Parşömen’in 2022 Edebiyat Soruşturması verileri bizlere neler söylüyor? - 1

Parşömen’in 2022 Edebiyat Soruşturması verileri bizlere neler söylüyor? - 1
Parşömen Edebiyat’ın, 2022 edebiyat soruşturmasında ortaya çıkan sonuçlara yakından bakıyoruz. Amacımız, edebiyat camiasının ve yayıncılık piyasasının sorunları, dertleri, potansiyelleri, artıları ve eksileriyle genel bir fotoğrafını çekmek.

Sibel ÖZ


Artı Gerçek - 30 Ekim 2007’de yayın hayatına başlayan, o zamanki adıyla Parşömen Sanal Fanzin, öykü ve deneme yazarı Onur Çalı’nın neredeyse tek başına emek verdiği, inat ederek özveriyle var ettiği dijital bir edebiyat dergisi.

Orhan Veli’nin çıkardığı Yaprak Dergisi ilham vermiş Onur Çalı’ya, bunca emek gerektiren bu hayal, köklerini Yaprak dergisinden, edebiyat tarihinden beslemiş. Bugünkü adıyla Parşömen Edebiyat, tam 16 yıldır inceleme, eleştiri yazılarıyla, mektuplarla, denemelerle, çeviri yazılarla, edebiyat haberleriyle, röportajlarla, öykülerle, şiirlerle, soruşturmalarla, hatta bazen adlarının hakkını vererek bildiriler ve eylem çağrılarıyla edebiyatın nabzını tutmayı sürdürüyor. “Sanal parşömen rulolarında” ilk öyküsünü, şiirini yayımladıktan sonra kitap çıkaranlar, çeşitli tartışmalara kapı aralayan yazılar ve soruşturmalar derken, aslında Parşömen’in kallavi bir edebiyat dergisi işlevi gördüğünü belirtmek mümkün.

Parşömen Edebiyat, maddi anlamda kendi kaynaklarını yaratmaya çalışmış şimdiye dek. Bağışlar ve reklam bağlantılarının çok yetersiz olduğunu, burada gösterilen fedakârlığın da kişisel bir tutum olduğunu anlamak zor olmasa gerek. Tüm değerli çabalar gibi, Parşömen’in hikâyesi de kişisel bir hayalin ve ardındaki büyük emeğin, kolektif bir işlev görmesi ve genele mal olması belki de. Henüz yazının başında, Parşömen Edebiyat’a ve kurucusu Onur Çalı arkadaşımıza, genel olarak edebiyata verdiği emekler ve çabası için hepimiz adına teşekkür etmek isterim.

Parşömen Edebiyat, son birkaç yıldır edebiyat soruşturmaları yapıyor. İlk soruşturma 2019 yılında yapılmış ve geride bıraktığımız 2022 yılına gelinceye değin soruşturmalar, kapsamı giderek genişleyerek sürdürülmüş. Onur Çalı, Türk edebiyatının geleneğinde var olan ve geçmişte Varlık gibi çeşitli dergilerin yayımladığı soruşturmalar, öykü yıllıkları, şiir yıllıkları şeklinde sürdürülen seçkilerde, o yıl yayınlanan bütün öykü/şiir vb. kitaplarının yanı sıra edebiyat ortamında önemli tartışmaların da kayıt altına alındığını belirtiyor. Günümüzde artık yıllık yayımlama geleneği basılı yayın anlamında yok olmaya yüz tutmuş görünüyor. Bu önemli işlev de, ekonomik sıkıntılardan ve yükselen maliyet giderlerinden kaynaklı, dijital tabanlı mecralara devredilmiş durumda.

Bu yazı dizisinin konusu Parşömen Edebiyat’ın, bir yılın özetini çıkarmak, edebiyat ortamının nabzını tutmak, sorunları tespit etmek ve tartışmaya açmak amacıyla gerçekleştirdiği 2022 yılı edebiyat soruşturmasında ortaya çıkan verileri olabildiğince bilimsel bir analize tabi tutarak bulgulara ulaşmak olacak. Sözün özü; amacımız, edebiyat camiasının ve yayıncılık piyasasının sorunları, dertleri, potansiyelleri, artıları ve eksileriyle genel bir fotoğrafını çekmek.

Parşömen Edebiyat’ın 6 Aralık 2022’de başlayıp 29 Aralık 2022’de sona eren 2022 yılı edebiyat soruşturmasını yazar, şair, edebiyat emekçisi, editör ve çevirmenlerden oluşan 136 kişi yanıtladı. Hiç kuşkusuz edebiyata dair tartışma ortamının nabzını tutmak ve akademik-kuramsal çalışmalar açısından 136 kişi, önemli bir denek grubu demek. Kapsamlı, ciddi bir doküman çıktı ortaya. Parşömen Edebiyat’ın şimdiye dek yaptığı en kapsamlı soruşturma. Yazılı kaynakların sayfa kısıtlılığı düşünüldüğünde, Parşömen, dijital tabanlı yayın yapmanın avantajlarını da bizlerle buluşturmuş oluyor. Soruşturmada farklı gruplardan, farklı edebiyat anlayışlarından, okur-yazar, şair, editör, yazar, akademisyen ve çevirmenlere yer verilmiş olması, kadın-erkek, genç-yaşlı dengesinin gözetilmeye çalışılması, soruşturma sonucu ortaya çıkan bulguları daha da kıymetli kılıyor.

