve bir dizi söyleşilerden meydana geliyor.
Foucault bir hapishaneye hangi kurumlar alternatif olabilir sorusunun izinden gidiyor ve hapishane kurumunun gerekli olup olmadığını, işlevinin ne olduğunu sorguluyor. Keza hapishanenin bir ceza kurumu mu yoksa bir ıslahhane mi olduğunu, ceza evinden çıkanlar ve kaçanların suça bulaşma durumlarıyla ilintili olarak cevaplıyor. Ona göre hapishane ıslahhane değil aksine suçlu üreten kurumlardır. Hapishaneden çıkan bireylerin temiz bir hayat kurma olasılıkları zayıftır. Üstelik hapishanede geçen zaman boyunca hayatta kalmak için suçla haşır neşir olurlar, suçsuz bireyler bile suçlu bir şekilde hapishaneden ayrılabilirler.
Foucault, hapishane ve mahkumları tarihsel bir perspektifle değerlendirerek geçmişten bugüne yapılan uygulamalara atıfta bulunuyor. Mesela bir örnekte Foucault, cezaevlerine alternatif fikir olarak mahkumu aileli kılma seçeneğinden bahsediyor. Mahkumları aile kurumuna bağlamanın, onları iyileştireceğine, suç dünyasından uzak tutacağına inanıyor.
Foucault’nun hatırlattığı diğer bir mesele ise tecrit konusu. 19. Yüzyılın ortalarına doğru tecrit fikrinin, mahkumun yalıtılması, tefekküre dalması ve sonunda nedamet getirmesi için tasarlanmış bir ıslah süreci olduğunu anlatıyor. Foucault, insanın kendini sorgulaması ve pişman olması amaçsa şayet, bunun hapishane dışı başka kurumlarla da yapılabileceğinin, bireyin ıslah edilebileceğinin, böylelikle hapishanenin duvarlarının artık yıkılmaya yüz tutulabileceğinin altını çiziyor.
Konuşmasında ceza meselesi üzerine Foucault, Polonya, Hollanda ve Almanya üzerinden bir dönem uygulanan para cezalarının birey üzerindeki etkilerini, suçun caydırıcılığı ve ıslah etme fikrini mercek altına alıyor. Ayrıca kişinin yer değiştirme hakkına ve ehliyetine el koymanın da bir ceza alternatifi olarak tercih edilebileceğini belirtiyor.
“Bir bireyi borçlandırmak yer değiştirme özgürlüğü gibi bazı haklarını elinden almak, bir kez daha onu sabitlemenin, hareketsizleştirmenin, bağımlı hale getirmenin, onu bir çalışma yükümlülüğüne, bir üretim yükümlülüğüne veya bir aile hayatı yükümlülüğüne mecbur etmenin bir yoludur. Nihayet ve özellikle, bunlar, gözetim işlevlerini hapishanenin dışına taşımanın, gözetimi artık sadece hücresinde veya hapishanede kilit altında tutulan bireye uygulamanın değil, bireyin görünüşte özgür olan yaşamına genişletmenin türlü çeşit yollarıdır. Denetimli serbestlikle salınmış birey, peki! Bu gündelik yaşamının her evresinde sürekli gözetlenen bir bireydir, her halükarda ailesiyle, işiyle, görüştüğü insanlarla ilişkilerinde mütemadiyen gözetim altında tutulur.(…) Vaktiyle hapishaneye özgü olan iktidar biçimlerinin, bu eski tutukluluk sistemine getirilen tüm bu alternatif biçimlerinin işlevi temelde bu iktidar biçimlerini kanserli bir doku gibi hapishanenin ötesine yaymaktır.”
Foucault, ilerleyen bölümlerde ceza mekanizmasının işlevine dair kendi savını da ortaya atıyor. Cezanın işlevinin yasadışı eylemleri ortadan kaldırmak değil, tam tersine onları kontrol etmek, ekonomik açıdan yararlı ve politik açıdan verimli olacak belirli bir denge durumda tutmak olduğunu da düşünmemiz gerektiğini söylüyor. Ve ekliyor:
“Sorun insanların yasadışı olana duyduğu sevgi değildir, sorun şudur: iktidarın yasadışılığını elinin altında bulundurma, bu yasadışılığı kontrol etme ve iktidarını bu yasadışılık aracılığıyla icra etme ihtiyacı. Bu yasadışılık ister hapishaneye ister “gulag”a başvurularak kullanılsın her halükarda sorunun ortada olduğuna inanıyorum: Yasadışılığı sevmeyen bir iktidar olabilir mi?
Hapishaneye “alternatifler”, Michel Foucault, çev. Murat Erşen, Ayrıntı Yayınları, sf.79, 2023