Margosyan: Diyarbakır kendine özgü bir trajedi yaşıyor
Remzi BUDANCİR
ARTI GERÇEK- Diyarbakır 6. Kitap Fuarı'nın onur konuğu Mıgırdiç Margosyan fuarın açılışında bir konuşma yaptı. Protokolde devletin temsilcileri de vardı. Margosyan’ın konuşmasının ana teması anadildi. Babası dişçi Ali’nin "Git anadilini öğren adam ol" diyerek kendisini İstanbul’a gönderdiğini anlatan Margosyan, "Babam için adam olmanın öncelikli koşulu anadilini öğrenmek idi. İstanbul’a gittikten sonra, 15 sene içerisinde anadilimi öğrendim. Anadilimin öğretmeni oldum, öğrencilerim oldu. Daha sonra 'Gavur Mahallesi'ni yazdım. O kadar önemli bir şeyler yapmış, o kadar güzel bir şey yapmış olacağım ki gerçekten adam olmuşum, İstanbul’dan kalkıp huzurunuza gelmişim ve şimdi size nutuk atıyorum" diyerek, babasının verdiği kararın yerinde olduğuna dikkat çekti.
"DOĞDUĞUM DİYARBAKIR’A YAZAR OLARAK GELMEK İSTERDİM"
Fuarda Margosyan’a ilgi oldukça yoğundu. Kendisi de Diyarbakırlıydı. Bir zamanlar bu topraklarda yaşamış, ancak yok edilmiş Ermeni kimliğine sahipti. Kimi birlikte fotoğraf çekmek istiyordu, kimisi de aldığı kitabı imzalatmak. Mıgırdiç Margosyan ile Diyarbakır’a onur konuğu olarak gelmesini, kentteki değişimi, Gavur Mahallesi’ndeki yıkımı ve anadili konuştuk.
Diyarbakır’da bulunmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Margosyan’ın, fuara ‘onur konuğu’ olarak davet edilmesine itirazı vardı. Kendisinin konuk olarak değil, doğduğu memlekete yazar olarak gelmeyi tercih ettiğini ifade etti Margosyan.
MIGIRDİÇ MARGOSYAN İSMİNİN VERİLDİĞİ SOKAK ARTIK YOK
Margosyan, Diyarbakır’ı, Gavur Mahallesi’ni yazarken taş evleri, dar sokakları, farklı kimlikleri ve inançları işledi. Unutulan bir geçmişe ışık tuttu. Kitaplarında anlattığı Gavur Mahallesi’nde doğmuştu. Evleri Direkçi Sokak'taydı. Sur Belediyesi, 2010 yılında Meclis kararıyla sokağa "Mıgırdiç Margosyan" ismini vermişti. 2015 yılında, sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği mahalle tam da buradaydı. Yasak hala sürüyor. Evler ise yerle bir edilmiş durumda. Margosyan'ın isminin verildiği sokak da doğduğu ev de artık yok.
"DİYARBAKIR KENDİNE ÖZGÜ BİR TRAJEDİ YAŞIYOR"
"Benim bıraktığım, bahsettiğim Diyarbakır şu anda yok" diyen Margosyan, kentin son birkaç yıl içinde kendine özgü bir trajedi yaşadığına dikkat çekti. Yıkım döneminde yaşananlara değinen Margosyan, "İnanlar birbirleri ile konuşurken, dilden ziyade bilek gücüne müracaat ettiler. Bu da hoş olmadı" dedi.
"KİLİSEYİ ONARMAK İÇİN 12 YIL BÜROKRATİK ENGELLERLE UĞRAŞTIK"
Gavur Mahallesi’nde bulunan ve onarımında yer aldığı Surp Giragos Kilisesi hala yasaklı bölgede. Uzun süren uğraşlar sonucu onarılan kilise de yıkımdan payını alan yapılar arasında. Onarıma başladıklarında kilisenin sadece duvarlarının kaldığını anlatan Margosyan, binbir uğraşla onardıkları 500 yıllık kilisenin tekrar yıkılmış olmasına tepkili: Kilisenin tavanı bile yıkılmıştı. Tanrı'ya dua etmek için gittiğimizde, belki en büyük avantajı başınızı kaldırdığınız zaman gökyüzünü görüyordunuz. Daha sonra bunun onarılması gerektiği konusunda bir çalışma başladı. Yaklaşık 12 yıl bürokratik engelleri aşmak için uğraştık. Eninde sonunda onarıldı.
GELENLER DE GİTTİ…
Onarıldıktan sonra Diyarbakır’ın eski yerlileri, -bunların bir kısmı Avrupa’da, bir kısmı Amerika’da yaşayan insanlar- tekrar buralara döndü. En azından bir nostalji bile olsa burada kalmayı, görmeyi istediler. Ve geldiler. Tamamen bitmiş tükenmiş olan bir halka tekrar onarılmış oldu.
İnsanlar yeniden hayat bulan bir kilisede kendi yaşamlarına devam etmek istediler. Orada bir yaşam başladı. Bu yaşam... Maalesef son olaylardan sonra o da geçti gitti. 12-13 yıl uğraşıp, bir sürü problemi hallettikten sonra... İşin maddi boyutunu bir tarafa bırakıyorum, bir de manevi boyutu var… İnsanlar çok üzüldüler ve perişan oldular. Diyarbakır'ın kültür mirasını, cami olabilir, han-hamam olur, surlar olabilir; bunların onarılması, yapılması ve kalması gerekiyordu."