Soruşturma sonuçları oldukça kapsamlı veriler içeriyor. Sorunların tespiti açısından, 136 kişinin verdikleri yanıtlarda kesişmeler ve farklılıklar söz konusu. İlginç saptamalar, öne çıkanlar konular, üzerinde tartışılması gereken dikkat çekici hususlar var. Bu konuyu 3-4 yazıdan oluşan bir diziyle tartışmaya açmak, hepimizin dâhil olduğu o genel fotoğrafı kuşbakışı görmeye çalışmak, mümkünse bulguların bizi götürdüğü yerde “Ne yapmalı?” sorusuna cevap aramak istiyoruz. Yeri gelmişken soruşturma sonuçlarına dair Erkan Yıldız ile Onur Çalı’nın 29 Aralık 2022 tarihinde Sol TV’de “Ne Demek ?”adlı programda yapılan “2022 Edebiyat Soruşturması” başlıklı söyleşiyi de izlemekte fayda var.

Öncelikle Parşömen Edebiyat’ın düzenlediği 2022 Yılı Edebiyat Soruşturması bulgularının analizine dair nasıl bir yöntem izlediğimiz hakkında bilgi vermek isterim. Soruşturma kapsamında her katılımcıya üç soru sorulmuş, inceleme kapsamına ise sadece üçüncü ve son soru alınmıştır. Soruşturmanın ilk iki sorusu, yani “Yıl içinde yayımlanan ve hak ettiği ilgiyi görmediğini düşündüğünüz kitapları, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız?” ve “Size göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayları nelerdi?” soruları değerlendirme kapsamı dışında bırakılarak, sadece son soru, yani “Edebiyat ortamımıza baktığınızda ne gibi sorunlar ve eksiklikler görüyorsunuz?” sorusuna verilen cevaplar incelenmiştir.

İlk olarak verileri sağlıklı değerlendirebilmek açısından, değerlendirmelerin kümelendiği konu başlıkları yani kategoriler belirlenmiştir. Toplamda 136 katılımcı, sözü edilen soru kapsamında çoğunlukla sadece bir sorun başlığına değil, birden fazla soruna değinmişlerdir. O nedenle bir katılımcının verdiği yanıtlar, ilgili ana başlıklar, yani kategoriler altına değerlendirilmiştir. Dolayısıyla katılımcıların her birinin son soru kapsamında verdiği cevapların tümü ilgili kategorilere dağıtılarak kümelenmiş, böylece istatistik verilere dönüştürülmüştür.

Veriler, toplamda 13 ana konu başlığı, yani 13 kategori altında analiz edilerek değerlendirilmeye çalışıldı. Bu konu başlıkları şunlar:

1- NİTELİK SORUNLARI (Metin merkezli sorunlar; vasatlık, niteliksizlik, sıradanlık, kolaycılık, standartlaşma, gerçeklikten kopma, içerik sorunları)

2- PİYASA İLİŞKİLERİ (Kitabın metalaşması, ticari kaygıların edebi niteliğin önüne geçmesi, genel olarak ticarileşme)

3- TELİF SORUNLARI (Yazar ve çevirmenlerin emeklerinin gaspı, telif haklarıyla ilgili sorunlar, teliflerde eşitsizlik)

4- EKONOMİK KRİZ (Döviz kuru, kâğıt/kitap fiyatları, yayıncılık piyasasının küçülmesi, tekelleşme, işsizlik, güvencesizlik, iş tanımı yokluğu, emek gaspı)

5- İLİŞKİ SORUNLARI (Hiyerarşi, cemaatleşme, eş-dost, ahbap çavuş ilişkileri, iletişimsizlik, egolar, dedikodu, ilişkilerle iş yürütme)

6- ELEŞTİRİSİZLİK (Eleştiri-özeleştiri kültürünün yokluğu, eleştirinin içinin boşaltılması, tanıtıma dönüştürülmesi, yazarın eserini açıklamaya, tanıtmaya itilmesi)

7- YARIŞMALAR (Aynı kişilerin pek çok ödül jürisinde yer alması, adaletsizlik, kadın temsilinin azlığı, gençlere şans verilmemesi, tekel yayınevlerinin kollanması, jürilerin katılan eserleri okuyup değerlendirme olanağı bulamamaları, güvenirlik sorunu, ısmarlama ödül)

8- ÖRGÜTLENME (Dayanışmak, buluşmak, kolektif hareket etmek, tavır koymak, çözüm bulmak, işbirliği, sahici ilişkiler, tartışma ve sorgulama)

9- SOSYAL MEDYA (Takipçi sayısı, yayınevlerini etkilemesi, görünürlük, edebiyata popüler kültür baskısı, internet ‘okuyan’ kitle, kitap okumamak, sahici ortam ve ilişkileri yok etmesi, çabuk tüketme, avantajlı ve dezavantajlı yanlar)

