Hürriyet kitap sanat'a veda: Medyada politikanın belirlediği bir hat var, kültür sanata ilgi azaldı

Hürriyet kitap sanat'a veda: Medyada politikanın belirlediği bir hat var, kültür sanata ilgi azaldı
Radikal gazetesinin kapatılmasının ardından yayın hayatına Hürriyet çatısı altında devam eden ve kültür yayıncılığının çölleşen ortamında bir ada gibi duran Hürriyet kitap sanat'ın ani vedasını, bu ekolün kıdemli gazetecilerinden Cem Erciyes'le konuştuk.

Artı Gerçek - Yayın hayatına 2000'lerin başında Radikal Kitap adıyla başlayan, 2016'da Radikal'in dijital versiyonunun da kapatılmasının ardından varlığını Hürriyet gazetesi çatısı altında sürdüren Hürriyet kitap sanat eki yakın zamanda sessiz sedasız kapandı. Bu vedayı bir bütün olarak kültür sanat alanlarını nefessiz bırakan iktidar pratiklerinden, kültür ürünlerinin sermayeye "yazgılı" ahvalinden, yasaklardan, dönüşen gazetecilik ikliminden ve düşünsel çölleşmeden bağımsız görmek çok zor.

Son olarak Bahar Çuhadar'ın gazeteye vedasıyla gündeme gelen Hürriyet kitap sanat'ın, gazete yönetimi tarafından resmi olarak duyurulmasa bile bir süredir okurla buluşmadığı biliniyor. Konuştuğumuz kaynaklar da gazetenin kapandığını doğruluyor.

Matbu yayıncılığı sürdürmek her geçen gün zorlaşırken kültür sanat dünyasının kamusal hayat ile buluşmasına aracılık eden bu yayıncılık ekolünün yaratacağı boşluğu, Türkiye'nin düşünce tarihinde yerini şimdiden aldığından hiç şüphemiz olmayan gazete eklerinin kendine özgü hayatiyetini ve 21 yıllık macerasını, Radikal Kitap'tan beri kültür sanat yayıncılığına emek veren, 2016'dan bu yana da Doğan Kitap Yayın Koordinatörlüğü'nü yürüten Cem Erciyes'le konuştuk.

Cem Erciyes

'RADİKAL MATBU VERSİYONUNU KAPATTIĞINDA BİLE KİTAP İLAVESİ ÇOK OKUNUYORDU'

Hürriyet kitap sanat eki 2017'den beri yayımlanıyordu. Kapanış haberi resmi olarak duyurulmasa da pratikte kapandığı doğrulandı. Kendi mesleki tanıklığınızla birlikte düşündüğünüzde Hürriyet Kitap Sanat'ın dünü ve bugününe dair neler söylemek istersiniz?

Radikal gazetesi 2014 yılında basılı versiyonunu kapatıp dijital mecraya geçerek sadece bir internet gazetesi olarak devam etme kararı aldıktan sonra bile Radikal Kitap hâlâ iyi reklam gelirine sahip, çok okunan, takip edilen bir ekti ve kapatmak istemediler. O zamanki gazete yönetimi Hürriyet gazetesine bağlıydı ve Radikal Kitap'ı Hürriyet ile birlikte vermeye başladılar. Radikal matbu olarak kapandı ama Radikal Kitap bir süre daha yayın hayatına devam etti. Daha sonra radikal.com.tr de kapandı. Bu sürecin de ardından, olmayan bir gazetenin ilavesini vermek tabii onlara biraz absürt geldi haklı olarak. Bu yüzden Hürriyet gazetesi bünyesinde Hürriyet kitap sanat adıyla devam ettirdiler bugüne kadar.

Matbu yayıncılığın bir önemli yanı da kapsamlı kitap ya da hafta sonu ekleriydi. Dijital mecraların alanı domine etmesi ve okur alışkanlıklarını dönüştürmesi nedeniyle mi bu ekler ayakta kalamıyor, yoksa bu yaygın kanıya rağmen başka sebepler de var mı? Neden kültür sanatın da ötesinde düşünceye ve eleştiriye alan açan yayıncılık biçimi uzun ömürlü olamıyor?