KADİM ŞEHİRDEKİ KADİM HALKA
Margosyan’ın doğduğu Gavur Mahallesi'nin büyük bir bölümü yıkıldı. Gavur Mahallesi'nin Ermenileri de yok, Kürtleri de yok artık. Margosyan, Diyarbakır’a ilişkin kullanılan ‘kadim kent’ ifadesine ise tepkili. Bu kavramın altının doldurulması gerektiğini eden Margosyan şunları söyledi: Hep söyleriz kadim şehi diye. Tamam kadim şehir de, eskiden yaşayan bir sürü kadim halk vardı. Ama bu halklar bugün yok oldular. Daha doğrusu göç etmek, bırakmak şu veya bu şekilde terk etmek durumunda kaldılar. Dillerde şuna dikkat edin. Ülkenin yönetiminde bulunan insanlar mesela bu ülkeden bahsederken, işte Kürd’ü ile Laz’ı ile Çerkez’i ile Gürcü’sü ile Arap’ı ile derken akıllarına Ermeni’si demek gelmez. Sanki bu coğrafyada Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler, Museviler hiç yaşamamış gibi davranıyorlar.
"YASAKLARLA BİR YERE GELİNMEZ"
Diyarbakır yıkım yaşadı. Belediyeleri kayyımlar yönetiyor. Belediyelere atanan kayyımların ilk icraatı parklarda bulunan Kürtçe tabelaların kaldırılması, anadilde eğitim veren kreş ve okulları kapatması oldu. Margosyan’ın Diyarbakır’daki hikayesi babasının anadilini öğrenmesi için kendisini İstanbul’a göndermesi ile başlamıştı. Diyarbakır’da anadilde eğitim veren kurumların kapatılmasına ilişkin soruya Margosyan, "Yasaklamalarla bir yere gelinmez. Eninde sonunda insanlar bu dillerini öğrenecekler. Öğrenmeleri de çok normal. Onları doğuran anaları onlarla ilk kez Kürtçe konuşuyorsa ister istemez bu dili öğrenecekler. Bir takım imkanlar bulup bir şekilde bu dili öğrenecekler. Tabi bir insanın anadilini öğrenmesini bu kadar anormal gibi göstermek başlı başına bir utanç" cevabını verdi.
"İSTANBUL’DA ERMENİ NÜFUSU AZALIYOR"
Diyarbakır’da Ermeni nüfusunun dikkat çekici şekilde azaldığına dikkat çeken Margosyan, "Diyarbakır’ın gavuru gitmiş, ismi kalmıştı. O da gitti. Diyarbakır dışında Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir yer var; o da İstanbul. Oradaki nüfus da giderek azalıyor. Dolayısıyla bizim okullarımızda da çeşitli sorunlarımız var. İnsanlar dillerini öğrenmek için belki direniyorlar, zorlanıyorlar ama gidişat kültürel anlamda giderek bir uçurum demeyelim ama aşağıya doğru bir ibreyi gösteriyor" dedi.
"DEMOKRASİ SORUNU YAŞANDIĞI MÜDDETÇE GÖÇ OLUR"
Margosyan, genç neslin ülkeyi terk etmesi sorununa da değindi. Bu yönlü haberleri sıklıkla duyduğunu belirten Margosyan, "Türkiye’de demokrasi sorunu yaşandığı müddetçe bu göçler hep olacak. Kürd’ü, Türk’ü, Arap’ı ve Çerkez’i için de olacak" ifadelerini kullandı.
"80 YILDIR ‘NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ’ SORUSUNA CEVAP BULAMADIM"
Ülkenin durumu pek iç açıcı değil. Hemen hemen herkes koşullardan şikayetçi. Temel hak ve özgürlükler, eğitim, ekonomi ve benzeri sorunlar giderek büyüyor. "Ne olacak bu memleketin hali?" sorusuna Margosyan, "Bu memleketin hali ne olacak sorusu hep sorulur. Bugün 80’inci yılımı kutluyorum. 80 yıldır bulamadım ben bunun cevabını. Benim babam da bulamamıştı. Bu bir zihniyet meselesidir. Bugünden yarına değişmiyor. Ama bu ‘ne yapalım canım, böyle gelmiş böyle gider’ anlamına da gelmiyor, çaba sarfetmek gerekiyor.
MIGIRDİÇ MARGOSYAN KİMDİR?
Babası 1915’teki Ermeni katliamından sağ kurtuldu. Ardından Diyarbakır'ın Xançepek Mahallesi'ne yerleşti. Margosyan, 1935 yılında, Xançepek’te (Gavur Mahallesi) doğdu. Ermeni nüfusunun yok edildiği bu coğrafyada Margosyan’ın kendi anadilini öğrenmesi mümkün değildi. Babası anadilini öğrenmesi için Margosyan’ı İstanbul’a gönderdi. Margosyan’ın günümüze uzanan hikâyesi bu şekilde başladı. Margosyan, Söyle Margos Nerelisen?, Gavur Mahallesi, Biletimiz İstanbul'a Kesildi ve Tespih Taneleri adlı eserlerinde kendi hikayesini kaleme aldı. 'Biletimiz İstanbul'a Kesildi' adlı kitabında, Diyarbakır'dan İstanbul'a ana dilini öğrenmek için gönderilişini anlattı.