Politik şiddetin girdabında: Umur Apartmanı
İlker Cihan BİNER - Abdullah EZİK
Geçen ay kaybettiğimiz sanatçı Gülçin Aksoy'un Umur adlı video çalışması, küratörlüğünü Nergis Abıyeva'nın yaptığı “Mühim Havadisler ve Şehir Efsaneleri” başlıklı sergi kapsamında 14 Şubat – 24 Şubat 2024 tarihleri arasında Bilsart’ta görülebilir.
Eser daha önce sanatçının Depo İstanbul’daki “Duble Hikâye” isimli sergisinde gösterilmiş, ortaya koyduğu bağlam ve temel meselelerle dikkat çekmişti.
Aksoy’un bu video çalışması politika, güncel sanat ve tarih gibi üç temel disiplini birbirlerine yakınlaştırırken aynı zamanda ortaya nasıl bir ilişkiler ağı çıkardığını da görünür kılıyor.
Umur, 12 Eylül askeri/siyasi darbesinin sanatçının ailesi üzerinde bıraktığı etkiye odaklanıyor. Umur Apartmanı’nın 1972-1983 yılları arasında iktidar baskılarına maruz kalması, video çalışmanın merkezinde yer alan temel izlek olarak ön plana çıkıyor. İki kardeşin devrimci örgütlere üye olması ve beraberinde başlayan baskı süreçleri, ailenin üzerinde meydana getirdiği travmalarla kişide büyük izler bırakıyor.
Bu durum memleketteki politik fay hattının altını çiziyor. Öyle ki çalışma; farklı sesler çıkarmaya çalışanların, baş kaldıranların, şiddeti işaret edenlerin engellerle karşılaştığı bir coğrafyanın baskı ile örülen tarihinde derin bir gerilim hattı oluşturuyor.
Bu açıdan memleket tarihinde cumartesi anneleri ya da faili meçhul cinayetler, askeri darbeler, katliamlar, siyasi tutsaklar ve daha pek çok şiddet olayları düşünüldüğünde Umur özgün olmakla beraber anlatısında yarık oluşturan bir eser.
Gerçek denen olgunun giderek anlamını yitirip ortak kelime/anlam havuzundan çıktığı hakikat-sonrası çağda kavramları yeniden ele alan Aksoy, takip ettiği izlek ile video işini farklı bir yere konumlandırır. Artık objektif bir değer olmaktan çıkarılıp subjektivitenin bir parçası hâline gelen kavram, siyasi, hukuki ve sosyal olanakların giderek tüketildiği bir ortamda farklı bir değer olarak ele alınır.
Aksoy’un derin soluklu bir araştırma ile odaklandığı bu konu, nihayetinde dünden bugüne değerinden hiçbir şey kaybetmeden, aksine, içerisinde bulunduğumuz politik ve sosyal atmosferde daha da kıymetli bir şekilde kendisini hatırlatır.
Bir diğer bağlamda sözlü tarih çalışmalarına referans veren Umur, bazen kişinin belleğinde kalan ve salt kendisine, ailesine, yakın çevresine ait bir hatıranın zamanla nasıl büyük bir ize dönüşebileceğini görünür kılar. Bu noktada Aksoy ve yakın çevresi üzerinde yıkıcı bir etkisi olan 12 Eylül, bu video iş ile kendisine yeni bir tartışma zemini bulur. Aksoy, kendi kişisel serüveni üzerinden dönemine, topluma ve sosyal atmosfere dair eleştirel bir yaklaşım geliştirir. Böylelikle iş, bir taraftan bir sözlü tarih çalışması olarak dikkat çekerken diğer taraftan hatıraların zamanı geldiğinde ne denli güçlü bir şekilde gün yüzüne çıkabileceğini ortaya koyar.
Sanatçının bir özne olarak ele aldığı Umur, Samsun’un ilk apartmanlarından biri olmasının yanı sıra tanıklık ettiği hikâyelerle de farklı bir yerde durur. Sergi metni, bu bağlamda hem apartmanın hikâyesine işaret etmesi hem de Aksoy’un kişisel geçmişine yaptığı referans ile her şeyi ortaya koyar: “1942’de inşa edilen apartman bir zamanlar şehrin ortası denilebilecek, denize paralel dar eski sokakları arasında, Itri Durağı’nın arkasında yükselirdi. Umur ailesine ait olan bu apartman yıllar içerisinde kendi halinde etliye sütlüye karışmayan birçok aileye ev sahipliği yapardı. 1972-1983 arasında Aksoy ailesi, binanın sakinlerindendir.”
Daha sonra darbe sürecinde yaşananlar, söz konusu bu apartman hikâyesini kanlı bir serüvene dönüştürür, herkes üzerinde (tıpkı bütün bir toplumu kuşattığı gibi) yıkıcı bir etki bırakır.
Gülçin Aksoy’un Umur’u, bugün yeniden Bilsart’ta gerçekleşen “Mühim Havadisler ve Şehir Efsaneleri” başlıklı sergi kapsamında dolaşıma girdi. Aksoy’u hatırlamak, o ve yaşamı üzerine düşünmek isteyenler için bir vesile olan bu iş ve sergi, dileriz hatırasını her daim yaşatır, yaşatılmasına vesile olur.