Şöyle düşünelim: Şimdi tabii basılı mecraya olan ilgi çok azaldı. Gazetelere, dergilere, basılı periyodik mecraya olan ilgi azaldı. Ben artık yayıncılık yapıyorum. Kitaba olan ilgide öyle bir azalma yok. Yani teknolojik rekabetten olumsuz etkilenmiş değil kitap, belki daha fazla büyürdü ama nüfus artışına rağmen o kadar büyümüyor. Fakat yine de gazeteler, dergiler gibi hayati bir kriz de yaşamıyor kitap dünyası. Çünkü insanlar haberi ve yorumu internetten, cep telefonlarından takip ediyorlar. Bunlar bilinen şeyler. Dolayısıyla yaşadığımız durumu bunun bir sonucu olarak da değerlendirebiliriz.

'POLİTİK İKLİMİN BELİRLEDİĞİ BİR HAT VAR, KÜLTÜR VE SANATA İLGİ AZALDI'

Bence iki şeyden daha bahsedebiliriz; bir tanesi Türkiye'de son yıllarda kültür ve sanata olan ilginin azalması, medyada artık güncel tartışmalar, yani Türkiye'nin politik ikliminin belirlediği bir hat var. Türkiye o hatta o kadar yapıştı ki, hayatın diğer aşamalarına dair her tür yayıncılık önemini kaybetti. Bu dış haberler ve yaşam gibi alanlar için de geçerli. Kültür sanat bu alanlardan neredeyse en önce vazgeçilenlerden biri oldu. Muhalif, entelektüel, solcu dediğimiz yayın mecralarında bile pek az kültür sanat var.

Hürriyet'in geleneğinde de kültür sanatın yeri var. Dolayısıyla bu ilaveyi de yaşatmaya gayret ettiler uzunca bir süre, ancak reklam gelirleri iyice azalıp da zarar etmeye devam edince onlar da önce kültür sanat ilavesinden vazgeçmiş oldular. Yani Türkiye'de medyanın genel eğilimine uygun bir karar almış oldular.

'RADİKAL KİTAP İKİNCİ VE SON KEZ KAPANMIŞ OLDU'

Ben kitap ilavesini başlatan ekibin bir parçasıyım. Bu nedenle benim için kişisel ve duygusal sebepler de var. Daha uzun yıllar çıkmasını çok isterdim. Bir arkadaşımdan mesaj aldım bununla ilgili; Radikal kitap ikinci kez kapandı diye, evet ikinci ve son kez kapanmış oldu. Böyle bir duygusal yanı var ve bu beni çok üzüyor. Öte yandan şu da var: Ben hayatım boyunca iyi bir kitap okuyucusu, iyi bir kültür sanat izleyicisi olmaya çalıştım. Kültür sanat gazeteciliği yaptım, bugün de hâlâ bu alanı takip ediyorum.

Ayrıca yayıncıyım. Çok güzel olduğunu düşündüğüm birçok kitap basıyorum ve bunların okura ulaşmasını istiyorum, insanların bu kitaplardan haberdar olmasını birilerinin bu kitaplar üzerine yazmasını, çizmesini, konuşmasını istiyorum. Bunun için de çok önemli bir mecraydı Hürriyet Kitap Sanat. Şimdi onu kaybettiğimiz için bir kitap okuru ve bir yayıncı olarak da ayrıca üzgünüm.

'ARTIK İÇERİĞE YATIRIM YAPILMIYOR'

Önceden kültür ve sanat alanı için dergicilik daha ön plandaydı, sonra belli başlı mecraların dışında bu alan da sönümlendi. Medya şimdiyle bağlı, hız odaklı bir nitelik kazanmadan önce ve dijitalleşmenin etkileri bu düzeyde karşılık bulmamışken dergiciliğin boşluğunu, düşünceye ve yavaş habercilik dediğimiz pratiklere alan açan bu gazete ekleri dolduruyordu sanki. Radikal Kitap'tan başlayan geleneğin bir devamı olan Hürriyet Kitap Sanat'ın kapanmasını, bu tür bir gazetecilik anlayışının ölmeye yüz tutmuş olmasının bir sonucu olarak değerlendirebilir miyiz?