10- EDİTORYAL SORUNLAR (Editör yokluğu/yetersizliği, dil konusunda bilgi ve bilinç eksikliği, imla, kurgu hataları, dosyalara geri dönmeme, tamamını okumama, bürokrasi)

11- AKADEMİ (Kuramdan/kavramdan yola çıkarak metni kategorize etme yaklaşımı, edebiyatta güncelliği yakalayamamak, akademik eleştirinin içe kapalı olması, güncele/çağdaş yazarlara yeterince ilgi gösterilmemesi)

12- YAYINEVİ POLİTİKALARI (Yerli yayınlardan çok çeviriye yönelmek, kültür emperyalizmi, hiç yerli edebiyat basmayan yayınevleri, yeni kalemlere şans vermemek, yeni baskıların yapılmaması)

13- EGEMEN ERKEK KÜLTÜRÜNÜN HÂKİMİYETİ (Yayın politikalarında cis hetero erkek kültürü ve sansür mekanizmaları)

Bazı kategorilerin birbirleriyle neden sonuç ilişkisi içinde olmasına rağmen, konu başlığının önemi ve sonuçları itibarıyla ayrıca ele alınma gereği duyuldu. Örneğin şöyle çıkarımlar/yorumlar yapılabilir; eleştiri olmadığı için birbirini beğenme, adamcılık vs. ön planda. Ya da ekonomik kriz nedeniyle telif ve emek gaspları yaşanıyor. Ya da örgütsüzlük nedeniyle hak gaspları var. Ya da sosyal medyanın olumsuz kullanımı nedeniyle sahici ilişkiler yok. Ya da yeterli sayıda veya donanımda editör olmadığı için nitelik düşük gibi… Ancak yumurta-tavuk ilişkisini çağrıştıran bu birbirine bağımlı ve birbirini doğuran sorunlar silsilesi, çok farklı sonuçlara da yol açıyor. Fazla indirgemeci yaklaşmak hatasına düşmemek için her ana sorun, neden-sonuç ilişkileri yadsınmadan kendi kulvarında değerlendirilmeye çalışıldı. Yoksa tabii ki sorun kapitalizm. Ancak bu saptama, sorunların aşağılara doğru saçaklanan köklerini ve yukarılara doğru uzanan sonuç kümelenmelerini görmek ve anlamak açısından yeterli olmuyor. Bir de olayın kültürel boyutu söz konusu. Edebiyatın türediği “edeb” kelime kökeninde gizlenmiş adabın, kültürün, okuma ve yazma alışkanlığının yokluğu, hak kültürü, eleştiri-özeleştiri kültürünün yetersizliği gibi... Bunlar da belki ekonomik koşullardan kaynaklanan ama orada kalmayan, sonuçları itibariyle bazen ekonomik koşullara rağmen varlığını sürdüren kültürel olgular. Tüm sorunların nedeni ekonomik değil mi? Hem evet hem hayır. Fazla indirgemeci yaklaşmak da sorunların üzerini örtmek olur.

136 kişinin katıldığı soruşturma sonuçlarının istatistik verilerine bakıldığında ortaya çıkan tablo şu:

Katılımcıların en çok değindiği sorun; eleştirisizlik. Katılımcıların en az değindiği sorun ise yayıncılık piyasasında egemen erkek kültürünün hâkimiyeti.

Soruşturma sonuçlarına ilişkin istatistik verileri, nicelik olarak (en çok ön plana çıkan sorundan en az üzerinde durulan soruna doğru) rakamlarla sıraladığımızda ise sonuçlar şu şekilde:

1- Eleştirisizlik – 56 kişi

2- Ekonomik Kriz – 55 kişi

3- Sosyal Medya – 38 kişi

4- Piyasa İlişkileri – 33 kişi

5- İlişki Sorunları – 31 kişi

6- Nitelik Sorunları – 30 kişi

7- Telif Sorunları – 28 kişi

8- Örgütlenme – 15 kişi

9- Yayınevi Politikaları – 14 kişi

10- Yarışmalar – 13 kişi

11- Editoryal Sorunlar – 8 kişi

12- Akademi – 3 kişi

13- Egemen Erkek Kültürünün Hâkimiyeti – 1 kişi

Bu kategorilerden herhangi birine dâhil edilemeyen az sayıda sorun da göze çarpıyor. Bunları da önemi itibariyle önümüzdeki yazılarda tartışmaya çalışacağız. Birkaç hafta, “Soruşturmanın verileri bizlere neler söylüyor?” sorusunu eleştirel ama daha da önemlisi özeleştirel bir yaklaşımla incelemeye, didiklemeye, değerlendirmeye devam edeceğiz. Amacımız; kafa kafaya vererek tartışmak, bir tutum belirlemek ve somut önerilerde bulunmak. Yazı dizisinin sonunda -hepimizin aklına yattığı takdirde- bir çağrımız da olacak.

Öne Çıkanlar