Düşüncenizi şöyle çeşitlendirmeye çalışayım: Bana sorarsanız haberin uzunluğuyla ya da hacmiyle ilgili bir avantaj sağlamıyor basılı mecra, hatta tam tersi dezavantaj sağlıyor. Çünkü o alanda yer belli ama internette daha sonsuz yerimiz var. Ve buralarda da uzun yazılar ve incelemeler yayınlanıyor ama daha çok yurt dışında yayınlanıyor. Çünkü bizde şu anda temel sorun içeriğe yeterince yatırım yapılmıyor olması.

'BU MECRALARIN EN BÜYÜK BAŞARISI TECRÜBELİ EKİPLERİ BİR ARAYA GETİRMESİYDİ'

Hürriyet Kitap Sanat'ın ve ona benzer yayınların kapanmasının en büyük sonucu aslında o yayınların çatısı altındaki ekiplerin tasfiye edilmiş olması. Hürriyet Kitap Sanat'ın içinde 20 - 30 senelik tecrübesi olan gazeteciler çalışıyordu; çok önemli entelektüeller, eleştirmenler yazılar yazıyorlardı.

Mesela Ömer Türkeş bir roman eleştirmeni, biz onun yazılarını Radikal Kitap'ın ilk sayılarından itibaren yayınlamaya başlamıştık. Bu ilavede yaklaşık 800'ü aşkın roman eleştirisi yayınlandı. Bu muazzam bir üretim aslında. Bu üretimi yapacak insanları bir arada tutmak; onlara belirli, küçük de olsa maddi imkan sağlamak ve onları motive etmek bu dergilerin, ilavelerin bence başardığı en büyük şeydi. Biz şimdi bunu kaybediyoruz. Yani bugün internet sitelerinde olmayan biraz da bu ekipler. Böyle yazılar yazan insanlar çok fazla değil, o yüzden de telafisi biraz zor bir kayıp gibi gözüküyor Hürriyet Kitap Sanat'ın kapanması.

Şu an internet siteleri az sayıda insan kaynağı ile hızlı üretimin peşinde. Aşağı yukarı aynı içerikler yayınlanıyor her yerde...

Öyle gibi görünüyor. Şimdi tek bir platform sanki her yer. Birçok yazı çıkıyor; yazılar devam ederse ediyor, etmezse etmiyor. Önceden dergilerin ya da bu gazete ilavelerinin rekabeti değerli bir şeydi. Yazıları ve içerikleri belli bir periyotta ve kalitede çıkarma zorunluluğu o yayının belli bir standardı korumasını ve o periyot dolayısıyla okurla iletişim kurmasını sağlıyordu.

'KİTAP EKLERİ EDEBİYAT DÜNYASINI DA CANLANDIRDI'

Radikal Kitap'ı biz 2000'lerin başında yayınlamaya başladıktan sonra çok başarılı oldu. O zamana kadar sadece iki gazetenin kitap eki vardı; biri aylıktı, ki o hâlâ çıkıyor. Diğeri haftalıktı ve o da hâlâ çıkıyor. Sonra biz çıkarmaya başladık ve üç oldu. Ardından iki sene içerisinde kitap eklerinin sayısı 12 oldu. Bütün gazeteler kitap eki vermeye başladılar ve bu bir rekabet ortamı doğurdu.

Düşünebiliyor musunuz, 12 gazete hiç durmadan yazılar yayınlıyor, dosyalar yayınlıyor, röportajlar yapıyor. Bu kitap dünyasını da canlandırdı. Demek istediğim, bunun bir mecrası olduğu zaman insanlara daha kolay ulaşabiliyor. Edebiyatımız da canlandı; yazarlar da okurlar da daha motive oldular. Bütün bunlar böyle bir bütün oluşturuyor. Şimdi kitap dünyamız da o günlerdeki kadar canlı değil. Bunun tek sebebi tabii ki kitap eklerinin çıkmıyor olması değil ama bu da onun en önemli parçalarından birisiydi. İşin o ayağını neredeyse tamamen bitirdik.

'KÜLTÜRE KAMU DESTEĞİ HEP ÇOK AZDIR, BU YÜZDEN SERMAYENİN DESTEĞİ ÖNEMLİ BİR HÂL ALDI'

Sadece yayıncılık alanında değil, kültür sanatı daha geniş bir endüstrinin parçası olarak düşündüğümüzde özel bankalar da, ana akım medya da işin içine giriyor. Kültür alanına yapılan yatırım sermayenin prestij satın alma yöntemi olarak görülüyor. Siz bu kadar uzun yıllardır kültür sanat yayıncılığı yapan biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz durumu? Bu gerçekten bir prestij satın alma yöntemi mi yoksa kültür sanat tıpkı gündem haberleri gibi politika gibi okuyucunun gazeteden beklediği, ihtiyaç duyduğu bilgiyi mi üretiyor?

Sermayenin prestij satın alması meselesi doğru ama bu zaten kültür sanatın evrensel kurallarından bir tanesidir. Kültür sanatın tarihini mağaralara çizilen resimlerden başlatıyoruz ama aslında Orta Çağ'dan itibaren sanat zaten daima bir himaye ile birlikte var olabilmiş bir ifade biçimi. O yüzden ben bunu o kadar yadırgamıyorum. Fakat evet, sermaye kendini prestij sağlamak için, ismini duyurmak için, işte gücünü, zenginliğini göstermek için sanatçıları ve sanatsal üretimi destekliyor. Peki bundan kim yararlanıyor? O sanatsal üretime, kültürel üretime ulaşabilen insanlar yararlanıyor.

Daha modern zamanlarda buna kamu da katıldı. Türkiye'de zaten hep en eksik olan ayaklardan birisi bu oldu. Bu alanda yeterince kamu yararı görülmediği için kültüre kamu desteği hep çok azdır. O yüzden de sermayenin desteği daha da önemli bir hâl alıyor. Sermayenin varlığı ile sanatsal üretimin ve sanatçının varlığı bir tür sacayağı oluşturuyor bana sorarsanız. Genelde de böyle kabul edilir zaten.

Bu alanda yapılan gazeteciliğin okurlar için gerçek karşılığı nedir sizce?

Yirmi yıla yakın kültür sanat sayfası yönettim. Uzun bir dönem de Radikal'in kültür sanat sayfasını yönettim. Dürüst olmak gerekirse bu sayfalar hiçbir zaman gazetenin en çok okunan sayfaları olmadı. Fakat okurların varlığını en çok önemsediği, gazetelere kimliğini kazandıran sayfalardı. Çünkü bu bizim hayata bakışımızla ilgili bir şey.

Mesela o zamanki Radikal okuru, kültür sanatın önemli bir şey olduğunu düşünen, mümkünse parası ve vakti olduğunda buna zaman ayıran ve haberdar olmak isteyen insanlardan oluşuyordu. Dolayısıyla o sayfaların bir önemi, bir değeri vardı. İnsanlar okumasa bile kültür sanat haberlerinin her gün aldıkları bir gazetede var olduğunu bilmek istiyorlardı. Haberler azaldığında, kötü gittiğinde tepki bile aldığımız oluyordu.

'KÜLTÜR ÜRETİMLERİNİN SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR BUNLARIN TAKİBİ İÇİN PROFESYONELLERE İHTİYAÇ VAR'

Bunu talep eden bir okur grubu olduğunu söylemek mümkün. İnsanlar kültür sanat haberlerini de gazetelerden, şimdi daha çok internet sitelerinden ya da kullandıkları diğer haber mecralarından almak istiyorlar. Çünkü düşünsenize bugün işimiz iyice zor. Üretimlerin sayısı her geçen gün artıyor, yüzlerce konser oluyor, sergi oluyor, milyonlarca kitap satılıyor. Bunları takip etmek için birilerinin yardımına ihtiyacımız var. Bunu bizim için yapabilecek profesyonellerin kendini göstereceği yer de medya. Tüm bunlar göz önüne alındığında, bunu talep eden kitlenin büyüklüğünü tahmin etmek çok zor değil diye düşünüyorum.

Türkiye'de uzunca bir süredir ekonomik bir darboğaz yaşanıyor ve insanların en temel ihtiyaçlara bile erişimi bir lüks haline geldi. Bu orta sınıf olarak tarif edilen sosyo ekonomik gruplar için de geçerli. Bu durumda kültür sanat haberlerini okuyanlar için de bu yayınlar sadece okuyup geçtikleri haber metinlerine dönüşmüyor mu?

Kültür sanat tabii bir ihtiyaç, hepimiz için hayatın vazgeçilmezi ama sonuçta insanlar yine de önce yiyeceğini, barınmasını, güvenliğini, temel ihtiyaçlarını düşünür sonra buna bakar. Bu yine de insanın hayatında belirli temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra dönüp baktığı daha sofistike bir alan, o nedenle etkileniyor insanlar. İşin Türkçesi, önce kitap almaktan ya da konsere gitmekten vazgeçiyor.

'KÜLTÜR SANAT GAZETECİLİĞİ SADECE BİR REHBER HİZMETİ DEĞİL, BİR BELLEK ÇALIŞMASI'

Mevcut durum bile kültür yayıncılığın önemsizleştiği anlamına gelmiyor. Kendimi düşünüyorum, İzmir'de lise öğrencisiyken İstanbul'da olan biten bütün o kültür sanat olaylarını, Cumhuriyet gazetesinin kültür sanat sayfasından takip ederdim. Birçoğundan haberdardım. Medya bize bu imkanı da veriyor. Seçmekten bahsettim ama sadece seçmek de değil; kültür sanat gazeteciliğini, yayıncılığını sadece bir rehber hizmetine indirgemiş olmak istemem.

Bu işin çok daha önemli bir kısmı kültür sanat üretimini de dökümante etmesi, kayda alması. Sanatçıların sesini duyurabilmesi, eleştirmenlerin yazılarıyla o üretimleri anlamlandırması, çoğaltmasıdır. Okur da bundan faydalanıyor.

'SANAT TARİHİ BUNLARLA YAZILIYOR'

Bütün bunlar da bizim dağarcığımızı, belleğimizi, kültürel birikimimizi oluşturuyor. Sanat tarihi bunlarla yazılıyor aslında. Çağdaş sanat tarihçilerinin yaptığı da bu alana bakmak oluyor; dergileri tarıyorlar, gazeteleri tarıyorlar; oradaki bilgiler, tartışmalar, yazılar sanat tarihinin bile yazılmasını sağlıyor. Bu bir arşiv oluşturuyor.

'RADİKAL ARŞİVİ BUHAR OLDU... EMANET EDİLDİĞİ MEDYA GRUBUNUN VEFASIZLIĞI'

Bu arada Radikal'in mesela arşivi de yok artık. Radikal'in arşivinin buhar olmasına en çok tepkiyi sanat dünyasının kültür sanat insanlarının verdiğini biliyorum. Çünkü oradaki politika haberlerinin hepsinin bir başka gazetede de karşılığı vardı. Yorumları kastetmiyorum tabii, çok değerli yorumcular vardı Radikal'de, çok güzel başlıklar vardı, gazetecilik bakış açıları vardı, onları bir kenara koyuyorum ama kültür sanat haberi, eleştirisi, yorumu... Şimdi ulaşılmaz vaziyette onların hepsi. Kütüphanelerde vardır tabii basılı versiyonları ama yine de kolayca ulaşılamıyor olması sorun. Bu tabii Radikal arşivinin emanet edildiği medya grubunun hem medya tarihine hem kültür sanat tarihine karşı vefasızlığı diyelim en hafifinden. Hiç umursamadan pat diye erişime kapattılar Radikal'in arşivini. Gerçekten üzüldük.

'ON YIL ÖNCENİN ÇOK GERİSİNDEYİZ' ... 'ÖZGÜR İFADE ALANLARININ OLMAMASI SANATI ÇORAKLAŞTIRDI'

Son zamanlara kültür- sanat alanına yönelik yasakların, saldırıların ve mevcut siyasi baskı iklimin de payı var mı bu alanın daralmasında?

Şu anda Türkiye'deki kültür sanat ortamının en büyük sorunu, özgür ifade ortamlarının olmamasıdır. Bu kadar çok konserin iptal edildiği, sergilerin önünde politik grupların protesto gösterileri düzenlediği bir ortamda ne sanatçılar ne etkinlikleri düzenleyen kültür sanat insanları ne de izleyiciler kendilerini rahat ve özgür hissedebilirler. Kültürel sanatsal üretimi de, tüketimi de bunun doğrudan etkilediği ve çoraklaştırdığı yüzde yüz. Türkiye şu anda kültür sanat bakımından en güzel zamanlarını yaşamıyor kesinlikle. On yıl öncesinin çok çok gerisindeyiz. Dolayısıyla bununda büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum.

Öne Çıkanlar